Allah’a İman: Allah’ın her şeyin Rabb’i, sahibi ve yaratıcısı olduğuna kesin iman etmektir. Namaz, kurban, dua, umit, korku, boyun eğme ve emsali ibadetlere sadece Allah’ın layık olduğuna; butun kemal sıfatlarla sıfatlanmış; her noksan sıfattan munezzeh olduğuna itikat etmektir. Allah’a bu şekilde iman etmek O’nun uc hususta tevhidini icerir. Onlar:
1) Rububiyetinin Tevhidi
2) Uluhiyetinin Tevhidi
3) İsim ve Sıfatlarının Tevhidi
Bu hususlarda Allah’ın birlenmesinin manası: Allah’ın Rab ve İlah olmada, en guzel isim ve kemal sıfatlara sahip olmada birliğine itikat etmektir.
Rububiyet Tevhidi
Rububiyet Tevhidinin İcmali Manası:
Allah’ın her şeyin Rabb’i ve O’ndan başka Rab olmadığına itikat etmektir.
Rububiyet Tevhidinin Tafsili Manası:
Rab kelimesi sozlukte, sahip olma, terbiye etme ve işleri idare etme vb. manalara gelir. Allah’ın mahlûkatı uzerindeki Rububiyeti ise; Mahlûkatı yaratan, rızkı veren, onların sahibi olup terbiye eden, gokten yere kadar butun işleri idare eden varlık alarak bilinmesi ve birlenmesidir.
Allah’ın Rububiyet tevhidiyle birlenmesi, O’nun mahlûkatı var edici, sahibi, hayat verici, vefat ettirici, fayda ve zarar verici, şiddet anında dua edenlerin duasına cevap verici, onlara gucu yeten, dilediğine dilediği kadar veren, dilediğini mahrum bırakan bir mabut olarak birlenmesi; yaratma O’na ait olduğu gibi emir vermenin de sadece O’na ait olmasının ikrarı ve teslimiyeti manasına gelir.
Allah-u TeÂl Kitabında şoyle buyuruyor:
“İyi bilin ki, yaratma ve emir verme O’nundur...”
A’raf 54
Bu tevhide Allah’ın kaderine iman etmek de girer. Yani her hÂdisenin Allah’ın bilgisi, iradesi ve kudreti dÂhilinde olduğuna iman bu kısımdandır. Başka bir ifadeyle soyleyecek olursak bu tevhidin manası şudur Allah-u TeÂl bu kÂinatta var etme, kÂinatın işlerini idare etme, bozma, yapma, yaşatma, oldurme, artırma, eksiltme vb. fiilleri yapan fail olduğuna ve bu fiillerde O’na kimsenin ortak olmadığına iman etmektir.
Kur’an Rububiyet tevhidini butun yonleriyle, detaylı ve sarih olarak acıklamıştır. Kur’an’da bunun zikredilmediği sure yok gibidir. Bu tevhit diğerlerine nispeten temel taşı gibidir. Cunku yaratan, işleri idare eden ve her şeyin sahibi olan varlık ibadetlerle boyun bukerek kendisine yonelmeye tek hak sahibi demektir. Dolayısıyla O, hamd edilmeye, şukredilmeye, dua edilmeye, umit edilmeye, korkulmaya vb. butun ibadetlere hakkıyla layıktır.
İbadetlerin en kucuğunden en buyuğune kadar hepsi, yaratma ve emir verme sıfatına sahip olan Allah’a yapılacaktır. Yaratan işleri idare eden ve her şeyin sahibi Allah celal, cemal ve kemal sıfatlarla sıfatlanmaya hakkıyla layık olan varlıktır. Bu sıfatlar, sadece Âlemlerin Rabb’i Allah’a mahsustur. Zira hayatı ezeli olmayan ve her şeye guc yetiremeyen varlıkların Rububiyeti mumkun değildir.
Bundan dolayı Allah’a hamd, ibadet, bağlanma, teslim olma vb. hususlardan bahsedilirken Kur’an bu nevi tevhidi zikretmiştir. Kur’an’da Allah’ın guzel isimleri ve yuce sıfatları anlatılırken de yine Rububiyet tevhidinden bahsedilip onun acıklaması yapılmıştı.
Musluman Allah’ı hamd ile tesbih ederken kıldığı namazın her rekÂtında “Hamd Âlemlerin Rabb’i Allah icindir.” Fatiha ayetini zikreder.
Allah’a teslim ve O’na bağlanma konumunda:
“De ki hidayet ancak Allah’ın hidayetidir. Bize Âlemlerin Rabb’ine teslim olmamız emredildi.” En’Âm 71. ayetini zikreder.
Allah’a teveccuh ve ihlÂsla yonelme konumunda:
“De ki benim namazım, kurban kesmem, hayatım ve olumum hep Âlemlerin Rabb’i Allah icindir.” En’Âm 162. ayetini okur.
