Din Nasihattır!!!

أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ الدِّينُ النَّصِيحَةُ. قُلْنَا: لِمَنْ؟ قَالَ: لِلَّهِ وَلِكَتَابِهِ، وَلِرَسُولِهِ، وَ لِأَئِمَّةِ الْمُسْلِمِينَ، وَعَامَّتِهِمْ.

Temim ed-Darî (Radiyallahu Anh) şoyle dedi:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Din nasihattır’ buyurdu.

Biz, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e:

−Kimin icin nasihattır? dedik.

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−‘Allah icin, Kitabı icin, Rasulu icin, Muslumanların imamları ve onların geneli icin’ buyurdu.”

Muslim İman 95/55, Ebu Davud 4944, Tirmizi 1990

Nasihat: Arap dilinin en kapsamlı kelimelerinden biridir. Bazı dil Âlimleri, Arapcada nasihat ile felah kelimeleri kadar dunya ve ahiret hayırlarını bunyesinde toplayan bir kelime olmadığını soylerler.

Nasihat: Sozlukte oğut vermek, iyi ve hayırlı işlere davet, kotu ve şer olan şeylerden nehyetmek, bir işi sadece Allah’ın rızası icin yapmak, yırtık olan elbiseyi dikmek, balı mumundan suzup arındırmak gibi cok ceşitli ve muhtevalı manalar ifade eder.

Dinin Allah İcin Nasihat Oluşu

Bir mu’min icin oncelikler vardır. Bunların başında Allah’a iman, ilk sırada yer alır. Tabiî ki Allah’a iman, sadece “inandım” demekle yerine gelmiş olmaz! Nitekim Allah-u TeÂl şoyle buyuruyor:

أَحَسِبَ النَّاسُ أَن يُتْرَكُوا أَن يَقُولُوا آمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ

“İnsanlar “inandık” demekle, imtihandan gecirilmeden bırakılacaklarını mı sandılar?”

Ankebut 2

İşte dinin Allah icin nasihat oluşunun iceriği:

1) Allah’a iman,

2) Allah’a şirk koşmamak,

3) Allah’a kulluk ve ibadette ihlÂslı davranmak,

4) Daima Allah’a itaat uzere olmak,

5) Allah’a isyandan şiddetle kacınmak,

6) Allah icin sevmek,

7) Allah icin buğz etmek,

8) Allah’a itaat edene dost, isyan edene duşman olmak,

9) Allah’ı inkÂr edenlerle cihad etmek,

10) Allah’ın nimetlerine şukretmek,

11) İnsanları bu sayılan vasıflara davet ve teşvik etmek,

12) Butun insanlara nezaket gostermek.

İşte bunlar Allah’a imanın gereği ve dinin Allah icin nasihat oluşunun gereğidir.

Muslumanın butun soz ve davranışlarında bunların gereğini yerine getirmesi, hem dunyada hem de ahirette kendisine fayda verir.

Dinin, Allah’ın Kitabı İcin Nasihat Oluşu

Allah’ın Kitabından maksat Kur’an’ı Kerim’dir. Bir Musluman, butun semavi kitapların Allah’ın katından indirildiğine, Kur’an’ın o kitapların sonuncusu ve onlara şahit olduğuna inanır. Bu konudaki inanc temelleri şunları da icine alır:

−Kur’an’ın, Allah’ın kelamı olduğu, Allah (Azze ve Celle)’nin tarafından gonderildiği ve yine O’nun tarafından korunacağı, insan sozlerinden hicbirinin ona benzemediği, kullardan hicbirinin onun bir benzerini getiremeyeceği gerceklerini kabul edip inanmak zorundadır. İşte butun bunlar, Kur’an’a yonelik inanc esaslarıdır.

−Dinin Kur’an icin nasihat oluşuna şu prensipleri de ilave etmemiz gerekir:

1) Kur’an’ı okumak ve ezberlemek. Cunku Kur’an’ı okumakla ilim ve irfan kazanılır.

2) Nefs temizliği ve gonul saflığı elde edilir.

3) İnsanın takvası artar.

