Lacivert ceketli, gri pantolonlu delikanlı, denize dalarcasına formalı genc kızın gozlerine bakarak fısıldadı: “Seni seviyorum.” Genc kız, nicedir beklediği bu itiraf karşısında nefesi kesilir gibi oldu. Sevmek de sevilmek de guzeldi. Oturdukları cay bahcesini kuşatan sarmaşıklar, havada ucan kuşlar, fıskiyeden havuza dokulen su ikisi icin daha bir anlamlıydı artık.
Yazıya girerken pembe dizileri aratmayacak bir sunum yapmak geldi icimden. Sevgi denince hepimizin ilk aklına gelen; lise aşkları olsa gerek. Gerci; şu an evli olanların yuzde kacı lise aşkıyla evlenmiştir, bu da epey su goturur; ama genc insanın sevgi ile tanışmasının lise donemi olduğu da bir gercek.
Sevgi kavramını oldukca kolay telaffuz ediyoruz da ne derece sevdiğimiz,ya da sevildiğimiz doğrusu ince bir tahlile muhtac. “Seni seviyorum” diyenlerin ne kadarı sevgiyi gercek anlamda yaşıyor,sevilenler sevilmenin sorumluluğunu ne derece ustleniyor, sevgiden ne anlıyoruz, gercek sevginin prensipleri nelerdir, işte bunlar uzerine bir miktar kafa yoralım istiyorum. Sevgi, gercek anlamda kendini bulabilmesi icin ne ister?.. “Seviyorum” diyebilmek ne gibi sorumluluklar getirir, bunları birlikte duşunelim:
1-Kusur Gormemek-Eleştirmemek: Sevdiğiniz kişi ile aranızda kalbî anlamda ciddi bir bağ olmasını istiyorsanız, oncelikle onu olduğu gibi kabul etmeye hazır olmalısınız. Sevdiğiniz halde bazı kusurlar goruyor, zaman zaman tavırlarını eleştiriyorsanız bilin ki;gercek anlamda sevmiyorsunuz. Aslında onu değil; kendinizi, kendi isteklerinizi, kendi duygularınızı seviyorsunuz siz. Onu da istediğiniz kalıba dokmek istiyorsunuz. Kusur gorduğunuz, eleştirdiğiniz ve kendi olcutleriniz doğrultusunda yoğurmak istediğiniz biri sizin sevdiğiniz olamaz. Her ne surette olursa olsun sevgi;eleştiriyi ve kusur gormeyi kabul etmez.
Mecnun’a: “Yahu Leyla diye collere duştuğun kız bu mu Allah aşkına?..Kara-kuru-cılız biri bu!..”
dediklerinde Mecnun şoyle diyecektir: “Siz Onu bir de benim gozumle gorseydiniz!..”
Edebiyatımızda yer alan sevgi dizelerinde sevenlerin birbirlerinin kusurlarında dahi guzellik gormeye calıştıklarına şahit oluruz. Şaşı gozlu sevgiliye “Şehl Bakışlım”, hafif aksayana da “Keklik Sekişlim” diye hitap eder, aşkını şiirleştirenler.
Spastik-Zihinsel-Bedensel ozurlu cocukları bir de annelerine sorun. Yavrularında kusur gorseler, herkesten daha cok bakım isteyen bu cocukları bir omur taşıyabilirler miydi?..
Sevdiklerinize bugun tekrar bakın. Kusur goruyor,ters hareketleri olduğunu duşunuyorsanız, sevginizi yeniden gozden gecirin.
2-Sorgulamamak: Sevgiliyi tutum ve davranışlarından dolayı sorgulamamak esastır. Hesaba cektiğiniz biri; emriniz altında olmasını istediğiniz, yonetmek, hakimiyet kurmak istediğiniz biridir. Hakimiyet ve yonetim edaları olan yerde resmiyet başlar. Resmiyetin olduğu yerde ise ictenlikten bahsetmek imkÂnsızdır. Sevgi; ictenlik ister. Onun icin sevginin temel gereklerinden biri de sorgulamamaktır.
Hira’da İslamiyet kendisine tebliğ edilen Hz.Muhammed (s.a.v) yeni dini kimlere anlatıp kabul ettireceğinin tedirginliğini yaşarken,once eşi Hz.Hatice (r.a) İslam’ı sorgulamadan kabul etmiş,daha sonra sadık arkadaşı Ebubekir; sana gelen dini anlat bakalım,nasıl bir şeymiş dahi demeden, sorgulamadan, “Sen getirmişsen guzeldir.” diyerek şahadet etmiştir. Sadık olmak, bağlı olmak, sorgulamadan sevmek, kadınlarda Hz.Hatice, erkeklerde Hz.Ebubekir’in şahsında anıtlaşır.
