GUNAH
KurĂ‚n ve Rasûlullah acıklamaları ile yasaklanan fiiller..
Hakikatini bilmeyenin davranışlarının adı...
Beyindeki fiile donuk devreyle calışan sistem...
Sana zarar verecek fiilin...
Beynin "alıcı"-"birimsel menfaate donuk" davranışlarından oluşan enerji...
"Negatif enerji"adını verdiğimiz dalgalar...
Benlik...
SEVAP
KurĂ‚n ve Rasûlullah acıklamaları ile tavsiye edilen fiiller..
Beynin "verici" mahiyetteki duşunce ve fiillerinden oluşan bir enerji turu...
Pozitif enerji adını verdiğimiz dalgalar...
Duşunceye donuk devreyle calışan sistem...
Sana yarar sağlayacak fiilin...
Sana yarar sağlayacak ya da zarar verecek fiilindir!.
Pozitif enerji adını verdiğimiz bu dalgalar beynin «verici» mahiyetteki duşunce ve fiillerinden oluşan bir enerji turudur!.. Dindeki adı «sevap»tır!..
Pozitif enerjinin karşıtı olan «negatif enerji» adını verdiğimiz dalgalar ise beynin «alıcı», «birimsel menfaate donuk» davranışlarından oluşur. Dindeki adı «gunah»tır!..
Gunah, Hakikatini bilmeyenin davranışlarının adıdır.
GUNAH VE SEVAPLAR NASIL YAZILIYOR?...
Melekî kuvve ve kuvvetler sayısızdır...
MeselĂ‚, insanın muvekkel melekleri, insana vazifeli olarak verilmiş melekler… Esasen bu konuda, Hz. Rasûlullah aleyhisselĂ‚m buyuruyor ki:
“Bir cocuk doğduğu andan itibaren, onunla ilgili, onunla beraber olmak uzere bir Melek meydana getirilir. Bir de onunla beraber olan bir Cini vardır. O melek onu, meleki guclere cekmek isterken, o cin de onu maddiyata, sufliyata ceker.”
Neticede o kişi ya melekiyeti kazanır, melekler Ă‚lemine yukselebilecek duzeye gelir. Veyahut da Cine yani şeytana tĂ‚bi olarak, kendini madde beden kabul edip, bu suflî madde dunyasında kaybolur, boğulur gider.”
Bu iki meleğin dışında ayrıca, iki de “KirĂ‚men KĂ‚tibeyn” denen, sağ ve sol omuzda diye anlatılan bu iki meleğin vazifesi, dini tabirle sevap ve gunahları yazma olarak anlatılır.
Buradaki “sevap ve gunahları yazmak” diye anlatılan olay, bizim genelde anladığımız mĂ‚nĂ‚da bir kalemle bir yazı mahalline yazmak değil, elbette!..
Bildiğimiz gibi, insanın sağ yonunde, Cinlilerin 2000 sene once tespit etmiş olduğu, vucudun sağ yonunde, Akapunkturun esasını getiren pozitif yuk vardır. Sol yanında da negatif yuk vardır.
Kişinin kendini madde otesi yaşama hazırlamasını sağlayan fiil ve duşunceleri, cevresine verici fiil ve duşunceleri, pozitif yuk ağırlıklı olarak, beyinde duşunulur ve bunlar dalgasal yapıya cevrilerek ruhta kayda alınır!.
Ruha yuklenen bu pozitif yuklu dalgalar, kişinin ruhunun dunyanın manyetik cekim alanından kurtulmasına ve cennetlere acılmasına vesile olan guctur!.
Buna mukabil, kişinin, alıcı, kendine toplayıcı, dunya ve maddeye yonelici duşunce ve eylemlerinden oluşan fiilleri ve duşunceleri, gunah diye nitelendirilir; ve bu menfi, negatif ağırlıklı dalgaların meydana getirdiği dalgasal uretim, ruha negatif olarak yansır ve bu da kişinin madde dunyasına bağlılığını, cekimini artırır.
Dolayısıyla, madde dunyasına ağırlıklı olarak bağlanan bu ruh, neticede madde dunyasından kopamaz ve o nispette de dunya ile birlikte guneşin dalgasal boyutuna girerek orada buyuk azaplar ceker.