O halde Kur’an’ı okumak, sadece lafzını okuyup sevap kazanmak değil, Kur’an bilgisine sahip olmaya gayret etmek anlamındadır. Şunu da hemen ifade edelim ki, Kur’an okumakla insan buyuk sevap kazanır ve Kur’an kendisini okuyana şefaatci olur. Ancak bunların tahakkuk etmesi icin bir takım şartların yerine getirilmesi gerekir.

1) Kur’an okurken ona saygı ve tazim gostermek,

2) Tecvidine ve adabına riayet ederek okumak,

3) Harflerinin hakkını vermek,

4) Huşu icinde okumak gerekir.

Bu konu, Kur’an’ın kıraatı ile ilgili kitaplarda genişce ele alınır.

−Kur’an’ı okurken manalarını duşunmek, ayetlerin mahiyetini anlamaya calışmak icab eder. Nitekim Allah-u TeÂl şoyle buyurarak bizi uyarır:

أَفَلاَ يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ أَمْ عَلَى قُلُوبٍ أَقْفَالُهَا

“Kur’an’ı duşunmuyorlar mı? Yoksa kalbleri uzerinde kilitleri mi var?”

Muhammed 24

−Kur’an’ı Kerim’i, Musluman nesillere oğretmek, Kur’an’ın korunması konusunda onlara mes’uliyetlerini hissettirmek, ona dil uzatanlara karşı mudafaa gorevini yerine getirmek, her Muslumanın vazifesidir. Kur’an’ı oğrenmek ve onu oğretmek bizler icin izzetin, şerefin ve saadetin en onemli bir vesilesidir.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şoyle buyuruyor:

“Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı oğrenen ve onu oğreteninizdir.”

Buhari, İbni Mace

Butun Muslumanların Kur’an’ı okumayı oğrenmeleri ve ayrıca onu anlamaya calışmaları, uzerlerine duşen onemli gorevlerden biridir. Butun yeryuzu Muslumanları, buna ozel bir ilgi ve ihtimam gostermelidirler.

−Kur’an’ı anlamak ve onunla amel etmek esastır. Anlama azmi olmadan ve sevap kazanma duygusundan mahrum olarak sadece okumak ve amel etmeksizin sadece anlamak bir hayır ve fazilet olarak kabul edilemez. Amel edilmeyen bilgi fayda vermediği gibi hoş da karşılanmaz!

Allah-u TeÂl şoyle buyuruyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ كَبُرَ مَقْتًا عِندَ اللَّهِ أَن تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ

“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi nicin soyluyorsunuz?! Yapmayacağınız şeyi soylemek, Allah katında buyuk gazaba sebep olur.”

Saf 2, 3

−Kur’an ilimlerinin her birini oğrenmek, neşretmek, muhkemini, muteşabihini, nasih ve mensuhunu, umum ve hususunu bilmek de ummet uzerine farz olan hususlardır. Bu konularda Âlim yetiştirilmezse ummetin hepsi sorumlu olur.

−Buraya kadar ana hatlarına işaret etmeye calıştığımız hususlar, dinin, Kur’an icin nasihat oluşunun cercevesini meydana getirir.

Dinin, Allah’ın Rasulu İcin Nasihat Oluşu

İslam, Allah’ın katından insanlığa gonderilen son din, Kur’an’ın son kitap olduğu gibi, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de en son Nebi’dir. Bir mu’minin Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’le ilgili inancı şu esasları da ihtiva etmelidir.

1) Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Allah’ın elcisi olduğunu kalb ile tasdik, dil ile ikrar etmek.

2) Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Kur’an ve Sahih Sunnetle getirip bildirdiklerine iman etmek.

3) Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i sevip itaat etmeyi, Allah’ı sevip itaat etmek gibi kabul etmek.

Allah-u TeÂl şoyle buyuruyor:

قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُم اللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ

“De ki: Eğer siz Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve gunahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”

Âl-i İmran 31

Başka bir ayette Allah-u TeÂl şoyle buyuruyor:

مَنْ يُطِعْ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللَّهَ…

“Kim Rasule itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur...”

Nis 80

Bu gibi Kur’an ayetleri bunun delilidir.

4) Allah’ın Rasulu’nu dost edinenleri dost, duşmanlarını duşman bilmek.

5) Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Ehl-i Beytini ve ashabını sevmek, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e inanmanın gerekleridir.

