Bir kimsenin kurban kesmekle yukumlu sayılması icin bulunması gereken şartlara kurbanın vucûb şartları denilir. Kurban kesmenin sunnet olduğunu soyleyenlere gore ise bunlar sunnet oluşun şartlarıdır.

Bir kimsenin kurban kesmekle yukumlu olabilmesi icin dort şart aranır:



1- Musluman olmak.

2- Akıllı ve bulûğa ermiş olmak.

3- Mukim olmak, yani yolcu olmamak.

4- Belirli bir malî guce sahip bulunmak.


Gayri muslimler oncelikli olarak imanla mukellef olup ancak iman ettikten sonra ibadetleri ifa etmeye ehil sayılırlar. Bu sebeple, bir kimsenin kurban kesmekle yukumlu tutulabilmesi, daha doğrusu boyle bir ibadeti ifaya ehil sayılabilmesi icin musluman olması gerekir. Bu kural butun ibadetler icin gecerlidir.


KURBANIN ŞART OLMASININ MEZHEPLERE GORE DURUMLARI


Hanefîler’den Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf ile MÂlikî ve Hanbelî mezheplerine gore kurbanla yukumlu sayılmak icin akıl ve bulûğ şart olmayıp gerekli malî guce sahip olan kucuk cocuklar ve akıl hastaları adına kanunî temsilcileri tarafından kurban kesilmesi gerekir. Bu fakihler kurbanın malî bir ibadet oluşu ve başta fakirler olmak uzere ucuncu şahısların hakkının gozetilmesi hususunu on planda tutmuşlardır.

Hanefî fakihlerinden İmam Muhammed’e ve ŞÃ‚fiîler’e gore kurban mukellefiyeti icin akıl ve bulûğ şarttır. Hanefî mezhebinde bu konuda fetva İmam Muhammed’in goruşune gore verilmiş ve tatbikatta bu goruş ağırlık kazanmıştır. Bu son goruşun ilk bakışta, ucuncu şahısların yani kurban etinden yararlanacak ihtiyac sahiplerinin haklarını goz ardı ettiği ileri surulebilirs de, ehliyetsiz ve eksik ehliyetli kimselerin mal varlığının korunması ve gerekli tedbirler alınarak onlara daha guvenli bir gelecek hazırlanması acısından isabetli olduğu da soylenebilir. Cunku cocuk ve akıl hastasının haklarının istikbale mÂtuf olarak korunması, kanunî temsilciler icin hukukî ve dinî bir sorumluluktur. Boyle bir kaygının soz konusu olmadığı durumlarda kanunî temsilcilerinin zengin cocuklar ve ehliyetsizler adına kurban kesmesi guzel bir davranış olur.


YOLCULARIN KURBAN KESME YUKUMLULUKLERİ..


Dinen yolcu hukmunde olan kimse kurban kesmekle yukumlu değildir. Ancak yolcu hukmunde bulunan kimsenin tek başına veya mukimlerle birlikte kurban kesmesine bir engel de yoktur. Diğer mezheplere gore kurban mukellefiyeti acısından yolcu olanla mukim olan arasında, kurban kesmenin onlara gore sunnet olması sebebiyle, zaten bir farklılık yoktur. Hanefîler’in yolcu icin boyle bir ruhsattan soz etmeleri, ibadetlerde kulfeti kaldırmaya ve kurbandan gozetilen hikmetlerin gercekleşmesine oncelik vermeleri sebebiyledir. Şoyle ki; yolculuk halinde bulunan kimse gerek kurbanlık temin etme ve kurbanı kesme, gerekse kesilen kurbanın etini değerlendirme ve dağıtma acısından o bolge halkının (mukim kimseler) sahip olduğu bilgi ve imkÂna sahip değildir. Ayrıca yolculuk hali zengin olan yolcunun bile elindeki parayı daha tedbirli harcamasını gerektirir. Boyle olunca kurban bayramı suresince iş ve gorev gereği yolda olan veya bulunduğu bolgede yolcu konumunda olan kimselerin bu ruhsattan yararlanması mÂkuldur. İsterlerse kurban kesmeyebilirler. Bu kimselere kurban mukellefiyeti yuklemek maddî yonden ziyade ibadetin ifası yonunden ağır bir kulfet teşkil edebilir.

