Allah’ın İnsanları Bela Musibetlerden Koruması, Saklaması Allah’ın El-Hafîz İsmi

Allah’ın (c.c.) El-Hafîz (Kendisine sığınanları koruyan, saklayan) isminin tecellilerini doğada ve insan uzerinde her zaman gorebiliriz. Bir bitki tohumunu elimize alıp incelediğimizde onu olumsuz dış koşullara karşı koruyan bir kabukla cevrili olduğunu goruruz. Hayvanlar dunyasında yeni doğan yavruların uzun bir sure annelerinin şefkatli himayeleri altında olduklarını biliriz. Bir tavuk gucune bakmayarak yavrularını korumak icin gerektiğinde bir kopekle savaşır. HÂlbuki o tavuk anne olmadan once bir kopek gorduğunde kacacak bir delik arardı. El-Hafîz guzel isminin insan uzerindeki tecellisi bizleri daha derin duşuncelere sevk etmektedir. Daha bebek doğmadan once anne karnında guvenli bir şekilde korunur. Doğar doğmaz annenin memelerinde oluşan sutle yaşamı icin gerekli tum gıdalar ve su miktarı en mukemmel şekilde ve en ideal bir kıvamda ona sunulur. Anne ve babanın kalplerine yerleştirilen şefkat ve merhamet duyguları ile en itinalı bir bicimde buyutulur. Dunyaya gucsuz ve caresiz olarak gelen bu bebek, guvenlik duvarları ile etrafı cevrilen bir devlet adamından daha guzel korunur.

Allah (c.c.) sadece nesli korumakla kalmaz. Varlıkların tum ihtiyaclarını doğada var ederek yaşamı da guvence altına alır. Bu koruma dunyayı, guneşi, evreni de icine alır. Dunyanın eğimi, izlediği yorunge, guneşe uzaklığı canlı varlıkların yaşamlarını devam ettirmesine olanak sağlayan ve onları koruyan bir hesaba, olcu ve uyuma gore tespit edilmiştir.

Bela ve musibetler ancak Allah’ın (c.c.) izni ve yaratması ile insanlara ulaşır. Sadece deprem, yangın, sel gibi doğal afetler değil, insanlardan da gelebilecek her turlu zarar ziyan, şer de ancak Allah’ın (c.c.) izni ve yaratması ile meydana gelir. Allah (c.c.) bela ve musibet konusunda kendisine el acıp sığınan kullarını korur. Hadis-i şeriflerde gectiği uzere başa gelebilecek bela ve musibetler dua ile uzerimizden kalkabilir; ayrıca sadaka da bela ve musibeti def edebilir. Allah’ın (c.c.) bu guzel ismi ile Allah’a (c.c.) sığınma adeta can ve mal sigortası yaptırmak gibidir. Kuşkusuz hicbir insan Allah’ın (c.c.) kaderini yargılama ve eleştirme hakkına sahip değildir. İnanan bir insan icin O’ndan gelen şer de olsa mutlaka icinde bir hayır gizlidir. Bu acıdan nasıl bir malı sigorta yaptırdığımızda o mala zarar gelmesini onleyemediğimiz halde bu zararı karşılayacak bir kurum buluyorsak Allah’a (c.c.) bu guzel ismin yuzu suyu hurmetine sığındığımızda başımıza gelen bela ve musibetlerde ancak kendimizin bir sır olarak algılayabileceği bir ilahi yardımı aldığımıza da şahit olabiliriz. Cunku Allah (c.c.) kimsenin duasını boş cevirmez.

El-Hafîz (Kendisine sığınanları koruyan, saklayan) guzel ismi ile kula duşen gorev, şu hadis-i şerifle guzelce ozetlenmiştir: “Allah’ı koru ki, Allah da seni korusun.” Kuşkusuz Allah’ın (c.c.) korunmaya ihtiyacı yoktur. Burada “Allah’ı koru” ifadesi ile O’nun dinini korumak, yani emirlerini yerine getirip yasaklarından kacınmak anlatılmıştır. İşte boyle bir gerekce yerine getirilirse elbette Allah (c.c.) da o kişiyi, ailesini, malını mulkunu, namusunu bela ve musibetlerden koruyacaktır.

