ALLAH İNANCIMIZ
KEMAL YILDIZ
Butun semavî dinlerde Allah inancı mevcuttur. Biz muslumanların ise nasıl bir Allah'a iman ettiği, tam ve kÂmil bir imanın nasıl olması gerektiği butun muslumanlar icin “farz-ı ayn” bilgilerin en başında yer alır.
Şeyh MevlÂn Halid DiyÂuddîn el-Muceddidî, MektubÂt'ında muhteşem bir uslûpla Allah inancımızı anlatıyor:
Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle...
Allah-u TeÂlÂ'yı,
Meleklerini,
Peygamberlerini,
Velilerini,
beden ve ruh olarak, hÂzır ve gaib olanlarıyla insanları ve cinleri,
bilinen ve Allah'tan başkası tarafından bilinmeyen O'nun butun yaratıklarını şahit tutarak;
butun kalbim ve dilim ile kesinlikle şehadet ederim ki; Âlemi yoktan var eden Allah Bir'dir.
LizÂtihi vÂcibu'l-vucûd'tur. (Varlığı kendisinden kaynaklanır ve varlığının aksi duşunulemez.)
Butun kemÂl (sıfÂtlar)ın sahibi olup, eksiklik ifade eden tum (sıfatlar)dan uzak ve yucedir.
Yoktan var ettiği icin Âlemin gercek sahibidir ve Âlemde ibadete lÂyık yalnız O'dur.
Uluhiyyet,
Kıdem,
BekÂ,
Yaratma ve
Kudret (sıfatları) sadece O'na aittir.
Ne zatı ne de sıfatları cisim, cevher ve araz değildir.
O'nun varlığında hic bir şeyin (etkisi ve yeri) yoktur.
Hic bir şeye hulûl etmez.
Cisim olmaktan ve cisme tabi olan şeylere donuşmekten munezzehtur.
Her turlu cihet ve mekÂndan munezzehtir.
Her iki dunyada kalpler ile; sadece Âhirette gozler ile gorulur.
Başka bir varlığın bulunmadığı zaman da dahil olmak uzere O her zaman vardı.
Varlığının başlangıcı yoktur.
Sonra kendi iradesi ile Âlemi yoktan var etti.
Bundan dolayı kendisine bir kemÂl (herhangi bir fazlalık ve değişiklik) meydana gelmediği gibi yeni bir isim ve sıfat da almadı.
O, isimleri ve zÂtî sıfatları ile ezelîdir.
ZÂtında, sıfatlarında ve fiillerinde hic bir benzeri yoktur.
Hayy (diri)dır;
Kayyûm (her şeyi koruyan, ayakta tutan)dır.
Cisim, cevher ve araz olarak -kulların ihtiyÂrî fiillerine varıncaya kadar- yerde-gokte, denizde-karada (bulunan) her şeyi yaratan O'dur.
Allah her şeyi bilir.
Varlık Âlemine cıkanları da bilir; cıkmayanları da...
Kullî olanları da bilir; cuz'î olanları da...
ŞehÂdet Âleminde (gorunurde) olanı da bilir, gÂibte (gorunmez) olanı da...
O'na gore gÂib yoktur, her şey gorunur durumdadır.
Gozlerin haince bakışını, kalplerde (saklananları) bilir. Nasıl bilmesin ki? Onları yaratan O'dur. “Hic yaratan bilmez mi? O, en ince işleri gorup bilmektedir ve her şeyden haberdardır.” (Kalem/14)
Yer-gok (butun) Âlemde hic bir şey Allah'ın iradesi dışında değildir. İrade ettiği şey ilmi dahilinde olduğu gibi; bir şeyi irÂde etmeden de kudreti ona taalluk etmez.?Dolayısıyle kÂniÂttaki butun varlıklar, O'nun irÂdesi ve kudreti ile meydana gelmektedir.
Her şeyi irÂde eden Allah'tır.
Her şeye kÂdir olan Allah'tır.
Her şeyi işiten Allah'tır.
Her şeyi goren Allah'tır.
Bilinenlerden -zerre ağırlığında da olsa- hicbir şey O'nun ilmi dışında kalmaz; işitilenlerden -zerre kadarı da olsa- hic birisi O'nun işitmesinden uzak olmaz. Kişinin icinden gecirdiği duşunceleri, hatta bir elin yavaşca dokunması esnasında hasıl olan sesi bile işitir.
