
Rahmeti sonsuz olan Allah, kullarına rıza-i ilahî kapısını sonuna kadar acmış,
“Biz ona şah damarından yakınız.”
(Kaf, 50/16.)
“Kullarım, sana beni sorarlarsa bilsinler ki ben, onlara pek yakınım.
Dua edenin duasına icabet ederim.”
(Bakara, 2/186.)
(Kaf, 50/16.)
“Kullarım, sana beni sorarlarsa bilsinler ki ben, onlara pek yakınım.
Dua edenin duasına icabet ederim.”
(Bakara, 2/186.)
buyurarak, samimiyetle acılan elleri boş cevirmeyeceğini bildirmiştir.
İman eden kullar icin ihlas ve samimiyetin zirveye cıktığı, rahmeti ilahînin cağlayanlar gibi coştuğu, feyiz ve bereketin sağanak sağanak indiği ozel zamanlar var etmiştir. On bir ayın sultanı ramazan, Allah’ın inanan kullarına bahşettiği ozel zamanların başında gelir. Bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesiyle, iftar ve sahur vakitleriyle bu ay, rahmet, feyiz ve bereketin dunya semasını kapladığı zaman dilimidir.
Ramazan, hayatımızı her yıl gelişiyle yeniden inşa eden, akıl ve gonul dunyamızı aydınlatan Kur’anı Kerim’in inzal olduğu, tekrar tekrar okunduğu, tefekkur edilerek anlamlandırıldığı, hayata gecirilerek yaşandığı, gaflet ve gunah kirlerinden arınan her bir ferde ayrı ayrı yeniden can verircesine manevi bir ruh uflenen ozel bir aydır.
Ramazan, rahmet pınarlarının coştuğu, şeytanların bağlanıp meleklerin yarışırcasına grup grup yeryuzune indiği, Âdeta semanın yere taşındığı ayın adıdır. İman, kulluk, ahlak ve insanlık bilincinin zirveye cıktığı, duygu ve duşuncelerin berraklaştığı, kardeşlerin kucaklaştığı, rotasını kaybeden toplumun Kur’an ile yeniden buluştuğu, okudukca yenilendiği, takvaya erip dunya ve ahiret saadetini yakaladığı aydır.
Ramazan ayı yaklaştığında hazırlık telaşı icine giren Allah Rasulu (s.a.s.) onun gelişiyle ,
“Ramazan mubarek bir aydır. O geldiğinde gokyuzunun kapıları acılır, cehennem kapıları kapatılıp şeytanlar bağlanır.”
(Buhari, Savm, 5; Darimi, Savm, 53; Muvatta, Sıyam, 22.)
(Buhari, Savm, 5; Darimi, Savm, 53; Muvatta, Sıyam, 22.)
buyurarak dunyanın nasıl değişip gul bahcesine donuştuğunu bildirir. O ay, Allah her gece bir munadisini gok semasına gonderir. Munadi insanlara:
– Ey hayrı isteyenler ona koşun! Dua eden yok mu kabul edilsin! Af isteyen yok mu affedilsin! Tovbe eden yok mu kabul buyrulsun! Ey kotuluk isteyenler ondan uzak durun! Diye seslenir.
(el-Hindi, Kenzu’l-UmmÂl, 23700.)
O geldiğinde insanlık semasına rahmet ve bereket yağar. Yapılan hayır ve ibadetlere kat kat karşılık verilir. Bunun icin gonuller sultanı, “Ramazanda okunan tesbihat, başka zaman okunan tesbihattan bin kere daha faziletlidir.”
(Tirmizi, Dua, 61.)
buyurmuştur.(el-Hindi, Kenzu’l-UmmÂl, 23700.)
O geldiğinde insanlık semasına rahmet ve bereket yağar. Yapılan hayır ve ibadetlere kat kat karşılık verilir. Bunun icin gonuller sultanı, “Ramazanda okunan tesbihat, başka zaman okunan tesbihattan bin kere daha faziletlidir.”
(Tirmizi, Dua, 61.)
Ramazan, muminin sosyal ve psikolojik hayatını yeniden inşasına imkÂn sağlar. Her yıl tum İslam Âleminde eşsiz bir bayram havasında gecen bu kutlu zaman dilimi, ferdî planda orucun butun guzelliklerini icine alırken, onu toplumun en ucra koşesine kadar da yansıtır.
Otuz gun boyunca toplumda inanılmaz bir atmosfer oluşur.
“Muminler ancak kardeştirler.”
(Hucurat, 49/10.)
(Hucurat, 49/10.)
ayeti ile bayraklaşan ve insanlığı hayran bırakan İslam kardeşliği canlanır, inanılmaz guzel ornekler yaşanır. Sosyal bilinci zirveye cıkarıp kalpleri birleştirerek toplumu tek yurek hÂline getirir.
Mehmet Akif’in “Toplu vurdukca yurekler onu top dindiremez.” mısraında dile getirdiği tabloyu toplumun en ucra koşesine kadar ulaştırır. Manevi atmosfer butun toplumu kuşatır. Fakirlerin yuzu guler, camiler mukabeleler ve teravih namazları ile şenlenir. Vakitler bereketlenir, sanki her an Allah’a adanır. Tefekkur, zikir, dua gibi kalbî ibadetler yoğunlaşır, itikÂflar ile tum insanlık aydınlanır.
