Hızır Bey, İstanbul kÂdısı ve belediye başkanı olarak vazifeye başladıktan bir muddet sonra, bir hıristiyan mîmÂr geldi. Hızır Beyi buldu. KÂdı efendiye hÂlini arzedip, pÂdişÃ‚h FÂtih Sultan Mehmed HÂndan şikÂyetci olduğunu soyledi. O zamanlar, Avrupa ulkelerinde değil kralı mahkemeye vermek, aleyhinde konuşmak bile, bir insanın kendi hayÂtından olması demekti. O gunlerde, İspanya da hıristiyanlar, binlerce muslumanı; kadın, ihtiyar, cocuk demeden kılıctan gecirmekteydi. Bir hıristiyan ise, bir musluman devletinde, o devletin kÂdısına, devletin pÂdişÃ‚hını şikÂyet edebilme hakkını kendisinde bulabiliyordu.
Hızır Bey, hıristiyan mîmÂrı dinledi. FÂtih Sultan Mehmed HÂn, bugunku Ayasofya CÂmiinden daha yuksek kubbeye ve daha ustun mîmÂrî husûsiyetlere sÂhip bir cÂmi yaptırmak istemiş ve o hıristiyan mîmÂr da bu işe tÂlib olmuştu. Ama bir hıristiyan olarak, muslumanların, meşhûr Ayasofya kilisesinden daha ustun husûsiyetleri hÂiz bir esere sÂhib olmalarına gonlu rÂzı olmamıştı. Bu gÂyesini gercekleştirebilmek icin de, boyle bir cÂmiyi kendisinin yapabileceğini soyleyerek işe tÂlib oldu. CÂminin inşÃ‚atı başladı. Mısır dan binbir zahmetle getirilmiş sutunların yuksekliklerini kısa tutmuş, dolayısıyle kubbenin yuksekliği de Ayasofya dan alcak olmuştu. İnşÃ‚atın bitmesine yakın ziyÂrete giden FÂtih Sultan Mehmed HÂn, sutunların kasıtlı olarak kucultulup, meşhûr Ayasofya dan daha ustun bir binÂnın yapılmaması gayreti gudulduğunu anladı. Bu hÂle cok hiddetlendi. Hıristiyan mîmÂrın cezÂlandırılmasını emretti. Emir yerine getirildi. Eli kesildi. Yuzlerce kilometreden binbir emekle gelen mermer sutunlar, hıristiyan gayreti ile kısaltılmış, Sultanın emri ve iyi niyeti ayaklar altına alınmıştı. Ustelik devletin kÂnun ve nizÂmına uymak karşılığında zımmîlik hakkı bahşedilmiş olmasına rağmen, boyle bir yola tevessul etmişti.
Bir mîmÂr icin el, her şeyden daha fazla luzumluydu. Ama mÂlesef, duşunmeden işlediği bir suca diyet olmuş, elsiz kalmıştı. İki cocuğu bir hanımı vardı. Muslumanların hÂlini, Osmanlıların adÂletini bilenler;
-Bu işte bir acelelik var, muslumanlar bu işi yapanı suclu bulurlar, hele onların Âdil kÂdıları, pÂdişÃ‚hın bile gozunun yaşına bakmaz cezÂsını verirler, dediler.
Hıristiyan mîmÂr pek inanmadıysa da, ısrÂrlar karşısında dayanamayıp kÂdıya gitmeye karar verdi. İşte onun icin, Hızır Beyin huzûrunda bulunmaktaydı. Butun bunları, Âdil Osmanlı nın Âdil kÂdısına tek tek anlattı. Hızır Bey, tam bir sukûnetle hÂdiseyi dinledi. Daha sonra soruşturup, meseleye vÂkıf oldu. ŞÃ‚hidlerle berÂber, FÂtih Sultan Mehmed HÂnı, imparatorların, kralların, beylerin taht ve mulkleri, iki dudağı arasından cıkacak bir cift soze bağlı olan Osmanlı pÂdişÃ‚hını mahkemeye dÂvet etti. Bildirilen saatte mahkeme teşkîl edildi. O sırada, FÂtih Sultan Mehmed HÂn da geldi. Eli kesilen hıristiyan mîmÂr ayakta duruyor, urkek urkek etrÂfını seyrediyordu. Boyle bir mahkemeyi ilk def goruyordu. Cunku onların bildiği, guclu olanın hÂkim olmasıydı ve gucu yetene her şey mubahtı. Kohne Bizans, zayıf olan herkesin ezildiği, gucsuzun elinden ekmeğini kapanın kahraman olduğu, mahkemelerin değil sucluya cez vermek, zulum goren mÂsûmu cezÂlandırdığı bir yerdi. Boyle bir toplumdan gelen bir kimse, Osmanlının Âdil idÂresini hayÂl bile edemezdi.
İstanbul FÂtihi Sultan Mehmed HÂn, mahkeme salonu olarak kullanılan yere girince, baş koşede bulunan yere oturmak arzusuyla o tarafa doğru yoneldi. PÂdişÃ‚hın bu hÂlini goren kÂdı Hızır Bey, hic cekinmeden;
-Oturma begum!.. Hasmınla yuzleşmek uzere, mahkeme huzûrunda ayakta dur! dedi.
Sultan, sozu ikiletmeden soylenilen yere gecti. Mahkemenin pÂdişÃ‚hı Hızır Beydi. Cunku Hızır Beyin şahsında, İslÂmiyetin Âdil hukumleri karşısında bulunmaktaydı. Hızır Bey;
-Sen, MurÂd oğlu Mehmed! Bu zımmînin elini kestirdin mi?" deyip soze başladı.
Mahkeme neticesinde;
-Sen, MurÂd oğlu Mehmed! Mahkeme edilmeden bu zımmînin elini kestirdiğin icin kısas olunacaksın! Senin elin de onunki gibi kesilecek! Eğer zımmîyi rÂzı edebilirsen, olunceye kadar onun ve coluk-cocuğunun maîşetini temin etmek karşılığında elini kesilmekten kurtarabilirsin!" dedi.
Herkesle birlikte PÂdişÃ‚h da tam bir sukûnet icerisinde kararı dinledi. Hıristiyan mîmÂr, bu ulvî karar karşısında daha fazla dayanamadı. Ağlayarak PÂdişÃ‚hın ellerine kapandı. Olunceye kadar maîşetini temin etmek karşılığında anlaştılar. ZÂlimleri bile ağlatacak boyle bir adÂletin, ancak hak bir dînin mensupları tarafından icr edilebileceğini duşunen hıristiyan mîmÂr, Âile efrÂdı ile birlikte musluman olmakla şereflendi. O da yuce İslÂm dîninin yayılması icin gayret eden kimseler arasına katıldı.
__________________
Fatih ve Kadı
Dini Bilgiler0 Mesaj
●24 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Fatih ve Kadı