−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sunnetini ihya edip hayata gecirmek, bid’attan ve bid’atcılardan kacınmak, İslam’ın davetini yeryuzune yaymak, sunnet ilimlerini oğrenmek, bunları başkalarına da oğretmek, ilmi oğrenir ve oğretirken edeplerine riayet etmek, Âlimlere saygı gostermek, terbiye ve nezaket kaidelerine uymak, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ahlakıyla ahlaklanıp edebiyle edeplenmek gibi gorev ve sorumluluklar, her Muslumanın hassasiyetle uyması gereken esaslardır!

Belli başlılarını sıralamaya calıştığımız bu prensipler, dinin, Allah’ın Rasulu icin nasihat oluşunun ne anlam ifade ettiğini ortaya koyar.

Dinin, Muslumanların İmamları İcin Nasihat Oluşu

İmam, toplumun onunde bulunan ve onlara onderlik yapan, toplumun da kendisine uyduğu kişidir. Daha ozel anlamıyla imam, İslam ummetinin başında bulunan liderdir. Ummet denilmesinin sebebi de, bir imama tabi olduklarındandır. Bu lidere imam, halife, emir, sultan ve bunlara benzer isimler verilmiştir.

Hangi adla anılırsa anılsın, imam, ummetin onunde, onlardan sorumlu olan ve onları yoneten kişidir. Toplum icinde devletin yoneticisi adına hukum verme yetkisine sahip kılınan herkes, her seviyedeki yonetici bu tabirin kapsamına girer. Ayrıca toplumda doğruyu ve yanlışı bildirme vazifesiyle mukellef olan Âlimlerdir.

Bu acıklamayı yaptıktan sonra, konunun esasına yonelik acıklamalara gecebiliriz.

Muslumanları yonetenler, onların işlerinin başına gecenler, Muslumanlardan olmalıdır. Cunku Muslumanların kendilerini yonetenlere itaat etmeleri farzdır.

Musluman olmayanlara nasıl itaat edilebilir? Allah-u TeÂl şoyle buyuruyor:

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Rasule itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa duşerseniz, artık onu Allah’a ve Rasulune dondurun. Şayet Allah’a ve ahiret gunune iman ediyorsanız, bu daha hayırlı ve sonuc bakımından daha guzeldir.”

Nis 59

Bizim yoneticilere nasihatımız, onlara karşı vazifemiz, kendilerinin iyi ve durust olmalarını, doğru yolu bulmalarını, adaletli davranmalarını istemektir. Onlara karşı saygımız ve sevgimiz, şahıslarını tanımamıza veya birtakım ozel işlerimizi onlar vasıtasıyla gercekleştirmemize bağlı olamaz.

Boyle bir saygı ve sevgi dinimiz nazarında makbul de sayılmaz. Yoneticilerin adil idareleri altında butun İslam ummetinin birliğini ister, bunun icin gayret ederiz. İslam ummetinin parcalanmışlığı yureğimizi yaralar; insanların zalim yoneticilerin zulmu altında inlemesi, icimizi parcalar. Bu sebeple “Yeryuzunu, Allah’ın halis kulları, gercek mu’minler idare etmelidir” deriz ve bunun tahakkuku icin var gucumuzle calışmamız gerektiğine inanırız.

Dinin idareciler icin nasihat oluşu, şu prensipleri de icine alır:

−Hak uzere oldukları surece onlara yardımcı olmak, hakdan ayrılmamaları yonunde onları uyarmak, yaptıkları yanlışları hatırlatmak, bunları yaparken kendilerine karşı yumuşak ve nezaket kaideleri icinde davranmak, yoneticilerine nasihatkar olmayan, zalime “sen zalimsin” demeyen, nasihatcıların ağzı kilitlenmiş, hak soze karşı da kulakları tıkanmış olan bir ummette hayır olmayacağını bilmek.

−Emir olan kişinin arkasında namaz kılmak, ona toplamakla yukumlu olduğu zekÂtı vermek, onunla birlikte cihada gitmek, kendisine hayır dua etmek, yalancı ovgulerle onu aldatmamak.

İşaret ettiğimiz bu noktalar, dinin imamlar yani yoneticiler icin nasihat oluşunun neler ihtiva ettiğini ortaya koyar.

