Bazılarına gore şimdilerde, hemen her yerde Âdeta bir kaos yaşanıyor. Boyle bir dunyada, ne bir guzellik ne de bir iyilikten bahsetmek mumkun değildir. Tabiî, imandan, mÂrifetten, histen, aşk u şevkten soz etmeye de imkÂn yoktur. Zira bu dunyada duygular bulanık, duşunceler carpık, yaşamak Cehennem'dekine denk; sesler kesik kesik ve yeis dalgalı, nağmeler alerjik, bam teli kopuk, mızrap da kırık... Bir zamanlar hep huzur ve itmi'nanla gurleyen o doygun sinelerden, arı kovanları gibi işleyen ve bal petekleri gibi lezzetlerin dile damağa aktığı sohbet meclislerinden artık eser yok.. şimdilerde, o seslerin, o solukların, o kuş yuvaları gibi sımsıcak, cıvıl cıvıl evlerin ve o saat gibi işleyen idarî mekanizmanın yerinde urperten bir sessizlik, cıldırtan bir yalnızlık ve damla damla gonullere akan bir gurbet, bir inilti, bir hasret ve bir inkisar var.

Evet, bir zaviyeden bakınca, topyekun dunyanın hÂli işte boyle icler acısı!

Oysa bizim imana, umide, ebediyete acık dunyamız, varlığa ait butun guzelliklerin dalga dalga gelip ona aksettiği, aksedip duygularımızı sonsuza uyardığı, bilhassa mÂn koklerini koruyabilenler icin dunya ve ukb duşuncesinin ic ice olduğu oyle sihirli bir Âlemdir ki, onu kendi buudlarıyla duyup hissedenler, zannediyorum, bir daha da ondan ayrılmayı duşunmezler.

Bu dunyada, durgunluk icinde her zaman bir canlılık ve dinamizm, alaca kar gorunumu altında da baharları zorlayan bir hayatiyet soz konusudur. Gozlerimizi kapayıp bu dunyayı basiretlerimizle suzerken, hemen her zaman mışıldayan sular, uful uful esen meltemler, akıp akıp gozlerimizi dolduran renkler, ışıklar ve her yanda burcu burcu kokular duyar gibi olur; seslerden, goruntulerden suzulup gelen, demetleşen mûsıkîlerin en enfeslerini dinleriz.

Bu dunyada, gaye eksenli bir hayat ve bu hayatın tabiî ve ezelî şiir unsurları sayılan iman, sevgi, aşk ve ruhanî zevkler, hatırlardan silinmeyecek edalara ulaşır; şuuraltı mahzenlerimiz, uhrevî mutlulukların nuveleriyle dolar taşar. Hele inancın, benliğimizi sarıp aydınlattığı, cismaniyetimizi yumuşatıp ruhanîleştirdiği saat ve dakikalarda.. mubarek gun, hafta ve aylarda, cevremizi butunuyle lÂhûtîleşmiş gorur ve kendimizi yerde değil de, Âdeta goklerde dolaşıyor gibi hissederiz. Bu engin ruh hÂletiyle gecirdiğimiz ukb perde aralıklı ve zaman ustu lÂhzalarda, sanki tul tul otelerin renkleri, gidip ebediyete ermiş olanların sesleri ruhlarımıza doluyormuşcasına kendimizi lÂmekÂnî hisseder ve tasavvurlarımızı aşan bir vÂridÂt tufanıyla sırılsıklam oluruz.

Değişik dinler, duşunce sistemleri ve hayat felsefeleri arasında, bizim dinimiz, bizim duşunce sistemimiz, bizim hayat felsefemiz ve bizim dunyamız kadar fusunlu, renkli, doyurucu ve aklî, mantıkî, hissî boşluklara takılmayan bir ikinci Âlem bilmiyorum. Bu dunyada, her zaman, ayrı bir dalga boyuyla akıp gelen varlık otesi ışıklar, sık sık ruhlarımızı sarar.. gonul gozlerimizi otelerin guzelliklerine cevirir.. ve duygularımızı ebediyetle irtibatlandırarak bize sonsuzun buyulu iksirinden icirir.. endişelerimizi yatıştırır.. korkularımızı giderir.. fena ve zeval duşuncesiyle gelen şokları kırar ve sinelerimizde birer inşirah olarak esmeye başlar.

Bazen bu dunyada, her şeyin golgelenip bir kul rengini aldığı da gorulebilir.. bir kısım kopukluklara duşulup buruklukların yaşanması soz konusu olabilir; ama bunlar kat'iyen kalıcı değillerdir.. ve hele insan ruhundan kaynaklanmaları asla bahis mevzuu olamaz; zira bu sıkışma ve kararmaların arkasından hemen iman, mÂnevî bir Cennet TûbÂ'sı gibi butun vÂridÂtını gonullerimize boşaltır, boşluklarımızı alır ve iradelerimiz uzerindeki o harika, guclendirici tesiriyle Âdeta bizi yeniden ihya eder.

Hemen herkesin kendi ruh enginliklerinde sezebileceği bu tat, bu neşve, doğrudan doğruya Sevgililer Sevgilisi'nden geliyormuşcasına, temas ettiğimiz her şeyde, icimizde kopuren her duyguda, dilimizden akan her beyanda bir sonsuzluk televvunu duyar ve bir Âb-ı hayat yudumluyor gibi oluruz. Hem oyle bir oluruz ki, ihtimal, otelerin uveyikleri sayılan zîşuur kanun-u emrîler bile, ucuştukları o mahrem yollardan cekilerek "Yuruyun, top sizin, cevkÂn sizin!" deme luzumunu duyarlar.!

