Fayda Vermeyen Pişmanlık

Omur, CenÂb-ı Hakk’ın insanoğluna bahşetmiş olduğu en buyuk nîmettir. Bu nîmetin kıymetini bilip; sayılı nefeslerini isrÂf etmeden, uyanıklık icerisinde tam lÂyıkıyla değerlendirenler, buyuk bir mutluluk ve sevincle Hak TeÂl Hazretleri’nin huzûruna varırlar.
Omrunu Allah’a isyÂn ve gafletle gecirenler ise, en sonunda iflÂs etmiş olarak, buyuk bir pişmanlıkla Allah’a kavuşurlar. Fakat o andaki pişmanlığın artık hicbir faydası yoktur. İnsanoğlunun, bu fayda vermeyen pişmanlıkları altı yerde vukû bulacaktır:
Birincisi olum Ânındaki pişmanlık: VefÂt etmek uzere bulunan bir insan; artık olumunun yaklaştığına dÂir alÂmetleri, aralanan perdelerin ardından seyrettikce pişmanlıkla ici yanar, kavrulur ve olumun ertelenmesini ister. Bu durum, Kur’Ân-ı Kerîm’de şoyle acıklanır:
“Her hangi birinize olum gelip de: “Rabbim! Beni yakın bir sureye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” diyeceği zaman gelmezden once, size verdiğimiz rızıktan harcayın!” (MunÂfikun, 10)
Fakat insanın son nefesindeki bu pişmanlığı, ona hicbir fayda vermez. Zîra pişmanlık, daha dunyada iken, fırsat ve imkÂnlar elde iken olacak.
İkincisi mahşer gunundeki pişmanlık: İsrÂfil -aleyhisselÂm-’ın ikinci defa sûra uflemesiyle butun canlılar tekrar dirilecek, ilÂhî adÂlet tecellî edecek. Her hak, sÂhibine verilecek. Hicbir canlının, hicbir canlıda hakkı kalmayacak. Hatt boynuzlu koyun, boynuzsuz koyuna dunyada ne kadar sayıda ve şiddette vurduysa, Âhirette de boynuzsuz koyun, boynuzlu koyuna aynı sayıda ve şiddette vuracak, hakkını alacak. Nitekim bir hÂdis-i şerîfde bu durum, şoyle ifÂde buyurulur:
“Muhakkak hakları sÂhiplerine vereceksiniz. Hatt boynuzsuz koyunun, boynuzlu koyundan kısas yoluyla hakkı alınacak.” (Tirmizî, KıyÂmet, 2)
Ahmet bin Hanbel Hazretleri’nin rivÂyetinde:
“Ve hatt karınca, karıncadan hakkını alacak.” buyurulur.
KatÂde Hazretleri demiştir ki:
“Her şey, hatt sivrisinek, kısas icin haşrolunacak.”
CenÂb-ı Hakk, boylece hayvanları huzûruna getirip birbirlerinden haklarını aldıktan sonra “Toprak olun!” buyuracak ve butun hayvanÂt toprak olacak. İşte kÂfir de bu durumu gorduğu zaman, hayvanlar gibi toprak olmayı isteyecek ve diyecek:
“Ah ne olaydı da ben, bir toprak olsaydım!” (Nebe’, 40)
Yani “Dunyada toprak olsaydım, insan olarak yaratılmasaydım da bugun azÂb gormeseydim.” YÂhut “Keşke hayvan olsaydım da şu anda onlar gibi toprak olsaydım ve cehennem ateşine girmeseydim.” diyecek. Fakat buradaki pişmanlık da fayda vermeyecek.
Başka bir Âyet-i kerîmede de, gunahkÂrların bir başka pişmanlık halleri şoyle anlatılır:
“O gunahkÂrların, Rableri huzûrunda başları one eğik halde, “Rabbimiz! Gorduk, duyduk. Şimdi bizi (dunyaya) geri dondur de, iyi işler yapalım. Artık kesin olarak inandık.” diyecekleri zamanı bir gorsen!” (Secde, 12)
Ucuncusu Cehennemi Gorduklerinde Gosterecekleri Pişmanlık: Cehennem, kıyÂmet gununde cehennemliklerin gozleri onune getirilecek ve insan, daha once dunya hayatında anlayamadığı hakîkÂtleri o gun anlayacak ve buyuk bir pişmanlıkla:
“Keşke hayatım icin bir şeyler yapıp gonderseydim!” diyecek. (Fecr, 24) Fakat bu pişmanlığın da hicbir faydası olmayacak. Cunku iş işten gecmiş, artık geri donup de hayırlı bir amel işleme ihtimÂli kalmamıştır.