Gemileri geceleyin karadan Halic’e indirme fikrini vezirlerine acan Sultan Fatih’i, vezirler Hocası Akşemseddin’e şikÂyet ederler: “Seninki olmayacak şeyler emrediyor” dediklerinde Akşemseddin şoyle diyecektir: “O diyorsa yapacaksınız, yuruyun halat cekmeye gidiyoruz!..”
Sorgulamamak; “Sen oyle diyorsan oyledir” diyebilmekle gercekleşir.
3-Kusmemek: Gercek sevginin olduğu yerde dargınlık,kırgınlık kavramlarına yer yoktur. Her kırgınlık kalpte yara acar. Ne kadar kurusa da dokunulduğunda bir gun tekrar kanama ihtimali yuksektir. Yarayı sarmak yerine hic yara acmamak, bir taraf yaralasa dahi razı olup ses cıkarmamak, uzun omurlu bir sevgi icin şarttır. İnsanlığın onderi Hz.Muhammed(s.a.v)’in ne eşlerine, ne de sahabesine karşı kırgın durduğu,surat ekşittiği bir dakikası bile olmamıştır. Bugun yıllardır evli olmalarına karşın, zaman zaman kavga eden, evi terk eden, yatak ayıran ciftler nasıl bir sevgi yaşıyorlar doğrusu anlamakta gucluk cekiyorum. Sevmek; butunleşmekse uzaklaşmak niye?..
4-Menfaat Beklememek-Karşılıksız Sevmek: İcinde para olsun olmasın karşılık bekleyerek yapılan tum işler alış-verişe benzer. Sevgi; tuccar mantığına sığmayacak kadar yuce ve buyuk bir kavramdır. Temeli menfaate dayanan tum sevgiler sahtedir. Bazı makam sahipleri ve zenginler, iyi gunlerinde kendilerine her fırsatta yağ cekenlerin,etraflarında fır donenlerin, duştukleri gun ortalıkta gozukmeyişleri karşısında yıkıma uğramışlardır. Bu doğal bir sonuctur. Menfaat tukenmişse alış-veriş biter.
“Sevdiğim beni anlamıyor” turunden serzenişler dahi menfaattir. Anlayış beklemek yerine onu anlamayı neden denemiyorsunuz?.. “Ben acaba onu ne kadar anlayabiliyorum?” dediğiniz gun, onun da sizi anladığını fark edeceksiniz.
Sevdiğini karşılıksız sevmek esastır. En buyuk aşklar menfaate dayanmaksızın yaşanmıştır. Sevileni sırf o olduğu icin sevmek de diyebiliriz buna. Oğretmenlerin oğrencilerini, anne-babanın evladını, eşlerin birbirlerini sevmeleri bu ture ornektir. Sevginin en saf halidir. Hatice’nin Muhammed’e, Fatıma’nın Ali’ye sevgisi gibi.
Sevgiyi yaratan Allah,kullarını karşılıksız sever ve karşılıksız verir. Karşılık istese hangi lutfunu odemeye gucumuz yeterdi ki?..
5-Kıyaslamamak: Sevginin ayakta kalabilmesi icin cok fazla gundeme gelmeyen bir hususa da değinmek istiyorum. Sevdiğinizi hic kimse ile kıyas etmeyiniz. Eşinizden size anneniz gibi yemek hazırlamasını, cocuklarınızın emrinizdeki işciler gibi itaat etmelerini bekliyorsanız kıyaslayarak seviyorsunuz. Sevgi; kişiye ozeldir. Siz ozel bir kişiyi ona ozel sevgi ile sevmelisiniz. Hanımınızdan başkalarının hanımı gibi, kocanızdan başkasının kocası gibi, cocuklarınızdan başka cocuklar gibi davranış istemek; onları kaybetmeye kapı aralamaktır. Unutmayınız ki; hicbir insan başkasının yerinde olamaz ve buna mecbur da değildir. Sevgi; hicbir bicimde kıyas kabul etmez. Olanı olduğu gibi sevenler, kazanclı cıkmıştır.