Evet, bu dunyada huzur ve itmi'nan neşîdeleri ve şevk u tarÂb mûsıkîsi hicbir zaman butun butun susmaz.. onun susması bir akort tevakkufu, beste beste hayatı yorumlayışı da bir kevser zemzemesidir. Bu dunyanın esas mûsıkîsi, şiiri, guzellikleri, onun her şeyi ve herkesi sevgiyle kucaklayan insanlarının sinelerinden, o sinelerin ışık kaynağından ve bu ışık meşalesini her zaman lebrîz eden şuurdan, duyarlılıktan, aramadan ve nihayet gokte ve yerde aranılır olmaktan kaynaklanmaktadır. Bu olcude ledunnîliğe ve enginliğe ulaşmış ruhlara, oteler kim bilir ne derin ve mahrem şeyler fısıldar, ne nağmeler duyurur ve ne cıplak hakikatlerle buluşma zemini hazırlarlar.!

Evet o, bir taraftan ruhlardaki butun arzuları, butun hulyaları her turlu beklentileriyle doyurur, beklenilecek sırlara uyarır, yeni istek ve yeni sezişlerin kapılarını aralar; diğer yandan da, insanî ufkun sınırlarını nazara verir ve onun ebedden, ebediyetin kaynağından mustağnî kalamayacağını hatırlatır. Vicdanını dinleyebilen herkes, bu gizli ve mechul Âlemlerin "uğultusu" diyebileceğimiz fısıltı ve işaretleri dinleyip anlayabilir.. ruhlarının derinliklerinde ve vicdanlarının katmanlarında, harfsiz, kelimesiz ama mutlaka acık olarak dinleyip anlayabilir.

İnsan ruhu her zaman uyanık, aktif ve onun vicdanı da bir kısım sırlara programlanmış komputer gibi tuşlarına basacak uzman eller beklemektedir. Bu, her insan icin hemen her zaman boyledir. Dunya doner, asırlar değişir, zaman başkalaşır, hÂdiseler renkten renge girer; ama insanın ic Âlemindeki bu zenginlik, bu nizam hicbir zaman değişmez. Ancak, butun bu guzelliklerin, gozlere, gonullere nasıl sindiğini ve sineceğini, ruhlara nasıl nufuz ettiğini ve edeceğini, bakış zaviyelerimizi nasıl yonlendirdiğini ve yonlendireceğini, bizim bu ledunnîlikleri nasıl duyduğumuzu ve duyacağımızı tam anlayabilmek icin, kalbî ve ruhî hayat laboratuarlarında enfusî analiz ve sentezlere ihtiyacımız var. Bunu gercekleştirebildiğimiz takdirde, her şey ve her hÂdise bize o kadar işleyecek; ruhumuz, varlığın, varlık otesi Âlemlerin bir muşahidi, bir değerlendiricisi durumuna yukselecek; seneler ve seneler boyu bu doğuş ve kabullenişlerin lezzetli teselsulu sayesinde bizde oyle silinmez izler bırakacaktır ki, o zaman, hÂlis Allah kulları icin, hayatın nasıl bir tatlı zemzeme hÂlinde duyulduğu ve insan olma farklılığı kendi kendine ortaya cıkacaktır. Aksine her şeyi gunumuzde olduğu gibi bir kısım carpık kıstaslarla olcup-değerlendirmeye kalktığımız takdirde, kendi kendimizle tenakuza duşecek ve ruhlarımızda, aslında mevcut olmayan bir kaos yaşayacağız.

Bizim dunyamız, insan ustu bir ressam tarafından cizilmiş, mÂnÂlarla, hislerle, gayelerle taşkın bir resim gibi her zaman kendini duyuran bir ruya ve hulya ulkesi derinliği, mahrem ve rahat bir Cennet koşku şefkat ve Âsûdeliği ve bir rıza ikliminin anlaşılmaz buyuleriyle tullenir.

Bu dunyanın hayat ve mÂneviyat zenginliğine, butun yıldızlar ve onların icinde yuzdukleri sema, butun verÂlar ve onların otesindeki rengÂrenk ukbÂ, bir aksesuar gibi dahildir.

Bu dunyada gokler, yeryuzuyle icli dışlı; ahiret, bu Âlemin ve bu Âlemde devam eden uzun bir yolculuğun ebedî istirahatgÂhı, olum bir vuslat vesilesi, vefat gunu de bir "şeb-i arûs"tur.

Arzuları, yerdeki kumlar, gokteki yıldızlar kadar cok olan insanoğluna, buyuleyen guzellikleri ve oteleri gosteren işaret ve işaretcileriyle bu dunya, ışıktan, renkten, mÂnÂdan, ruhtan, lezzetten orulmuş bir sihir Âlemi gibidir. Her gun, bin turlu ayrı vÂridÂtla acılır-kapanır; her gun farklı bir nefÂsetle ruhlara siner; her zaman en kıymetli mÂnÂları gozler onune sererek bizi Âdeta meşherlerde dolaştırıyor gibi sevindirir; bir kitabı mutalÂamıza sunuyor gibi ilimden duşunceye kopruler kurar, dimağlarımızı besler ve bir lÂhza bile bizi yalnız bırakmaz.

Bu dunyada, sesler, sozler, en tesirli nağmeler şeklinde hissedilir.. guller, cicekler, kokularının en enfesini esirgemeden cevrelerine neşreder.. canlılar birer arkadaş olur, cansızlar da birer vefalı dost.. ve her şey bir Cennet olgunluğu icinde doğar, gelişir ve devam eder...

__________________