İftar, fıtır sadakası ve bayramla sevgi, saygı ve kardeşlik tohumları atılır. Kalpler huzur, gonuller guven ve umitle dolar. İnsanların birbirlerine ve hayata bakışları değişir, duşunceler guzelleşir. Guzel bakılır, guzel gorulur.
Toplumsal dayanışma zirveye cıkar. Toplumu kuşatan manevi hava, “Komşusu ac iken tok yatan bizden değildir.” hadisini kalplere nakış nakış işler. Ramazan geldiğinde bu havayı işaret ederek mujdeleyen Efendimiz,
“Ramazan ayı sizlere hayır ve bereketi ile geldi.”
(el-Heytemi, İthÂfu ehli’l-İslam, 46.)
buyurur.(el-Heytemi, İthÂfu ehli’l-İslam, 46.)
Sosyal ilişkiler hic olmadığı kadar yoğunlaşır.
“Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikce iyiliğe eremezsiniz.”
(Âl-i İmran, 3/92.)
(Âl-i İmran, 3/92.)
buyruğu yeniden hayat bulur. Fakir ve muhtaclara yardım yarışı başlar. Birbirleriyle kucaklaşan toplum, iftardan sonra ilim, sohbet, arkadaş meclislerinde bir araya gelir, dostluklarını ve sevgilerini pekiştirip birbirlerine kenetlenirler.
Orucla nefsini terbiye ederek kotu duygulardan arınan mumin, ramazan atmosferi ile o ayda yapılan ibadet, hayır ve hasenatla kendini yenileyerek bambaşka bir insan oluverir. Makam mevki, mal mulk hırsı azaldıkca azalır. İnsanları incitmez, kotuluklere yonelmez. Menfaati icin haksızlığa tevessul etmez. Hırsı azaldıkca kalbinin katılığı gider. Orucla bedeni ac kaldıkca huzurunu kacıran doyumsuzluktan uzaklaşır. Bencillik hastalığını fedakÂrlık iksiri ile iyileştirir. İnsanları sevindirmenin inanılmaz hazzını yaşar.
Adanan zamanların en onemli ozelliği tefekkurdur. Rabbi ile baş başa kalan kul, once kendi ile yuzleşerek nefis muhasebesi yapar. Hata ve sevaplarını gozden gecirir. Tefekkure dalarak Rabbini, onunla ilişkilerini, nefsini, nefsani arzuları ile ilişkisini, cevresindeki insanları onlarla ilişkilerini, olayları ve onlara karşı takındığı tavrı gozden gecirir.
Rabbinin yuceliğini kavrayarak ihsan ruhuyla secdeye kapanır. Kendisine ikram edilen sonsuz nimetleri fark ederek buyuk bir samimiyetle şukreder. O şukrettikce Rabbi nimetini artırır. Ellerini semaya kaldırır, nimetin artması, sağlık, sıhhat ve huzuru icin dua eder. Eş, dost ve akrabaları hatta butun insanlığı duasına ortak eder.

Şeytani ve nefsani arzuların etkisinden kurtularak melekleşir. Sevgi, saygı, hoşgoru, af, şefkat ve merhamet duyguları zirveye cıkar. Rahmet sıfatlarının tecellisine mazhar olur. Bu guzel sıfatlarla donanıp, onları yaşama gecirmeye calışır. Canlı cansız butun varlıklara şefkat ve merhamet gozuyle bakar, bu şekilde muamele eder.
Kibir, gurur gibi hastalıklardan kurtulup mutevazı ve alcak gonullulukle yukselir. Sohbet konusu değişir, cirkin sozler, dedikodu, iftira biter; yerini rahmani sozler ve bakışlar alır. Orucla bedenini temizlerken tefekkurle aklını, zikirle gonlunu temizler. Guzel duşunur, gonul kapılarını ardına kadar acar.
Ramazanın ilk gunlerinden itibaren nefis terbiyesi, eğitim ve oğretimle Kadir Gecesine hazırlanan fert ve toplum, son on gununde uzlete cekilip bedenî ya da kalbî itikÂfla Rabbi ile arasına giren engellerden arınır, aşk ve sevgi ile dolar. Meleklerin yeryuzunu doldurduğu bin aydan hayırlı o muhteşem gecede meleklerle kucaklaşır. Rabbine yonelerek aşktan pervane olur. Âdeta kanatlanarak done done arşa varmaya calışır.
Zamanını Allah’a adayarak bir aydır tuttuğu bedenî, akli ve kalbî oruc ile artık gunahlardan arınmış, melekleşerek bambaşka insan olmuştur. İşte o an her yonden
“Ey huzura kavuşmuş nefis!
Sen O’ndan hoşnut O da senden hoşnut olarak Rabbine don!
(Seckin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!”
(Fecr, 89/27-30.)
Sen O’ndan hoşnut O da senden hoşnut olarak Rabbine don!
(Seckin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!”
(Fecr, 89/27-30.)
ayetinin okunduğunu duyar.
O an kulun bayramıdır. Tıpkı gonul dostunun dediği gibi:
Can bula Cananını
Bayram o bayram ola,
Kul bula Sultanını
Bayram o bayram ola…
Bayram o bayram ola,
Kul bula Sultanını
Bayram o bayram ola…
Diyanet Aylık Dergi / Haziran 2015
__________________