TÂrihî devr-i dÂimlerle Hakk inayetinin tecellîlerine acık yeni bir cağın sath-ı mailine girmiş bulunuyoruz. Bizim dunyÂmız adına 18. asır, ozunden uzaklaşanların ve muhÂkemesiz mukallitlerin;19. asır, kendini değişik fantezilere kaptırmış, gecmişiyle ve tÂrihî dinamikleriyle zıtlaşanların; 20. asır, butunuyle yabancılaşanların, kendini inkÂr edenlerin, dolayısıyla da ışık ve rehberini hep dışarıda arayanların cağı olmuştur. Dortbir yanda tullenen emarelerin de te’yidiyle, 21. asır ise bir inanc ve inanmışlar asrı ve bizim icin bir ronesans cağı olacaktır.
Evet, muhÂkemesizlerin, akılsızların ve fanteziler arkasında yuzer-gezer yığınların icinden, cağın, duşunen, muhakeme eden, akıl kadar tecrubeye, tecrube kadar akla ve ikisi kadar da ilhama ve vicdana inanan, guvenen yepyeni bir insan doğacaktır.. herşeyiyle mukemmelin peşinde, heptenci, duny ve ukb muvÂzenesiyle kanatlı, kalb ve kafa izdivacına muvaffak olmuş yepyeni bir insan. Elbette ki bu yeni insanın doğumu cok kolay ve rahat olmayacaktır. Her doğum gibi onun da sancısı, sarsıntısı, sıkıntısı olacaktır. Ama mevsimi gelince, bu mubarek velÂdet mutlaka gercekleşecek ve bu ayyuzlu nesil Hızır gibi birdenbire aramızda belirecektir. Sıkışmış ve ust uste binmiş bulutlar arasından rahmetin suzulup geldiği, arzın derinliklerinden suların fışkırıp yeryuzune cıktığı, karın-buzun cozulduğu yerlerde kar ciceklerinin her yanı sardığı ve şebnemlerin sıcrayıp yapraklara taht kurduğu gibi, bu yeni insan da belki bugun -belki de yarın, ama mutlaka gelecek...
Yeni insan, her turlu haricî tesirlerden sıyrılabilmiş ve kendi kendine ayakta durmaya kararlı bir şahsiyet insanıdır. Doğu-batı, ayağına pranga vurup onu esir edemeyeceği gibi, ma’n kokune ters “izm”ler de ona yol-yon değiştirtemeyecek ve hatta yerinden kıpırdatamayacaktır. Evet onun, duşuncesi hur, iradesi hur, tasavvurları hur ve hurriyeti de Allah’a kulluğu olcusundedir. Başkalarına benzemeye, başkalarına ozenmeye değil, kendi kendine benzemeye ve tÂrihî dinamiklerle bezenmeye calışacaktır.
Yeni insan, duşunen, araştıran, inanan, rûhÂniyete acık ve rûhÂnî zevklerle dopdolu bir insandır. O kendi dunyÂsını kurma yolunda, azamî derecede cağının imkÂnlarından yararlanmanın yanında, kendi millî ve ma’nevî değerlerine de sahip cıkarak cok farklı bir performans ortaya koyacaktır.
Şanlı gecmişindeki inananlar gibi inanacak, duşunenler gibi duşunecek; onlar gibi soluklarını duyurma arzusuyla şahlanacak ve onlar gibi karanlıkların bağrına nurlar sacacak.. bunları yaparken de, derin bir vefa hissiyle bir lÂhza bile Hakk duşuncesinden ayrılmayacak.. Hakk’ı tutup kaldırmak icin her gun birkac defa Olup olup dirilecek.. icÂbında yurtyuva, evlÂd u iyÂl herşeyi terk etmeye hazır olacak.. mal-can kaygısına, refÂh-saadet arzusuna kapılmadan bugun mazhar olduğu her şeyi, yakın-uzak milletinin istikbali yolunda tek zerresini dahi zayi etmeden tohumları toprağın bağrına sactığı gibi, Hakk’ın inayet yamaclarına sacacak, sonra kuluckanın yumurta ve civcivler uzerine abandığı gibi bir ızdırÂp ve bekleyiş faslına girerek inleyip kıvranacak, urperip yakarışa gececek ve hergun olup-olup dirilecek. Hakk yolunda olmayı, Hakk yolunda olmeyi hayatının gayesi bilecek ve boyle bir gayeyi fevtetmiş olmayı da şahsı adına telÂfisi imkÂnsız en buyuk bir kayıp sayacak...