İşte, kişideki pozitif ve negatif yukun kaynağı, din terminolojisinde; kişinin gunahları ve sevaplarını yazan “iki omuzundaki iki melek” diye tarif edilmiştir...
“Sevap” denen sistem duşunceye, “gunah” denen sistem ise beyindeki fiile donuk devreyle calışır...
GUNAHLAR NEDEN BULÛĞDAN EVVEL YAZILMAZ?
Pozitif enerji dalgaları (sevab) kişinin ilk şuur hallerinden itibaren uretilir. Bu sebepten 5-6 yaşından itibaren cocuğa musbet calışmalar tavsiye edilir ve bu istikamete yonlendirilir.
Negatif enerji dalgalarını (gunah) beyin «buluğa ermek» diye tanımlanan cinsiyet hormonlarının salgılanmasından sonra uretmeye başlar!
Zira bu dalgalar, beynin biokimyasının seks hormonlarıyla etkilenmesinden sonra beyin tarafından uretilebilmektedir. Bunun icin de, “buluğdan evvel kişinin gunahları yazılmaz” diye mecazi bir şekilde anlatılır bu durum.
Kişi, bulûğa erme denen ostrojen ve androjen hormonlarının ust duzey faaliyete gecişiyle birlikte mesûliyet devresine girer. Bu, şu demektir; Beyin bu hormonların kimyasal etkisiyle birlikte yanlış zihinsel faaliyetlerini negatif yuk olarak ruha kaydetmeye başlar!.. YĂ‚ni gunah olarak!.. YĂ‚ni, iki omuzundaki iki melek tarafından!.. Ayrıca gene bu beyin faaliyetleri pozitif ve negatif yuk esasıyla ve her beynin kendine has şifresiyle boşluğa yayınlanır.
BUTUN GUNAHLARIN KOKENİ...
”TANRIYA İNANMAK”!
Gunahların en buyuğu nedir?..
"İnneş şirke lezulmun azîm"!..
"Şirk azîm zulumdur";
diyor Âyet...
Yani, "Allah"ı, tanrı mesabesine koymak!... Şirk budur!...
"Sizin icin korktuğum gizli şirktir, artık acık şirk olmaz ummetimde" diyor...
Oyle ise Tanrıya tapmak "kebĂ‚ir"in ta kendisidir!... Buyuk gunahların en başında gelen ve hepsinin kokenidir!...
Butun gunahların kokeninde de "Şirk-i hafi" yani "tanrıya inanmak" yatar!...
"Ey iman edenler.... Allah'a iman edin"; Ă‚yetindeki uyarı, Hz. Muhammed ve Kur'Ă‚na imĂ‚n, edip henuz Tanrı anlayışından kurtulmamış olan SAHABEYE gelmişti.... SahĂ‚be, yani Allah Rasûlu'nu goren(!)ler boyle olursa... Ya bizler?!....
BUYUK GUNAHLAR
Savaştan kacma olayının dahi bu şekildeki istiğfarla affedilmesi olayına gelince…
Savaştan kacma, Hazreti Rasûlullah aleyhisselĂ‚mın bildirdiği uzere yedi buyuk gunĂ‚htan birisidir.
Buyuruyor ki Rasûlullah:
-HelĂ‚k eden yedi şeyden sakının."
Soruluyor “nedir onlar” diye:
"Allah'a şirk koşmak;
Allah'ın haram kıldığı insanı oldurmek;
BUYU ve sihir yapmak;
Faiz yemek;
Yetim malı yemek;
Savaştan kacmak;
İffetli kadına zinĂ‚ iftirası atmak."
acıklaması yapılıyor Efendimizden.
EN BUYUK GUNAH...
Gunah, “benlik”ten doğar!.
En buyuk gunah da “BENLİK”tir!.
İşte en basitiyle İslĂ‚m.
İslĂ‚m'ın temel esaslarını ve bu temel esasların hangi sırlara dayandığını detaylı bir şekilde oğrenmek isteyenler "TEMEL ESASLAR" kitabımızı okusunlar...