Allah’tan başka varlıkların velayetini reddedip sadece Allah’ın velayetini kabul edip O’na sığınma durumunda:
Velayet: Vel kelimesinden tureme bir sozcuktur anlamı; dostluk, sevmek, kayırmak, arka cıkmak vb. manalardır...
“De ki, gokleri ve yeri yoktan var eden, besleyen, fakat kendisi beslenmeyen Allah’tan başka veli mi edineyim? Ben Musluman olanların ilki olmakla emrolundum...” En’Âm 14. ayetini tilavet eder.
Rabb’ine dua konumunda:
“İyi bilin ki yaratma ve emir (verme) O’nundur. Âlemlerin Rabb’i Allah ne yucedir. Rabb’inize yalvararak ve gizlice dua edin, cunku O haddi aşanları sevmez.” A’raf 54. ayetini okur.
Eşi ve ortağı olmayan Rabb’ine ibadet konumunda:
“Ben nicin beni yaratana kulluk etmeyeyim?... O takdirde ben, apacık bir sapıklık icinde olurum.” YÂsîn 22, 24. ayetini okur.
“Ey insanlar, sizi ve sizden oncekileri yaratan Rabb’inize kulluk edin ki (azabından) korunasınız. O Rab ki, yeri sizin icin doşek, goğu de bina yaptı. Gokten su indirdi, onunla size rızk olarak ceşitli urunler cıkardı. Oyleyse sizde bilerek Allah’a eşler koşmayın.” Bakara 21, 22. ayetini okur.
Goklerin, yerin ve onların icindekilerin yaratıcısı olan Allah, ilah ve veli edinilmeye, teslim olunmaya, dua edilmeye, kendisine yonelmeye tek layık varlıktır. Kur’an Allah’ın goklere, yere ve onların icindekilere sahip olma ve onları idare etme şeklinde ifade edilen Rububiyetini, O’nun guzel isimleri ve yuce sıfatlarını birleştirmiş ve Allah-u TeÂl şoyle buyurmuştur:
“Allah ki kendinden başka ilah yoktur. Daima diri ve yarattıklarını koruyup gozetendir. Kendisini ne bir uyuklama ne de uyku tutmaz. Goklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. O’nun izni olmadan kendisinin katında kim şefaat edebilir? Onların onlerinde ve arkalarında olanı bilir. (Mahlûkat) O’nun ilminden, kendisinin dilediğinden başka bir şey kavrayamaz. O’nun kursusu, gokleri ve yeri kaplamıştır. Onları korumak kendisine ağır gelmez. O yucedir, buyuktur.”
Bakara 255
Gokleri ve yeri yaratan zat, olmeyecek olan tek diri varlıktır. O yuce varlık:
Kayyûm: Koruyup gozeten.
Alîm: Her şeyi hakkiyle bilen.
Hafîz: En iyi gozetip muhafaza eden.
Aliyyu’l-AğlÂ: En yuce.
“Yemin olsun ki, insanı biz yarattık ve nefsinin ona fısıldadığını biliriz cunku biz ona şah damarından daha yakınız.”
KÂf 16
“Yaratan bilmez mi, O latiftir (bilgisi her şeyin ozune ulaşır, her şeyden) haberi olandır.”
Mulk 14
Netice olarak; Allah’ı Ulûhiyet sıfatıyla birlemeden, ibadetlerde Allah’a başkalarını ortak koşanlara; Allah’ı isim ve sıfatlarında birlemeyenlere aksine onları iptal veya mahlûkatın isim ve sıfatlarına benzetenlere veya fasit tevillerle onları tevil edenlere Allah her şeyin Rabb’i ve her şeyin yaratıcısı deyip ikrar etmeleri fayda vermeyecektir. Onları bu ikrarları kufur dairesinden cıkartıp iman dairesine sokmayacaktır.
Allah-u TeÂl Kitabında muşriklerin Allah’ın her şeyin yaratıcısı olduğunu ikrar ettiklerini haber vermektedir. Bununla beraber onlar muşrik olmaya devam etmişlerdir. Cunku onlar Allah’ı Ulûhiyet sıfatında birlememişlerdir. Allah ile beraber gayrına da ibadet etmişlerdir. Buna ek olarak onlar Allah’ı isim ve sıfatlarında da birlememişler, aksine Allah’ın bazı isimlerini inkÂr edip inanmamışlar, bazı isimlerini de tahrif etmişlerdir. Bu hususta Allah-u TeÂl şoyle buyurmuştur:
“En guzel isimler Allah’ındır. O halde Ona en guzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında mulhitlik edenleri bırakın; onlar yaptıklarının cezasını cekeceklerdir.”
A’raf 180
Bundan dolayı seleften bir gurup şoyle demiştir: Muşriklere, gokleri ve yeri kim yarattı diye sorsan elbette ki onları yaratan Allah’tır diye cevap verirler. Bununla beraber Allah’tan gayrına ibadet ederler. Allah-u TeÂlÂ, muşriklerin kendisinin yaratıcı, rızk verici ve her şeyin sahibi olduğuna inandıklarını haber vermektedir:
“Onlara gokten su indirip olmuş olan yeri onunla dirilten kimdir, diye sorsan; elbette ki Allah’tır derler...”