Buna gore, Allah’ın Kitabı ve Rasulu’nun sunnetinin anlaşılıp hayata gecirilmesinde Âlimlerin sorumlulukları cok buyuktur. Onlar Kitap ve Sunnet’in emir ve yasaklarını, kendi heva ve hevesleri, sapık duşunce ve anlayışları doğrultusunda carpıtmaya calışanlara karşı koyma ve onların yanlışlarını, hatalarını ilmî bir tarzda reddetme mes’uliyeti taşımaktadırlar.

O halde oncelikle Âlimlerin dini cok iyi bilip, kendileri salah bulmuş olmalıdırlar. Kendileri salah bulmayanların başkalarını ıslah etmeleri mumkun olmaz!

Din Âlimleri, toplumu yoneten idarecilere, Allah’ın Kitabı ve Rasulu’nun Sunneti yonunde nasihat etmeyi ve kendilerini hakka davet etmeyi buyuk ve şerefli bir gorev saymalı, bu hususta gorevlerini yerine getirmezlerse, Allah katında en buyuk sorumluluktan kacmış olmanın cezasını cekeceklerini bilmelidirler.

Cunku Ebu Said el-Hudri (Radiyallahu Anh) şoyle rivayet eder:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Cihadın en faziletlisi zalim bir devlet başkanının yanında hakkı soylemektir’ buyurdu.”

İbni Mace 4011, Tirmizi 2174, Ebu Davud 4344

Bunu yerine getirmediği gibi, zalimlerin zulumlerine ortak olan, onları tutan, azgınlıklarına goz yuman, zalimlere ovguler yazanlar Allah (Azze ve Celle)’nin katında nasıl makbul olabilir ve Allah (Azze ve Celle)’nin huzurunda nasıl hesap verebilirler?

Gercek Âlimler, her asırda ummete yol ve yon gostermiş, toplumu sapmaktan korumuş, yoneticileri de gerektiği şekilde ikaz etme gorevini yerine getirmişlerdir. Ummete duşen gorev, gercek Âlimlere tabi olmaktır.

Dinin, Tum Muslumanlar İcin Nasihat Oluşu

Butun Muslumanların Âlim olması, Âlim olanlarının da her şeyi bilmesi mumkun değildir. Her yaştan, her renkten, her ırktan, her cinsten ve her seviyede insanıyla ummet bir butundur.

Burada herkesin birbirine karşı vazife ve mes’uliyetleri vardır. İşte bunları oğrenmek, oğretmek, din ve dunyalarına ait faydalı olan şeyleri insanlara gostermek, onlara yardımcı olmak, kusurlarını ortmek, onlara eziyet etmemek, iyilikleri emretmek, kotulukleri nehyetmek, başkalarını aldatmamak, haset etmemek, hurmet, şefkat ve merhameti aralarında yaymak, kendisi icin arzu ettiklerini onlar icin de istemek, kendi nefsi icin arzu etmediklerini onlar icin de istememek, canlarını, mallarını, ırz ve namuslarını korumak ve mudafa etmek, dinin butun Muslumanlar icin nasihat oluşunun gereğidir.

Bu acıklamalardan sonra, nasihatın din ve İslam anlamında kullanıldığını soyleyebiliriz. Başlangıcta ifade ettiğimiz ve bu acıklamalarla gorulduğu uzere nasihat, yaygın olarak anlaşıldığı gibi sadece “oğut vermek” anlamında kullanılmış değildir.

Hadisten Oğrendiklerimiz

1) Nasihat dinin emirlerinden olup farz-ı kifayedir. Gucu yeten herkes, gucunun yettiği nisbette nasihatten sorumludur.

2) Nasihat sadece “oğut vermek” değil, dinin butun emir ve yasaklarını ihtiva eden bir mana taşır.

3) Muslumanlar bir imamın onderliğinde Allah, Kur’an ve Rasul inancına dayalı ummet olma azmi, gayreti ve kararlılığı icinde bulunmak ve neticede yeryuzunde bunu gercekleştirmekle mukelleftirler.

4) Nasihatı kabul edilecek kişinin nasihat etmesi vacip olur.
__________________