Musluman, eğer din adına konuşacaksa once kendi seviyesini bilmelidir. Yukarıda cok ozet olarak ifade etmeye calıştığımız derecelerden hangisine girdiğine vicdanında karar vermeli ve olcusunu aşmamalıdır. Mutevazi ve alcakgonullu olmalı, kendisini hak etmediği konumlarda gormemeli. Hangi konumda olursa olsun her zaman kendisinin uzerinde daha iyi bir bilenin olduğunu unutmamalıdır.

İyi bilmediği bir şeyi nakletmemeli ve bilirmiş gibi konuşmamalıdır. Kesin olarak bildiklerini ise nereden okuduğunu veya kimden duyduğunu belirterek nakletmelidir. Devamlı ilmini ve amelini geliştirmelidir. Ne ilminde ne de amelinde bu gunu dununden geride olmamalıdır.

İrşada ehliyetli olan bir rehbere tabi olmalıdır. Allah yolunu iyi bilen, tam yaşayan, insanın zarar gorebileceği manevî hastalıkları teşhis ve tedÂvî edebilen, insanları irşada ehliyetli olan ve bu ehliyet kÂmil muminler tarafından onaylanmış bulunan bir rehbere, bir murşide uymalıdır.

Yetkisi olmayan kimselerle ve onların soyledikleriyle meşgul olmamalıdır. Bu tur insanların sozlerini dinleyerek veya okuyarak zamanını boşa harcamamalıdır. Bilgi seviyesi ne olursa olsun, isminin onunde hangi unvan bulunursa bulunsun, kalbinde takv hassasiyeti ve fiillerinde bu hassasiyetin izleri bulunmayan insanlara itibar etmemelidir. Cunku Allah “Kalbini, zikrimizden gafil bıraktığımız ve arzularına tabi olan kimseye itaat etme!” (Kehf /28) buyurmuştur. Fakat onların hatalarını ortaya koyarak onları ve diğer muslumanları ikaz edebilecek ilmî seviyeye sahip olanlar, doğruları ortaya koymak icin yanlış olan fikirleri tetkik edebilirler.

Beynini kullanırken kalbini unutmayan ilim ehlini, her turlu imkÂnlarıyla destekleyip onlara devamlı duada bulunmalıdır.

İlim ehli olan muslumanlar, bir hususta fetv verirken, once daha yetkili insanlara muracaat edip onlarla istişare etmelidirler. Allah adına hukum vermenin ne derece ağır bir sorumluluk gerektirdiğini, Efendimiz (A.S.) ve Sahabe-i KirÂm'ın tatbikatını goz onunde bulundurarak hatırlarından hic cıkarmamalıdırlar.

Ozellikle gunumuzde fetv vermek icin cok yonlu bilgilere sahip insanlardan heyetler oluşturma ve muslumanların muşkullerine care bulma yolunda calışmalarda bulunmalı veya calışanlara imkÂnlar nisbetinde yardımcı olmalıdır.

Onemli bir soru

Din adına konuşma hususunda ongorulen olculeri kabul edip gereğince hareket eden bir musluman, bu olculere dikkat etmeyen konuşmacılara karşı nasıl davranmalıdır?

Bu sualin cevabı dinleyicinin durumuna gore farklılık arz eder.

Eğer dinleyici konuşmacının bahsettiği konularda sağlam bilgiye sahip ilim ehli bir kimse ise, konuşmacının olcusuz ifadelerinden zarar gormez. BilÂkis konuşmadaki olcusuzlukleri tesbit eder. Bu konuda bilgisi olmayan ve olumsuz bir şekilde etkilenmiş olan kimseleri ikaz edip soylenenlerin yanlış taraflarını delilleriyle ortaya koyar.

Eğer dinleyici konuşmacının bahsettiği konularda sağlam bilgiye sahip değilse ne yapmalıdır? İşte toplumun coğunluğunu ilgilendiren kısım burasıdır.

Din adına konuşma hususunda ongorulen olculere uymadığı bilinen konuşmacıları aynı ortamda veya radyo ve televizyon gibi araclardan dinleyen kişi:

Oncelikle boyle olcusuz kimselerin konuşmaları ile ilgilenmemeli ve gundemine almamalıdır. O konu ile ilgili bilgiyi ehlinden oğrenmeli veya ehlinin yazdığı eserlerden okumalıdır. Cunku herkesin her şeyi oğrenmeye imkanı yoktur. Her konuşanı dinlemek de insanın vazifesi değildir. Guvenilmeyen kimsenin soyledikleri ise kafa karışıklığına sebep olur. Kafa karışıklığı da tedavi edilmesi en zor olan işlerdendir.

Bir de boyle bir dinleyici oğrenme ve okuma konusunda gevşeklik gostermemelidir.

Olculere dikkat etmeyen kimselerin konuşmalarını dinleme durumunda kalan kimselere ise şunları tavsiye ederiz:

* Konuşmacının, din adına konuşma hususunda olculere riayet etmediğini tesbit etmelidir. Boylece sağlam bir merci olmadığını duşunmelidir.

* Boyle bir konuşmacının soylediklerinin hatalı ve yanlış olma ihtimalinin buyuk olduğunu duşunmelidir. Bundan dolayı konuşulanları faydalanabileceği hakikatler olarak kabul etmemeli, bilÂkis araştırılması ve doğru olanının tesbit edilmesi gereken sozler olarak gormelidir.

* Konuşulanları, yetkili ağızlara veya eserlere sorarak kontrol ettirmelidir. Boylece doğru olanlarını kabul ve yanlış olanlarını da reddetmelidir.

* Bu tur konuşmacıları gundeminde tutmamalı, cevresinde onlardan ve yanlışlıklardan soz bile etmemelidir. Onların dedikodusu yerine, doğru olcuyu arama işine kendini vermelidir. Doğruları gundemine almalı, cevresine doğruları aktarmalı, doğrularla beraber olmalı ve onlarla oturup-kalkmalıdır. Hasılı bu konuda da olumlu davranmalıdır. Ozellikle tartışma namında televizyon ekranlarını dolduranların, once İslÂm'ın ilmî ve manevî ismini ağızlarına alma yetkisi olup-olmadığını sormalıdır. Yuzunu bu tur kasıtlı programlardan cok, Allah'ın ilmiyle hayatlarını yaşayan ve takvÂlarıyla hayatımızı ışıtan Âlimlerin eserlerine, sozlerine cevirmelidir.

semerkanddergisi.com

__________________