İsra ve Mi’rac mucizesi, Peygamberimizin en buyuk mucizelerinden birisidir.

İsra, "gece yuruyuşu" demektir. Bununla Cenab-ı Hakkın, kulu ve peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’ya, bir gece Mekke’de bulunan Mescid-i Haram Ka’be’den, Kuduste bulunan Mescid-i Aksa’ya kadar lutfettiği yolculuk kastedilir.

Mi’rac ise, yukselmek, yukarı cıkmak veya yukarı cıkmayı sağlayan alet demektir. Bu da, bu yolculuğun ardından, RasûlullÂh’ın yuksek gok tabakalarına cıkması, sonra insan, cin, melek ve diğer mahlukatın bilgilerinin tukendiği sınıra ulaştırılması anlamında kullanılmaktadır.

İsra hadisesi Kur’an-ı Kerim’in şehadetiyle, mi’rac ise, mutevatir derecesine ulaşmış sunnet ile sabittir. İsra hadisesini inkÂr etmek, dinden cıkmayı, mi’racı inkÂr ise, fasık olmayı gerektirir. Bu buyuk mucizeyi anlatan Kur’an ayeti şoyledir:
"Kulu Muhammed (sav)’i bir gece Mescid-i Haram’dan, kendisine bir kısım ayetlerimizi gostermek icin, cevresini mubarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya goturen Allah her turlu noksanlardan beridir. Şuphesiz ki O, her şeyi işiten ve her şeyi gorendir." [İsra Suresi: 1]

Buhari ve Muslim gibi Kur’an-ı Kerim’den sonra en kıymetli temel kitaplarımız İsra ve Mi’rac mucizesini uzun uzadıya ve butun detaylarıyla anlatmışlardır. Biz butun bu delillerin ışığı altında şuna kattiyetle inanır ve ifade ederiz ki, İsra ve Mi’rac mucizesi bir gecede, Peygamberimiz uyanıkken ruh ve bedenle gercekleşmiş ve bu hadise Hicretten bir bucuk yıl kadar once vuku bulmuştur.

Bu Mucizeden Almamız Gerekli Olan Dersler ve İbretler Nelerdir?
İsra ve Mi’rac mucizesi gercekleştiği zaman, Mekke’de muşriklerin zulum ve işkencelerini zirveye cıkardıkları bir donem yaşanıyordu. Peygamberimiz iki buyuk hamisini, Hz. Hatice ve amcası Ebu Talibi kaybetmişti. Taif’e gitmiş, buyuk bir husranla donmuştu. Muşriklerin baskı ve zulumleri O’na hayat hakkı tanımıyacak seviyeye ulaşmıştı. İşte Cenab-ı Hak, boyle tehlikeli ve muşkil bir konuma gelmiş Peygamberini, hem teselli etmek, hem de azim ve kararlılığını yenilemek icin katına davet etmiş, O’na mucizelerini gostermiş, hic uzulmemesini, moralini bozmamasını, bu dinin sahibinin Allah olduğunda şek ve şuphe etmemesini ve O’na tevekkul ederek davasını surdurmesini işaret etmiştir.

Diğer yandan fırsat buldukca Peygamberin hayatına kasdeden muşrikler, fırsat buldukca da O’nunla alay etme yolunu tutuyorlardı. İsra ve Mi’rac mucizesi karşısında takındıkları tavır alay etme şeklinde oldu. Peygamberimizi dinleyen Ebu Cehil "Ey Ka’b b.Luey oğulları gelin, toplanın buraya" diye bağırmaya başladı, hadiseyi anlatan Efendimizle alay etme manasında elini başının uzerine koyarak diğer muşriklere onderlik etti. Bir kısmı da koşarak Hz. Ebu Bekir’e gitti ve olayı ona haber verdi. Hz. Ebu Bekir efendimiz “Bunu O mu soyledi?” diye sordu. Onlar da “evet” dediler. Bunun uzerine: “Eğer o soylediyse, ben şehadet ederim ki soyledikleri doğrudur.” cevabını verdi. Onlar: “Bir gecenin icinde onun Şam diyarına kadar gidip tekrar sabah olmadan Mekke’ye donduğune inanıyor musun?” dediler. Bu sozlerine karşılık Ebu Bekir efendimiz: “Evet, ben onun daha uzak ihtimalle bakılan sozlerine dahi inandım. Ben onun semadan getirdiği haberlere inanmış kimseyim!” cevabını verdi. Bu sebeble kendisine “Sıddık” lakabı verildi.

Demek ki bu buyuk mucize aynı zamanda gercek muminin imanı icin bir mihenk taşı olarak da Efendimiz (as)'a verilmiş bir hediye idi. Cunku yeni musluman olmuş bazı sahabeler, muşriklerin şeytanca kandırmaları karşısında irtidat etmişler, imanlarını muhafaza edememişlerdi. Bu gun de zaman zaman muslumanların karamsar ortamlara suruklendikleri ve din ve davalarının hedefe varmasında şupheye duştukleri bir vakıadır. İşte Allah'ın guc ve kudretine, kaza ve kaderine inanan muslumanlar olarak sabır ve azimle calışmak.

Mi'rac mucizesinin Kudus ve Mescid-i Aksa guzergahında cereyan etmiş olmasında, ayette de belirtildiği gibi, Mescid-i Aksa'nın faziletine delil vardır. Cunku Rabbimiz, Mescid-i Aksa'nın etrafını bereketli, verimli, feyizli ve mubarek kıldığını haber veriyor.

Mirac, insanoğlunun acziyyetten, ulviyyete yukselmesi; bir insanın ibadetle melekler seviyesine ulaşıp, hatta ileri bile gecebilmesinin ispat edildiği hadisedir. Mirac, dardaki muslumanların tesellisidir. Dolayısı ile olaylar karşısında ye'se luzum yoktur. Nefislerini ıslah edemeyenler, ibadetlerini yerine getirmeyenler, Miracı anlayamazlar. Mirac gecesinde hediye edilen, Bakara Suresinin son ayetlerinde ve İsra Suresinde bildirilen esaslar cercevesinde bir imana sahip olamayanlar; hele hele bu gecede farz kılınan beş vakit namazlarını eda edemeyenler, hem Mirac hediyyelerinden nasip alamazlar, hem de dunya ve ahiret saadetine eremezler.

Bu duygu ve duşuncelerle, yeniden Miracı yaşayalım, ibadet ve taatlerimizle Allah'a ulaşalım, hangi inancdan olursa olsun zulme ve haksızlığa uğrayan herkesin kurtuluşu icin dualar edelim, bilhassa, İslam coğrafyasında malı, canı, ırz ve namusu ayaklar altında ezilen kardeşlerimizin tez zamanda esenliğe kavuşmaları icin, Rabbimize yalvaralım.
__________________