Ankebût 63
“Onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan, elbette Allah’tır derler.”
Zuhruf 87
“De ki, sizi gokten ve yerden kim rızıklandırıyor ya da o kulakların ve gozlerin sahibi kimdir, oluden diriyi diriden oluyu kim cıkartıyor, kim buyruğunu yurutuyor (kainatı yonetiyor)? Allah’tır diyecekler. De ki: O halde (O’nun azabından) korunmuyor musunuz?”
Yûnus 31
Ulûhiyet Tevhidi
Ulûhiyet Tevhidinin Manası:
Allah’ın gercek ilah olduğuna, O’ndan gayrı gercek ilah olmadığına kesin itikat etmek ve ibadetlerle O’nu birlemektir. İlah kelimesi ma’but manasına gelmektedir. Ma’bud kelimesi ise dilimizde, kendisine kulluk olunan varlık demektir. İbadet kelimesi ise sozlukte bağlanmak, zelil olmak ve boyun bukmek manalarına gelmektedir. Bazı Âlimler ibadeti; kÂmil bir sevgiyle tam bir boyun bukmedir, diye tarif etmişlerdir.
Ulûhiyet tevhidi, acık olsun gizli olsun butun ibadet nevini sadece Allah’a has kılmak uzere bina edilmiştir. Dolayısıyla ibadetlerden hic bir şey O’nun gayrına sarf edilemez. Allah’a iman eden bir kişi sadece O’na ibadet eder, O’ndan gayrına ibadet etmez.
Bu nevi tevhit aslında diğer butun tevhit ceşitlerini de icerir. Ulûhiyet tevhidi, Rububiyet tevhidini, isim ve sıfatların tevhidini de kapsamına alır. Bir kulun Rabb’ini Rububiyet tevhidinde birlemesi, onun Allah’ı Ûluhiyet tevhidinde de birlemesi demek değildir. Kişi Rububiyetle alakalı sıfatlarını ikrar ettiği varlığa ibadet etmiyor olabilir. İsim ve sıfatların tevhidi de diğer tevhit ceşitlerini şumulune almaz.
Fakat Allah’ı Ulûhiyet sıfatında birleyen bir kul, ibadete sadece Allah’ın layık olduğunu, gayrının ibadete layık olmadığını; Âlemlerin Rabb’inin Allah olduğunu O’nun guzel isimleri ve yuce sıfatları olduğunu ikrar eder. Bu sebepten La İlahe İllallah butun tevhit nevilerini icermektedir.
Bilindiği gibi La İlahe İllallah’ın ilk akla gelen manası, Allah’ın Rububiyet, isim ve sıfatlarındaki tevhidini iceren, Ulûhiyet tevhididir. Dolayısıyla Ulûhiyet tevhidi dinin başı ve sonu kabul edilmiş ve mahlûkat bu tevhit icin yaratılmıştır. Bu hususta Allah-u TeÂl şoyle buyurmuştur:
“Ben cinleri ve insanları sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.”
ZÂriyÂt 56
Şeyhulislam bu kısım tevhitle alakalı şunları soylemiştir:
“Bu tevhit, muvahhit ve muşriki birbirinden ayıran dunya ve ahirette kişiyi mesut veya bedbaht eden tevhit bu tevhittir. Ûluhiyet tevhidini yerine getirmeyen muvahhit değil muşriktir.” Rasullerin gonderiliş, kitapların indiriliş sebebi bu tevhittir. Allah’ın, kullarına gonderdiği her rasulun davetinin esası ve mihveri işte bu tevhit olmuştur:
“And olsun biz, her millet icin Allah’a kulluk edin tagut (a tapmak) tan kacının diye bir rasul gonderdik...”
Nahl 36
“Senden once hicbir rasul yoktur ki ona: ‘Benden başka ilah yoktur, bana kulluk edin’ diye vahy etmiş olmayalım.”
Enbiy 25
Allah-u TeÂl bize Nuh, Hûd, Salih, Şuayb vb. rasullerin toplumlarını bu tevhide cağırdıklarını bircok ayette bildirmektedir:
“Allah’a kulluk ediniz, sizin icin O’ndan gayrı hic bir ilah yoktur.”
Mu’minûn 23, Hûd 61, A’raf 46
İbrahim (Aleyhisselam) kavmine şoyle demiştir:
“Şuphesiz ki ben hanif olarak yuzumu goklerin ve yerin yaratıcısı zata dondurdum. Ben muşriklerden değilim...”
En’Âm 79
Bu tevhit İslam dininin hakikati olunca La İlahe İllallah Muhammeder Rasulullah bu dinin esaslarından ilk esas olmaktadır.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şoyle buyurmuştur:
“İslam beş esas uzere bina edilmiştir. Allah’tan başka (gercek) ilah olmadığına, Muhammed’in Allah’ın Rasulu olduğuna şahadet etmek; Namazı kılmak; ZekÂtı vermek; Ramazan orucunu tutmak; Beytullahı haccetmektir.”