Benzemez kimse sana tavrına hayran olayım
Bakışından suzulen işvene kurban olayım
Lutfune ermek icin soyle perişan olayım
Bakışından suzulen işvene kurban olayım
Muzeyyen Senar’ın şarkısında olduğu gibi “Benzemez kimse sana” diyebilmişseniz sevgiyi yakalamışsınız demektir.
6-ŞikÂyet Etmemek: Sevgi; sadakatle bağlılık ve sırdaş olmayı gerektirir. İster eşiniz, ister dostunuz, ister arkadaşınız olsun, sevdiğinizle aranızda gecenleri ucuncu şahıslara anlatıyor, aktarıyorsanız gercek anlamda sevmiyorsunuz demektir. Gunumuzde eşlerden bir kısmı, eşini kendi ailesine, dostlarına şikÂyet etmekte, hane catısı altında kalması gereken sorunlar yabancı şahısların gundemlerine oturmakta, sırlar ifşa olmakta ve yıkımlar peş peşe gelmektedir. Mahkeme koridorlarında boşanma sırası bekleyen eşlerin coğunun gecimsizlik problemleri altında yatan esas unsur; sır tutamayışları, problemleri başkalarına havale etmeleridir. Sevdiğinizi başkalarına şikÂyet ettikce, başkalarının aranıza girişi daha kolay hale gelir.
Adamın biri Hz.Omer (r.a) ‘e karısını şikÂyet etmek uzere gelir. Karısı dır dır etmekte ve adamın başının etini yemektedir. Tam şikÂyet etmek uzere kapıyı calacakken Omer’in karısının Omer’e bağırdığına ve halifenin buna sessiz kaldığına tanık olur. ŞikÂyetten vazgecip donerken ayak tıkırtılarını duyan halife dışarı fırlar ve adama derdini sorar. Adam: “Ey Muminlerin Emiri!.. Karımı sana şikÂyete geliyordum, baktım ki aynı şeyleri senin eşin de sana yapıyor,sen susuyorsun. Donmeye karar verdim.” Omer gulumseyerek: “Evine don. Unutma, hanımlarımız cok kahrımızı cekiyor. Bulaşık, camaşır onlarda. Bırak soylensinler. Sen acma kimseye!..” der.
Eş, Anne-Baba, Evlat sevgileri birer basamaktır. Cıkılması gereken asıl zirve; Allah’ı sevmektir. Allah’la olan bağınızı iyi duşunun. Başınıza gelen tum dert ve sıkıntılar Allah’tan gelmiş ise onları kullara anlatmak; Allah’ı kullara şikÂyet etmek değil midir? Anlatmak yerine o dertleri seccadede yuce sevgiliyle paylaşmak daha yerinde olmaz mı?.. “Derdimi seviyorum, cunku onu bana sevgilim verdi” diyebildiğiniz gun, ibadet anlayışınız yeni bir boyut kazanacak.
7-FedakÂrlık: FedakÂrlık sevginin olmazsa olmaz prensibidir. Sevmek bir anlamda katlanmak, cileye, sıkıntıya talip olmaktır. Hz.Muhammed’i seven ilk Muslumanların neler cektiğini biliyoruz. Yine Peygamberler tarihine baktığımızda en fazla fedakÂrlık yapanların Resul ve Nebiler olduğunu goruruz. FedakÂrlık;sevgiyle ayrılmaz bir ikilidir.
Yavrusunu dokuz ay on gun karnında taşıyan, gece yarılarında sut veren anneye onca fedakÂrlığı yaptıran nedir? Evladı icin ağır işlerde calışan, patronundan azar işiten, akşam eve bir poşet gıda getirme derdinde olan babayı bunlara katlandıran nedir? Yurt savunması adına goğsunu kurşunlara siper eden askeri o noktaya goturen hangi duygudur? Ferhat’a dağlar deldiren de sevgiyle ayrılmaz bir butun olan fedakÂrlık hissinden başka bir şey değildir. FedakÂrlıklarınız olcusunde sevginiz kıymet kazanır.
Allah,muminlerden mallarını, canlarını, sevdiklerini Allah yolunda feda etmelerini ister. Muminler daha buyuk nimetlere ermeyi duşledikleri, cenneti sevdikleri icin dunyada nefislerine zulmederler.
FedakÂrlıkların odulunu almak; cenneti ve cemalini gormek icin.
