
Gemi ilk yolculuğuna cıktığı 14 Nisan 1912 gununun bulutsuz bir akşam vaktinde, bir buzdağıyla carpıştı. Feci kazada 1.522 kişi dondurucu sularda kaybolmuştu. Geminin batmayacağından emin olan yapımcıları, tum yolculara yetecek botları gemiye yuklemeyi gereksiz bulmuşlardı.
Bu trajik kazanın getirdiği kaybın buyukluğu, insanlığın kalbinde derin bir iz bırakmıştır. Oysa, tarih, benzeri meydan okuyuşlardan doğan daha pek cok kitlesel veya bireysel goz yaşartıcı felÂketlere tanıklık etmiştir.
Bir başka hikÂyede, muthiş bir yağmur, sahildeki ilceyi kuşatmıştı ve topraklar sel olup denize akmaya hazırlanıyordu. İlcenin en zengin ailesinin gururlu oğlu, olup bitenlerle ilgilenmeksizin otomobiliyle gecerken, insanlar durdurup kendisini uyardılar: "Gecme, sel geliyor, olebilirsin!" dediler. Kucumseyici sozler sarf eden delikanlı, muziğin sesini iyice yukseltti ve şiddetli egzoz gurultusuyle uzaklaştı. İki gun sonra otomobilini camura gomulmuş hÂlde bulabildiler; ama, delikanlının cesedine ulaşamadılar.
Liseli bir gencin hikÂyesi de ibretlidir. Babasına ait arabanın anahtarını gizlice almış; mahallesindeki arkadaşlarına suruculuğunu gostererek buyuklenmek istemişti. Yolda guluşerek yuruyen kızlarla goz goze gelince, dikkat cekmek istedi. Gaza basarak yerinden fırladı ve hemen ileride annesinin okuldan donuşunu beklediği, sırtında cantasıyla yuruyen onluklu cocuğa carpıverdi. Sevimsiz bir meydan okuma ve buyuklenme duygusu uğruna, hayatının baharında, katil olmasına izin verilmişti. Pek cok genc de aynı yontemi kullanarak kendi kendisini oldurmuştur.
Gucu tukenen bir babanın hikÂyesini bilirim. Kendisine buyuk bir zenginlik miras kalmıştı. Kazanarak başlamıştı hayata ve kazanmaya devam ediyordu. Cok mutlu ve hareketli gorunuyordu; ama, insanlar bu babanın duyarsız olduğunu duşunuyor ve ondan kacıyorlardı.
Ailesi ve cocuklarıyla birlikte her şey yolunda giderken, once bir kazada cocuğunu kaybetti, aylar sonra eşiyle boşandılar, aylar sonra şirketi iflÂs etti, haftalar sonra evine haciz geldi. Cok gecmeden beş parasız bir evsiz oluverdi.
Eminim gecelerinin sessiz karanlıklarında, iki buklum boynunu eğip Yaratıcısı'na teslim oluncaya kadar, elindekileri kaybetmeye devam edecektir. İnsanın cokuşunun durdurulduğu an, Sınırsız Kudret'e ihtiyacını itiraf edip, O'nun takdirine teslim olduğu an olacaktır.
Size kendi hikÂyemi aktarayım. Liseden mezun olmaya yaklaştığım gunlerin birinde, bir gece uyumak uzereyken, lise hayatımı zihnimde canlandırdığımda, kalbimden şoyle gecmişti: "Hayret, yıllardan beri hic hastalanmıyorum." Sağlığımın hayatım boyunca bozulmayacağı ve keyifli bir hayat yaşayacağım zannıyla, gizli bir meydan okuyuşun icerisine girmiştim. Bu sozden bir gun sonra, aynı yatağın başında, şiddetli bir baş ağrısıyla dengemi kaybettim. Ondan sonraki yıllar boyunca tum universite hayatım baş ağrılarıyla ve hastalıklarla gecmiştir.
Bazen hesapsız sozlerimizin bedelini oderiz. Mutlak karar vericinin ve sınırsız kudretin kendimiz olduğunu sanırız da, Yaratıcının takdirini unutuveririz.
Size, tezkerelerini aldıkları gun vedalaşan biri hÂkim, diğeri oğretmen, iki askerin hikÂyesini aktarayım. Oğretmenin doğduğu ilce, Suriye sınırına yakındır ve vedalaşırken arkadaşına şoyle der: "Bizim memlekete beklerim ve eğer gelirsen, mutlaka goruşmek isterim." HÂkim asker kahkaha atar "O uzak dağlara yolum hic duşmez." der. Aradan 15 gun gecer. "Yolum duşmez." diyen asker, gorevine donmuş; hemen ardından da, tayini yolunun duşmeyeceğini sandığı o ilceye cıkmıştır.
Bir soz verdiğimizde, bu yuzden "Allah izin verirse" deriz. "İnşallah" demeden verilen pek cok sozun, ne pişman edici zorluklara yol actığını binlerce insan yaşayarak oğrenmiştir.
Şu hÂlde, meydan okuyamayız, gucsuzuz ve Yaratıcı'ya muhtacız. Evrenin Sahibi'ne guvenip dayananlar, evrene meydan okuyabilirler. Donan suyun celik boruyu patlatabilmesi; yumuşacık bitki koklerinin taşları delip gecebilmeleri kendi kudretlerinin eseri değildir.
Biz insanlar, gaflete kapılıp Evrenin Sahibine meydan okursak, dunya sırtımıza bindirilecektir. Gercek acıktır: Yaratıcı yaratmasa, gozlerimizi bile kırpamayız, bir damla suyu yutamayız. Gurur ve bencillik, aklımızı koreltmemelidir.
Hayata sımsıkı, inancla ve ciddiyetle sarılmalıyız. Bir karınca nasıl ciddî yaşarsa hayatı, biz de hayata en az o kadar ciddî bakmalıyız. Evrenin Sahibi'nin cevirdiği carkların icerisinde ilerliyoruz. Hayatta eğlenmeye yer var; ama, alaya ve kucumsemeye yer yoktur.
Muhammed Bozdağ
__________________