Buhari 8, Muslim 45/2
Ulûhiyette Allah’ın birlenmesi; butun ibadet ceşit ve şekilleriyle sadece Allah’a yonelmemiz ve ibadetlerde Allah’a karşı ihlÂs sahibi olmamız anlamına gelmektedir. Bu ifadeleri tekrar ele alıp başka bir ifadeyle şoylece sıralayabiliriz:
1) Kişi Allah’ı severken ihlÂs sahibi olacak, O’na başkalarını eş ve ortak edinmeyecek Allah’ı sever gibi onu sevmeyecek:
“İnsanlardan bazıları Allah’tan başka eşler tutar, Allah’ı sever gibi onları sever...”
Bakara 165
Tevbenin dışında Allah’ın affetmeyeceği buyuk şirk, kulun Allah’tan gayrı eşler edinip onları Allah’ı sever gibi sevmesidir. İnsanın kendi nefsini, babalarını, cocuklarını vb. şeyleri sevme uzere yaratıldığını goz onunde bulundurursak Allah’a ihlÂsla kulluk, fıtratı değiştirip sevgileri yok etmeyi değil, onları terbiye etmeyi gerektiriyor.
Ayet ve hadislerde mu’minden istenen, o her şeye sevgiden hakkını verecek ama Allah’ın sevgisi onde ve her şeyin ustunde olacak demektir. Gerekirse her şeyi Allah’ın sevgisi icin feda edecek ve tercih Allah’ın sevgisi olacaktır. Allah basit dunyevi kıymetleri kendisinin sevgisinden ve Rasulunun sevgisinden ustun gorup onları tercih eden kimseleri tehdit etmiş ve şoyle buyurmuştur:
“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, hısım akrabalarınız, kazandığınız mallar, kesatından korktuğunuz ticaretiniz, hoşlandığınız meskenler, size Allah’tan, Rasulunden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevgili ise o halde Allah emrini getirinceye kadar gozetleyin. Allah fasıklar topluluğunu doğru yola iletmez.”
Tevbe 24
2) Allah-u TeÂlÂ’nın dua, tevekkul, umit ve sadece Allah’ın yapabileceği başkasının yapamayacağı hususlarda birlenmesi şarttır. Bu hususta Allah-u TeÂl şoyle buyuruyor:
“Allah’tan başka sana ne fayda ne de zarar veremeyecek olan şeylere yalvarma. Eğer boyle yaparsan o takdirde sen muhakkak zalimlerden olursun.”
Yûnus 106
“Eğer mu’minler iseniz Allah’a dayanın.”
MÂide 23
“Onlar ki iman edip hicret ettiler, Allah yolunda cihad ettiler; işte onlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah cok bağışlayan cok merhamet edendir.”
Bakara 218
3) Sadece Allah’tan korkarak, korku ve sakınma ibadetiyle de Allah’ı birlemek. Kim bazı mahlûkatın kendi dilemesi ve gucuyle zarar vereceğine inanır ve ondan korkarak cekinirse korktuğu varlığı Allah’a ortak yapmış olur. Allah-u TeÂl şoyle buyuruyor:
“...Sadece benden korkun.”
Nahl 51, Bakara 40
“Eğer Allah sana bir zarar dokundursa onu yine O’ndan başka kaldıracak yoktur; eğer sana bir hayır dilerse, O’nun fazlını geri cevirecek yoktur. Hayrını kullarından dilediğine verir. O bağışlayan esirgeyendir.”
Yûnus 107
4) Namaz, zekÂt, oruc, tavaf vb. butun bedeni ve mali ibadetlerle Allah’ı birlemek kula gerekli olduğu gibi adak, istiğfar, dua, tekbir, tahlil vb. kavli ibadetlerle de Allah’ı birlemek kula gereklidir:
“De ki: Benim namazım, kurban kesmem, hayatım ve olumum hep Âlemlerin Rabb’i Allah icindir. O’nun ortağı yoktur. Bana boyle emrolundu ve ben Muslumanların ilkiyim.”
En’Âm 16, 21, 63
Bu ve benzeri ibadetlerin hepsi Allah’a hastır ve yapılması vaciptir. Bir kimse bu ibadetleri veya onlardan bir ibadeti Allah’tan gayrına yaparsa o ibadette başkasını Allah’a eş ve ortak yapmış olur:
“Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah’a ortak koşan da gercekten buyuk bir gunah işlemiştir.”
Nis 48
Esma ve Sıfatların Tevhidi
Allah’ı isim ve sıfatları ile birlemenin manası: Allah’ın en guzel isimlerin sahibi olup butun kemal sıfatlarla muttasıf, butun noksan sıfatlardan munezzeh olduğuna; O’nun isim ve sıfatları ile yaratılmışların hepsinden ayrıldığına ve tek olduğuna kesin iman etmektir.