"Kolaylaştırınız, gucleştirmeyiniz; sevdiriniz, nefret ettirmeyiniz"!.
Buyuran Efendimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin bildirdiği KurĂ‚nın bize en oz mĂ‚nĂ‚da anlatmak istedikleri ve bizden talep ettikleri.
ŞĂ‚yet bunları anlayabildiysek.
Şimdi de once "GUNAH"ı anlayalım sonra da "İstiğfar"ın ne olduğunu ve nasıl bir duşunceyle yapılması gerekliliğini.
"Dağlar gibi kuşatmış, benlik gunĂ‚hı seni gunahını bilmeden, gufrĂ‚nı arzularsın"
Ve işte bundan sonradır ki. Artık KUR'ÂN-I KERİM'e "EL SUREBİLİRİZ"; ve ZİKRE, DUAYA başlayabiliriz.
BİR GUNAHIN BUYUKLUĞU
KİŞİNİN ÂHİRETİNE VERDİĞİ ZARARLA OLCULUR
Vicdanımızın bize, sen imanlısın demesi onemli mi?...
Yoksa, amelimiz mi imanımızın gostergesi?...
Mesela, sigara icen biri, sigaranın beynine ve dolayısıyla Ă‚hiretine zarar vermekte ve kendine zulmetmekte olduğuna imanlı mıdır?
İmandan AMAC, İMANIN GEREĞİ OLAN AMEL MİDİR?
İmanın gereği olan amel yoksa, iman mevcut olabilir mi?
Sigara icin biri, ben sigaranın zararlarına iman ediyorum dese dahi, boyle bir imanı var mıdır?o zarara iman etmiş biri sigaraya devam edebilir mi?ediyorsa, o konuda imanı hala var olabilir mi?...
Her konuda gercekci olalım ve ne karşımızdakini, ne de kendimizi aldatmayalım!...İman ehlinden mumine bilerek zarar gelmez, diyor Hz.Rasûl!.
Eğer cevremize veya kendimize bilerek zarar veriyorsak, bu durumda ne kadar imanlı olabiliriz?
Anlayışı kıtlara kapı acıyorum:
Buhari 2144 nolu hadise gore zinada en hafif gunahlardandır; iki kişi arasında kalması ve beyne direkt zararı olmaması yonunden!...
Ama sigara kişinin hem kendisine hem de cevresine bilerek zulmetmesidir ki, bu zinadan cok daha buyuk gunahtır!...
Bir gunahın buyukluğu kişinin ahıretine verdigi zararla olculur...
Kimsenin ne kendi beynine ne de baskasının beynine zarar verme hakkı yoktur... Mesela sigaranın zararına iman diye bir konu sozkonusu olamaz!... Cunku artık o, iman boyutunu asmıs, ikan noktasına ulasmıstır!... Cunku bu zarar bilimsel olarak, madden tespit edilmiştir!..
Oyleyse, ister sigara yollu, ister başka fiillerle kendisine veya cevresine bilerek zarar veren kişinin imanından ne kadar sozedilebilir?
Allah, bizi cevremize ve kendimize(kendisine) yararlı olalım diye mi yarattı; yoksa kendimize ve cevremize zarar verelim diye mi yarattı?
İman, bizi cevremize yararlı ameller konusunda yonlendirmiyorsa, o iman ne kadardır bizde?
Sigaranın misĂ‚lini her konuya yayalım...
İman, bizi her konuda insanlara yararlı olmaya, onlara birşeyler kazandırmaya yonlendirmek isterken, biz onlara yararlı olmak yerine zararlı oluyorsak bu mumindir baskılı elbiseyle dolaşsak, imanlı sayilir mıyız acaba?
HATADA YA DA YANLIŞTA ISRARIN BEDELİ,
PAHASI AĞIRDIR!
Yanlıştan donmek, hatadan donmek, akıllı insana ozgu bir fazilettir.
Gelişmemiş insanın “dediğim dedik” anlayışı vardır!.
