gelin tevbe edelim..
Tevbe, İslÂmi ıstılahta hatadan, yanlış ve yasaktan, haramdan ve gunahtan
vazgecme manasına kullanılır. ' İstiğfar' ise; Allah'a tevbe dilekcesi arz etmek demektir.
Bu sebeple cok kere bu iki mefhum/kavram 'tevbe istiğfar' şeklinde olmak uzere birlikte kullanılır. Tevbenin sozde kalmayıp oze intikali icin bazı safhalardan gecmesi icab eder.

Birinci safha; gunahın ciddi manada tesbiti safhasıdır. Yani, insan yanlış ve hatasını anlamış, bunu da not almış ve tesbit etmiştir.
İkinci safha; hatadan rucû/vazgecme arzu ve iradesinde yoğunlaşma ve samimi pişmanlık konusuna ağırlık verme safhasıdır.
Ucuncu safha ise; bir daha bu hata ve gunaha donmemek icin, zihni planda yapılan hazırlık safhasıdır ki, buna iradeyi guclendirme devresi de denilebilir.

Bundan sonra sıra; pişmanlık dilekcesini Allah TeÂl Hazretleri'ne vermeye gelecektir. Bu konuda hicbir vasıta olmaksızın 'abd'/kul olmanın aczini
itiraf ederek ve Allah'ın yardımına guvenerek samimiyetle yola cıkılırsa; bağışlanma ve azabın kalkması kesindir. (bkz.Zumer Sûresi, Âyet 53 ve Enfal Sûresi, Âyet 33)

Buna karşılık hatada ısrar ve gunahı kucuk gorme, sıkıtıyı arttırır ve affı zorlaştırır. Hele; 'bunda ne var, herkes yapıyor, şartlar mecbur ediyor,
başka alternatif mi var? ' ve benzeri ifadeler ise, geleceği busbutun karartır.
Nelerden tevbe etmemiz gerektiğini şoyle bir sıralarsak, hem gunah envanteri tesbiti yapmış, hem de gercek tevbenin birinci safhasınaaadım atmış oluruz:
Mesela dedikten sonra, hatırımıza gelişe gore sıralayalım:

1- Konuları, ezbere ele almak yerine onlara 'kitÂbî' yaklaşım sergilersek, bir diğer ifade ile ' kaynaklarımıza' başvursak,
2- Her şeyi bilirlik taslamak yerine; istişareyi ve tek adamın fikri yerine 'ŞûrÂ'yı ikame etsek,
3- 'Ne derler? ' endişesi veya birilerine şirin gorunmek kaygusuyla hareket etmek yerine, 'Allah ne der? 'den yola cıkıp, KÂinatın Sahibi'ne şirin
gorunmeyi tercih etsek,
4- Her hususta dunyalık hesap yapma alışkanlığını terkle, Âyette emrolunduğu gibi ahiret hesabı peşinde koşsak, (bkz.Kasas Sûresi, Âyet 77)
5- Yanlış bir anlayış ve sakat bir metotla Hristiyan ve Yahudilere 'diyalog' yerine, oncelikle Musluman kardeşlerimizle 'diyalog' kursak,
6- Ramazan-ı Şerif'i eğlence mevsimi haline getirme vebalinden, iftar ve sahur programlarını sulandırmaktan vazgecsek,
7- Camii avlusunda bile muzik yayını yapacak kadar muzikkolik olmaktan, lokantada, markette, iftar ve sahurda 'muzik de muzik' diye tutturmaktan
uzaklaşsak,
8- Tesettur adı altında, esasla hicbir ilgisi olmayan tuhaf hallere burunmekten, sozde tesetturu ile herkesin huzurunda, yanındaki erkekler
(isterse nikahlısı veya eşi olsun) lÂubali davranışlar sergilemekten ve başka dunyaların insanlarını taklid kompleksinden kurtulabilsek,
9- Dosta da yabancıya da; inanmadığı halde kavuk sallamaktan, iki yuzlu
davranıştan ve hatta *********tan cayabilsek,
10- Tenkid, tazyik ve tehtidi gorduğunde, bize ait her şeyi inkar etme ve
direnc gosterememe zavallılığından nefsimizi ÂzÂd edebilsek,
11- Ağzımızdan cıkan hayırlı sozlerin ve ortaya koyduğumuz guzel amellerin, attığımız hayırlı adımların arkasında dimdik durabilsek,
12- Şu veya bu gerekce ile batıl yolun yolcusu kabul ettiklerinin sırtını sığamaktan ve hatta destek olma cinayetini işlemekten vazgecebilsek,
13- Aslını bilmediğimiz, suclanan şahsın kendisinden bizzat duymadığımız bilgi ve haberlerin yaygarasını yapmayı terk edebilsek,
14- Lukse, konfora, israf ve tatil duşkunluğune paydos diyebilsek.

Tevbe etmemiz gereken hususlar elbette bunlarla sınırlı değildir. Ancak, arifane ifadeye gayret gosterdiğimiz bu tesbitler sonrası yapacağımız 'nÂsuh
tevbesi'; inşaallah bizim salah ve felahımızın mujdecisi olacaktır.
__________________