İnsan sağlığının başında, hucre hayatının sağlıklı bir şekilde de yurumesi gelir. Gercek odur ki, yaşlılık ve onun kacınılmaz sonucu olan olum, hucrelerdeki cokuşun, tukenişin ve sessiz bir şekildeki oluşun ifadesidir.

Hucrenin ve onun bir bakıma toplum yapısı sayılan dokuların cokuşundeki ana unsur şuphesiz yorgunluktur.

Dokuların ve hucrelerin yorgunluğu, bugun başlı başına bir ilim dalı olarak ele alınmaktadır.

Bir hucre ne kadar ağır bir yukun altında ise, o kadar kolay yıpranır. Bu acıdan bakılınca butun ilim adamları, karaciğer hucrelerini yaşlanmanın tek sorumlusu saymaktadır.

Karaciğer hucreleri, birbirinden farklı onaltı grup gorevi yurutmek icin 24 saat aralıksız calışırlar. Keyfe bağlı ağır beslenmeler ve icki, bu dayanılmaz yukun altında ezilen karaciğer hucreleri icin, gercekten bir azap, bir zulumdur.




İnsan hayatının vefakÂr hizmetkÂrları olan bu hucrelerin bîr tek umidi var, oruc! Cunku karaciğer hucresi bir mu`minin vucudunda mekÂn tutmuşsa, yorgunluğu arttıkca Âdeta yalvaran bir sesle sorar:
- ramazan ne zaman?

Evet sevgili okuyucularım, oruc, bu hucreler icin ozlenen bir bayramdır. Bu gerceği anlamak icin, orucun karaciğere getirdiği nimetlere bir goz atalım :



a- Karaciğerin ceşitli gorevleri arasında safra yapmak ve besinler depo etmek, son derece onemli bir yer tutar. Cunku bu gorevler, suresiz devam eder. Hucrelerin bu yuku, onların cok değerli ve hayatî gorevi olan globulin (kandaki protein) yapımı buyuk olcude zorlaşır. Bu sebeple aşırı beslenenler, karaciğerin bu cok gerekli biyolojik hizmetinden mahrum kalırlar.


Efendimizin: "Sofradan doymadan kalkın" şeklindeki emri, boylesine hayatî bir mucize mesajıdır.
İşte oruc, besin hizmeti acısından karaciğere ortalama 8-10 saat istirahat sağlar.
Bu sayede oruc tutanın karaciğeri, daha rahat globulin ve benzeri biolojik maddeler uretir ki, bu nimeti başka bir yoldan elde etmenin imkÂnı yoktur.







b- Karaciğer icin cok zor ve onemli bir gorev, vucuttakî iyon alışverişlerinin elektronik dengesini kurmaktır.
Suyun iyon koklerinden başlayarak asit, metil ve azotlu iyon dengeleri, karaciğerin akıl almaz hunerleri sayesinde ayarlanır. Bu gorev sırasında vena-porta dediğimiz ozel kan sisteminden her an gelen yeni besin maddeleri, cok zor şartlar ortaya koyar. Halbuki ramazanda, bu kan sisteminde 10 saat sure ile ciddi bir sabit denge meydana gelir. Boylece karaciğerin iyon gorevleri, son derece rahatlar.

c- Oruc esnasında karaciğerin glikoz depolama gorevinde de aşikÂr bir rahatlama olur. Karaciğerin dokulardaki gerginliği kalkar. Karaciğerin hucre ici basıncı duşerek, emsalsiz bir biolojik zindelik doğurur.
Butun bu gercekler yanında cağımızın insanı, sırf kendini tatmin icin karaciğer testleri yaptırıyor. Ve her gun değişen rejim testlerinin peşinde koşuyor.
Yarının insanı, inansın veya inanmasın, harika bir laboratuvar olan karaciğerini korumak icin oruc tutacak.

Şimdi cok onemli bir başka dokuya ait hucrelerin birbirleriyle konuşmalarını dinleyelim:
Damarın ic yuzundeki hucreler, eğer dile gelseler, birbirleriyle şoyle konuşacaklar:
-ramazan ne zaman gelecek? Kanda dolaşan besin artıkları uzerime oylesine yığıldı ki, artık oleceğim ve benim yerime yine bu olu besin artıkları cokecek. Bunun sonucunda şimdiye kadar lastik gibi tuttuğum damar ceperi eğer oruc imdada da yetişmezse daracık, bir kirec boruya benzeyecek ve beslediğim organ olume mahkûm olacak.


