Sual: Allah, her şeyi dileyip yaratıyorsa, kotu olan işleri niye dileyip yaratıyor?
CEVAP
Her şeyi yaratan Allahu teÂl ise de, kullarına irade-i cuziyye vermiştir. Kul, bu iradesinde serbesttir. Gunah işlemeye mecbur değildir. Kulun, kendi serbest iradesine gore, yapmak istediği iyi veya kotu isteklerinin de, yaratıcısı Allahu teÂlÂdır. Kulun isteğine gore yarattığı icin, sucu Allahu teÂlÂya yuklemek yanlıştır. Cebriye fırkası sucu Allah’a yuklemiştir, Mutezile de, Allah bizim işlerimize karışmaz demiştir. Ehl-i sunnet orta yoldur.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahu teÂlÂ, hayrı ve şerri, iyiyi ve kotuyu irade eder, diler ve yaratır. İyilerin de, kotulerin de yaratanı Odur; fakat iyiliklerden razı; kotuluklerden razı değildir, yani beğenmez. İrade etmek [dilemek] başkadır, rıza başkadır. Aralarındaki farkı, yalnız Ehl-i sunnet Âlimleri anladı; diğer 72 bid’at fırkası, bu farkı anlayamayıp, dalÂlete saplandı. (1/266)

KÂfirlerin iman etmesi
Sual: Allah herkesin iman etmesini emrediyor da, nicin kÂfirlerin iman etmesini irade etmiyor, dilemiyor?
CEVAP
Allahu teÂlÂya, yaptığı şeyleri beğenmeyerek, bunların sebebi sorulmaz.
Allahu teÂlÂ, ileride olacak her şeyi, ezelde, sonsuz gecmişte biliyordu. İlmi, olacak şeylere tÂbidir. Yani nasıl olacaklar ise, oylece bilmiştir. Oyle olacakları icin oyle bilmiştir. Yoksa oyle bildiği icin, oyle olmaya mecbur olmuyorlar.

İşte, Allahu teÂlÂnın iradesi, bu ilmine uygun oluyor. Kudret ve tekvin sıfatları da, iradesine uygun oluyor.

Allahu teÂlÂnın Âdet-i ilahiyesi şoyledir ki, her şeyi sebep ile yaratmaktadır. İnsanların iradelerini de, bunların iyi ve kotu işlerini yaratmaya sebep kılmıştır.

İmanı, hayrı, sevabı kullarına bildirmek icin Peygamberler gonderdi. İman etmeyi ve ibadet ve iyilik yapmayı emretti. Kufru ve gunah işlemeyi, kotuluk yapmayı yasak etti. İnsanlara akıl verdi. Aklı olana emretti. Akıl vermediklerini de sorumlu tutmadı.

KÂfirin sucu nedir?
Sual: Allah’ın, dilediğini hidayete kavuşturacağını, dilediğini sapıklıkta bırakacağını bildiren bircok Âyet vardır. Demek ki, Allah dilese, herkesi Musluman yapar. Dunyada yaşayan bircok dinsize nicin iman nimetini nasip etmiyor? Dinsizlerin bunda sucu var mı?
CEVAP
Bu hususta imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

Allahu teÂlÂnın feyzleri, nimetleri, ihsanları, yani iyilikleri, her an, insanların iyisine, kotusune, herkese gelmektedir. Rabbimiz, herkese mal, evlat, rızk, hidayet, irşad ve selamet ve her iyiliği, fark gozetmeden gondermektedir. Fark, bunları kabulde, alabilmekte ve bazılarını da alamamak suretiyle, insanlardadır. Kur'an-ı kerimde mealen, (Allahu teÂlÂ, kullarına zulmetmez, haksızlık etmez. Onlar, kendilerini azaba, acılara surukleyen bozuk duşunceleri, cirkin işleri ile kendilerine zulum ve işkence ediyorlar) buyurulmaktadır.

Nitekim Guneş, hem camaşır yıkayana, hem de camaşırlara, aynı şekilde, parlamakta iken, camaşır yıkayanın yuzunu yakıp karartır, camaşırlarını ise beyazlatır.

Bunun gibi, elmaya ve bibere aynı şekilde parladığı halde, elmayı kızartınca tatlılaştırır. Biberi kızartınca acılaştırır. Tatlılık ve acılık hep Guneşin ışıkları ile ise de, aralarındaki fark, Guneşten değil, kendilerindendir.

İnsanın, ahiretteki nimetlere nail olmaması, ondan yuz cevirdiği icindir. Yuz ceviren, elbette bir şey alamaz. Ağzı kapalı kap, nisan yağmuruna elbette kavuşamaz. Evet, yuz ceviren bircok kimsenin, dunya nimetleri icinde yaşadığı gorulup, mahrum kalmadıkları zannedilir ise de, bunlar, dunya icin calışmalarının karşılığını almaktadır. Yalnız dunya icin calışanlara verdiği dunyalıklar hakikatte azap ve felaket tohumlarıdır. Bunlar, nimet şeklinde gorulen musibetlerdir.

Nitekim, (KÂfirler, mal ve cok evlat gibi dunyalıkları verdiğimiz icin, kendilerine iyilik ettiğimizi mi sanıyorlar? Peygamberime inanmayıp din-i İslamı beğenmedikleri icin, onlar mukÂfatlandırdığımızı mı zannediyorlar? Hayır, oyle değil, aldanıyorlar. Bunların nimet değil, musibet olduğunu anlamıyorlar) mealindeki Âyet-i kerimede gorulduğu gibi, Haktan yuz cevirene verilen dunyalık, hep felakettir. Şeker hastasına verilen tatlı gibidir. (1/64)

Kalb, nefse uyup, kufur veya gunah yapmak isteyince, Allahu teÂlÂ, bu kula acırsa, kufur ve gunah işlemesini istemez. O da, yapamaz. Acımazsa, işlemesini ister ve yaratır. Karşılığını da verir. O halde insanın azaplara, felaketlere suruklenmesine sebep, kendisidir. Kalbinin dine uymayıp, nefsine uymasıdır.

KÂfire iyilik etmek
Sual: Tam İlmihal’de, Besmelenin manası acıklanırken, (Her var olana, onu yaratmakla iyilik etmiş ve varlıkta durdurmakla, yok olmaktan korumakla iyilik etmiş olan...) deniyor. KÂfir olarak dunyaya gelip, kÂfir olarak olen bir kişinin dunyaya gelmesini duşundum ve buradaki, her var olana, yaratılmakla iyilik edilmiş sozunu anlayamadım. Bir de her an yok olmaktan korumak kÂfirler icin niye bir iyilik olsun ki?
CEVAP
KÂfir olarak kimse dunyaya gelmez. Herkes Muslumanlığa elverişli olarak dunyaya gelir. Bunu Peygamber efendimiz bildirmiştir. Yani bir kÂfir cocuğu da Muslumanlığa elverişli olarak doğuyor. Bu onun icin bir şanstır, ona bir iyilik edilmek isteniyor, kabul edip etmemesi onun bileceği iştir.

KÂfir cocuğu da kÂfir olarak buyumuşse suc kendisindedir. Cunku Allahu teÂl ona akıl vermiştir. Aklını doğru yolda kullanmazsa suc Allahu teÂlÂnın olmaz.

Allahu teÂlÂ, kÂfire akıl veriyor, iman etmesi icin muhlet veriyor, sebepler yaratıyor, bu iyilik değil mi?

__________________