Yeni insan, insanların akıl, kalb, ruh ve duygularına ulaşma yolunda, kitaptan gazeteye, gazeteden mecmua ve bultene, onlardan da radyo ve televizyona kadar butun modern imkÂnlardan kitle iletişim vasıtalarını kastediyorum- yararlanacak ve kendini bir kere daha isbatlamaya calışacak.. sadece kendini isbatlamak değil, aynı zamanda gasba uğrayan devletlerarası muvÂzenedeki yerini ve itibÂrını istirdÂd edecek...
Yeni insan, ruhunun kokleri itibariyle cok derin, icinde yaşadığı duny itibariyle de cok yonludur. O, ilimden sanata, teknolojiden metafiziğe, her sahada soz sahibi ve kendini alÂkadar eden her mes’ele ile icli-dışlıdır. Evet o, doyma bilmeyen ilim aşkı, her gun daha bir başkalaşan ma’rifet tutkusu ve idrÂk ustu ledunnî derinlikleriyle, ak devrin aydınlık insanlarıyla omuz omuza ve her gun yeni bir mi’rÂcın suvarisi olarak da ruhanîlerle atbaşıdır.
Yeni insan, butun varlığa karşı sevgiyle dopdolu ve insanî değerlerin koruyucusu ve kollayıcısıdır. O, bir taraftan insanı insan yapan ahlÂk ve fazilet gibi esaslarla kendi yerini belirleyip kendini bulurken, diğer yandan da butun varlığı şefkatle kucaklayacak kadar Âlemşumul “evrensel” ve diğergÂmdır. Kendisinin nasıl olmasını sectiği aynı anda, beraber bulunma mecburiyetinde olduğu insan vesÂir eşyanın da nasıl olması gerektiğini tasarlar; fırsat doğunca da butun tasarılarını gercekleştirmeye calışır. O, cevresinde iyi olan herşeyi korur-kollar ve onu başkalarına da salıklar.. butun fenalıklara karşı savaş ilÂn eder ve onları, icinde yaşadığı toplumun bunyesinden sokup atacağı Âna kadar bir yay gibi hep gerili kalır. İnanır, inanmayı herkese tavsiye eder.. ibÂdete “guzel” der ve onun gurul gurul dili olur. Okunması gerekli olan kitapları okur ve okutur. Ruh ve ma’n kokune saygılı gazete ve mecmualara omuz verir.. sokak sokak dolaşır, kendi insanının ihtiyÂcı olan herşeyin işportacılığını yapar.. ve bu haliyle de o, bir sorumluluk ve mukellefiyet remzi olur.
Yeni insan, inşÃ‚ ruhuna sahip ve her turlu şablonculuğun karşısındadır. Oze saygısı icinde kendini yenilemesini, hÂdiselere soz dinletmesini bilir. Ve hep yaşadığı devrin onunde yurur.. hem de irÂdesinin sınırları otesinde bir gayretle, şevkli, calımlı ve Allah’a itimat icinde. Onun hayatında sebeplere riÂyetle teslimiyet o kadar icicedir ki, işin ic yuzunu bilmeyenler onu, ya esbÂbperest -sebeblere tapan, sebebleri her şey sayan- veya tam cebri -kaderci- sanarlar.. oysa ki, ne o ne de o;yeni insan tam bir denge insanıdır.. sebeblere riÂyeti bir vazife bilir, Hakk’a teslimiyeti de îmÂnın gereği sayar.
Yeni insan bir fÂtih ve kÂşiftir. Her gun benliğinin derinliklerinde ve fezanın enginliklerinde yeni yeni burclara bayrağını diker, ÂfÂk ve enfusun (1) sırlı kapılarını zorlar. îmÂnı ve irfanı sayesinde eşyanın perde arkasına ulaştıkca daha da şahlanır.. otelerde ve daha otelerde otağ değiştirir durur.. derken gun gelir, toprak sinesinde sakladığı şeylerle ona ses verir.. denizlerin derinliklerinde yatan cevherler onun buyulu asÂsıyla ortaya cıkar.. semÂlar kapılarını ardına kadar acar ve ona “buyur!” der.
__________________