İslam:

İslam dini son ve ekmel bir dindir. Hazret-i Allah’ın katında makbul olan, secip beğendiği, rızasının, hoşnutluğunun olduğu din İslam’dır.

“Allah katında din İslam’dır.” (Al-i imran: 19)

İslam dini Allah-u Tealanın razı olduğu ve ondan başkasını kabul etmediği bir dindir.

Allah-u Teala Ayet-i kerime’sinde:

“Bugun sizin dininizi kemale erdirdim, uzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı beğendim.” buyuruyor. (Maide: 3)

İslam’dan yuz cevirip bir başka din arayan kimse, faydalıyı kaybedip buyuk bir zarara duşmuştur.

Allah-u Teala Ayet-i kerime’sinde kendisine inanan ve Resul’unu tasdik eden kullarına; İslam’ın butun hukumlerini benimsemelerini, buyruklarını uygulamalarını, yasaklarını terketmelerini emir buyuruyor:

“Ey iman edenler! Hep birden tam bir teslimiyetle İslam’ın sulh ve selametine girin.” (Bakara: 208)

Allah-u Tealaya gercek manada teslim olun, hem dışınızla hem icinizle O’na itaat edin. İslam’a bir başka şeyi karıştırmayın.

İslam bir butundur. Hukumlerinden hicbiri birbirinden ayrılmaz.

Ayrıca bu Ayet-i kerime muminleri ittifak ve ittihada davet etmekte, tefrikadan boluculukten şiddetle sakındırmaktadır.

İslam dini Allah-u Tealanın emridir ve Hazret-i Adem Aleyhisselam’dan beri gelir.

Bu din Allah’ın kullarına huccetidir. Bu dinin kitabı olan Kur’an-ı kerim ise; Allah-u Tealanın emir ve nehiylerini vaz eden ilahi bir kitap, Rabbani bir hitaptır.

Hazret-i Allah Kelam-ı kadim’inde Resul’une hitap ederek şoyle buyurur:

“Gercekten bu Kur’an insanları en doğru yola goturur ve salih amellerde bulunan muminlere de kendileri icin buyuk bir mukafat olduğunu mujdeler.” (İsra: 9)

Bu dinin elcisi Hazret-i Muhammed Mustafa -sallallahu aleyhi ve sellem- ise Hazret-i Allah’ın yeryuzundeki mahlukatına bir merhametidir, lutfudur. Onunla kullarına rahmet eder.

“Andolsun ki, Allah muminlere buyuk bir lutufta bulunmuştur. Cunku onlara Allah’ın ayetlerini okuyan, kendilerini tertemiz yapıp arıtan, Kitap ve hikmeti oğreten kendi iclerinden bir peygamber gondermiştir.” (Al-i imran: 164)

Allah-u Tealanın varlığına, birliğine inanan, Hazret-i Muhammed Aleyhisselam’a, getirdiğine ve onun sunnet-i seniye’sine gonulden inanıp teslim olanlara mumin denilir.

Ayet-i kerime’de:

“Siz beşeriyet icin meydana cıkartılmış en hayırlı bir ummetsiniz. İyiliği emreder kotulukten vazgecirmeye calışırsınız ve Allah’a inanırsınız.” buyuruluyor. (Al-i imran: 110)

Hazret-i Allah’a, Kitabullah’a ve Resulullah’a gonulden inanmak ve iman etmek bu imanın icabı olarak da guzel ahlak sahibi olmak, amel-i salih işlemek, işte mumin olmanın vasfı budur.

Bu ilahi dustura riayet edip ahlaki fermanlara uygun hareket edenler, ahlakın yuksek payesine vasıl olarak hurmete layık bir millet olmuşlar, allameler ve en yuksek medeniyetin yetiştirebileceği en buyuk insanlar vucuda getirebilmişlerdir.

Dunya tarihinde eşi ve emsali gorulmemiş bir insanlık gostermişler, muazzam ve muhteşem devletler kurmuşlar, adaletli hukumdar, kumandan ve idareciler yetiştirmişler, Allah’ın dinini yaşamak ve yaymak icin can ve mal vermişler, her alanda insanlık alemine yeni buluşlarla, keşiflerle ornek olup, her alanda hayırlı hizmetler vermişler, hulasa insanlığa medeniyeti oğretmişlerdir.

Guzel ahlakı, fazilet ve meziyeti, edep ve hayayı, hurmet ve saygıyı, sevgi ve merhameti, hak ve adaleti, nezaket ve nezafeti, fitne ve fesattan uzak durmayı, birlik ve beraberliği oğretmişlerdir.

Zira onlar Hazret-i Resulullah’a tam iman etmiş, ona ve getirdiği Hazret-i Kur’an’a gonulden teslim olmuşlardır, onunla hemhaldirler.

“Andolsun ki Resulullah sizin icin, Allah’a ve ahiret gunune kavuşmayı arzu edenler ve Allah’ı cok zikreden kimseler icin guzel bir numunedir.” (Ahzab: 21)

O Resulullah Aleyhisselam ki insanlık alemine, İslamiyeti, insaniyeti oğretmiş, şirk ve dalalet icinde yuzen beşeriyeti hidayet ve saadete kavuşturmuştu.

Zulum yerine adalet, bedevilik yerine medeniyet, cehalet yerine ilim ve fazilet, sefalet yerine asalet ve bereket gelmişti. İnsanlık alemine hem dunya saadetinin hem ahiret selametinin kapılarını actı.

