Musluman, aşk insanıdır ve aşk yoğunlukludur.

Musluman, acı ceken insandır, huzun insanıdır.

Musluman, sorumluluk sahibidir, dikkat sahibidir. Musluman, bilinc sahibidir, her ayrıntıyı onemser.

Musluman, yurek sahibidir, yureğinde arınmışlık egemendir.

Musluman, insana değer verir ve onemser. İnsan aziz bir varlıktır. Musluman insan bilge insan tipidir. İnsana değer verir, insan olduğu icin.

Batı insanı duşunce bakımından cıkar duygusu uzerine kurulduğu ve emperyal bir ruh taşıdığından kendi tipinde değil, kendisine kole olacak insan tipi arıyor. Kole olan bir Kunta Kinte tipi bile onlara cok gelir.

Muslumanların bilinc duzeyleri yukseldikce, bilgi ve duygu sahibi oldukca rahatsızlık verildi. Batı insanı, kendini onceler. Doğu insanı, insanı onceler. Arada derin farklar bulunmaktadır. Musluman insan, ibadet etsin, yatsın kalksın, başını secdeden kaldırmasın, ama sakın ola ki sosyal hayatta yer almasın, insanın sorunlarıyla ilgilenmesin. Sakın ola ki ekonomik duzeyin yukseltmesin. Sinirleri alınmış bir insan tipi Batı ve batıcıların işine gelir. “Suya sabuna dokunmayan” insan olsun. Kur’an’ın belirlemiş olduğu hukumlere yaslanmasın ondan beslenmesin, gerektiğinde o hukumleri Batı mantığı icinde algılasın.

Batının Kutsal kitabı tanrısal bir ozden değil insani bir ozden yola cıkar. Tekvin’in hemen ilk bolumunun ilk paragrafında bile bu belirir. “Ve Allah dedi: Işık olsun; ve ışık oldu. Ve Allah ışığın iyi olduğunu gordu; ve Allah ışığı karanlıktan ayırdı.” [Tekvin, Bap 1/ 4-5]. Burada Allah’ın yarattığı şeyin iyi olup olmadığını bile onceden bilmiyor. Yaratıyor sonra yarattıklarının iyi ile kotu olduğunu fark ediyor, mantığı.

İslÂm ile Batı duşuncesi arasındaki en temel fark buradan itibaren başlıyor.

Batı, insanı dinden ve Tanrı’dan soyutlamak icin sekulerizmi icat etmiş bulunuyor. Bu, insanı dinden ne denli uzaklaştırılabilirin yoludur. İyi ile kotunun, guzel ile cirkinin ezeliliğini bilmeyen bir Tanrı anlayışından varılan sonuc budur.

Muslumanlar, ozleri bakımından ilÂhi olandan hicbir zaman uzaklaşmadılar. Allah bilinci bir yucelik olarak yureklerinde yer alır. Soyutluk bir yucelik duygusu getiriyor.

Son zamanlarda Muslumanlara donuk uretilen ve gundemde tutulan kavramların butununde bu duşuncenin temeli bulunmaktadır. “Siyasal İslÂm”, “İslÂm fundamentalizmi” ve Muslumanların kişiliğine, kılık kıyafetine değin hemen butun uretilen kavramların temelinde yatan şey Musluman insanların ancak birer kole olabileceğidir. Bu, buyuk olcude başarılmaktadır.

Mucadelenin boyutu bu temel uzerine oturtulmuştur.

Musluman topluluklarda ırk sadece bir ayrıntıdır. Asıl değildir. Batı kurdu Muslumanların icine duşuruldukten sonra parcalanma sureci başladı. Buna karşı bir karşı duruş gercekleşti, ama bir surec başladı. Bu, giderek kavimlerin parcalanması bile yeterli gorulmedi. Bu kavmiyetcilik ruhu en ince ayrıntısına değin işletilmeye calışılıyor.

Uzun bir zaman Muslumanlar Batı duşuncesi icinde asimile edilmeye de calışıldı. İktidara taşıdıkları aracılığıyla bircok duyguları torpulendi, torpuleniyor.

Gecen yuzyıldan itibaren cemaatler kullanılıyor.

Musluman insan tipinden yararlanılarak kendilerine makam ve mansıplar verilerek etkisizleştiriliyor.

Muslumanlar yureklerini daha donanımlı hale getirmek zorunda. Daha cok okumak, daha cok duşunmek, daha cok calışmak zorunda.

Beslenme kaynaklarını iyi, doğru ve yerinde değerlendirmek zorunda.

Her şeye karşın gerek siyasada, gerek duşuncede ve gerekse eylemde İslÂm bilincinin odaklandığı yerde yer almak zorunda. Guc birliği yapmak zorunda. Bugune ilişkin olan durumlar gecicidir. Biz yarını ve oteyi duşunmek zorundayız. Sinirleri gergin olmalı, acı cekmeli, huzun yuklu olmalı. Sevgisinde bile huzun olmalı.
_________________
__________________