
“Acıkta kalmak” fiziksel varlığımızı tehdit eder; “acığı cıkmak” ise sosyal ve ruhsal varlığımızı. Ne başımızın acıkta olmasını isteriz ne de işimizde gucumuzde acığımızın cıkmasını. Başımızın ustune bir dam gerektiği gibi beşeri hÂllerimizin ustunun de ortulmesine ihtiyac duyarız. Rabbimizin guzel isimlerinden Gaffar, işte bu ihtiyaclarımıza cevap verir. “Kusurları orten, sucları bağışlayan” demektir.
Gazali’nin de işaret ettiği gibi Allah’ın ortuculuğu ic organlarımızı gul yaprağı gibi bir ciltle, bedenin bize ozel yerlerini insana heybet veren nice guzel giysilerle ortmesiyle tecelli ettiği gibi; hepsi aleni olsa idi insan icine cıkacak hÂlimiz kalmayacak nice hatalarımızı da mağfiretiyle orterek tecelli eder. Oyle ki bazen biz bile unuturuz yapıp ettiklerimizi, bir guven gelir kendimize de mangalda kul bırakmayız. Bu manada unutmak da Allah’ın ortucu rahmetinin bir tecellisidir.
Ortmenin ÂlÂsı ise hataların ustunu ortmekten de once, Allah’ın setrinin bizi gunahlardan himaye ederek hatalarla aramızı uzak tutacak şekilde benliğimizi tertemiz muhafaza etmesidir. Zaten “Gaffar” isminin koku olan “g-f-r” nın sozluk anlamları icinde kirlenmekten korumak icin bir şeyin ustunu ortmek de vardır. Allah’ın dilediği kullarını gunahlardan bu şekilde koruması, onlar icin en buyuk nimetlerden biridir.
Ortmek icin gormek gerekir... Dikkatsizlik, saflık, gaflet gibi nedenlerden dolayı etrafında olup bitenleri ayırt edememek, kusurları gorememek gufran değildir. Gaffar kusurları gorur; kimin, neyi, nicin yaptığının gayet guzel farkındadır ama ifşa etmez, kin tutmaz, orter; hic işlenmemiş gibi kişinin kendisine bile unutturarak izlerini siler.
Allah’ın bağışlayıcılığından umit kesmek doğru olmadığı gibi O’nun mağfiretine yaslanarak gunahlara futursuzca devam etmek de yanlıştır. Sufiler, surekli gunah işleyip de mağfiret dileme ihtiyacı duymamanın, insanın ic yuzunun tamamen karardığının alameti sayarlar.
Allah’ın mağfiretini dilemek sadece bir temenni olarak kalmamalı; bu arzu bazı guzel amellerle de desteklenmelidir. Kur’an ve sunnetten oğrendiğimize gore beş vakit namaz, sadaka, seherlerde niyaz gibi ameller gunahların affına sebeptir. Allah Teala, Taha suresi 82. ayette Gaffar isminin tecellisini sırasıyla tovbe, iman, salih amel ve hidayet olarak sayarken bu hakikati bize acıkca gostermiştir.
Gunahlar ne kadar tekrar edilmiş olursa olsun Rabbimizin her seferinde bağışlamaya hazır olduğunu vurgulayan Gaffar isminden başka Kur’an-ı Kerim’de bu kalıptan turemiş iki isim daha vardır: “Gafur” ve “Gafir”.
Gafir, bir vurgu taşımaksızın mutlak anlamda gunahları orten manasına gelirken; Gafur ismi, kullar ne kadar ceşitli gunah işlemiş olursa olsun Rabbimizin hepsini ortup bağışlayabileceğini ifade eder. Burada onemli olan hatasını kabul edip tovbe istiğfar ederek ilk adımın kuldan gelmesidir. Cunku insan, gunah işlemek suretiyle Yaradan’la kendisi arasındaki Rab-kul ilişkisini ihlal etmiş olmaktadır. Tovbe de bir donuş olması hasebiyle bu ilişkinin yeniden tazelenmesi talebidir. Tovbenin tecellisi olan mağfiret, yukarıda saydığımız isimlerin ifade ettiği şekilde Allah Teala’nın kulun bu talebine cevabıdır. (Nuh,71/10.)