Bu tevhit, Allah-u TeÂlÂnın kendi nefsi icin isbat ettiği ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Allah icin isbat ettiği guzel isimleri ve yuce sıfatlarının tevhididir. Bu isim ve sıfatları Kitap ve Sahih Sunnette geldiği gibi lafız ve manalarını tahrif etmeden, nasıl ve niceliğini araştırmadan, yaratıkların isim ve sıfatlarına benzetmeden isbat etmek gerekir. Bu tarifle, isim ve sıfat tevhidinin uc esas uzere durduğu anlaşılmaktadır. Onlar:
1) Allah’ı mahlûkata benzetmemek ve O’nu butun noksan sıfatlardan tenzih etmek.
2) Kitap ve Sahih Sunnette sabit olan isim ve sıfatlara ziyade ve noksanlaştırmadan veya tahrif ve iptal etmeden iman etmek.
3) Bu sıfatların mahiyetini idrak etme arzusunu terk etmektir. Kim bu esaslardan dışarıya cıkarsa Rabb’ini hakkıyla birlememiş, isim ve sıfatların tevhidini gercekleştirmemiş olur.
Birinci Esas: Allah’ın sıfatlarından herhangi bir sıfatın, mahlûkatın sıfatlarına benzemediğini soylemek ve Allah’ı ondan tenzih etmektir.
“O’nun benzeri hic bir şey yoktur...”
Şûr 11
“Hicbir şey O’nun dengi olmamıştır...”
İhlÂs 4
“Allah’a meseller vermeğe (bir takım benzerler ortaya cıkararak Allahı onlara benzetmeğe ve O’nu koştuğunuz ortaklarla kıyaslamaya) kalkmayın...”
Nahl 74
Allah’ın kendisini vasfettiği veya Rasulunun Rabb’ini vasfettiği yuce sıfatları nakzeden her şeyden Allah’ı tenzih etmek de girer. Allah’ı sıfatlarında birleyen bir Musluman O’nu eşten, ortaktan, benzerden, yardımcıdan ve izni olmaksızın şefaatciden tenzih etmesi de gerekir. Aynı zamanda Rabb’ini uyku, acizlik, yorgunluk, olum, cehalet, zulum, gaflet, unutma vb. noksan sıfatlardan da yine tenzih etmesi gerekir.
İkinci Esas: Kur’an ve Sahih Sunnette sabit olan Allah’ın isim ve sıfatlarıyla yetinip, Kur’an ve sahih sunnette gelmeyen isim ve sıfatları Allah’a izafe etmemek gerekir. Allah’ın guzel isimleri ve yuce sıfatları işitme ve nakil yoluyla elde edilir; rey ve ictihat yolu ile elde edilmez.
Allah-u TeÂl kendi nefsini hangi isimlerle isimlendirdi ve hangi sıfatlarla sıfatlandırdı ise o isim ve sıfatlarla Allah’ı isimlendirme ve sıfatlandırmada da durum aynıdır; onlara bir şeyler eklememek ve onlardan bir şeyler cıkarmamak gerekir. Allah’ın koyduğu sınırı ifrat veya tefrit şeklinde aşmamak gerekir. Cunku Allah-u TeÂl kendi isim ve sıfatlarını herkesten daha iyi bilir:
“De ki, siz mi daha iyi bilirsiniz yoksa Allah mı?
Bakara 140
Şuphesiz Allah kendi nefsini herkesten daha iyi bilir. Doğru sozlu ve doğruluğu tasdik edilen rasuller de Allah’ın kendilerine vahy etmesi vasıtasıyla insanlar icerisinde Allah’ı, sıfatlarını ve isimlerini en iyi bilen kişilerdir.
İmam Ahmed şoyle dedi:
“Allah’ın kendisini sıfatlamasının dışında ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Rabb’ini sıfatlanmasının dışında Allah-u TeÂl sıfatlandırılmaz. Bu hususta Kur’an ve Sahih Sunnetin dışına cıkmak doğru değildir.”
Ravdatunnediyye fi Şerhi Akideti’l-Vasıtiyye 22
Buhari’nin hocası Nuaym bin Hammad ise şoyle demiştir:
“Allah’ı mahlûkatına benzeten kufre girer, O’nun kendi nefsini vasfettiği sıfatlarını inkÂr eden de kufre girer. Allah ve Rasulunun Allah’ı sıfatlamasında O’nu mahlûkata benzetme yoktur.”
Ravdatunnediyye fi Şerhi Akideti’l-Vasıtiyye 22
Bu esasa her kul, Kitap ve Sahih Sunnette zikredilen isim ve sıfatlara inanması; onları Arap dilindeki acık manaları uzere icra etmesi; onları kendi manalarından cıkartarak tahrif ve ta’til etmemesi gerekir.
Ucuncu Esas: Kitap ve sahih sunnette zikredilen guzel isim ve yuce sıfatlara onların keyfiyetini sormadan, kunhunu araştırmadan iman etmek bir kula gerekli olan şeydir. Cunku bu sıfatlardan herhangi bir sıfatın keyfiyetini bilmek o sıfatın sahibi zatın keyfiyetini bilmekle alakalıdır.