Beyni yeterince gelişmemiş cocuk kalmış insan, yanlış karar verdiğinde, o karardan donmeyi; yanlış konuda soz verdiğinde sozunden donmeyi eksiklik kabul eder, “erkekliğine” yediremez, kişiliğine-benliğine yakıştıramaz!.
Allah Rasûlu ise, yanlış yere yemin edildiğinde, o yeminden donulup; kefĂ‚ret olarak uc gun bir fakirin karnının doyurulmasını ya da buna gucu yetmeyenin uc gun oruc tutmasını tavsiye etmektedir!.
Yaşamda, her insan hata yapabilir o konuda yeterli bilgi tabanı yoksa; ya da kendisine doğru bilgi verilmemişse; ya da kandırılmışsa; ve yahut aklı yerine duygu veya durtuleriyle bir karar almış ya da soz vermişse!
Burada faziletli ve olgun davranış, verilen karar ya da sozden donup; gerceğin hakkı ya da gereği neyse onu uygulamaktır!.
“Ama soz vermiştim, bana yakışmaz” diyerek hatada ya da yanlışta, ısrar, ancak gelişmemiş beyinlerin tavrıdır!.
Olgun insan, yanlış veya hata yapıp da ardında uyarıldığında, duygusallığını bir yana atıp, bu hatasından donebilen insandır!. KefĂ‚retini verir ve hatasından ya da yanlışından doner; doğrunun, makûlun, ilmin gereğinin hakkını verir.
“Soz verdim” diyerek hatada ya da yanlışta ısrarın bedeli, pahası cok ağırdır!… Bazen kaybedilen nîce yıllara, bazen de insanın sağlığına, veya yaşamına, mĂ‚l olur!. TelĂ‚fisi de mumkun olmaz!
GUNAH VEYA SEVAPLAR,
KURÂN VE RASÛLULLAH ACIKLAMALARIYLA BELİRLENMİŞTİR!
İslĂ‚m Dininin kokeni-kaynağı “KurĂ‚n”dır veya “Hadis” dediğimiz Rasûlullah aleyhisselĂ‚mın acıklamalarıdır!.
Bu iki kokene dayanmayan herşey kabul edilmesi gerekli olmayan şeylerdir ve DİN diye de konuşmaması gerekli şeylerdir!.
Biz maalesef cok yanlış bir eğitim şekli de uyguluyoruz.
Coluğumuza cocuğumuza sıkıştığımız yerde hoşumuza gitmeyen bir şeyde hemen “bunu yapma gunahtır” diyoruz.. veya “şoyle yap sevaptır” diyoruz..
Bir şeyin gunah veya sevap olması icin, KurĂ‚nda o şeyin insanlara yasaklanması veya yapılmasının tavsiye edilmesi gerekir veya Hz.Rasûlullah aleyhisselĂ‚m tarafından bu yasağın getirilmesi veya tavsiyenin getirilmesi gerekir!.
Eğer KurĂ‚na veya Hz.Rasûlullahın acıklamalarına dayanmıyorsa o şey, biz onu kabul etmekle mukellef değiliz. Ve bu, Din adına da ongorulmez hicbir zaman!
Oyle bir şey icin ”bu sevaptır.. bu gunahtır” denmez!
Dendiği takdirde arkasında ”niye sevap, niye gunah?” suali sorulur ve buna dayalı olarak da mutlaka bir Rasûl, Nebi acıklaması veya bir Ă‚yet gosterilmesi gerekir!.
Bugun anlatılan şeylerin pek coğu hep halk arasında dolaşan hurĂ‚feler veya ceşitli hikayeler, yakıştırmalar..
Siz, bir fikir soyluyorsunuz..”Bu fikir KurĂ‚nda hangi Ă‚yete dayanıyor veya Hz.Rasûlallahın hangi acıklamasına dayanıyor? dediğiniz zaman,
“ben oyle duydum” diyor..
“ Ben oyle duydum”la Din konuşulmaz veya nakledilmez!.
İDRAKIN KADAR YANLIŞLARDAN KORUNURSUN...
Onemli olan her an şuurlu bir şekilde ve belli bir noktaya, hedefe doğru yurumektir. İdrĂ‚kın kadarıyla yanlışlardan korunursun... Nasıl yakacağını idrak ettiğin utuye dokunmazsan sana pişmanlık verecek yanlıştan da kendini oylece korursun...
