İmÂm-ı A'zam'ın babası SÂbit, daha bekar iken temiz ahlÂklı, takv ve ver sÂhibiydi. Zuhdu, salahı ve ilmi pekcoktu. Yuzunde bir nur vardı. Bir gun bir dere kenarında abdest alıyordu. Suda bir elma gordu. Elmayı alıp, abdestten sonra elinde olmayarak dişledi. Fakat tukruğunde kan gordu. Kendi kendine; "Şimdiye kadar bana boyle bir hal olmamıştı. Buna sebep ısırdığım elma olmalı." dedi ve buna pişman oldu. Elma sÂhibini bulup helallaşmak icin dere boyunca gitti. NihÂyet ısırdığı elmanın ağacını buldu. Ağacın sÂhibini aradı. Onun comerd ve ihsÂn sÂhibi biri olduğunu oğrendi. Oradakiler; "Cok comert ve ihsÂn sÂhibidir. Elma ağacındaki butun elmaları alsan, alma demez. Bir tane elmadan ne cıkar." dediler. SÂbit, aramalardan sonra, bahcenin sÂhibini buldu ve; "Ya elmanın parasını al, yahut helÂl et." dedi. Bahce sÂhibi onun haramlardan ve şuphelilerden sakınma husûsundaki gayretini gorup, hareketinin doğru olup olmadığını kontrol etmek istedi. SÂbit'e; "HelÂl etmem icin ne vereceksin?" diye sordu. SÂbit; "Altın istersen altın, gumuş istersen gumuş." dedi. Bahce sÂhibi; "Ben altın, gumuş istemem. KıyÂmet gununde senden dÂvÂcı olmamamı istiyorsan, bir teklifim var. Onu kabûl edersen hakkımı helÂl ederim." dedi. SÂbit; "Teklifin nedir?" diye sordu. Bahce sÂhibi; "Benim bir kızım var; gozleri gormez, kulakları duymaz, dili soylemez, ayakları yurumez. Bunu sana nikÂh etmek istiyorum. Kabûl edersen elmayı sana helÂl ederim. Yoksa, yarın kıyÂmet gunu Allahu teÂlÂnın huzûrunda seni mahcûb ederim." dedi. SÂbit kendi kendine; "Ey dîninde sÂbit olan SÂbit! KıyÂmette tehlike ve sıkıntılara mÂruz kalmaktansa buna dunyÂda katlanmak daha iyidir." deyip kabûl etti. Bahce sÂhibi, teklifinin kabûl edildiğini gorunce, boyle bir kimseye kızını vereceği icin cok sevindi. NikÂhı yapıldı. Gece olunca SÂbit uzuntu ile nikÂhlısının bulunduğu odaya girdi. Orada, gÂyet suslu, guzel, sağlam, gorur, işitir, konuşur, yurur bir hanımla karşılaştı. Hanım efendi kalkıp SÂbit'i karşıladı. Saygı dolu ifÂdelerle konuştu. SÂbit kendi kendine; "Y Rabbî! Bu ne iştir. Hayal mi yoksa ruy mı?" dedi. Hanımın kendi nikÂhlısı olduğundan şuphelenip odadan geri cıkmak istedi. Hanımı; "Niye cıkıyorsun ey Allahu teÂlÂnın sevgili kulu? Senin helÂlin benim!" dedi. SÂbit ona; "Baban seni bana kotuledi. Kordur, sağırdır, dilsizdir, koturumdur." diye tÂrif etti. Sen ise ne guzel yuruyorsun ve ne iyi konuşuyorsun. Nicin boyle soyledi. Şaştım doğrusu. Muhakkak bunda bir hikmet vardır." dedi. NikÂhlısı kız; "Bu bir sırdır, izin ver acıklayayım. Babamın sozunde yalan yoktur. Dînini kayıran ve seven bir insandır. Seneler oluyor bu evden dışarı cıkmış değilim. Şimdiye kadar hicbir yabancı, yuzumu gormedi. Ben de bir yabancı yuz gormedim. Bu sebeple gozlerim harama kordur. Kulağım bir yabancı sozu duymamış ve gunÂh işlememiştir. Bunun icin gunÂha karşı sağırdır. Ayaklarım gunah yerlerine gitmez, bunun icin koturumum. Dilimden hic kotu soz, gunÂha sebeb olan bir kelime cıkmadı. Onun icin dilsizim. Babamın sozlerindeki hikmet budur." dedi.
Bu sozleri duyan SÂbit bin Zût Allahu teÂlÂya şukretti ve; "Y Rabbî! Sen her şeye gucu yetensin." dedi. Haramlardan ve şuphelilerden sakınma ve iffet esasları uzerine kurulan bu evlilikten; ilim, irfÂn ve takv sÂhibi olacak olan NûmÂn isminde bir cocuk dunyÂya geldi.
__________________
İmÂm-ı ÂzÂm hazretlerinin dunyaya gelişi....
Dini Bilgiler0 Mesaj
●24 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eðitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- İmÂm-ı ÂzÂm hazretlerinin dunyaya gelişi....