Sevgili okuyucularım. Damar yuzeyinin hucreleri acaba neden ramazanı bekliyor?

a- Oruc sırasında, ozellikle iftara birkac saat kala, kandaki besin maddeleri en az seviyeye ineceğinden, damarlarda hic besin artığı kalmayacak, boylece damar yuzeylerinde besin artığı birikmeyecektir. Bunun sonucunda damar hucreleri hayat bulacak, damar sertleşmeyecek ve ihtiyarlık kesin olarak gecikecektir.

b- Kan hacminde iftara doğru gorulen sıvı azalması, kan basıncını azaltacak ve damar hucreleri, uzerinden kalkan baskıdan dolayı Âdeta bayram yapacaklardır. Bu arada hucre ve hucre arası su azalacağından, kucuk tansiyon duşecek ve gercek genclik doğacaktır.







c- Kanda, bazı insanlarda bir turlu duşmeyen Lipid ve Kollesterol duşecek ve damarlar, yine akıl almaz bir mutluluğa kavuşacaktır.
Damar hucreleri, orucu nasıl beklemesin?
Cağımızın insanı, kan basıncını duşurmenin ve kandaki besin artıklarını her ay olcturmenin telÂşı icindeler.
Bu yuzden tekrar ediyoruz.
Yarının insanı, inansın veya inanmasın, yaşlanmayı geciktirmek ve damarlarını sağlığa kavuşturmak icin oruc tutacaktır.


Bir de oruc acısından kemik iliğini gozleyelim:
Ozellikle yetersiz guneş ve sağlıksız hava şartları, şehirlerde yaşayan insanların kemik iliğini tembelleştirir. Bu yuzden bu insanlar hem kansız, hem dermansız hem de hastalıklara karşı dayanıksızdır. Kemik iliğini harekete gecirip, guclu bir calışmaya sevk eden en iyi uc faktor: Guneş, bol oksijenli hava ve hucre beslenmesindeki zorlanmadır.

Evet evet, yanlış anlamadınız. Son maddede "hucre beslenmesindeki zorlanma", dedik. Bu husus, tıp ilminin en onemli tespitlerinden biridir. Eğer hucrelerde beslenme zorlanırsa, vucut kan yapımını arttırarak oksijen taşıma faaliyetini hızlandırır. İşte oruc, bu tesiri sağlayan akıl almaz bir uyarıcıdır. İftara doğru hucre beslenmesindeki zorlanmalar, kemik iliğine uyarı yapar, bu yuzden oruc tutan herkeste bariz bir guc artışı olur.







Evet sevgili okuyucularım, orucun insan sağlığına verdiği hikmetleri saymakla bitiremeyiz. Sadece ana başlıklar olarak birkac onemli noktaya temas edeceğim.


1- Oruc sırasında butun hormon sistemi,bir ay sure ile dengeli ve zinde bir calışma duzenine gecer.
2- Sindirim sistemi ve ozellikle onun korunma sistemi olan peyer plÂkları, bu ay zarfında revizyona girer ve butun aksaklıklar duzeltilir.
3- Orucun kan basıncı ve damarlar uzerindeki musbet tesiri bobrek ve kalp uzerinde de otomatik bir sağlık teminatıdır.
4- Ve nihayet oruc, insanların manevî bunyelerine yaptığı harika tesir ile butun vucut sisteminin mutlu bir ahenge kavuşmasını sağlar.




`a karşı kulluk vazifelerini yapmış insanların duyduğu mutluluk, butun dertleri alır, goturur. Ve musluman, stressiz, taptaze bir biolojik mekanizma ile yeni bir yıla girer.
Hem gencleşmiş olarak, hem de Cennette kendisine verilecek olan ebedî gencliğin mujdesini ruhunda duyarak...


Merhum Onk. Dr. Haluk NURBAKİ

Not : Alıntıdır.
__________________