Gorunen şeylerden hic biri, O'nun gormesinin dışında kalmaz. O Subhanehu ve TeÂlÂ, karanlık bir gecede, siyah bir zemin ustunde bulunan siyah karıncanın yuruyuşunu gorur. Zifirî gece karanlığında, bin perde arkasında bulunan, en kucuk varlığı dahi gorur. Allah icin uzaklık ile yakınlık arasında fark yoktur.
Allah, kendisinden kaynaklanan bir ses veya duşunulebilecek bir sukût ile değil, diğer sıfatları gibi ezelî ve mukaddes olan kelÂmı ile konuşur.
MûsÂ'ya (A.S.) o kelÂmı ile konuşmuş,
Peygamberlerine o kelÂmını indirmiş ve ona Kur'Ân, Zebûr, İncil, TevrÂt ve Sahifeler diye isim vermiştir.
Allah-u TeÂlÂ'nın hayatı ruh, cesed ve organlarla değildir.
O'nun ilmi, duşunmekten, daha once bilememekten ve unutmaktan munezzehtir.
O'nun iradesi, tereddutten uzaktır. O, bir şeyi irade ederken bir kalbe veya ruha muhtac değildir.
O'nun kudreti, Âlete ve başkalarının desteğine ihtiyac duymaz.
O'nun işitmesi, işitme vasıtası ve kulak varlığı duşuncesinden berîdir.
O'nun gormesi icin goz bebeği ve kirpikler duşunulemez.
O'nun konuşması da ağız, dil ve damak ile değildir.
Allah Subhanehu ve TeÂlÂ, kerim bir Rabb'dır. Saltanatı buyuk, ihsÂnı geniş, nimetleri coktur. Sıfatlarından hic biri, O'nda bir artışa sebep olmaz. O'nun pek cok şeyle ilgilenmesi de sıfatlarında bir fazlalığı gerektirmez. (O, nasılsa oyledir.)
O'nun iradesi dışında hic bir şey meydana gelmez; mulkunde ister hayır ister şer, sadece ve sadece dilediği olur.
Kufur ve isyÂn, O'nun iradesiyle meydana gelir. Fakat onlarda, O'nun emri, rızası ve sevgisi yoktur.
Allah-u TeÂlÂ, kulların fiilleriyle ilgili olan ve olmayan, kulların mukÂfat alacakları veya cezaya carptırılacakları gelecekle ilgili butun olayları ezelde bilmektedir. Ayrıca butun bunları yazmış ve zaptetmiştir.
O halde her şey Allah'ın ilmine uygun olarak meydana gelir.
-----------------------------------------------------------------------MUTERCİMİN NOTU: Ezel ve ebed kelimeleri, zamansızlığı ifade eder. Yani Allah, zamana bağlı değildir, insanı ve diğer butun varlıkları yarattığı gibi zamanı da O yaratmıştır. İnsan ise zamana bağlı olan bir varlıktır, zaman kavramı olmaksızın duşunemez. Bunun icin insan, zaman ustu olan Allah'ın zÂtını ve sıfatlarını duşunemez. Nitekim Resûlullah (A.S.) Efendimiz, “Allah'ın zatını duşunmeyiniz. Siz O'nun nimetlerini ve yaratıklarını duşununuz. Cunku siz, Allah'ın zÂtını duşunmeye guc yetiremezsiniz.” (Bazı rivayetlerde “Allah'ın zÂtını duşunmeye calışırsanız helÂk olursunuz” ifadesi de gecmektedir.) (Ebu Nu'aym, Hilye; TaberÂnî, el-Mu'cemu'l-Vasît) buyurmuştur.
İnsanoğlu zamansız duşunememekle birlikte, imanı ile ilgili olduğu icin Allah-u TeÂlÂ'nın zÂtı ve sıfatları ile ilgili konularda bilgilendirilmesi bir ihtiyac olarak ortaya cıkmıştır. Bu sebeple Allah-u TeÂlÂ, bu gibi idrak ustu hususları, insanın anlayışına yaklaştırmıştır. İnsan, Allah'a iman eder ama O'nun nasıl olduğunu bilemez. Aynı şekilde O'nun ezelî ve ebedî olduğuna, ezelde bildiğine iman eder ama bunların nasıl olduğunu anlayamaz.
__________________
Allah İnancimiz
Dini Bilgiler0 Mesaj
●24 Görüntüleme