İstanbul'un neredeyse her koşesinde evliya ve sahabelerin turbeleri bulunuyor. Bu turbeler, manevi havasıyla Peygamber Efendimiz'den bir esinti getiriyor buralara.

Ancak bilmediğimiz, yanından oylece gecip gittiğimiz sahebe kabirleri ve makamları da var bu şehirde. Karakoy'de, icinde birbiriyle dost iki sahabe ve bir tabiini ağırlayan Yeraltı Camii gibi...

Karakoy Vapur İskelesi'ni gectikten sonra Kemankeş Caddesi uzerinde yerin altına gizlenmiş bir cami goruyoruz. Basamakları indiğimizde mahzeni andıran bir goruntu karşılıyor bizi. İceride huzunlu bir gecmişin saklı olduğunu anlamak mumkun değil once. Diğer camilerden farklı olduğu aşikÂr; ancak bu camide başka bir ruh var. Ağır adımlarla yuruyoruz. Sağ tarafta yatan iki dost selam veriyor sanki. Hz. Peygamber'in "İstanbul muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne guzel kumandan; onu fetheden ordu ne guzel ordudur." hadisine nail olmak icin yollara duşmuş iki dost... Aynı dava uğruna can vermişler ki kabirleri de yan yana. Solda Vehb bin Huşeyre, sağda Amr bin As. Bir dostları daha var otede. O da tÂbiînin meşhurlarından Sufyan bin Uyeyne. Kabri, caminin kuytu bir koşesinde ve daha bir yalnız Uyeyne. Mavi halılarla kaplı ışıl ışıl mekÂnına giriyoruz. Kabri Âşık olduğu Hz. Peygamber'in eşyalarının fotoğraflarıyla donatılmış. Yalnızlığına 'Kutlu Doğum Koşesi' ortak oluyor. Sakal-ı Şerif, Kabir Toprağı, Peygamber'in kılıcı, yayı sarmış dort bir yanını. Bir yandan kutsal emanetlerin ışıklandırılmış fotoğraflarını inceliyoruz, bir yandan Uyeyne'ye dualar okuyoruz. Kabrinin başındaki kuyu carpıyor gozumuze. Hikmetini sual edince ince bir sızı kaplıyor icimizi. Rivayete gore, kabrinin bulunduğu yere hapsedilmiş Uyeyne. Bizans askerleri işkence etmiş. Susuzluktan kavrulan Uyeyne'ye Allah rahmet etmiş. Esir duştuğu yerden su cıkmış, Efendimiz'e duyduğu aşkın yuzu suyu hurmetine. Şimdi az da olsa cıkan suyun Uyeyne'nin ateşini sondurduğu muhakkak. 87 sahabeyle bizzat goruşup 70'inden hadis dinleyen, 7 bin hadis rivayet eden Sufyan bin Uyeyne...

Amr bin As ile Vehb bin Huşey-re'nin yanına donuyoruz tekrar. Yanlarında ışıklı koca bir KÂbe maketi var. KÂbe'nin Abdulhamit donemindeki hali tasvir edilmiş bu makette. KÂbe'ye gitmeyi dileyerek varıyoruz kabirlerin yanına. Hz. Peygamber'in "Ey Amr, biat et. Hic şuphesiz Allah, Musluman olmadan once yapılanların hesabını sormaz." tesellisiyle Musluman olan ve kalan omrunu savaş meydanlarında geciren Amr bin As karşılıyor once. 664 yılında 90 kusur yaşında Mısır'da vefat eden Amr bin As'ın makamı bulunuyor burada. Hemen yanında Peygamberinin hadisine nail olmak iştiyakıyla tarihi yarımadada şehit duştuğu rivayet edilen Vehb bin Huşeyre... Sahabeden olduğu turbe girişinde belirtiliyor. İstanbul'un Mesleme komutasındaki ordu tarafından kuşatılması sırasında şehit duşmuş ve mahzene defnedilmiş. Amr bin As ile kabir dostluğu nasip olmuş sonra. Ancak bu zÂtların yeri pek bilinmiyor. Ziyaretcileri de bir iki kişiyi gecmiyor. Gelen duasını okuyup sessizce cekiliyor koşesine. Yeraltı Camii, Eyup kadar kalabalık değil. Ancak gelen bir daha geliyor, geldiğinde dostlarını da getiriyor. Uc zÂt, gelecek yeni dostlarını da bekliyor



