İslamda cihadın bir cephesi de, dini tebliğ etmektir, dinin kutsi mesajını butun aleme duyurmaktır. Bunun da metodunu Kuran-ı Kerim cizmiş, Hz. Muhammed (asm.) de fiilen uygulamıştır. İslamda davet terim olarak, insanları İslama cağrı, İslam esaslarının uygulamasına cağrı anlamına gelir.

Peygamberlerin gonderilmesinden asıl maksat, Kuran-ı Kerimde buyuk mucahade (Cihad-ı Kebir) olarak ifade edilen tebliğ gorevidir. Fakat evrensel uyarıcılık gorevini sana verdik) O halde asla kafirlere boyun eğme ve Kurana dayanarak onlarla buyuk mucahedeyi (cihad-ı kebir) gercekleştirFurkan Sûresi, 52). Bu ayet, Cihad-ı Kebirin onemini acık bir bicimde ortaya koymaktadır.

İslam dini, butun beşere en son ilahi bir cağrıdır. Bu cağrı, Kuran-ı Kerimde islama cağrı (Saff Sûuresi, 7), Allah yoluna cağrı (Nahl Sûresi, 125), imana cağrıHadid Sûresi, 8), Allahın kitabına cağrı (Al-i İmran Sûresi, 23), Hakka cağrıRad Sûresi,14), hayra cağrıAl-i İmran Sûresi,104), kurtuluşa cağrıMumin Sûresi, 41), hayat kaynağına cağrıEnfal Sûresi, 24), esenliğe cağrı(Muhammed Sûresi,35) gibi ifadelerle beyan edilmektedir

Kuran-ı Kerim incelendiğinde Hz. Peygamberin misyonunun davet esası uzerine bina edildiği gorulmektedir. Kuran, Hz. Peygamberin ve muslumanların vet ile ilgili calışmalarında uymaları gereken yontemleri de acık bir şekilde ortaya koymuştur. Bu yontemlerden birincisi : Rabbinin yoluna hikmetle ve guzel oğutle davet et onlarla tartışmanı en guzel bir şekilde surdur (Nahl Sûresi, 25) ayet-i kerimesidir. Bu ayet ile, cihadın en kalıcı, en etkin yonteminin, insanlara hikmetle yaklaşmak ve guzel oğut ile tebliğ gorevini surdurmek olduğu ortaya cıkmaktadır.

İslamı tebliğde ikinci bir yontem, yumuşak konuşmaktır. İncitmeden, kırmadan, insan şahsiyetine itibar ederek muhatabına yumuşak bir uslup ile yaklaşmaktır. Kuran-ı Kerimde, Hz. Musa (a.s)nın Firavuna dini tebliğ etme tarzı Git onunla yumuşak konuş, umulur ki belki doner (Taha Sûresi,44 )ayeti ile beyan edilirken, kıyamete kadar gecerli bir tebliğ yontemi de muminlere oğretilmektedir: Muhatap Firavun derecesinde azgın ve yoldan cıkmış biri de olsa, ona hakkı tebliğ etmede yumuşak konuşmak gerekmektedir.

Ucuncu bir tebliğ yontemi ise, Hz. Peygamberin insanlara akıllarına gore konuşunBkz. Suyuti, ed-Durer, s: 12)emridir. Bu emir ile, muhatabın yaş, idrak ve intikal kabiliyeti ve kultur seviyesini dikkate alarak konuşmak gerektiği vurgulanmaktadır. Ozellikle bu asrın mizacı dikkate alındığında insanların ilk once aklını doyurmak gerekmektedir. Dolayısıyla tebliğ yontemi, muhataplara ilim ve fikirle, delil ve huccetle konuşmayı zorunlu kılmaktadır. Gercekten tebliğ gorevine bu acıdan bakıldığında, İslamiyetin bu konuda da fevkalade doyurucu olduğu gorulmektedir.

İslamda davetin can alıcı noktası, ilim ve fikir derinliğinin yanında bir de, İslamın guzelliğini hayatında fiilen sergilemektir, lisan-ı hal ile dinin guzelliğini kendi dunyasında yansıtarak, fiilen yaşamak ve bu guzelliği sevdikleriyle ve diğer insanlarla paylaşmaktır. Davetin tadı ve kıvamı, muminin soylediğini yaşaması, yaşadığını da konuşmasıdır. Boylece, Yaşayan bir hakikat olarak, gercek insaniyeti, şefkat ve merhameti, adalet ve hakkaniyeti hayatında fiilen teşhir etmesidir.

İslamda tebliğ, hem muslumanlara hem de gayr-i muslimlere yonelik bir faaliyettir; Muslumanlara Kuranın hakikatlerini ders ve talim ettirmek, vaaz ve nasihatte bulunmak, gayr-i muslimlere de dini tebliğ etmek, ilahi mesajı ulaştırmak ve irşad faaliyetlerinde bulunmak demektir.

