İnsanlar arasında vermeyi seven ve başarabilen kişiler Allah’ın Vehhab isminin tecellisidir. Cunku Allah dilediği kullarına ulaştıracağı ihsan ve nimetlerini bazen de kulları vasıtasıyla ulaştırabilir.

İnsanoğlu hayatını surdurebilmek icin gorunur gorunmez nice nimetlere muhtactır ya işte Rezzak onların hepsini verendir. Hem de sadece bu dunyada değil, ahirette de devam eder Rabbimizin rızıkları... Bedenimiz, aklımız ve ruhumuzun varlıklarını sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmeleri icin ne gerekiyorsa onları yaratan, bize ulaştıran ve onlardan faydalanmamızı sağlayan O’dur. Bedenlerimiz icin gıda neyse aklımız icin bilgi, kalbimiz icin de umit ve sevgi odur. Bakmayın siz bu nimetlerin her an elimizin altında gorunduğune... O bize rızık olarak takdir etmediyse ağzımıza aldığımız lokmayı yutamayız, okuduğumuz bir kitabı anlayamayız ve her şeyimiz yerli yerinde olduğu hÂlde huzur bulamayız. Bedenin rızkı besinler; aklın rızkı ilim, irfan ve hikmet; kalbin rızkı sevgi, şefkat, merhamet; ruhun rızkı ise iman, takva, taat ve teslimiyettir. Bedenî rızıklar gokten inen yağmur ve guneş ışınlarına muhtac olduğu gibi; rızkın en ust derecesi olan ruhani rızıkların kaynağı olan vahiy de goklerden gelen ilahî bir ihsandır.

Manevi ve uhrevi rızıklar

Kur’an’da bu dunyadaki maddi ve manevi hayatımız icin ihtiyac duyduğumuz her şey rızık olarak nitelendiği gibi (Hud, 11/6; Casiye, 45/5.) ahirette ulaşılacak nimetlere dahi rızık denilmiştir. (Âl-i İmran, 3/169; Meryem, 19/62; Hac, 22/58.) Başta iman olmak uzere Allah’ın indirdiği din ve hidayet de rızıktır. Peygamberlik de, kime verileceğine sadece Allah’ın karar verdiği buyuk bir rızıktır.

Bunların yanında sıradan insanın manevi hayatına ait butun duygular ve o duyguların ihtiyacı olan şeyler, hep rızıktır.

Rızkımızı biz mi kazanıyoruz?

Bazı insanlar kendi cabaları sonucu ulaştıkları nimetleri baştan sona kendi kazancları olarak gorur, Rabbi onlara o rızıkları kazanmaya yetecek bir kapasite vermeseydi… Onlar, sadece calışmakla kazanamayacaklarını duşunemezler. Oysa Kur’an’ın bildirdiğine gore asıl rızık sebepleri olarak toprağa atılan tohumun yeşerip urun vermesini sağlayan, suyu buluttan indiren, ateşe yakma gucunu veren Allah Teala’dır. (Vakıa, 56/58-73.)

Elde ettiğimiz her şeyin O’nun ihsanı değil de bizim calışmamızın sonucu olduğunu duşunmek, insanı, o imkÂnlar konusunda hesap vereceği şuurundan uzaklaştırarak azgınlığa surukler.

Allah Teala insanlara eşyanın ozelliklerini, tabiatın kanunlarını ve her şeyi idare eden esasları bulacak bir kapasite vermiştir. Bunlar hep insanlar icin rızık ve refah sebepleridir. Rabbimiz ihtiyacımız olan her şeyi Âlemde bol bol yaratarak bizi rızıklandırdığı gibi o rızıklara ulaştıracak yetenek ve azmi de rızık olarak ihsan eder.

Allah herkesi eşit mi rızıklandırır?

Allah her mahlukun rızkını tekefful etmekle (Hud, 11/6.) beraber herkesin rızkını farklı duzeylerde vermiştir. (Sebe, 34/39; Zumer, 39/52.) Ondan fazla ayette Allah’ın dilediği kimselerin rızkını bollaştırdığı, dilediklerininkini daralttığı, bazen de hesapsız verdiği ifade edilir. (Rum, 30/37; Ankebut, 29/62; Sebe, 34/36.) Bu manada fakirlik rızkın kesilmesi değil, daraltılmasıdır. Allah’tan razı olup olmadığımızın denendiği bu ceşitlilik aynı zamanda insanların birbirlerinden yararlanmak zorunda olduğu, bu nedenle de birbirimizin rızkına vesile olmak suretiyle kardeşce bir dunya inşa etmenin imkÂnını da icinde barındırır. Cunku imtihan sadece rızkı daraltılanın değil; gozunun onunde bu kadar sıkıntı icinde insan varken kendisine bol bol rızıklar verilmiş olanın da imtihanıdır.

