İbadet, insanın Rabbisine karşı verdiği nimetlere bir teşekkur mukabilindendir. Cennet veya cehennem olsun veya olmasın, insan bunu yerine getrmesi gerektiği bilincinde olmalıdır.

İbadeti yapmamızın sebebi, Allah'ın emri olduğu icindir. Yoksa cennete gitmek icin veya cehennemden kurtulmak icin ibadet edilmez.

Her mumin bilir ki ben Allah icin namaz kılmaktayım. Bu inancla gunde beş defa Rabbinin huzuruna cıkmaktadır.

"Gozumde ne Cennet sevdası ve ne Cehennem korkusu."
Allah'ın emrini her şeyin ustunde bilmek, ibadetin sevgisini kalbimize yerleştirecektir.

Yuce Allah Kur'an-ı Kerim'de:

"Cin ve insi, (ille–i gÂiye olarak Beni bilsin, irfanıma ersin ve) kulluk yapsınlar diye yarattım."(ZÂriyÂt, 51/56)
buyuruyor. Her iş ve hareketin bir finalitesi vardır. Bu kevn u mekÂnın yaratılması, duzene konması da, insan ve cinlere "Allah'a kulluk" teklifinin getirilmesi icindir. Şuuru ve iradesi olan herkes Allah'ı bilecek ve O'na kulluk yapacaktır. Bu, Allah'ın eşya ve hÂdiseleri yaratmasındaki –tabir caizse– ilÂhî maksattır.

İbadet, CenÂb–ı Hakk'ın emirlerini yerine getirip yaşama ve kulluk sorumluluklarını temsil etme mÂnÂlarına gelir. Ubûdiyet ise, kul olma şuuru icinde bulunma şeklinde yorumlanmıştır.

İbÂdetin şer'î mÂnÂsı; hÂlis bir niyetle, sevap beklemek uzere, Allah'a yakın olmayı duşunerek yapılan tÂat demektir. İbadet dediğimiz zaman, hem tÂat hem de kurbet, yani Allah'a yaklaşma mÂnÂsı bunun icinde duşunulur. Cin ve insanların yalnızca Allah'a ibadet icin yaratıldığını duşunursek, kısaca; Allah'ın emrettiği şeylerin butununu yerine getirmenin ibadet etmek demek olduğunu soyleyebiliriz.

Halk arasında yaygın bir anlayışa gore ibadet; namaz, oruc, zekÂt ve hacdan ibarettir. Boyle bir kabul hic şuphesiz sahihtir. Ancak şeklen ve sayı olarak ibadetin boylesine daraltılması, kavrayış acısından bir kısırlığa yol acar. Gercekte İslÂm'ın şartları olarak saydığımız beş temel esas, ibadetin bir ozeti veya temel esasları olarak kabul edilebilir. Onları acıp yaydığımız ve diğer ibadet şekillerini de nazara aldığımız zaman butun bir İslÂm Dini'nin tum gorkemiyle ortaya cıktığını goruruz.

İnsanın butun benliğiyle, butun duygularıyla, ic ve dış butun havassıyla, fikrî melekeleri, kafası ve lisanıyla Allah'a yonelmekten ibaret olan ibadet, sistemli bir hareket tarzıdır. Bu mÂnÂya geldiği icin de ibadetin "tapmak–tapınmak" şeklinde tabir ve tercume edilmesine imkÂn yoktur. Tapmak ve tapınmak; basit bir yoneliş, gercek şuur ve niyetten yoksun ve sistemsiz yapılan hareket veya hareketlerden ibarettir. Putperestlerin Allah'tan başka ilÂh, mabûd ve Allah ile aralarında aracı kabul ettikleri canlı–cansız varlıklara, nesnelere perestişine, onların onunde eğilmesine dilimizde tapınma ve tapma dense bile, katiyen ibadet denemez. Cunku o, ZÂt–ı Ecell–i A'lÂ'ya hastır. Evet, ibadet sadece O'na yapılır.