Allah’ı seviyorsanız, vaktinizden, uykunuzdan, zevklerinizden ve hatta cok sevdiğiniz kimselerden fedakÂrlık etmeniz gerekir. Mekke’ye hicret edenler; kadınlarını,mallarını, evlerini, bahcelerini neden geride bıraktılar?..Hicret gecesi henuz 18 yaşında yağız bir delikanlı olan Hz.Ali’yi, Hz.Muhammed’in yatağına yatıran da Resul sevgisi icin lazım olan fedakÂrlık değil midir? Sabah muşriklerin geleceğini, belki ortuyu acmadan icinde yatanı hancerleyecekleri ihtimalini goze alarak Ali’yi o yatağa yatıran his ne kadar yuce bir histir!...
Bursa’da Kadılık gibi yuksek makamda iken ağır bir sınava tabi tutulan Aziz Mahmud HudÂî (k.s) nefsine egemen olan makam tutkusundan fedakÂrlık etmeseydi bugun gonullere taht kurabilir miydi?
Asırlar gecti, nice kadıların, valilerin,vezirlerin isimleri unutuldu, nesilleri kesildi ama, HudÂî Uskudar’daki makamında hala dipdiri!..
Doksan yaşında surlar onune gelen Halid b.Zeyd (Eyup Sultan) acaba İstanbul halkına asırlarca Medine atmosferi solutmak icin mi fedakÂrlık etti?
8-Sınırsız-Hesapsız Verici Olmak: Sevilenin istekleri ne derece ağır,ne kadar cok olursa olsun seven: “Artık yeter, sınırı aşıyorsun” diyemez. Seven; sınırsız, hesapsız vermeye mecburdur. “Hayır-Olmaz-Yapamam” kelimeleri sevenlerin sozluğunde olmamalıdır.
Allah yoluna baş koyan nice erenler,o yolda akla gelebilecek her şeylerini vermişlerdir. Paylaşmanın sınırı yoktur sevenler arasında. İslam, Medine’ye intikal ettiğinde mallarını,bahcelerini, hurmalıklarını, evlerini Mekke’li kardeşleri ile paylaşanlar; birbirlerine mirascı olmayı dahi kabullenmiş, daha sonra ilahi emirle buna gerek olmadığı bildirilmişti.
Tebuk Savaşı hazırlıkları surerken Resulullah(s.a.v) sahabesine mallarını getirmelerini,harp hazırlıklarına katkıda bulunmalarını istedi. Hz.Ebubekir(r.a) malının tamamını getirdi. Rasulullah(s.a.v):
”Ya Ebubekir! Geride ailene,cocuklarına ne bıraktın?” diye sorunca Ebubekir(r.a.):”Allah ve Resulu’nun sevgisini bıraktım” dedi.
9-Aynîleşmek: Sevgide varılacak doruk noktalardan biri de sevenle sevilenin aynîleşmesi,birbirlerini gonullu taklit etmeleridir. “Ben Senim, Sen de Bensin” diyebilmektir bunun ozu. Sevgiyi iki kişilik olarak değil, iki kişide tekleşen tek varlık gibi gorebilmektir.
Yıllarca evli kalıp muhabbeti iyi olan eşlerin birbirlerine hem huy hem de cehre olarak benzediklerini gorursunuz. Sanki o surecte yuzleri birbirinin aynı olmuştur. Turk siyasi hayatının meşhur simalarına dikkatle bakınız. Nazmiye-Suleyman DEMİREL, Rahşan-Bulent ECEVİT, Nermin- Necmeddin ERBAKAN cifti sîm olarak ne kadar da birbirlerine benziyorlar!... Bu; icteki aynîleşmesinin dışa aksinden başka bir şey değildir.
Sahabe-i Kiram Resulullah’la aynileşmede o kadar ileri giderlerdi ki; O ne hareket yaparsa tereddutsuz taklit ederlerdi. adıyla sistemleşen yaşam tarzı bu aynileşme cabalarının sonucudur.
Hudeybiye Anlaşması sonrasında hacdan vazgecip geri donmeyi onuruna yediremeyen sahabe, ihramdan cıkmamakta direnir. Resulullah(s.av.)caresiz bicimde cadırına donunce eşi;sevgili annemiz Ummu Seleme(r.a) şoyle tavsiyede bulunur:”Onlar nasılsa seni sever,her yaptığını yaparlar. Once sen ihramdan cık, traş ol, kurbanını kes. Seni gorduklerinde hepsi itirazı bırakıp ihramdan cıkacaktır.” Resulullah(s.a.v) bunu yapar ve sahabe hic tereddut etmeden ihramdan cıkar.