Kuran, İslam dininin yayılmasının yegane yolunun bu davet ve tebliğ olduğunu gostermektedir. Nitekim, Kuran-ı Kerim de, Hz. Muhammed (s.a.v) Allahın davetcisi olarak nitelendirilmiş (Ahkaf Sûresi,31) ve gorevinin ancak tebliğ olduğu zikredilmiştir.(Al-i İmran 20; maide Sûresi,92 ; Rad Sûresi,40)

Hz. Peygamber, tebliğ gorevini yuruturken, insanların Hak dine yonelmeleri ve tek bir Allaha iman etmeleri konusunda azim gayret gostermiş, adeta kendisini helak edercesine calışmıştır.Onun bu saffet ve samimiyetini Kuran şu ifadeler ile dile getirmektedir:

(Resulum!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın (Şuara Sûresi,3),
Bu yeni kitaba İnanmazlarsa(ve bu yuzden helak olurlarsa), arkalarından uzuntu ile neredeyse kendini harap edeceksinKehf Sûresi,6)
Hz. Peygamberin daveti ile ilgili incelikleri acıklayan ayetleri tetkik ettiğimizde şu temel mesajlar ortaya cıkmaktadır:
Hz. Peygamber insanlar uzerinde bir zorba değildir (Gaşiye Sûresi,22; Kaf Sûresi,45)
Hz. Muhammedin gorevi insanları irşad, tebliğ ve davetten ibarettir (Al-i imran Sûresi,20; Maide Sûresi,92; Şura Sûresi,48)
Bu din, Rabbin dosdoğru yoludur. Oğut alacaklar icin Allahın ayetleri ayrıntılı olarak acıklanmıştır.(Enam Sûresi,26)
Dinde zorlama yoktur. Doğru yol, sapıklıktan hak batıldan ayrılıp belli olmuştur. Artık kim tağutu (putları, batıl mabutları) reddedip Allaha iman ederse, işte o kopması mumkun olmayan en sağlam bir kulpa yapışmıştır. (Bakara Sûresi,256)
Hz. Muhammed insanlığa bir mujdeci ve uyarıcı olarak gonderilmiştir.(Sebe Sûresi,28)
Onun yolu aydınlıktır. Ona uyanlar aydınlık bir yol uzerindedir.(Yusuf Sûresi,108)
Onlara yumuşak, yatıştırıcı soz soylemesi beyan buyrulmuştur. (İsra Sûresi,28)
Muslumanlar sadece en guzel şekilde tebliğ yapmakla mukelleftirler. (Maide5/ 67 ; Nahl 16/125; Ankebut Sûresi, 46)
Birine dini kabul ettirmek icin baskı yapılamaz ve baskı altında gercekleşen iman gecersizdir.(Bakara Sûresi,256 ; Yunus Sûresi,99 ; Kehf Sûresi,29 ; Hucurat Sûresi,14)
Bundan sonra artık iman edip etmemenin insanların kendi istemelerine bağlı bulunduğu ifade edilmiştir. (Kehf Sûresi,29)

Hz. Peygamberin davet ile ilgili uygulamasına bakıldığında, onun davet metodunun son derece mantıki, gercekci, tutarlı, makul, sistemli, olayların gelişimine muvafık ve insan fıtratına uygun olduğu gorulmektedir. O, davetini en yakınlarından başlayarak kademe kademe diğer insanlara ulaştırma metodunu benimsemiştir.

Hz. Peygamberin 23 yıl gibi kısa bir zamanda bu derece başarılı olması katiyen tesadufi değildir. Bu calışmaların arkasında şu gercekler yatmaktadır:
a) Hz. Peygamber tebliğ ettiği dininde samimidir. Cunku getirdiği ahkama herkesten ziyade riayet etmiş, İslamı bizzat nefsinde en ileri derecede bilfiil yaşamıştır.
b) Cenab-ı Hak Onu en guzel bir ahlak uzerine yaratmıştır (Kalem Sûresi, 4).
c) Hz. Peygamber, emindir, butun tarihce-i hayatının şahadetiyle hicbir yalanı işitilmemiş, hicbir hilesi gorulmemiştir. Onun en azılı duşmanları bile Onun sıdk ve doğruluğunu kabul etmiştir. Hatta risalet gorevinden evvel kavim ve kabilesi, dost ve duşmanın ittifakı ile Ona Muhammed-ul Emin sıfatını vermişlerdir.
d) Hz. Peygamber, butun insanlara değer vermiş, siyah, beyaz, kavim ve kabile gozetmeksizin butun insanları aynı samimiyet ve ictenlikle kucaklamıştır, insan şahsiyetine itibar etmiştir.
e) Hz. Peygamber, af, musamaha, hilm, şefikat ve merhameti kin, ofke, zorbalık ve duşmanlığa tercih etmiş, katiyen kaba ve sert davranmamıştır.(Al-i imran Sûresi,159)
f) Cevresini umitsizlik ve karamsarlığa goturmemiş ( Feth Sûresi,1; Nasr Sûresi,1-2) calışmalarını daima azim, sabır, inanc ve karalılıkla surdurmuştur. (Al-i İmran Sûresi,159)
g) Hz. Peygamber tebliğ ve davet faaliyetlerini surdururken insanlardan hicbir maddi menfaat ve şahsi cıkar duşunmemiş, onlardan hicbir ecir ve ucret talebinde de bulunmamıştır. ( Sebe Sûresi,47 ;Yunus Sûresi,72; Hud Sûresi,29 ;Yasin Sûresi,21 )
h) İnsanlarla olan sosyal munasebetlerini kesmemiş, musluman olan veya olmayan akraba ve cevresiyle ilgisini ısrarla devam ettirmiştir.(Duha Sûresi,9-10 ; Şuara Sûresi,214)
i) İnsanların toplu bulunduğu her yerde (evde, carşı ve pazarda, panayırlarda) tebliğ faaliyetini hikmetle ve ısrarla surdurmuştur (Maide Sûresi,67). O davet mesajını komşu devlet reislerine de ulaştırmış ve onları İslama ve selamete davet etmiştir.
__________________