Ayrıca rızkın bol bol verilmesi her zaman hayırla neticelenmez:

“Allah, kullarına (tumune birden) rızkı bol bol verseydi, yeryuzunde mutlaka azgınlık ederlerdi. Fakat O, rızkı dilediği olcude indirir. Şuphesiz O, kullarından hakkıyla haberdardır ve onları hakkıyla gorendir.”
(Şura, 42/27.)


Kulluk gorevlerini rızık endişesiyle ihmal etmek

Hepimiz az veya cok rızık endişesi icindeyiz. Bazen bu durum o kadar paniğe yol acıyor veya olculerimizi o kadar sarsıyor ki rızkımızı kazanmak icin cok calıştığımız gerekcesiyle Allah’ın bizden beklediği kulluk gorevlerimizi ihmal edebiliyoruz. Kur’an’da biri kendi ibadet hayatımız diğeri de coluk cocuğumuzun ibadet eğitimi ile ilgili iki ayette rızık endişesiyle bu gorevlerin ihmal edilmesi kınanır:

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum. Şuphesiz Allah rızık verendir, gucludur, cok kuvvetlidir.”
(Zariyat, 51/56-58.)

“Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Guzel sonuc, Allah’a karşı gelmekten sakınmanındır.”
(Taha, 20/132.)


Kula duşen

Rezzak, rızkı peş peşe, bol ve geniş olarak veren olduğuna gore buna iman eden kul, Allah’tan başkasından rızık beklememeli, bu konuda O’ndan başkasına dayanıp guvenmemelidir. Rızkını başkası veriyor gorunse de, gercekte o da kendisine verileni vermektedir.

Allah’ın kullarının rızkına vesile olan yoneticiler, Rezzak isminin tecelli etmesi icin secilmiş varlıklardır. Bu durumda onlar bu misyonlarının bilincinde olmalı, Allah’ın Rezzak ismini en iyi şekilde temsil etmelidirler. Allah nasıl ki kullarını rızıklandırırken onların iman veya kufur icinde olmalarına bakmaksızın calışmalarının karşılığını veriyorsa, insanları istihdam mevkiinde tutanlar da uretilen işe bakmalı; işleri itikatlara gore değil, adalet ve hakkaniyetle ucretlendirmelidir.

Allah’tan rızık talep etmek ve rızkı artıran hÂller

Rabbimizin bize lutfettiği en buyuk rızıklardan olan ve bizi insan kılan iki ozelliğimiz akıl ve iradedir. Bu iki guc sayesinde maddi ve manevi varlığımızı surdurecek ve bizi geliştirecek diğer rızıklara ulaşma imkÂnı elde ederiz. Bunların yerli yerinde ve tam kapasiteyle kullanılması rızkımızın olması gerektiği gibi talep edilmesini sağlar. Yoksa Allah’ın rızka ulaşmak icin verdiği imkÂnları kullanmadan O’ndan rızık isteyip durmak O’nun bize yuklediği sorumlulukları tekrar O’na havale etmek anlamına gelir.

Kur’an’da insanın yanlış bir tevekkul anlayışına sığınmak yerine karada ve denizlerde rızkını araması emredilir. (Fatır, 35/12; Mulk, 67/15.) Rabbimiz Nahl Suresi 114. Ayette de “Allah’ın size helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin. Eğer yalnız O’na ibadet ediyorsanız, Allah’ın nimetine şukredin” buyurarak, rızkın helal ve temiz olmasına dikkat etmemizi emreder. Helal olup olmama dinin; temiz olup olmama ise bilimin oğretmesiyle bilinir. Binaenaleyh rızkımızı ararken bu ikisinin de rehberliğine ihtiyac vardır. Temiz olmayan gıda bedeni; helal olmayan gıda da manevi hayatı bozar. Haramlardan beslenmek kotuluklere, helal rızıklar da guzel davranışlara daha kolay donuşur. Bu nedenle kotulukleri istemediği hÂlde bir turlu vazgecemeyenler rızıklarını hangi yoldan temin ettiklerini gozden gecirmelidirler.

İnsana yaraşan nasıl maddi rızkı icin calışıp cabalıyor ve ondan sonuna kadar yararlanmaya calışıyorsa manevi rızık icin de oyle gayret etmesi, ruhunun gıdası olan manevi rızkların da temizini, halisini arayıp bulması ve ondan yararlanmasıdır.

Sadreddin Konevi’nin ifadeleri bu bahiste bizim de son sozumuz olsun:

“Rızık odur ki ebrarın nefislerini Hakk’a tevfik ederek besler. Ahyarın kalplerini Hakk’ı tevhid ederek cilalandırır. Ağniyayı bol bol rızıklandırarak ozel kılar. Fukarayı ise Rezzak’ı muşahede ile şereflendirir. Rezzak’ı muşahede ile nimetlendirilen kimseye ise kaybettiği rızıklar zarar veremez.”


Diyanet Aylık Dergi/ Ekim 2015


__________________