
Zamanımızın Musluman topluluğu hayatla alÂkalı faaliyetlerini devam ettirirken, bedenen ve ruhen olduğu kadar, beslenme şekilleriyle de vucut sağlıklarını tahrip etmektedirler.
Vucudumuzda biriken toksinler ve ruh dunyamızı daraltan stres problemlerinden arınmamız, huzurlu dunya hayatı ve saadet-i ebediye icin uygulamamız gereken hayat tarzı, ilÂhî mesajlarla bizlere bildirilmiştir. Bu esasları hayat pratiğimize gecirdiğimizde, vucudumuz fizyolojik, psikolojik ve sosyal hayatıyla, zehirleyen toksinlerden detoks etkilerle arınmış olacaktır.
İnsanlar ceşitli zamanlarda ve farklı durumlarda, dunya imtihanından gecirilmektedir. Asr-ı Saadette insanlar, az gıda ve sade hayat tarzıyla yaşadıkları halde, zamanımız insanı bolluk ve konforla hayat-ı dunyeviye imtihanından gecmektedir. Aşırı ve değişik gıdalarla beslenen topluluklar aşırı savurganlık, yalnızlığı tercih ve mutlulukların paylaşılmaması sebepleriyle, maddî ve manevî rahatsızlıklar sonucu huzurları bozulduğundan, ruh dunyaları cokuntulerle sarsılır. Bu problemlerin yaşanmaması icin ornek almamız gereken Asr-ı Saadet uygulamalarını, hayat tarzı haline getirmeye ve Sunnet-i Seniyyenin edepli sofralarını evlerimizde canlandırmamızla, huzurun kaynağına kavuşmuş olacağız. Evlerimizin mutfağını sağlıklı beslenme ve hijyen kurallarına uygun hale getirip, bir sağlık unitesi titizliğindeki uygulamalarla aktif duruma getirmemiz, huzurlu bir hayata vesile olacaktır.
Rezzak-ı Kerim (cc) Kur’Ân-ı Mu’ciz-ul Beyan’da “İnsan yediğine baksın.” (Abese Sûresi, Âyet 24) buyurarak, beslenmemizdeki gıdaların, ikrÂm-ı İlÂhî ile yeryuzune yayıldığı ve dillerdeki kuvve-i zaikanın hisleriyle, şukurlerimizi arttırmamıza işaretle nazar-ı ibretleri uyandırmaya dÂvet etmektedir. Bu ilÂhî kaideleri ortaya koyan İslÂmiyet, beslenmemize de rehberlik etmektedir. Neleri, ne kadar ve ne şekilde yiyebileceğimiz detaylarıyla tesbit edilmiştir. “Size verdiğimiz temiz ve helÂl rızıkları yiyin.” (Bakara Sûresi, Ayet 57), “Ey Peygamberler! Size verdiğimiz helÂl ve temiz nimetlerden yiyin.” (Mu’minûn Sûresi, Âyet 51) gibi bircok Âyetin ornekleriyle, beslenmemize de yon verilmektedir.
Dunyanın tanınmış unlu mutfakları sayılırken unutulan, en mutevazi, sağlıklı ve besleyici Asr-ı Saadet mutfağından soz edilmemesinden, ihmalimiz sebebiyle bizler de sorumluyuz. Bu bereketli ve şifalı mutfağın temel gıdaları arpa unu, hurma, sut urunleriyle, sebze ve meyvedir. Sofrada et bulunduğunda SEYYİD-UT TAAM (yemeklerin efendisi) olarak nitelendirildi. Sofralara son derece tevazu ile oturulur, mutedil bir miktarla doyulur, yemek ise her zaman bir ceşit olurdu. Zengin-fakir bir sofrada kardeşce oturup, muhabbetin artması ve sosyal dengenin kurulmasıyla yemek ve adetler ibadete tebeddul ederdi. Yemekler namaz ve zikirle sindirilir, hic kimse de tok karınla uyumazdı. Kişinin yeme icmeyi azalttığında, icine nur dolacağını Fahr-ı KÂinat’tan (asm) oğrenmişlerdi. Yine bir Hadis-i Şerif’ten oğrendiğimiz bir Sunnet-i Seniyye de “Bir avuc hurma ile de olsa, akşam yemeklerinden vazgecmeyiniz, zira akşam oğununun ihmali insanı ihtiyarlatır, bunyeyi yıpratır.”1 buyurarak sağlıklı yaşamanın onemli bir kaidesini talim etmişlerdir. Ayrıca akşam oğunu kadar onem verdikleri bir başka oğun ise Ramazan ayında yenilen sahur yemeğidir. Resûlullah (asm) sahur yemeğini “ MUBAREK KAHVALTI” diye tarif etmişlerdir.
Yemek yemenin kaide ve adabıyla, yuksek ahlaklı bir cemiyetin, intizamlı kuruluşunun gercekleşme orneklerini de, Asr-ı Saadet hayat tarzında muşahede etmekteyiz. ”Resûlullah’ın (asm) torunu, Hz. Hasan’dan (ra) rivayet edildiğine gore, “… Az yemek ise ibadetin ta kendisidir” ve “Allah katında en sevimsiz olanınız da cok yiyip, cok icen ve cok uyuyanınızdır.” diyerek, onemli sağlık kaidelerini talim etmişlerdir. Ayrıca Resûlullah (asm) miskinliğe ve zevke duşkunluğe yol acan bu davranışların rahatsız ediciliğini tekrar tekrar vurgulayarak sağlıklı, aynı zamanda ruhî olarak da guclu ve calışkan bir İslÂm toplumu oluşturmanın temel direklerini elleriyle dikmektedir. Buna binaen şoyle buyurur; “Cok yiyip icmekle kalplerinizi oldurmeyiniz. Zira kalp bir ekin tarlası gibidir. Fazla su basınca, tohumu keser ve curutur.”2
Resûlullah’ın (asm) cok severek yedikleri, iki yemek tarifini anlatmamız, Ramazan iftar sofrası icin, bir Sunnet-i Seniye hatırlatması yerinde olacaktır.
1) ET HAŞLAMASI:
Malzemeler:
Koyun eti (Ailede bulunan fertler sayısına uygun miktarda)
Su
Tuz
Once et iri parcalara ayrılır, tuz eklenerek tencereye konur. Tencerede kendi suyunu cekene kadar kavrulur. Daha sonra uzerine bol miktarda su eklenir. Kısık ateşte iyice pişirilir. Ekmekle yenebildiği gibi, bulgur ile de yenebilir.
2) TİRİT:
Malzemeler:
1 kg. Kemikli koyun eti
3 litre su
2 adet arpa veya buğday ekmeği
Et bol su ve tuz ilÂve edilerek, kısık ateşte pişirilir. Geniş bir kaba ekmekler doğranır. Yenebilecek sıcaklıktaki haşlama suyu ekmeklerin uzerine gezdirilir. En son pişen et ilÂve edilir.
SAĞLICAKLA KALIN
Not: Nur ve rahmet yuklu Ramazan bulutlarının İslÂm ve insanlık Âlemini hidayet, merhamet ve sulh-u umumî yağmurlarıyla temizlemesini kÂinat sahibinin (cc) sonsuz rahmetinden diliyorum.
Dipnotlar:
1) Tirmizî, Sunen-i Tirmizî, c. 2, s. 271
2) Ulku Mensure SOLAK, Resûlullah’ın (asm) Sofrası, s. 33 Nesil Yayınları 2015.
http://www.yeniasya.com.tr/feyzullah...lenme-1_434303
__________________