İnsanın başına bela ve musibet ansızın gelebilir. Cunku bu dunyada imtihan edilmekteyiz. Bela ve musibetler imtihanın en can alıcı noktalarıdır. Boyle anlarda Allah’ın emir ve yasakları dışına cıkmamak kolay olmadığı gibi bela ve musibetlere sabır gostermek de herkesin harcı değildir. Onun icin dualarda kaldıramayacağımız yuklerle imtihan edilmemeyi istemek gerekir. Ayrıca ‘Amene resulu’ (ayetlerini) duasını yatmadan once (veya yatsı namazından sonra) okumak gerekir. Hz. Omer (r.a) aklı başında olan bir Musluman’ın bu duayı uyumadan once okumayı terk edemeyeceğini soylemiştir.

Bir de bela ve musibetlerin beklendiği anlar vardır. Mesela savaş hali boyledir. Her an insanın başına savaşta ceşitli bela ve musibetler gelebilir. Bizleri sevmeyen, bizlerden nefret eden insanlardan da duşmanlıklar, zararlar gorebiliriz. İşte boyle durumlarda her daim Allah’a (c.c.) sığınmak ve Allah’ın El-Hafîz guzel ismini daima zikretmek, en azından evden cıkarken ve eve girerken zikretmek buyuk yararlar sağlar.

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin şu beyti asırlardır dillerdedir:
Bela gelmez kula kul azmayınca-Kaza gelmez başa Hak yazmayınca

Bela ve musibet kelimeleri birbirine yakın anlama sahiptirler. Onun icin birbirlerinin yerine kullanabileceği gibi bizim yaptığımız gibi bir deyim imişcesine birlikte de kullanılabilmektedir. Bela Allah’tan imtihan edilmek icin gelir. Musibet ise kulun daha once işlemiş olduğu gunahların sonucu olarak ona isabet eder. Neticede her iki durumda insan imtihan edilmektedir. Başa gelen bela ve musibetler sırasında insanın halini gozden gecirip gunahlarına tovbe etmesi cok guzel bir davranıştır. Yuce Allah’ın (c.c.) o kimsenin gunahlarını affetmesine vesile olabilir. Kuşkusuz bir insanın başına bela ve musibet gelmeden gunahlarına tovbe edip hatasını tamir etmesi cok daha guzel bir davranıştır. Hele bunun icin sadakalar vermesi cok yerindedir. Normalde başına gelebilecek bela ve musibetleri onleyebilir. Hadiste belirtilen ‘az sadakanın cok belayı onlemesi’nin sırrı da budur. Yuce Allah (c.c.) kin sahibi olmadığı gibi intikam almada da ısrar etmez. Musibetler insanın başına kulun azması, gunahlarını bilmek istememesi, gunahlarına tovbe etmemesi, hatalarını duzeltmemesi uzerine iner. Onun icin insanların Allah’ın El-Hafîz guzel ismine sığınmadan once hallerini duzeltmeleri gerekir. Yoksa bu zikrin yararını pek goremezler.

Gunahlar sadece ahrette insanın başına bela olmaz. Dunyada da birer musibet kaynağıdırlar.

Bela ve musibet oncesinde ve sonrasında Allah’a (c.c.) sığınmak gerekir. Ama bela ve musibet oncesinde Allah’a (c.c.) sığınmak en guzel tedbirdir. Sonrasında sığınmanın da buyuk yararları varsa da oncesinde sığınmak kadar değildir.