Şuphesiz ki sıfatlar, sıfatlananların ceşitliliğine gore değişiklik arz eder. Allah’ın zatına gelince O’nun keyfiyeti ve kunhunden sual olmaz, onları anlamaya Allah bildirmedikce yol yoktur. Bu sebeple selef imamları Allah’ın “İstiva” sıfatının keyfiyeti sorulduğu zaman şoyle diyorlardı: İstiva anlam olarak malumdur, ona iman etmek vaciptir, keyfiyetini sormaksa bidattır.
Gorulduğu gibi selef, sıfatlarda keyfiyetin malum olmadığını ve keyfiyet hakkında soru sormanın da bidat olduğunu ifade etmişlerdir. Sıfat sıfatlananın fer’i olup ona tabidir. Allah’ın zatının keyfiyetini bilmeyen bir kimse bizden Allah’ın kelam sıfatının, işitme sıfatının, istiva sıfatının, dunya semasına inme vb. sıfatların keyfiyetini sormaya hakkı yoktur. Dunya semasına inme ile ilgili hadis şoyledir:
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şoyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Gecenin son ucte biri kaldığı zaman Rabb’imiz Tebareke ve TeÂl her gece dunya semasına iner ve Kim bana dua ederse onun duasına icabet ederim. Benden kim bir hacetini isterse onun hacetini veririm. Benden kim mağfiret dilerse onu mağfiret ederim’ buyurur.”
Buhari 1094, Muslim 758/168, Malik 1/214, Ahmed 2/487, Ebu Davud 1315, İbni Ebi Asım Sune 492, Beyhaki 3/2, Nesei Ameli’l-Yevm 480, İbni Mace 1366, Tirmizi 446, İbni Hibban 920
Bir kimsenin Allah’ın kemal sıfatlarla sıfatlanmış, onların sabit birer hakikat olduğuna; O’na hic bir şeyin denk olmadığına itikat etmesi; Allah’ın işitmesi, gormesi, konuşması, istivası, eli dunya semasına inişi vb. sıfatların da zatı gibi sabit birer hakikat olduğuna inanması demektir. Allah’ın sem’i hakiki olarak vardır, mahlûkatın işitme organlarına asla benzemez.
Allah’ın basarı da (gozu de) boyledir. O’nun hakiki basar sıfatı vardır. Mahlûkatın gozune asla benzemez, keyfiyetini de biz bilmeyiz ancak Allah bilir. Allah’ın diğer sıfatlarını da yine boyle anlamak lazımdır. Buraya kadar izah edilmeye calışılan isim ve sıfatların tevhidinde Muslumanın dikkat etmesi gereken bir kac husus vardır. Bunlar:
1) Teşbih (Benzetme):
Bir Musluman, yahudilerin Uzeyr’e Allah’ın oğlu deyip onu Allah’a benzettikleri, hristiyanların İsa (Aleyhisselam)’a Allah’ın oğlu deyip onu Allah’a benzettikleri ve ehli teşbihin Allah’ın yuzu mahlûkatın yuzu gibidir veya Allah’ın eli mahlûkatın eli gibidir dediği gibi dememeli ve teşbihten kesinlikle kacınmalı, boyle bir sapıklığa duşmemelidir. Allah-u TeÂl bu hususta şoyle buyuruyor:
“...Hicbir şey O’nun misli gibi değildir. O işiticidir, bilicidir.”
Şûr 11
2) Tahrif (Bozmak ve değiştirmek):
Allah’a ait isim ve sıfatların lafızlarını değiştirecek şekilde bir harf ekleyerek veya eksilterek tahrif etmek; bazı bidatcilerin tevil adını verdikleri kandırma usuluyle lafızların manalarını değiştirerek tahrif etmek ve onlara sozlukte kullanılmamış fasit manalar yuklemek. Mesela: Allah’ın vechini, O’nun zatıyla tevil etmek, istiva sıfatını istila ile tevil etmek fasit tevil ve tahriflerden birkac tanesidir.
3) Ta’til (İptal etmek):
İptal etmek İlahi sıfatları nefyedip, Allah’ın zatında oyle bir sıfatın varlığını inkÂr etmektir. Allah’ın isim ve sıfatları olduğunu reddederek mukaddes ve mukemmel olmaktan onu hali etmektir.
4) Tekyif (Keyfiyet, nasıllık ve nicelik):
Sıfatların keyfiyetini tayin edip kunhunu ispat etmek.
Kur’an ve Sahih Sunnette zikredilen guzel isimleri ve yuce sıfatları teşbih, tahrif, ta’til ve tekyif etmeden zahiri uzere alma usulu selefin yoludur.
Selef: Sahabe, tÂbiîn ve tebei tabiîn oluşan faziletli asırlarda yaşayan kimseler kast edilmektedir.