Kulluk Yapma, İnsanın Fıtratında Vardır

Din; adı, şekli ne olursa olsun, nasıl tarif ve tavsif edilirse edilsin, insanlık tarihinde her zaman ve her yerde gorulmuştur. Dinin bazı ortak ozellikleri vardır. Bunlar: İman, İbadet ve cemiyettir. Demek ki din, bir insan ve cemiyet gerceğidir. Her nerede insan varsa orada din vardır. Fakat din, sadece bir inanc ve inanclar manzumesi değildir. İbÂdet, dinin cok onemli ayrılmaz bir ozelliğidir.

Evet kulluk, beşerin fıtratında vardır. Allah (c.c.), insanı yaratırken, kul olacak fıtratta ve kıvamda yaratmıştır. Ancak beşer, cok kere bunu kotu ve yanlış yere kullanmıştır. Taş, ağac, yıldız, ay ve guneş gibi ibadete asl liyakati olmayan, Allah'ın mahlûku Âciz, zayıf varlıkları kulluk makamından, Allah'a ortak tanıma derekesine duşurmuştur. İnsanların Hakiki Ma'bûd'u bulamadıklarında, bir suru sozde ma'bûdlar uydurarak onlara baş eğmeleri, bu fıtrî hÂlden sapmaktan başka bir şey değildir.

İmÂn, İslÂm'ı dil ile ikrar, kalp ile tasdikten ibarettir. Ancak arzu edilen neticeyi elde edebilmek icin, imanın amel ile takviye ve desteklenmesi şarttır. Bir takım kimselerin "Kalbin temizliğine ve iyi niyete bakılır. İbadetler pek muhim değildir." demeleri, dinin, gostergelerini (şiarlarını) yıkmaktan başka bir mÂn taşımaz.

İnsan hayatı, Allah'a karşı kulluk gorevinin yerine getirilmesiyle orantılı olarak anlam kazanır. Yuce Yaratıcımızın bizi sorumlu tuttuğu ibadetler, insanlığımızın, insan yonumuzun paslanmaması, devamlı parlaması icindir. İnsan, hem beden hem de ruhtan meydana geldiği icin, Âhenkli ilerleme ve dengeli gelişme, insan kişiliğinin bu iki cephesine de eşit bir dikkat ve ozen gostermeyi gerektirir.

Kur'Ân'a gore butun varlıklar ibadet etmektedir. Kur'Ân–ı Kerim, bunu şoyle ifade eder:

"Hicbir şey yoktur ki, Allah'ı tesbih etmesin." (İsrÂ, 17/44)
Yine Kur'Ân, uzayıp kısalmanın golgeye has bir ibadet, bir secde olduğunu bildirir. Secde etmek, bitki ve dalların da ibadetidir. Yıldızlar, dağlar, kuşlar, hayvanlar ve daha bircok yaratık, hepsi de kendilerine ozgu bir şekilde ibadet yaparlar. Hatta gok gurultusu bile, Allah'ı hamd ile tesbihtir.

KÂinatta seckin bir yeri olan, akıl, fikir ve ustun yeteneklerle donatılan insan, yuksek bir gaye icin yaratılmıştır. Bu gaye de, Allah'ı bilmek ve O'na ibadet etmektir.

İbadetin Faydaları:

İbadet, yalnız Allah'ın emrini yerine getirmek ve O'nun rızasını kazanmak maksadıyla yapılır. Allah katında makbul olan ibadet, (hicbir menfaat duşuncesi olmadan) boyle hÂlisane niyetle yapılan ibadettir.

İhlÂs, yapılan ibadetin ruhu hukmundedir. İhlÂssız yapılan ibadet, ruhsuz, sadece kuru bir şekilden ibarettir. Allah katında hic bir değer ve kıymeti yoktur. İbadette ihlÂs ise; ibadeti sadece Allah'ın bir emri olduğu ve rız–yı ilÂhîyi kazanmaya vesile bulunduğu icin yapmaktır.

