“Had” kelimesinin coğulu olan “hudud” kelimesinin koku sozlukte; sınır koymak, menetmek, vazgecirmek, iki şeyin birbirine karışmaması icin aralarına konan engel ve sınır anlamlarına gelir.

Bir Kur’an kavramı olarak “hududullah”; Allah’ın insanlar icin koyduğu yasalar, hukum ve tavsiyeler, emir ve yasaklar, farzlar, helal ve haramlar, kısaca dinî kurallardır.

Dinî hukumler, insanların inanc, soz, eylem ve davranışlarını sınırladığı icin “hudud” olarak isimlendirilmiştir. Bir fıkıh terimi olarak “hudud” kelimesi; hırsızlık eden, yol kesen, zina eden ve icki icen kimselere uygulanan ceza anlamındaki “had” kelimesinin coğuludur.

Kur’an’da oruc, evlenme, boşanma, boşanan kadınların iddet beklemesi, kefaret ve miras ile ilgili hukumler “hududullah” olarak ifade edilmiştir.

1. Bakara suresinin 187’inci ayetinde; ramazan ayının gecelerinde kişinin eşiyle beraber olabileceği, ancak mescitlerde itikÂfta iken eşlere yaklaşmanın helal olmadığı, tan yeri ağarıncaya kadar yiyip icilebileceği, tan yerinin ağarmasından guneş batıncaya kadar yeme, icme ve cinsel arzulardan uzak durması gerektiği bildirildikten sonra “Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır, bu sınırlara yaklaşmayın, Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, ayetlerini insanlara boylece acıklar.” buyrularak orucla ilgili hukumlerin “Allah’ın sınırları” olduğu bildirilmiştir. Dolayısıyla namaz, hac, zekÂt ve infak gibi diğer ibadetlerle ilgili hukumler de Allah’ın sınırlarıdır.

2. Bakara suresinin 229’uncu ayetinde donuş yapılabilecek boşamanın iki defa olduğu, sonrasında ya iyilikle gecinmek ya da guzellikle boşanmak gerektiği, Allah’ın belirlediği olculeri koruyamama endişesi dışında kadınlara verilenlerin geri alınmasının helal olmadığı, Allah’ın belirlediği olculeri gozetemeyeceğinden endişe ederse kadının boşanmak icin erkeğe bedel vermesinde gunah bulunmadığı bildirildikten sonra “Bunlar Allah’ın sınırlarıdır.” buyrulmuştur.

3. Aynı surenin 230’uncu ayetinde erkeğin eşini ucuncu defa boşadığı zaman, boşanan kadının başka bir erkekle evlenmedikce boşandığı eşi ile bir daha evlenmesinin helal olmadığı, ancak bu evliliği de sona erdiği takdirde ilk eşi ile evlenebileceği bildirildikten sonra “Bunlar Allah’ın sınırlarıdır.” buyrulmuştur.

4. Talak suresinin birinci ayetinde Muslumanların eşlerini boşamak istedikleri zaman onları, iddetlerini dikkate alarak temizlik halinde boşamaları ve iddetlerini saymaları, apacık bir hayÂsızlık yapmaları dışında onları bekleme suresince evlerinden cıkarmamaları, kadınların da cıkmamaları gerektiği bildirildikten sonra, “Bunlar Allah’ın sınırlarıdır.” buyrulmuştur.

5. Nisa suresinin 11 ve 12’inci ayetlerinde, olen bir Musluman’ın geriye bıraktığı mirasından yakınlarından hangilerinin ne miktarda pay alacağını acık-secik bildirmiştir. 11 ve 12’inci ayetlere gore bir Musluman olduğu zaman once olenin borcları odenir, sonra varsa vasiyeti yerine getirilir, sonra kalan mirası yakınları arasında ayetlerde belirlenen olculere gore pay edilir. Olenin vasiyeti, mirasın ucte biri ile sınırlıdır, ayrıca vÂrislere vasiyet yoluyla mal bırakılmaz. Olenin geriye bıraktığı malın, paranın, servetin ucte ikisi vÂrislerin hissesidir. Musluman, malının ucte birinden fazlasını mirascı olmayanlara veya bir hayır kurumuna vasiyet edemez, etse bile vasiyeti, malının sadece ucte biri icin gecerli olur, ucte birini aşan miktarı, -vÂrisleri razı olmadıkca- gecerli olmaz. İslam’ın mirasla ilgili hukumlerinin ayet ve hadislerle belirlendiğini ve bu hukumlerin adalet ve hakkaniyete uygun olduğunu, aynen uygulanması gerektiğini kabul etmek, Kur’an’a imanın gereğidir. 11’inci ayetin sonunda miras ile ilgili hukumler Allah’ın sınırları olarak ifade edilmiştir.

6. Mucadele suresinin 2, 3 ve 4’uncu ayetlerinde bir kimsenin eşine “Sen bana anamın sırtı gibisin.” diyerek onu kendisine haram kılmasının (zıhar) dine ve gerceğe aykırı, cirkin ve yalan bir soz olduğu, zıhar yapanların, eşleri ile beraber olabilmeleri icin bir kole azat etmeleri, buna gucu yetmeyenlerin peş peşe iki ay oruc tutmaları, buna da gucu yetmeyenlerin altmış fakiri doyurmaları gerektiği bildirildikten sonra, “Bunlar Allah’a ve Rasulune hakkıyla iman etmeniz icindir. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır.” Buyrularak zıhar’dan kurtulma ile ilgili hukumlerin Allah’ın sınırları olduğu bildirilmiştir.