EDÂ EDİLEN HER NAMAZ
KENDİSİYLE ONCEKİLERİN ARASINDAKİ GUNAHLARIN AFFINA
VESİLE OLUR!
Hacca gittiğimiz zaman. “Arafat” dan, anamızdan doğduğumuz gunku kadar butun gunĂ‚hlarımızdan arınmış olarak sĂ‚f, temiz bir hĂ‚lde geri donuyoruz.
Peki?. Bu guzel şey de ancak, Allahın kendisine buyuk imkĂ‚n tanıdığı bir kimse ise, bu şansa sahip oluyor.
Hacca gidecek mĂ‚li imkĂ‚nları elvermeyen bir kişiyi duşunelim....
O kişi Allaha imĂ‚n ediyor. Rasûlullaha imĂ‚n ediyor. Ama, gayet doğal olarak beşer olduğu icin de ceşitli eksikleri, noksanları, kusurları, yanlışları vs. var.
Bilerek veya bilmeyerek işlediği ceşitli kusur ve yanlışların getirdiği gunahlarla da bezenmiş bir halde...
O zaman, bu kişinin kurtulma şansı nedir? Kendini nasıl kurtaracak?. Ne yapması gerekiyor?.
Boylesine imĂ‚n sahibi olan kimselere CenĂ‚b-ı Hak, bir yol gostermiş ve kolaylık sunmuş. Bu kolaylığı bize Hz.Rasûlullah,Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa s.a.v. şoyle bildiriyor :
“Kılınan her vakit namazı, kendisinden onceki namazla arasında işlenmiş olan butun gunĂ‚hları siler, temizler, arıtır.”. Ve bunun misĂ‚lini de şu şekilde veriyor.
“Sizin evinizin onunden bir ırmak aksa ve siz bu ırmağa gunde beş defa girip cıksanız, uzerinizde hicbir kir, pislik kalır mı?
Nasıl ki, gunde beş defa yıkanan birinin uzerinde maddi bir kir, pislik kalmazsa, aynı şekilde gunde beş vakit namazını eda eden kişinin de uzerinde gunĂ‚h kiri kalmaz.”
Ama, burada bir incelik var. Bu anlatımda dikkat etmeniz gereken bir puf nokta var:
Yine Hz. Rasûlullah buyuruyor ki:
“ FĂ‚tihasız namaz olmaz! “
Namazı edĂ‚ etmiş olmanın ana şartı, her rekĂ‚tta FĂ‚tiha sûresini okumaktır. Nedir o FĂ‚tiha sûresi bir kez okuyalım;
BismillÂhirrahmanirrahim elhamdulillÂhi rabbil Âlemin.............. veleddÂÂlliyn Âmin.
“Eğer bu, namazda okunmazsa o namaz yerine gelmiş, edĂ‚ edilmiş olmaz” diyor, Hz. Rasûlullah. Ve, yine buyuruyor ki:
“Namaz, muminin mirĂ‚cıdır.”
Buradaki “namaz muminin mirĂ‚cıdır” ifadesini iki yonlu ele almak lĂ‚zım.
Namazın mirĂ‚c olması
MirĂ‚cın namaz olması
Namazın mirĂ‚c olması ne demek?.. MirĂ‚cın namaz olması ne demek?..
EdĂ‚ edilen her namaz, kendisiyle oncekilerin arasındaki gunĂ‚hların affına vesile oluyor.
Gunun her hangi bir vaktinde, ansızın olebilirsin. Olduğun anda artık ana-baba, eş. cocuk, koltuk, iş, para, mal-mulk gibi değerlerin hic gecerliliği kalmayacak. Tek başına başka bir Ă‚lemde ve ortamda olacaksın.
Bu ortama, dunyada yuklediğin tum beşeri yukler ve gunĂ‚hlarla gitmek mi ;Yoksa, butun bu beşeri yaşamdaki gunahlarından arınarak, temizlenerek gitmek mi evlĂ‚?