İstanbul'un fethine katılmışlar


Sahabe, Hz. Peygamber'i goren, ona iman edip kendisiyle birlikte hareket eden kimselere deniyor. İstanbul'da tespit edilebilen 28 sahabe mezarından ikisi Karakoy'de Yeraltı Camii'nde yer alıyor. Peygamberi gorenleri goren (tÂbiîn) meşhurlardan Sufyan bin Uyeyne de burada sahabelere eşlik ediyor. İstanbul'da mezarları bulunan sahabeler, Bizans doneminde Emevi veya Abbasi ordularıyla şehri fethetmek icin buraya gelenler. Daha sonra ceşitli nedenlerle hayatlarını kaybederek İstanbul'a gomulmuşler. Vehb bin Huşeyre, Amr bin As, Sufyan bin Uyeyne'nin defnedildiği bu mekÂnı araştırdığımızda bircok rivayet ve kaynakla karşılaşıyoruz.

'İstanbullu Sahabeler' kitabındaki rivayete gore, 1165/1752 senesinde Şam'dan İstanbul'a ziyarete gelen Şeyh Murad Efendi'nin oğlu Şeyh Mehmed Efendi, Galata'ya gelip daha once babasının tespit ettiği mekÂnı saltanat makamına bildirmiş. Sadrazam Mustafa Bahir Paşa da bahsedilen mekÂnı elden gecirerek kısa surede mescide cevirmiş. Tespit ise şoyle: Şeyh Murad Efendi, mana Âleminde, Uskudar'dan Galata tarafına bir kopru kurulduğunu, buradan buyuk ruhların gectiğini gormuş ve onlara gelişlerinin sebebini sormuş.Buyuk zatların Kurşunlu Mahzen'de defnolunmuş dostlarını ziyarete gittiklerini soylemesi uzerine Bu durumu oğlu Şeyh Mehmet Efendi'ye anlatmış olmalıdır ki, Şeyh Mehmet Efendi, babasının vefatından sonra bir sure sonra bu hadiseyi saltanat makamına anlatmış, kabirlerin ziyaretgÂh haline getirilmesine neden olmuş.

Bizanslılar fethi onlemek icin yaptırmış

Yeraltı Camii, kaynaklarda 'Kurşunlu Mahzen, Galata Hisarı' isimleriyle de geciyor. Burası aslında kuşatma zamanlarında Bizanslıların Halic ağzını kapatmak icin gerdikleri unlu zincirin kuzey ucunun bağlandığı kalenin bodrumu. Fatih Sultan Mehmet'i gemileri karadan yurutmek zorunda bırakan meşhur zincirin bir ayağının bağlandığı yer yani. Bu yuzden buraya Galata Hisarı deniyor. Bu mekÂn Kurşunlu Mahzen ismiyle de anılıyor. Rivayete gore İslam ordularının komutanı Mesleme, orduya ait tum malzemeleri bu mahzene yerleştirmiş ve kapılara kurşun dokturerek mahzenin kapılarını kapattırmış. Bu tarihi yapı hakkında kaynaklarda bircok rivayete rastlamak mumkun. Yeraltı Camii ve burada yatan sahabeler hakkında anlatılanlar da cok fazla. Karakoy'e yolunuz duştuğunde mekÂnı ziyaret edip bir tatlı huzur almanızı dilemek duşuyor bize.

YASAL UYARI:Yayınlanan koşe yazısı/haberin tum hakları Feza Gazetecilik’e aittir. Kaynak gosterilse dahi koşe yazısı/haberin tamamı ozel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazı sadece zaman gazetesi tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.


Kaynak
__________________