Tasavvufun zirve isimleri Allah’la aynîleşmede o kadar ileri giderler ki;Hallac-ı Mansur: “Enel Hak-Ben Hakkım”, Cuneyd-i Bağdadî: “Cubbemin icinde Allah’tan başkası yok” demekten kendini alamaz. Bakın Yunus Emre şu dizelerde aynîleşmeyi nasıl yansıtıyor:
Hem bÂtınam, hem zÂhirem, hem evvelem, hem Âhiram
Hem ben Olam, hem Ol benem, hem ol kerîm u han benem
BÂtın da, zÂhir de, evvel de Âhir de benim.
Ben O’yum, O da bendir, comertce veren de hukum kuran da benim.
10-Sevilene Sevgiyi Belli Etmek: Sevgi; mutlaka belli edilmeli, sevilene “Seviyorum” denmelidir. Sahabenin zaman zaman Resulullah(s.a.v)’e “Anam Babam sana feda olsun Ey Allah’ın Resulu,seni her şeyden cok seviyorum” itirafına karşılık Rasulullah(s.a.v) de şoyle diyecektir: “Emziren bir annenin evladına olan sevgisinden daha cok ben sizi seviyorum, ummetimi seviyorum.”
Sevgiyi acıklamak karşılıklı bir ihtiyac gibidir. Bu, sevenler arasındaki bağı artırır. Sevgiyi belli etmek adına nice şiirler yazılmış, nice besteler yapılmıştır değil mi? Resul sevgisi Naatlarda yer bulur:
Ruhum sana, varlık sana hayrandır efendim
Bir ben değil Âlem sana kurbandır efendim
Sen habib-i Kibriya Muhammed Mustafa’sın
Senin yoluna uyanlar sultan olur efendim (Ali Ulvi Kurucu)
***
Canım kurban olsun senin yoluna, adı guzel kendi guzel Muhammed
Şefaat kıl kemter kuluna, adı guzel kendi guzel Muhammed (Yunus Emre)
Allah,kullarına sevgisini kitaplar, Resul ve Nebiler gondererek acıklarken; kullar ibadet halinde Allah’la konuşarak sevgilerini bildirirler.
”Allah’la konuşmak isteyen namaz kılmaya devam etsin” Hz.Muhammed (s.a.v)
11-Durust-Guvenilir-Şeffaf ve Doğru Olmak: Belki en başa almamız gereken madde bu idi. Sevginin ayakta kalması icin durust olmak şarttır. “Seviyorum” dedikten sonra guven zedeleyici hareketler, sevgi ağacına vurulan balta gibidir. Her şeyi ile sevilene acık olmalı, yalan soylememeli, ilişki boyunca şeffaf olunmalıdır. Her ne pahasına olursa olsun doğru soylenmelidir. Saklanan her şeyin gunun birinde acığa cıkacağını unutmamak gerekir. İnsan;sırları ile yaşayan bir varlıktır. Sırlar sadece sevgili ile paylaşılır. Sevgiliden gizlenen sırlar,gunun birinde acığa cıktığında aradaki guvene darbe indirecektir.
***
Evet Değerli Dostlar,
Sevgi kavramının yaşayabilmesi icin gerekli olan prensipleri 11 madde halinde incelemeye calıştık. Aslında bu prensipler artarak uzar gider. Biz,en cok sevgiyi yaralamasından korktuklarımıza oncelik verdik.
Sevgi; yurek ve emek ister. Kalp;sevmekle yorulmaz. Nefret, kin, ofke, hırs kalbe yuktur. Yuklendikce hafiflenilen, verdikce coğalan, paylaşmakla azalmayan tek olgu; sevgidir.
Son sozu Aşkın Sultanı Mevlana’ya bırakalım: “Seviyoruz; işte hayatımızın guzelliği bu yuzden.”
Mehmet DOĞRAMACI
İstanbul - 07.10.2003
[email protected]
http://sufizmveinsan.com
Hz.Rasulullah(s.a.v) Hz.Ali(k.v)'ye buyurmuş ki;
-Ya Ali,Fatıma'yı sana veririm ama,ona kole olursun...
Sonra Fatıma(r.a)'ya buyurmuş;
-Ya Fatıma,seni Ali'ye veririm ama ona cariye olursun...
Halife fıtratımız hakikÂtinde aile anlayışı budur işte...
__________________
Sevgi Ne ister ? (Muminin Aile Anlayışındaki Esaslar)
Dini Bilgiler0 Mesaj
●42 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Sevgi Ne ister ? (Muminin Aile Anlayışındaki Esaslar)