İşte o mustesna Hatemu’l-Enbiya Resulullah Aleyhisselam sosyal adaleti tesis eden, guzel ahlakı tamamlayan bir hal ile insanlığa yaratılış gayesine matuf guzellikleri oğretti. İlim, irfan, edep, ahlak, fazilet ve ismet gibi erdemleri ve İslam kardeşliğini yaşayıp yaşattığı gibi, her alanda; tıp, astronomi, ekonomi, matematik, fizik, kimya, tarih ve butun alanlarda ornek oldu. Bilinmeyenleri oğretti. Bugun ilim onun 1400 yıl onceki beyanlarını yeni keşfediyor.

Ahlakı hamide denilen guzel ahlakı getirdi. Edep, haya, hilm, comertlik, şukur, merhamet, af ve musamaha gibi guzel huyları, durust olmayı, doğruluğu, yalan konuşmamayı, soz verilince durmayı, emanete hıyanet etmemeyi, ahlakı, kalp temizliğini oğretti.

Kibirden kacınmayı, tevazu sahibi olmayı, aza kanaat getirmeyi, sabırlı olmayı, tevekkul etmeyi, soz taşımamayı, gıybet etmemeyi, adaleti gozetmeyi, zekatı ve oşuru vermeyi, haram yememeyi, fuhuş ve zinadan, kumar ve ickiden, hırsızlık ve arsızlıktan, riya ve gosterişten, hulasa kotuluklerin cumlesinden kacmayı oğretti.

Ana-babaya itaat etmeyi, her zaman husn-i zan beslemeyi, iyi davranışlarda bulunmayı, din ve vatanı icin can ve malın verilmesi gerektiğini oğretti.

Ahkam-ı ilahi’ye sımsıkı sarılmayı, sunnet-i seniye’ye ittiba etmeyi, imandan taviz vermemeyi, İslam’ın beş şartı olan; Namaz, Oruc, Hac, Zekat ve Şehadeti oğretti.

Komşusu ac iken tok yatmamayı, hediyeleşmeyi, akrabayı ziyaret etmeyi, muhtaclara yardım etmeyi, fakirleri okşamayı, yetimlere iyilik etmeyi oğretti.

Ayet-i kerime’de şoyle buyuruluyor:

“O peygambere uyun ki doğru yolu bulasınız.” (A’raf: 158)

Hazret-i Resulullah en guzel ornektir, onu ornek alan kurtulmuştur.

Allah-u Tealaya kul ve Resulullah Aleyhisselam’a ummet olabilmek icin; O’nun emirlerine itaat, nehiylerinden ictinap etmelidir. Ve Resulullah Aleyhisselam’ın ahlakı ile ahlaklanmak, tabiatı ile tabiatlanmak gerekiyor. İslam laf işi değildir. İmandan sonra hemen amel-i salih geliyor.

Ayet-i kerime’de:

“İman edenler ve amel-i salih işleyenler.” buyuruluyor. (Asr: 3)

Resulullah Aleyhisselam Hadis-i şerif’lerinde şoyle buyuruyorlar:

“Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz, kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Muslim)

İlahi hukumlere riayet ettikce insan her zaman faziletlidir, neciptir. Cunku mukerrem olarak yaratılmıştır.

Fakat dinden saparsa, nefsine uyarsa, şeytana tabi olursa, artık onun Hazret-i Allah ile, Resulullah Aleyhisselam ile ilgisi kalmaz. O necip dediğimiz millet bu faziletlere sahip idi. Biz bu faziletleri bıraktık da bu hale duştuk.

Bu necip İslam milleti nereye gidiyor. Bu hal İslam’a yakışmaz, bu guzel vatana gitmez. Kendimize gelmemez, asaletimize donmemiz, Hazret-i Allah’a yonelmemiz gerekir. Onun icin boyle olmaktansa boyle olmamak daha hayırlıdır.

Eğer Hazret-i Allah’a, Kitabullah’a, Resulullah’a donersek, tevbe edersek, yine bu fazileti yakalayabiliriz. Dunyada huzur ve saadetiyle yaşarız, ahirete de iman selametiyle gecebiliriz. Orası ebedi bir saadet yurdudur.

Allah-u Teala Ayet-i kerime’sinde:

“Halidine fiha ebeda” buyuruyor. “Orada ebedi olarak kalacaklardır.”

Ecdadımız dinleri ve vatanları icin nasıl calışmışlar?Nasıl sadakat gostermişler?Eğer biz de o vatanın cocuğu isek onların yaptığını yapmamız lazımdır.

Binaenaleyh; İslam milletinin bugunku akıbetinden kurtulması, tekrar eski şevketine kavuşabilmesi Hazret-i Allah’ın emir ve yasaklarına boyun eğip, Cenab-ı Fahr-i Kainat -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz’in Sunnet-i seniye’sine sımsıkı sarılmakla mumkun olacaktır.

Hazret-i Allah’ın emirlerine riayet, nehiylerinden ictinap Resulullah Aleyhisselam’a tabi olmak ve guzel ahlaka nail olmaktır. Yani once iman-ı kamil, akabinde guzel ahlak...

İslam tarihinde iman-ı kamil ve guzel ahlak ornekleri sayılamayacak kadar coktur
__________________