İslam, Musluman'a, cevresiyle iyi ilişki kurmasını, insanları kendisinden memnun etmesini emreder. Aksini asla. Nitekim Allah Resulu (sav) Musluman'ı
şoyle tarif eder:
"Musluman, elinden ve dilinden kimseye zarar gelmeyen insandır." (1)
Barıştan, hoşgoruden, diyalogdan her zaman Musluman kazanclı cıkar. Cunku Musluman hep hakkın ve doğrunun temsilcisidir. Hak ve doğrular ise insanlığa ancak barışla, hoşgoruyle, diyalogla yayılır; ofkeyle, şiddetle, korkutma ve catışmayla değil.
Bakınız Hucurat Suresi'ndeki ikaz da barış ve dayanışmayı nerelere taşımaktadır:
"Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık, ceşitli kavim, kabile ve ırklara bolduk ki birbirinizle tanışasınız, yardımlaşasınız."(2)
Goruyorsunuz ki ayet, ırkları, kavim, kabile ve devletleri birbiriyle savaşsınlar, vuruşsunlar, kuvvetlileri zayıflarını ezsinler diye yarattık
demiyor. Tam aksine, tanışsınlar, yardımlaşsınlar diye ikazda bulunuyor.
Tanışıp yardımlaşınca ne olacak? Musluman kendinde olmayan teknolojiyi iyi munasebet kurduklarından alacak, kendinde bol olan bircok nesnenin uretimini de onlara ihrac etmek suretiyle gelişecektir. Ayrıca temsil ettiği hak ve doğruları da bu sırada gostermiş, takdimde bulunmuş olacaktır.
Boylece hem maddi, hem de manevi acıdan insanlığa hizmet edecek, temsil ettiği İslam'ı sunma fırsatı bulacaktır.
Kur'an-ı Kerim bu konuda Musluman'ı sabırlı ve hazımlı olmaya davet ederken fevkalade acık ikazlarda da bulunmuştur.
Medine'de muşriklerle Muslumanlar bir arada yaşıyorlardı. Bilindiği uzere muşrikler, mu'minlerin tam zıddı inanc ve duşuncedeydiler; ama bir arada
yaşıyorlar, bir sıkıntı soz konusu olmuyordu. Bundan da Allah Rasulu (sav) memnun oluyordu. Cunku barıştan İslam kazanıyor, Musluman'ı goren muşrikler vicdanlarıyla baş başa kalıp muhasebe yapıyor, peyderpey İslam'a giriyorlardı.
Bunu sezen Gatafanlı muşriklerden biri karışıklık cıkarmak istiyordu. Bu sebeple bir ara yuz yuze geldiği Hazret-i Omer'e yersiz laflar soylemeye
başladı. Derken işi sovmeye kadar da vardırınca Hazret-i Omer muşrike doğru hucuma gecti. Araya girenler kılpayı bir buyuk arbedeyi onleyebildiler.
Boylece mu'minlerle muşriklerin arasında bir gerginlik ve emniyetsizlik başladı. İki cephe haline donuştuler bir anda.
İşte bu sırada Casiye Suresi'ndeki ayetler (14-15) geldi. Bu ayetlerde Mu'minlerin muşriklerle gerginlik cıkarmamalarını, onların gerginlik cıkaran
hallerini muhimsememelerini, nasıl olsa iki tarafın da hesabını ahirette Allah 'ın goreceğini bildiriyor, muşriklerle iyi munasebet kurulmasını
tavsiye ve tenbih ediyordu. Ayetin olayı daha da netleştiren diğer ikazları da şoyle devam ediyordu:
"Kim salih amel işlerse kendi lehine, kim de kotu amel işlerse o kendi aleyhinedir. Sonunda hepiniz Allah (cc)'a doneceksiniz. Hesabınız orada
gorulecektir. Sakın siz burada birbirinizin hesabını gormeye kalkmayın."
Arz ettiğimiz bu ayetler muşriklerle iyi gecinmeyi, mecbur kalmadıkca bir hesaplaşmaya gidilmemesini; cunku hesabı ahirette Allah'ın goreceğini
bildiriyordu. Bu muthiş bir ikaz ve irşaddır. İslam dini, bizim gibi duşunmeyen ve yaşamayanın hesabını bu dunyada gormek iznini bize sana vermiyor.
Cunku hesap gorme işi Allah'a aittir. O da ahirettedir, deniyordu. Kısacası İslam da teror yoktur, ama gerektiğinde harp etmek vardır. Bunun da
şartları İslam hukukunda cok net olarak ve butun tafsilatıyla belirlenmiştir. Bunlara uyularak yapılan harpler maddî cihat, aksi ise
anarşidir.
Kaynaklar
(1) Tirmizî, İman 12, (2629); NesÂî, İman 8, (8, 104, 105).
(2) Hucurat, 13
__________________
"İslami Teror"den bahsetmek mumkun mudur?
Dini Bilgiler0 Mesaj
●19 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- "İslami Teror"den bahsetmek mumkun mudur?