Her insanın muhtelif korkuları ve kaygıları vardır. Duşmanı olmayan insan yok gibidir. Bir insan once gunahlarına tovbe edip sonra halini Allah’ın razı olduğu şekilde değiştirirse (yani Allah’ın emir ve yasaklarına uygun bir yaşam bicimine girerse) daha sonra da duşmanlarından gelebilecek zararlara karşı Allah’a (c.c.) sığınıp Allah’ın El-Hafîz guzel ismini cokca zikrederse yuce Allah onu elbette koruyacaktır. Duşmanlarının ona zarar vermesini engelleyecektir. Allah’ın (c.c.) bu guzel ismi o kadar tesirlidir ki, yaşananlar ona sanki birer mucize gibi gelecektir. Boyleleri adeta şu ayet-i celilenin kapsamı icerisine alınırlar: ‘Kendilerine savaş acılan kimselere karşı koymaları icin izin verildi. Cunku onlar zulme uğradılar. Şuphesiz Allah onları muzaffer kılmaya herhalde kadirdir (Hacc suresi, 39).’

İnsanın halini duzeltmeden Allah’ın El-Hafîz guzel ismine sığınmak istemesi, her şeyden once bu isteğinde samimi olmadığını gosterir. Bu durumu şoyle bir ornekle acıklayabiliriz: Farz edelim ki, bir evlat babasına karşı asidir. Onun namaz emrini dinlememektedir. Babasıyla kavga eder, evden ayrılır. Başka bir yerde yaşamaya başlar. Ama başı belaya girer. Babasından yardım umar. Şimdi boyle bir evladın babasından yardım ummadan once babasının isteğini yerine getirmesi, babasına karşı hatasını anlayıp halini duzeltmesi gerekmez mi? Kuşkusuz halini duzeltmeden kendisine sığınan evladını bir babanın koruması da guctur. Coğu kez onun buna mustahak olduğunu duşunur. İşte aynı kanun yuce Allah (c.c.) icin de gecerlidir. Coğu kişi başına bir bela ve musibet geleceğini sezer. Caresizlikle ne yapacağını şaşırır. Kapana kısılmış fare gibi aynı şeyleri, alacağı tedbirleri, careleri gozden gecirir. HÂlbuki sebeplerin gerisinde yuce Allah’ın (c.c.) elini unutur. Hayır da şer de Allah’tandır. Tovbe edip halini duzeltip Allah’a sığınacağına ceşitli tedbirlerine ve carelerine guvenir. Başına bela ve musibet geldiğinde carelerinin ve tedbirlerinin ne kadar boş olduğunu gorur. Ama bu sefer de iş işten gecmiştir.

Her şeyin bir zamanı vardır. Bela ve musibet başa gelmeden once Allah’a (c.c.) sığınmak insana buyuk yarar sağlar. Bunun icin de insanların gunahlarına tovbe edip kendilerini duzeltmeleri, hatalarını telafi etmeleri gerekir. Bir atasozumuzde denildiği gibi ‘Araba devrilince yol gosteren cok olur.’ Ama o zaman da yol gostermenin bir yararı olmaz. Mesele insanın başına (beklediği) bela ve musibet gelmeden once doğru, Allah’ın rızasına uygun hareket etmesidir.

‘Başınıza azap gelmeden once tovbe ile Rabbinize yonelin ve O’na teslim olun. Sonra kurtulamazsınız. Haberiniz olmadan, ansızın başınıza azap gelmeden once Rabbinizden size indirilenin en guzeline uyun, onu hayatınıza uygulayın (Zumer suresi, 54,55).’

Allah’a sığınmak, Allah’ın (c.c.) El-Hafîz guzel ismini zikretmek bir nasip meselesidir. Duşmanlarından korkanlara değil gercekten Allah’tan korkanlara, hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inananlara bu guzel ismi gereğince zikretmek nasip olur.

Yuce Allah(c.c.) bela ve musibetler başımıza gelmeden once gunahlarımıza tovbe etmeyi, halimizi duzeltmeyi, emir ve yasakları istikametinde yaşamayı nasip eylesin. Bizleri El-Hafîz (Kendisine sığınanları koruyan, saklayan) guzel isminin hurmetine bela ve musibetlere karşı korusun. Âmin.
Muhsin İyi
__________________