İmam Şevkani bu hususta şoyle demiştir:
“Sıfatlar konusunda sahabe, tabiîn ve tebei tabiînden oluşan selefin mezhebi: Sıfatları zahir manaları uzere tahrifsiz, tevilsiz, teşbihsiz ve ta’tilsiz irat etmektir. Sahabeler kendilerine sıfatlarla ilgili bir şey sorulduğunda onunla ilgili delili okuyor dedi ki demiş ki gibi sozlerden imtina ediyorlardı. Allah ve Rasulu şoyle buyurdu, onun gayrı bir şey bilmiyoruz. Bilmediğimiz hususlarda konuşarak kulfet altına girmeyiz diyorlardı.
Bu faziletli asırlarda sıfatlarla ilgili Muslumanların akidesi birdi ve herkes aynı akideye sahipti. Onların meşguliyetleri, Allah’ın kendilerine meşgul olmalarını emrettiği şeylerdi. Bunlar: İman ve tevhidin butun kısımlarını oğrenip yerine getirmek, namaz kılmak, zekÂt vermek, oruc tutmak, hacca gitmek, cihad etmek, ihsan ceşitlerinden infak etmek, faydalı ilim talep etmek, insanlara hakkı oğretmek, cenneti kazanmayı gerektiren ve ateşten kurtuluşu sağlayan şeyleri muhafaza etmek, emri bilmaruf ve nehyi anilmunker yapmaktır. Sahabeler bunun dışında Allah’ın mukellef kılmadığı şeylerle meşgul olmuyorlardı. Din onların zamanında saf olup bidatlerle bulanmamıştı.”
Sıfatların Ceşitleri
Kitap ve sunnette varit olan sıfatlar iki kısma ayrılır. Onlar: Zati sıfatlar ve fiili sıfatlardır.
1) Zati Sıfatlar:
Nefis, ilim, hayat, kudret, işitme, gorme, konuşma, kıdem azamet, Kibriya, uluv, zenginlik, rahmet ve hikmet. Bu sıfatlar Allah’ın zatında sabit, Allah ile beraber kaim olup ondan ayrılmaz.
Kıdem: Her şeyden once oluşu
2) Fiili Sıfatlar:
Bu sıfatlar Allah’ın iradesi ve kudreti ile alakalı sıfatlardır. Mesela: İstiva, dunya semasına inmesi, gelmesi, hayret, gulmek, razı olmak, sevgi, kerih gorme, kızma, sevinme, gazap etme vb. sıfatlardır.
Allah’ın Guzel İsimleri
Allah’ın guzel isimleri, kendisi icin ozel alametlerdir. Allah-u TeÂl Kitabında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de sunnetinde onları bize bildirmiştir. Bu isimlerden her biri bir sıfata veya sıfatlara delalet eder. Onlardan her isim kendi mastarından ayrılmadır. Mesela: el-Alîm, el-Kadîr, es-Semi, el-Basîr vb. isimler onlardan birkac tanesidir. el-Alîm ilim mastarından ayrılmadır. O kelime Allah’ın ilim sıfatına delalet etmektedir. Diğer isimlerin durumu da boyledir. Butun isimlerin ve sıfatların manalarını kendisinde cem eden isim şuphesiz “Allah” kelimesidir.
Allah’a has isimlerin O’nun sıfatı olmasına hicbir mani yoktur. Mesela: Allah-u TeÂlÂ’nın “RahmÂn” ismi aynı zamanda O’nun mubalağalı rahmet sıfatıdır. Allah’ın butun isimleri O’nun sıfatlarının uzerine delalet eder ve onların hepsi ovgu sıfatlarıdır. Allah’ı isimlerinde birlemek, Onun kendini isimlendirdiği her isme imanı gerektirir. Aynı zamanda o ismin delalet ettiği manaya da imanı gerektirir.
Mesela: Kur’an’da “Rahim” Allah’ın ismi olarak zikredilmiştir. Biz bu ismin Allah’a ait ozel bir ad olduğuna iman ederiz. Bu ismin Allah’ın rahmet sahibi olduğuna delalet ettiğine de iman ederiz. Kur’an ve Sahih Sunnette varit olan Allah’ın butun isim ve sıfatlarına itikadımızın boyle olması gerekir.
Allah’ın İsimlerinin Adedi
Allah’ın doksan dokuz ismi olduğu Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den sahih olarak rivayet edilen hadisle bilinmektedir.
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şoyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim onları sayarsa cennete girer. Allah tekdir, teki sever’ buyurdu.”
Buhari 6410, 7392, Muslim 2677/5, 6
Başka bir hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şoyle buyurmuştur:
“Ey Allah’ım! Kendini isimlendirdiğin, Kitabında indirdiğin veya katında ki gayb ilminde kendine sakladığın sana ait butun isimlerle sana dua ediyorum. Kur’an’ı gonlumun baharı kalbimin cilası yap. Onunla huznumu, gam ve kederimi gider...”