EvvelĂ‚ buna bir karar vermek lĂ‚zım!.
Eğer, gunĂ‚hlardan arınmış, temizlenmiş olarak gitmek istiyorsak, bunun en kolay yolu gunde beş vakit namazı, vakitlerinde edĂ‚ etmektir.
Şoyle dediğinizi işitir gibi oluyorum;
“Eee canım, Allah ona para vermiş, imkĂ‚n vermiş. Hacca gitti, butun gunĂ‚hlarını sıfırladı geldi. Benim param olmadığı icin gidemedim!.”
Senin paran yoksa, imkĂ‚nın yoksa CenĂ‚b-ı Hak sana da beş vakit namazı ihsan buyurdu. Gunde beş vakit edĂ‚ ettiğin zaman her bir namaz arasındaki gunahlardan temizlenip, arınıp, sıfırlanıyorsun!.
BUTUN GUNAHLARIN BAĞIŞLANMASINA SEBEP OLAN ÂYET...
“İYYÂKE NABUDU VE İYYÂKE NESTAİN”!
Peki?.. Bu beş vakit namaz da neye bağlı?..
FĂ‚tihanın okunmasına bağlı!.
“FĂ‚tihasız namaz olmaz!..”
FĂ‚tiha sûresinde ne var ki, FĂ‚tihasız namaz olmuyor?.
KurĂ‚n ın diğer sûrelerinde olmayıp da sadece FĂ‚tiha sûresinde olan ne?.
FĂ‚tiha sûresinin en onemli en can alıcı Ă‚yeti;
“İyyake nabudu ve iyyake nestĂ‚iyn.” dir.
İnsanın butun gunĂ‚hlarının bağışlanmasına sebep olan Ă‚yet, “iyyake nabudu ve iyyake nestaiyn” ayetidir. Nicin?..
Buna girmeyeceğim… Herkes kendi bunyesinde, kendi ilmine gore, kendi mertebesine gore duşunsun araştırsın!..
Ama, buradaki sırrı size soyluyorum. Buradaki sır “iyyake nabudu ve iyyake nestaiyn” dir. Onun icin namazda FĂ‚tihayı okurken ozellikle bu Ă‚yeti duşunerek okuyun!. Ustunde durarak okuyun!.
Namaza durduğunuz zaman ezbere, duşunmeden, bir teyp gibi değil!.
Namazı duşunerek, ustunde durarak okursanız farkını ve faydasını mutlaka gorursunuz.
Bu masayı ustun koru, şoyle bir silmek var! Bir de bastırarak, işine onem vererek silmek var. Ehemmiyet vererek silersen tozu, masa daha iyi temizlenir.
“İyyake nabudu ve iyyake nestaiyn” Ă‚yetini de duşunerek, anlayarak, hazmederek tekrar edersen, mermerin uzerindeki kirleri boyle almışın gibi butun gunĂ‚hlarından arınır, temizlenir, pĂ‚klanır ve o namaz sonrasında vefĂ‚t edersen, o namaza kadar olan butun gunĂ‚hlarından arınmış olarak Ă‚hirete intikal edersin...
Boyle bir kısmeti -boyle bir şansı, imanı olan hic kimse tepmez!
Oyleyse, bize verilen beş vakit namaz nimetini cok iyi bilelim.
Vaktin yok, mumkun değil, sunnetlerini kılamıyorsun. Kılamazsan da hic olmazsa fazladan gectik ,farzları edĂ‚ etmeye calış!. Ve, FĂ‚tihayı okurken de bilincli, şuurlu olarak oku!. Ozellikle “iyyake nabudu ve iyyake nestĂ‚iyn” Ă‚yetini bilincli, şuurlu bir şekilde duşunup tefekkur ederek tekrar et!.
Allah, butun namazlarınızda bilincli olarak FĂ‚tihayı OKUmayı ve ozellikle bu Ă‚yetin uzerinde durmayı, anlamını acmayı bize kolaylaştırsın!. Bu sırrı anlamayı bize nasip etsin!.
RASÛLULLAH'IN ŞEFAATİ,
BUYUK GUNAH SAHİPLERİ İCİNDİR...