Eğer dunyevî bir menfaat ve fayda, ibadet yapmaya sebep yapılsa, ihlÂs kacar, o ibadet de bÂtıl olur, yani, Allah katından kabul gormez. Bununla beraber, Rabbimizin emirlerinde bircok hikmetler, bizim icin maddî ve manevî pek cok faydalar olduğunda da şuphe yoktur.

Bedenimizin gıdaya ihtiyacı olduğu gibi, ruhumuzun da gıdaya ihtiyacı vardır. Ruhun en onemli gıdası sağlam bir iman, sonra da ibadettir. İbadetler, imanımızın guclenmesini ve ahlÂken olgunlaşmamızı sağlar. İbadetler ile beslenen iman ağacının meyvesi guzel ahlÂktır.

İbadete devam eden kimsenin kalbinde iman nuru parlar, Allah korkusu ve sorumluluk duygusu yerleşir. İbadet sayesinde icimiz kotu duşuncelerden, dışımız gunah kirlerinden arınır. Ayrıca bir Musluman, malî ibadetlerini yerine getirmek suretiyle diğer insanların da sevgisini kazanır.

Yaşadığımız muddetce yemeye, icmeye muhtac olduğumuz gibi omrumuzun sonuna kadar ibadet etmeye, manevî gıdaya da ihtiyacımız vardır. Yuce Allah (c.c.), şoyle buyurur:

"Sana yakîn (olum) gelinceye kadar Rabbine ibadet et." (Hicr, 15/99)
Mu'min ibadet sayesinde, dunyanın maddî bağlarından kurtularak ruhen yukselir ve onundeki engeller ortadan kalkarak ebedî saadet yurdunun aydınlık yolu kendisine acılır.

İmanımızın gostergesi, ruhumuzun gıdası olan ibadetler; imanımızı kuvvetlendirir, icimizi kotu duşuncelerden, dışımızı gunah kirlerinden arındırarak, bizi ahlÂk ve fazilet sahibi olgun bir mu'min hÂline getirir. Boylece dunyada huzura, Âhirette azaptan kurtulmamıza ve ebedî saadet yurdu olan cennet'te sonsuz ve mutlu hayata kavuşmamıza vesile olur.

İbadetin fert ve cemiyete sağladığı diğer faydalar da şunlardır:

1. İmanî ve îtikadî bilgi ve hukumlerin insanda kokleşip yerleşmesi, meleke hÂline gelmesi, ancak ibadet sayesinde mumkun olur.

2. İbadet, ferdî hayatın tanzîminde de buyuk rol oynar.

3. İbadetin fertleri birbirine kaynaştırmada ve cemiyette huzur ve Âhengi sağlamada da buyuk rolu vardır...

4. İbadetin, insanın moral dunyası, ruh Âlemi uzerinde musbet tesiri vardır...

5. İbadet, şahsî kemÂlÂt ve olgunluğa da en buyuk vesiledir.

Ve keza, ibadet; dunya ve Âhiret saadetine vesîle olduğu gibi, Ma'bûd ile abd (kul) arasında pek yuksek bir nispet ve şerefli bir rÂbıtadır. Toprağın bağrındaki altınlık keyfiyetini kazanmasında ateş ve pota ne ise, insanın cennete ehil hÂle gelebilmesi icin de dunya ve kulluk da odur. Evet insanoğlu, hikmet elinin actığı yolu değiştiremeyeceğine gore, zorlardan zor ama o kadar da mukaddes olan bu vazifeyi bihakkın eda etmeye calışıp cennete ehil hÂle gelmelidir. Diğer bir ifade ile, cennete ehil hÂle gelmenin tek yolu kulluktur. Cunku, ubûdiyet insanın tasaffî etmesini temin eder, boylece cennete ehil olacak bir hÂle getirir.




.
__________________