Kur’an-ı Kerim’de “gafr” kokunden turemiş 234 kelime bulunmaktadır. Mağfiret kavramının Kur’an-ı Kerim’de bu kadar cok tekrarlanmasının sebebi olarak insanı surekli gunah işleyen bir mucrim gibi telakki edilmesinin yanlış olacağı soylenmiş; gunahlardan sakınanların dahi Allah’ın rızasına ulaşabilmek icin kazanmaları gereken kemal mertebelerinde geri kalabilecekleri, bu nedenle de Allah’ın mağfiretine herkesin muhtac olduğu belirtilmiştir.
İnsan; gunahlara batmış olmasa da Rabbinin kendisine ihsan ettiği, onu meleklerden bile ustun kılacak kapasitesini ziyan ettiği icin de af ve mağfirete muhtactır. Haydi, bu hatayı da yapmadı diyelim bu sefer de her yukselişte bir onceki hÂlden duyulan utancın gereği olur mağfiret dilemek. Yani sozun ozu insan hangi mertebede olursa olsun ulaştığı yer Rabbinin sonsuz ihsanları karşısında cok basittir ve bu nedenle de asıl maksuda ancak O’nun bizim hata ve eksiklerimizi ortmesiyle (mağfiret) ulaşılabilir. İnsanın mevkii ne olursa olsun Allah’ın “Gaffar” isminin tecellisi olan mağfirete ihtiyacı olduğu butun peygamberlerin Allah’ın mağfireti icin yalvarmalarından da anlaşılmaktadır. (Araf, 7/23; Hud, 11/47; Şûra, 42/82; Araf, 7/151; Sad, 38/24; Sad, 38/35; Muhammed, 47/19.)
Gaffar isminin tecellileri hakkında İbn Arabi’nin dikkatlerimizi cektiği bir başka husus da bulunduğumuz hÂl ve makamlara dair Allah’ın gizlediği şeyleri bizim ifşa etmememizdir. Bu yalnızca bizimle O’nun arasında kalmış olan gunahlarımız icin boyle olduğu gibi yine O’nun lutfu olan manevi mertebeler icin de boyledir. Kemal yolunda makam izharı en buyuk tehlikedir.
Allah’ın affediciliğini anlatan isimleri kulun kusursuzluk arayışının da muhal olduğunu gosterir. Kur’an’daki peygamber duaları, bize kusursuzluk talep etmeyi değil; kusurlarımızın ortulmesini talep etmeyi oğretir.
Gazali’nin kanaatine gore kulun Gaffar isminden nasibi, ifşa edilmesini istemediği kusurlarının benzerlerini başkalarında gorduğu takdirde onları yaymayıp ortmesidir. Hele hele ana baba ya da oğretmen gibi insanları idare etme pozisyonunda olan bir kişinin bu isimle ahlaklanması olmazsa olmaz bir şarttır. Oyle ki cezalandırmanın kacınılmaz olduğu durumlarda dahi mumkun olduğu kadar alenileştirmemeye dikkat edilmelidir. Kusurları ortmek şahsiyetteki izzetin bir sonucudur. Gaffar isminin Kur’an-ı Kerim’de yer aldığı beş ayetin ucunde (Sad, 38/66; Mumin, 60/42; Zumer, 39/5.) “yenilmeyen yegÂne galip” anlamındaki “Aziz” ismiyle birlikte gelmesi Allah’ın bağışlamasının, O’nun izzetinin gereklerinden olduğunu gosterir.
Gıybet, tecessus, kusur arama, intikam gibi izzete aykırı hÂller; kişinin bu mertebeye ulaşmasının onundeki en ciddi engellerdir. Bizi “hataları orten” olabilmekten alıkoyan şey başkalarının kusurlarının buyukluğu değil, kendi ahlakımızın duşukluğudur.
Efendimiz (s.a.s.)’in bildirdiği uzere hataları ortmenin, kişinin kendisine donen uhrevi neticeleri vardır:
“Kim bir Muslumanın ayıbını orter, kusurunu bağışlarsa Allah da kıyamet gununde onun kusurlarını bağışlar.”
(Buhari, Mezalim, 3; Muslim, Birr, 58.)
(Buhari, Mezalim, 3; Muslim, Birr, 58.)
Buna gore insan asla etrafındaki kişilerin aleyhine yol aramamalı, kendi ustunluğunu başkalarının eksikliği uzerine kurmamalıdır.
Diyanet Aylık Dergi / Mayıs 2015
__________________