Ancak, klasik fıkıh kulturunde konu boyle ele alınmış olmakla birlikte, gunumuzde yolculuk imkÂn ve şartları buyuk olcude değişmiştir. Bayram tatilini fırsat bilerek yurt ici veya yurt dışı geziye cıkan, yazlığa giden, memleketine ana-ata ocağına giden kimsenin durumu farklıdır. Bu durumdaki kimselerin soz konusu ruhsattan yararlanma yerine ya onceden gerekli tedbirleri alarak vekÂleten kurbanını kestirmesi ya da bulunduğu yerde kurban kesmesi daha isabetlidir. Cunku kurbanın namaz, oruc gibi bireyin niyetiyle ve ic dunyasıyla alÂkalı yonu bulunduğu gibi onlara ilÂveten toplumda sosyal adaleti sağlayan ve ucuncu şahısların haklarını ilgilendiren yonu de mevcuttur.

Bu sebeple de, yolcunun namaz ve oructa yolculuk ve meşakkat icinde olma ruhsatından yararlanması daha bireysel bir karardır. Kurbanda ise zikredilen hususların, bu ibadetin sosyal amaclarının goz onunde bulundurması, savunulabilir bir gerekce, sıkıntı veya mazeret bulunmadığı surece kurban ibadetinin yerine getirilmesi gerekir.



KURBAN KESME MUKELLEFİYETİ İCİN GEREKLİ MALİ MİKTAR NEDİR?


Kurban kesme mukellefiyeti icin dorduncu şart, malî imkÂnın bulunmasıdır. Hanefî mezhebine gore, kurban kesmeyi vÂcip kılan zenginliğin olcusu, zekÂtta ve fıtır sadakasında aranan zenginlik olcusuyle aynı olup kişinin borcları ve aslî ihtiyacları dışında 20 miskal (80.18 gr.) altına, ya da buna denk bir paraya veya mala sahip olmasıdır. Bu miktar bir mala sahip olan kimsenin kurban kesme imkÂnına sahip olduğu duşunulmuştur. Boyle olunca ucretli, memur gibi sabit gelirli kimselerin, kendi butce imkÂnları icinde sıkıntı cekmeden kurban ucretini odeyip odeyemeyeceğini goz onunde bulundurması ve ona gore karar vermesi gerekir. Pratik bir cozum olması itibariyle, bu konuda Hanefîler’in yukarıda zikredilen olcusu esas alınabilir. Bu takdirde, sabit gelirlilerin aslî ihtiyac harcamalarını cıktıktan sonra yıllık gelirinden artakalan miktar 80.18 gr. altın değerine ulaşıyorsa kurban kesmeleri gerekir.



KURBAN KESMEK İCİN HUR OLMA ŞARTI


Boyle kimse kurban kesmekle, fitre vermekle mukellef olup zekÂt ve fitre de alamaz. Kişinin bu tur zenginliğinde kurban bayramı suresindeki durum olcu alınır. Boyle bir malî imkÂna sahip her muslumanın, akıllı ve bÂliğ (ergen) olması kaydıyla kurban kesmesi gerekir. Bu durumdaki kadın ve yetişkin cocuklar bizzat mukellef olmakla birlikte kocası veya babası bunlar adına –hibe yoluyla– kurban keserse o da yeterli olur. Klasik fıkıh kitaplarında kurban mukellefiyeti icin sayılan “hur olma” şartı, o donemde sosyal bir vÂkıa olarak mevcut bulunan kolelerin mulkiyet sahibi olamayışından kaynaklanır. Diğer mezhepler kurban kesmeyi sunnet saydıklarından, kurban mukellefiyeti icin ayrıca bir zenginlik olcusu tesbit etmemişlerdir.

Uygun olan, kurban alma imkÂnı bulunmayan kimselerin, kurban kesmek icin kendini zorlamamasıdır. Hatta bazı Hanefî fakihlerine gore, boyle kimselerin kendilerine vÂcip olmayan ibadeti vÂcip hale getirmesi, boylece kesilen kurbanın adak kurbanı hukmunu alması bile ihtimal dahilindedir. Fakir kimsenin aldığı kurbanlık hayvanın kaybolması ve ikinci bir kurbanlık alması, bu arada birincinin de bulunması halinde iki hayvanı da kesmesi gerektiği hukmu bu ihtimale dayanır. Ancak bu hukum hakiki mÂnasından ziyade maddî imkÂnı olmadığı halde sosyal baskı sebebiyle veya ibadetin ecrini kacırmama gayesiyle kendini kurban kesmeye zorlayan kimseleri uyarı, boyle bir mukellefiyetin bulunmadığına vurgu ve bunu orneklendirme şeklinde anlaşılmalıdır. Zaten Hanefî mezhebinde fetvaya esas olan ağırlıklı goruş, fakir kimsenin kestiği kurbanın, ozel olarak onu adamadığı surece, adak kurbanı hukmunu almayacağı, zengin kimsenin kestiği kurbanla aynı hukme tÂbi olduğu, hatta kurbanın etini dağıtma mukellefiyetinin en aza indiği yonundedir.


Kaynak İslambilgiFormu
__________________