Dorduncusu Cehennem’e Atılma Ânındaki Pişmanlık: CenÂb-ı Hakk’ı inkÂr edenler ve O’na karşı kulluk vazîfelerini yapmayanlar icin cehennemde cok şiddetli ve dehşetli bir azÂb vardır. Onlar; o cılgın ateşin icine atıldıklarında, kaynarken cıkardığı uğultuyu, korkunc hışlayış ve gurleyişi işitirler. Sanki Cehennem ofkesinin şiddetinden, hışmından patlayacak hÂle gelir. Her ne zaman Cehennem’e bir topluluk atılsa, Cehennem’in bekcileri onlara:
“Size korkutucu bir peygamber gelmemiş miydi?” (Mulk, 8) diye hakÂret ederek sorarlar. Bu soruya:
“Evet, bize bir uyarıcı geldi, ama biz yalanladık ve Allah hicbir şey indirmedi, siz ancak buyuk bir sapıklık icindesiniz, dedik.” (Mulk, 9) diye cevÂb verirler.
Gunahlarını boylece itirÂf ettikten sonra, pişmanlıklarını da şu sozlerle ifÂde ederler:
“Eğer biz dinleseydik, yahut duşunup anlasaydık, şu cılgın ateşin halkı arasında bulunmazdık!” (Mulk, 10)
Hakîkaten cehennemlikler, dunyada peygamberlerinin getirdiklerini ve teblîğ ettiklerini kulaklarıyla iyice dinleyip, akıllarıyla da iyice duşunup, değerlendirerek gereğini yapsalardı, o gun elbette Cehennem’e giren bedbahtlar gurûhuna dÂhil olmazlardı.
Beşincisi Cehennem’deki Pişmanlık: Cehennem ehli, Cehennem’de gunahları nisbetinde azÂb gorecek. Cehennem ateşi, cehennemlikleri uslandıracak, akıllandıracak. Artık dunyaya tekrar geri gonderilmelerini isteyecekler. Fakat CenÂb-ı Hakk, onların dunyaya tekrar donmek arzularını reddedecek. Bu durum, Kur’Ân-ı Kerîm’de şoyle acıklanır:
“Onlar orada: “Rabbimiz! Bizi cıkar, (once) yaptığımızdan başkasını yapalım.” diye feryÂd ederler. Size duşunecek kimsenin duşuneceği, oğut alabileceği kadar bir omur vermedik mi? Size uyarıcı da gelmemiş miydi? (Fakat inanmadınız!) (FÂtır, 37)
Altıncısı, Cennet’teki Pişmanlık: Cennet ehli, Cennet’e girdiği halde pişman olacak ve “Ah ! Daha fazla amel işleseydim de, daha yuce derecelere nÂil olsaydım !” diyecek. Hakîkaten Cennet hayÂtının ebedî olan dereceleri ve nîmetleri, dunya hayÂtının fÂnî nîmetlerine nisbetle insana cok daha buyuk bir pişmanlık ve uzuntu verecek. Nitekim MuÂz -radıyallÂhu anh-, RasûlullÂh -sallallÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şoyle buyurduğunu nakleder:
“Cennet ehli, zikr-i ilÂhîden gÂfil olarak gecirdikleri her saat icin cennette tahassur ve pişmanlık duyarlar.”
Omrun sonunda olumle, insan hakîkatı gorerek uyanır. Fakat son nefeste hakîkatı gormenin artık hicbir faydası olmaz. ŞÃ‚ir ne guzel soylemiş:
“HevÂya duştun ey gonul, meclîs-i takvÂya gelmezsin,
“Gozun ac, gÂfil olma, bir daha bu dunyÂya gelmezsin.”
Yani (Ey gonul! Arzu ve isteklerinin peşine duştun, artık sohbet meclislerine gelmez oldun. Ama gozunu dort ac, gafleti bırak! Bir defa bu dunyadan gocup gittin mi, bir daha oraya geri donemezsin.)
Akıllı insan, dunya hayatının ve omrunun kıymetini bilmeli ve onu iyi değerlendirerek gerekli ebediyyet sermÂyesini temin etmeye calışmalıdır. Zîra bu hayÂt, bir defa yaşanır, tekrar donuşu yoktur.
(Osman Ersan kardeşimizden alıntıdır.)

__________________