Ruya, hadisin ifadesiyle “mubeşşirat”tandır. Yani o bir muştular kaynağıdır. Allah (cc) ruyalarla bize mujdeler verir. Buna, kendi adımıza “şekerleme kabilinden ihsanlar, lutuflar” diyebiliriz.
Elbette ruyanın da bir hakikati var. Ancak soruda, ruyadan ziyade, ruya ile amel edilip edilemeyeceği hususu sorulduğu icin, biz de daha cok mes’elenin o yonune temas etmek istiyoruz. Ayrıca, ruya ile beraber melekûta acılan diğer kapılara da yine bu cerceve icinde işaret etmenin yararlı olacağına inanıyoruz.
İnsanın mukellefiyetlerini ifa edeceği saha “yakaza” dediğimiz uyanıklık hÂlinin devam ettiği zaman ve mekÂnla kayıtlıdır. Yani uyku ve baygınlık hÂli gibi durumlar, mukellefiyet dışı bırakılmışlardır. Bu itibarla da, bunların, ne emredici ne de emir alıcı olarak hukumlere esas sayılabilecek yanları yoktur. Bu cumleden olarak bir insan, ruyasında kelime-i kufur soylese dinden cıkmaz ve baygınlık hÂlinde, dinin butun mukellefiyetlerinden muaf tutulur. Mes’eleye bu zaviyeden baktığımızda; ister musbet, ister menfî manÂda, ruyalarla gelen mujde veya ikazların objektif bir değer ifade ettikleri soylenemez. Bu yonuyle de onların bağlayıcı birer delil veya burhan kabul edilmeleri mumkun değildir. Ancak, şer-i şerife muvafık ve mulayim olan mes’elelerde ruyaların o ruyayı gorene ozel bir mesaj ifade etmesi -tabiî Kitap ve Sunnet’le catışmaması bir on şarttır- soz konusu olabilir. Aksi haldeki ruyaların, hicbir kıymet-i zÂtiyeleri yoktur.
Diyelim ki, uzerine hac farz olan bir insan, butun şartlar mevcut iken, sırf gorduğu bir ruyayı, hacca gitmemesi gerektiğine bir işaret şeklinde yorumlayarak, bu vecibeyi îfÂdan vazgecmesi kesinlikle doğru değildir ve onun gorduğu bu ruya, onun icin asla şer’î bir mesnet ve menat sayılmaz. Cunku haccın farziyeti Kitap ve Sunnet’le tesbit edilmiştir.. ve durumu bu şartlara uygun herkes mutlaka hac farizasını yerine getirme mecburiyetindedir. Ayrıca bu konuda mazeret kabul edilebilecek hususlar da, yine Kur’Ân ve Sunnet’in bir uzantısı sayılan fıkıh kitaplarında tesbit edilmiştir. Bir insan bir değil yuz defa, bunun aksine ruya gorse, yine fıkıh kitaplarında tesbit edilen hukumler doğrultusunda amel etmek mecburiyetindedir.
Hele ruyaları başkalarını ilzam etmede kullanmak cok buyuk bir hata ve acıkca dinin nasslarıyla savaş demektir. Bununla beraber, ruyaların mubah mes’elelerde, ruyayı gorene munhasır kalmak şartıyla, yonlendirici bir fonksiyonunun olduğu da her zaman kabul edilebilir. Yine de bunun, Kur’Ân ve Sunnet’te ictihad edilerek cıkarılmış bir hukum olcusunde ağırlığının olduğu soylenemez. Ben şahsen ruyalarla amel hususunda soylediğim bu kanaate, melekût Âlemiyle irtibata gecirici diğer yolları da katmak isterim.
MeselÂ; bir insan, temessulen Efendimiz’le goruşebilir. Farz-ı muhal, bu goruşme esnasında Efendimiz’den ona soylenenler eğer şer’î olculere muhÂlif ise, -bunu farz-ı muhÂl cercevesinde dahi olsa urpererek soyluyorum- o insan kesinlikle şer’î olculere ters duşen o ifadeleri tatbik edemez ve Efendimiz’le goruşmesini kendisi icin delil ve huccet sayamaz. Efendimiz misalini bilhassa arz ediyorum ki, diğerleri icin de bir olcu olabilsin. Yani insan temessul etmiş şekilleriyle nebileri de gorse, velileri de gorse hukum değişmez. Soylenenler şer’î olculere tatbik edilir ve davranışlar ona gore ayarlanır. Diğer taraftan melekût Âlemiyle irtibatını cinler vasıtasıyla da temin edenler vardır. Şunu kesin ve net bir dille ifade edeyim ki; bu yol, hic mi hic yol değildir. Zira, cinler insanlara kıyasla, istidÂt ve kabiliyet bakımından cok daha duşuk varlıklardır. Bunların soylediklerinin her zaman yuzde doksan dokuzunun yalan olma ihtimali soz konusudur. Bu sebeple de onlara dayandırılarak alınacak kararlar da yuzde doksan dokuz nisbetinde hep yanlış demektir.
Gunumuzde medyumluk moda hÂline gelmiş gibidir. Aslında medyumlar kendileri himmete muhtac insanlardır. Onlardan fayda ummak, insanın kendi kendisini aldatmasından başka bir şey değildir.
Cinler ceşitli şekil ve kılıkta gorunebilme kabiliyetine sahiptirler. Bu sebeple de, bazı insanları kandırmaları her zaman soz konusudur. Nitekim bu yolla onlar, pek cok insanı kandırıp iğfal etmişlerdir. Hatta bazılarını o denli kandırmışlardır ki; bu zavallılar kendilerini mehdi, hatta peygamber zannetmişlerdir...
Bu konuya, velayet yolundaki vartaları da ilave etmek mumkundur. Ancak bu mes’ele ayrıca tahlil gerektirdiği icin şimdilik sadece bu kucuk işaret ile iktifa ediyoruz.
Butun bunlar ve bunlara benzer gerekcelerden dolayı, sorunun cevabını şoyle ozetlemek mumkundur:
Gerek ruyalar, gerekse başka yollarla melekût Âlemine acılmalar neticesi elde edilen bilgiler veya yorumlanan muşahedeler, insanı ilzam edecek ve bağlayacak değerde hukumler değildirler. Hele şer’î olculerle catışma durumu varsa, kesinlikle onlara itibar edilemez ve bir Musluman icin boyle bir tercih de asla soz konusu olmamalıdır.
__________________
Ruya ile Amel ...
Dini Bilgiler0 Mesaj
●24 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Ruya ile Amel ...