İslam dan once faiz, Araplar arasında son derece yaygındı. Mekke de, Taif te, Medine de faizcilik yaparak calışmadan kazanan, halkın sırtından gecinen bankerler vardı. Bunlar, belirli sure sonunda verdikleri ana paraya ilave olarak belli bir fazlalığı da almak uzere ihtiyac sahiplerine borc verirlerdi. Borclu o belirli sure sonunda borcunu odeyemezse vade uzatılır, buna karşılık faiz miktarı da artırılırdı. Boylece borclu coğu zaman aldığının kat kat fazlasını odemek zorunda kalırdı. Bu uygulama o derece yerleşmiş ve kokleşmiş ti ki, Kuran ın da ifade buyurduğu gibi, alış veriş de faiz gibidir... (Bakara Sûresi, 275) deniliyor; faiz de tıpkı alışveriş gibi meşru sayılıyordu.

Toplumda faizin son derece yaygınlaşmış olması sebebiyle faizin yasaklanması tedricen yani kademeli olarak gercekleşmiştir.

Bu konuda ilk hukum Rum Sûresinin 39. ayetidir. Mekke devrinde nazil olmuştur. İnsanların malları icinde artsın diye verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında artmaz. Fakat Allah rızasını dileyerek verdiğiniz herhangi bir sadaka boyle değildir. İşte onlar sevaplarını kat kat artıranlardır.

Bu ayet-i kerimede faiz yasaklanmamış, fakat faiz kazancında bereket olmayacağı beyan edilmiştir.

Medine devrinde nazil olan Nisa Sûresinin 160-161. Ayetlerinde ise şoyle buyurulmuştur: Yahudilerin haksız davranışları, coklarını Allah yolundan cevirmeleri, kendilerine yasaklandığı halde faiz almaları ve insanların mallarını haksızlıkla yemelerinden dolayı, kendilerine helal kılınmış olan temiz şeyleri onlara haram kıldık. Onlardan inkar edenlere elem verici bir azap hazırladık.

Bu ayetlerde faizin Muslumanlara yasaklandığına dair acık bir hukum olmamakla beraber, Yahudilerin kendilerine haram kılındığı halde faiz aldıkları, boylece ilahî azabı hak ettikleri beyan edilmiştir. Bu ifade ile, faiz almanın son derece kotu ve uzak kalınması gereken bir şey olduğuna işaret olunmuştur.

Faizin Muslumanlara ilk haram kılınışı, Âl-i imran Sûresinin 130. ayeti ile olmuştur: Ey iman edenler, faizi kat kat alarak yemeyiniz. Allah tan sakının ki başarıya ulaşasınız.

Bu ayetle, o devirde en cok uygulanan ve fakiri en cok ezen fahiş riba, yani bileşik faiz yasaklanmıştır. Basit faizin haram olduğu hakkında henuz kesin bir hukum inmemiştir. Bu, tıpkı ickinin icilmesinin haram kılınmayıp sarhoş halde namaza yaklaşılmasının yasaklanması safhasına benzemektedir. İslam once, fakirin belini iyice kıran kat kat faiz şeklini yasaklamış oluyordu.

Daha sonra nazil olan Bakara Sûresinin 275-281. ayetleriyle her turlu faiz kesinlikle haram kılınacaktır. Faizi kesinlikle yasaklayan bu ayetlerin mealleri şoyledir:

Faiz yiyenler, mahşerde ancak şeytanın carptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların alış-veriş de faiz gibidir demelerindendir. Oysa, Allah alış-verişi helal, faizi ise haram kılmıştır. Artık kime Rabbından bir oğut gelir de faizcilikten vazgecerse, gecmişi, kendisinedir, onun işi (bağışlanması) Allah a aittir. Kim de faizciliğe donerse, işte onlar cehennemliktir ve orada ebedi kalacaklardır.

Allah, faiz kazancını eksiltir, sadakaları ise bereketlendirir. Allah nankorluk eden hicbir gunahkarı sevmez.

Ey inananlar, Allah tan korkun; eğer inanıyorsanız, faizden arta kalan kısmı bırakın. Şayet boyle yapmayacak olursanız, bunun Allah ve resulune karşı acılmış bir savaş olduğunu bilin. Eğer tovbe eder de (faizden vazgecerseniz) sermayeleriniz sizindir. Boylece ne haksızlık etmiş, ne de haksızlığa uğramış olursunuz.

Borclu darda ise, eli genişleyinceye kadar, ona muhlet verin. Eğer bağışlarsanız, bilesiniz bu sizin icin ne kadar hayırlıdır.

Faizle ilgili en son nazil olan ayetler bunlardır ve bu ayetlerle her turlu faiz kesinlikle haram kılınmıştır.

Peygamber Efendimiz, faiz yiyenlerin ahiretteki acıklı halini şu şekilde anlatmıştır: Mirac gecesi, bir insan topluluğuna rastladım. Bunların mideleri, dışarıdan bakıldığında ici gorulen ve yılanlarla dolu olan bir eve benziyordu. Bunlar kim? diye sordum. Cibril, bunlar faiz yiyenlerdir, diye cevap verdi.

Yine hadis-i şeriflerde, Peygamber efendimizin faizi alana, verene, faiz senedi yazana ve iki tarafın şahitlerine lanet ettiği de bildirilmektedir.

Bu yasağın, Ancak muminler birbirinin kardeşidirler. ayet-i kerimesiyle ve Komşusu ac iken kendi tok olan bizden değildir. hadis-i şerifiyle de yakın ilgisi vardır. (hadiste gecen, bizden değildir. sozunden maksat, kÂmil imanın zevkine erememiştir demektir.)

Madem ki, Kur an, mu minleri kardeş yapmış, zenginlere zekÂtı farz kılmış ve sadakayı teşvik etmiştir; o halde zengin bir mu min, sadaka verdiği bir kardeşinin kendisinden borc para istemesi hÂlinde, onun ihtiyacını gorecek ve boylece Âhireti namına buyuk bir kazanc elde edecektir. Karz-ı hasen diye adlandırılan bu cok sevaplı ibadeti yapmak yerine, Ben sana borc veririm, ama aldığımda fazlasıyla alırım. şeklinde bir teklifte bulunmak İslÂm kardeşliğiyle bağdaştırılamaz.
__________________