(Soru: Rasûlullah Efendimiz, "Benim şefĂ‚atim ummetimden buyuk gunah sahipleri icindir." buyuruyorlar. Buyuk gunah sahiplerinden kastedilen kimlerdir? Acabilir misiniz Ustadım. Teşekkur ederiz.)
Bu acıklamasından benim anladığım, şefĂ‚atin ŞİRKİ HAFÎ ehline olduğudur... Cunku şirki hafî en buyuk gunahtır!... Mutlak şirkin zaten bağışlanması yoktur... Şirki hafi ise bunun dışında kalan gunahların en buyuğu ve butun gunahların kokenidir!..
BUYUK GUNAHLARDAN DAHİ
BAĞIŞLANMA SOZKONUSUDUR
Okunuşu:
Estağfirullahelleziy lĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚ Hû el Hayyul Kayyum ve etubu ileyh.
nlamı:
Bağışlanma diliyorum. Allahtan ki, tanrı yoktur Hay ve Kayyum olan sadece O vardır. Tovbem Onadır!.
Bilgi:
Rasûlullah sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem şoyle buyurmuştur:
-Kim, Tanrı yoktur Hay ve Kayyum olan O vardır. Bağışlanmayı Allahtan dilerim, tovbem Onadır. derse, savaştan kacmış bile olsa gunĂ‚hları bağışlanır.
Burada cok onemli olan husus ikidir. İstiğfarda "İSMİ A'ZÂM" kullanılması ve bu tur istiğfarın buyuk gunĂ‚hları dahi affettireceği.
Goruluyor ki, buyuk gunĂ‚hlardan bağışlanma dahi soz konusudur. Ve bağışlanmak icin; hıristiyanların gunĂ‚h cıkartmak icin papazlara muhtac oluşu gibi bir muhtaciyet gerekmeden; sadece Allahın Azamet ve Kibriyasına yonelip, kusurunu, sucunu itiraf ile O'ndan bağışlanma niyaz etmek yeterli olmaktadır.
Oyle ise, ne kadar buyuk suc işlemiş olursak olalım, asla umutsuz olmayalım; ve Allah'a yonelip tovbe etmeyi ertelemeyelim!.
"HAVAS"IN GUNAHI
Geniş anlamı ile gunah, nefse donuk, nefsin menfaatine donuk davranıştır. Bu elbette havĂ‚sa donuk mĂ‚nĂ‚dır.
NEFSTEN GUNAHI CIKARTMAK
“YĂ‚ Gavs. Tovbeyi istersen, once nefsinden gunahı cıkarmalısın. Sonra kalbinden hĂ‚tırasını cıkarmalısın!.. İşte o zaman bana vĂ‚sıl olursun!. Aksi halde mustehzîlerden olursun!...
AvĂ‚mın “nefsinden gunahı cıkartması”, gunah olan fiilleri terketmesidir.
HavĂ‚sın “nefs”inden gunahı cıkarması, benliğine donuk fiilleri terketmesidir.
Has-ul havĂ‚sın gunahı cıkartması ise, “nefs”inin varolmayıp, sadece mutlak “NEFS”in varoluşunu seyr hĂ‚li icinde “gunahın cıkmış” olmasıdır..Elbette ki mutlak NEFS icin “gunah” kavramı gecerli olmaz!.
Geniş anlamı ile gunah, nefse donuk, nefsin menfaatine donuk davranıştır. Bu, elbette havĂ‚sa donuk mĂ‚nĂ‚dır.
Bu anlayış ile nefsten gunahın cıkartılması ise Hakktan ayrı bir varlık gorulmek sûretiyle onda gunah kavramının gorulmesinin kaldırılması demektir.
Ama bunun aksine, bir kişinin vehmî kişiliği kapı gibi ortada dururken, gunah-sevap yoktur deyip, nefsine bedenine donuk herşeyi yapması onun katranlı beton perdenin ardına atar, tabiat cehennemine sokar ki, bunun getireceği sonucları, mahrûmîyetleri ve azĂ‚bları tĂ‚rif mumkun olmaz!.