“Hudud” kelimelerinin gectiği ayetlerden Kur’an’ın iman, ibadet, ahlak, helal, haram, oğut, tavsiye, sosyal ilişkiler, evlenme, boşanma; kişinin Allah’a, kendisine, aile fertlerine, insanlara, diğer canlılara ve cevreye karşı gorevleriyle ilgili emir ve yasaklarının, ilke ve hukumlerinin “Allah’ın sınırları” olduğunu anlıyoruz.

Kur’an hukumlerini kabul ettiği hÂlde bu hukumleri uygulamayan Muslumanlar; Allah ve peygamberine isyan etmiş, ilahî sınırları ciğnemiş, hak sahiplerine zulmetmiş ve buyuk gunah işlemiş olurlar.

Eğer bir kimse Kur’an’ın hukumlerini kabul etmezse iman etmemiş olur. Bu sebeple olmalıdır ki Nisa suresinin 13’uncu ayetinde miras ile ilgili hukumlerin Allah’ın sınırları olduğunu bildirilmesinde sonra Allah ve peygamberine itaat edenlerin cennete gireceklerinin beyan edilmesine karşılık 14’uncu ayetinde Allah’a ve peygamberine isyan eden ve onun koyduğu sınırları ciğneyen kimsenin, icersinde ebedi olarak kalmak uzere cehenneme atılacağı bildirilmiştir.

Yuce Allah, Kur’an’da sınırlarını koruyanları ovmekte ve mujdelenmesini istemektedir:

“(Kurtuluşa erenler, gunahlarına) tovbe edenler, ibadet edenler, Allah’a hamd edenler, oruc tutanlar, rukû’ ve secde edenler, iyiliği emredip, kotulukten men edenler ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır.
Muminleri mujdele.”
(Tevbe, 9/112.)


Bu ayette dikkatimizi ceken husus, Allah’ın sınırlarının korunması; tovbe, ibadet, Allah’a hamd, oruc, namaz, maruf’u emir ve munkeri men ile birlikte zikredilmesidir.

Allah’ın sınırlarının korunması ile maksat, Allah’ın emirlerine uymak ve yasaklarından kacınmaktır. Allah’ın sınırlarını korumak farz, her biri hududullah olan Kur’an hukumlerini kabul etmemek, beğenmemek ve kucumsemek inkÂr, uygulamamak ve sınırlarını ciğnemek ise isyan, itaatsizlik, zulum ve buyuk gunahtır. Yuce Allah bu konuda şoyle buyurmuştur:

“Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bu sınırları ciğnemeyin.
Allah’ın koyduğu sınırları kim ciğnerse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.”
(Bakara, 2/229.)



“Kim Allah’ın sınırlarını ciğnerse nefsine zulmetmiş olur.”
(Talak, 65/1.)



“Zulum” ilahî iradeye başkaldırmak, Allah ve peygambere isyan etmektir. Kur’an-ı Kerime gore kÂfir, munafık ve muşrikler zalim (Bakara, 2/254; Lokman, 31/13; Nur, 24/57.) olduğu gibi Allah’ın emir ve yasaklarına, ilahî sınırlara uymayanlar da zalimdir. Hucurat suresinin 11’inci ayetinde;

“Kim (gunahına) tovbe etmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.”
(Hucurat, 49/11.)


buyrularak gunah işleyenlerin zalim olduğu bildirilmiştir. Dolayısıyla Allah’ın sınırlarını korumayanlar zalim olmuşlardır. “Hudud” kelimesinin gectiği ayetleri (Bakara, 2/187, 229, 230; Nisa, 4/13-14; Tevbe, 9/97, 112; Mucadele, 58/4; Talak, 65/1.) incelediğimiz zaman; dinî hukumlerin; iman, ibadet, ahlak, muamelat (sosyal ilişkiler), cezalar ve kefaret diye bir ayırım yapılmadan hepsinin Allah’ın hukumleri olduğunu, bunlara iman edilmesi ve gereğinin yerine getirilmesi gerektiğini, Allah’ın hukumlerinin birbirinden ayrılamayacağını oğreniyoruz. Musluman, Allah ve peygamberin koyduğu hukumlere (Tevbe, 9/97.) bir butun olarak iman eder, gucu ve imkÂnı nispetinde bu hukumleri uygulamaya ve insanlara anlatmaya (tebliğe) calışır.

Sonuc olarak; insanlara rehber olması icin gonderilen Kur’anı Kerim, hayatın her alanı ile ilgili hukumler icermektedir. Kur’an’ın bu hukumleri, “hududullah” (Allah’ın sınırları) olarak ifade edilmiştir. Fert ve toplumların dunya ve ahiret saadetlerini elde edebilmeleri, Allah’ın bu sınırlarını korumalarına bağlıdır. Allah’ın sınırlarını koruyanlar; Allah ve peygamberine itaat etmiş, neticede Allah rızasını, cennet ve nimetlerini kazanmış olurlar. Allah’ın sınırlarını ciğneyenler, Allah ve peygamberine isyan etmiş, zalim olmuş, buyuk gunah işlemiş ve ilahî cezayı hak etmiş olurlar.

Diyanet Aylık Dergi / Mart 2015


__________________