Ahmed 1/391, Tabarani 10352
Hadislerde zikredilen Allah’ın isimlerini saymaktan murat onları ezberlemek, manasını anlayıp oğrenmek ve onlarla Allah’a tevessul ederek dua etmektir.
İsim ve Sıfat Tevhidinin Delilleri
Bu nevi tevhidin delilleri Kur’an ve Sahih Sunnette coktur, hatta Kur’an’da Allah’ın guzel isimlerinin ve yuce sıfatlarının olmadığı ayet yok gibidir. Allah’ın isim ve sıfatlarına şamil en onemli surelerden biri ihlÂs suresidir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun Kur’an’ın ucte biri olduğunu soylemiştir:
“De ki: O Allah birdir. Allah sameddir. Kendisi doğurmamıştır ve doğurumlamıştır. Hicbir şey O’nun dengi olmamıştır.”
İhlÂs 13
Samed: Her şey varlığını ve bekasını O’na borcludur. Her şey O’na muhtactır. O hicbir şeye muhtac değildir. Her şeyin başvuracağı, yardım dileyeceği tek varlık O’dur.
Bu yuce sure, kemal sıfatların hepsini Allah’a ispat ederken noksan sıfatların hepsinden de Allah’ı tenzih etmektedir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Kur’an’da en buyuk ayet olduğunu soylediği Ayete’l-Kurside Allah-u TeÂl şoyle buyurmaktadır:
“Allah kendisinden başka ilah olmayan Allah’tır. Daima diri ve yaratıklarını koruyup idare edendir. Kendisini ne bir uyuklama ne de uyku tutmaz. Goklerde ve yerde olanların hepsi onundur. O’nun izni olmadan kendisinin katında kim şefaat edebilir? Onların onlerinde ve arkalarında olanı bilir. O’nun ilminden kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kursusu, gokleri ve yeri kaplamıştır. Onları koruyup gozetmek kendisine ağır gelmez. O yucedir buyuktur.”
Bakara 255
Allah’ın Sıfatlarına Bazı Misaller
1) Allah’ın nefis sıfatı:
“Sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben Senin nefsinde olanı bilmem. Cunku gaybı bilen yalnız Sensin.”
MÂide 116
“Seni kendi nefsim icin sectim.”
Ta-Ha 41
2) Allah’ın vecih (yuz) sıfatı:
“Yalnız Rabb’inin celal ve ikram sahibi yuzu baki kalacaktır.”
RahmÂn 27
3) Allah’ın ayn (goz) sıfatı:
“(Ey Musa!) gozumun onumde buyuyesin diye senin uzerine benden sevgi koydum...”
Ta-Ha 39
“(Daveti) reddedilmiş olan Nuh’a bir mukÂfat olmak uzere gemi, gozlerimizin onunde akıp gidiyordu.”
Kamer 14
“Rabb’inin hukmune sabret, cunku sen gozlerimizin onundesin. Kalktığın zamanda Rabb’ini ovguyle an.”
Tur 48
“...O ne guzel gorendir.”
Kehf 26
4) Allah’ın semi (işitme) sıfatı:
“O’na benzer hicbir şey yoktur. O işitendir gorendir.”
Şûr 11
“Doğrusu Allah işiticidir...”
Hac 61
“Allah fakir, biz ise zenginiz diyenlerin sozlerini and olsun Allah işitti...”
Âl-i İmran 181
5) Allah’ın yed (el ) sıfatı:
“Rabb’in O’na dedi ki: Ey İblis, iki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir. Buyukluk mu tasladın yoksa yucelerden mi oldun?”
Sa’d 75
“Yahudiler: ‘Allah’ın eli bağlıdır’ dediler. Kendi elleri bağlandı ve soylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır, Allah’ın iki eli de acıktır, dilediği gibi verir.”
MÂide 64
6) Allah’ın kadem (ayak) sıfatı:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şoyle buyurdu:
“...Fakat cehennem dolmak bilmez. Nihayet Alah ayağını onun uzerine kor, o da yetişir, yetişir der. İşte o zaman cehennem dolar ve bazısı bazısına buzulur...”
Buhari 4849, 4785, Muslim 2846/35, 36, 37, 38
7) Allah’ın meci (geliş) sıfatı:
“Onlar buluttan golgeler icinde Allah’ın ve meleklerin gelmesini ve işin bitirilmesini bekliyorlar değil mi?”
Bakara 210
“Onlar meleklerin gelmesini ya da Rabb’inin gelmesini ya da Rabb’inin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar?”
En’Âm 158
“Hayır, yer tumuyle parca parca olduğu ve melekler saf saf dizili olduğu halde Rabb’in geldiği zaman; o gun cehennem getirilir ve insan yaptıklarını birer birer hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ne faydası var.”
Fecr 21, 23
8) Allah’ın arşı istiva sıfatı:
“RahmÂn arşa istiva etti.”
Ta-Ha 5
__________________
Allah'a Iman
Dini Bilgiler0 Mesaj
●27 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Allah'a Iman