Hem kendini gor, hem karşındakini bir kişi veya birim olarak gor, ondan sonra da gunah yoktur de!...Bu basiretsizliğin zirvesidir!.
Kendini Hilmi zannettiğin, vehmettiğin, hissettiğin surece; karşındakini Hulûsi olarak gorduğun surece, asla “gunah yoktur” diyemezsin ve perdeli yaşamın son bulmaz...Perdenin kalkmasını ve ebediyyen perdesiz yaşamayı istiyorsan, dunyada yaşarken kendini kaldırmak sûretiyle “HAKÎKİ SECDE”yi yapmak ve suclanacak kişiler gormeyi terketmek mecbûriyetindesin!.
Aksi takdirde perdeli yaşamak ve olumotesi yaşamda da perdeli kalmaktan kimse kurtaramaz seni!.
GUNAHIN HATIRASI NE ZAMAN KALKAR?
En buyuk gunah da “BENLİK”tir!.
BENLİK ortadan kalktı mı, gunah da kalkar!.
Allah dilediğini yapar, hikmettir!.
“Sen” bir olumsuz fiil işlediğin zaman gunah olur!.
FĂ‚ili izĂ‚fî varolduğu surece gunah bitmez. Fiil, hakiki fĂ‚ile bağlanıp, izĂ‚fî fĂ‚il ortadan kalktı mı gunah da son bulur!.
İşte boylece “gunahın hĂ‚tırası”da ortadan kalkmış olur!.
Cunku hĂ‚tıranın kalkması, hĂ‚tıranın yer aldığı varlığın kalkması ile mumkundur..: Ne zaman ki hĂ‚tıranın cıktığı varlık ortadan kalkar, işte o zaman hĂ‚tıra da kaybolup gider.
Kendini var kabul ettiğin surece, gunah fiîlî varolmasa dahi hĂ‚tıraları “benliğini” meşgul edecektir!. Bu meşguliyet ise “gunah hĂ‚tırası”dır ki, benliğinin yaşamıyla bağlantılıdır.
Ne zamandır ki, “benliğinin” varolmadığını, hakikatını yaşarsın, işte o zaman, nefsinden gunah da , hĂ‚tırası da cıkmış olur.
GECMİŞ VE GELECEK GUNAHLARIN AFFOLMASI
“SANA ACIK-SECİK FETİH İHSÂN ETTİK: ALLAH GECMİŞ VE GELECEK TUM GUNAHLARINI BAĞIŞLADI.”
Âyetlerinde işaret edilen mĂ‚nĂ‚ da anladığımız kadarıyla bu hususa işaret eder.
“Fetih” tasavvuftaki anlamıyla, kişinin benliğinin ve benliğinin oluşturduğu perdelerin ortadan kalkması ve HakkĂ‚nî sıfatlarla tahakkuk etmesi hĂ‚lidir ki, bir devirde ancak cok cok ender kişilerde oluşur!. Bunlar, “Hakkın gozuyle gorur, işitir, soyler, tutar, yururler!.”
“Fetih” gelmiş kişiler, “benliklerinden” kurtulmuş oldukları icin, gecmiş ve gelecek gunahlarından da bağışlanmışlardır.
Cunku, onlardan gunah ve hĂ‚tırası cıkmıştır... Cunku benlikleri ortadan kalkmıştır!.Beden ve bedensel değerler onlar icin hicbir anlam taşımadığı gibi, ruhsal değerler dahi onlardan duşmuştur!.Onlar mukarreblerdir, ferdiyet sahipleridir.
Kişilik isimlerinin ardında, seyreden-seyredilen ve seyr hep aynı TEK olmuştur!.
Eğer bu bahsedilen hĂ‚l oluşmadan, kendini Hak gorerek, başkalarına Haklık atfederek, gunahı-sevabı inkĂ‚r edersen, ancak mustehzîlerden olursun...YĂ‚ni hakikatle alay edenler durumuna duşersin...Alay konusu olursun.
__________________
Gunah ve Sevap Hakkında Bilinmeyen Herşey
Dini Bilgiler0 Mesaj
●21 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eđitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Gunah ve Sevap Hakkında Bilinmeyen Herşey