Hz. Muhammed'in Katıldığı Savaşlar;

Bedir Savaşı: Bedir Savaşı hicretin 2. senesinin Ramazan ayında meydana geldi. Daha onceden duşunulup tertiplenmiş bir savaş olmamasına rağmen buyuk bir olaydır.

Tarihte oyle meydan muharebeleri vardır ki, onlar neticeleri itibari ile sadece askerlik dehasına, askerlik sanatına bir ornek olarak değerlendirilir.

Tarihte yine oyle muharebeler vardır ki; askerlik sanatına ornek olarak kalmaz, sonucları itibari ile bir devletin ve bir milletin kaderini altust ederler, onlara yeni hayat ufukları acar, yeni istikballer kazandırır. Hele bir kısmı vardır ki, kendi zamanına kadar hakim olan fikirleri ve inancları curuturler, curumuş muesseseleri yıkar ve yenisini getirirler. İşte Bedir Savaşı boyle bir savaştır. Bu savaş Hz. Muhammed2in yuksek bir askeri başarısı olarak kalmamış, Muslumanlığın dunya yuzundeki hayatiyetini sağlamıştır. Bunun icin İslam tarihinde bu savaş '' Bedr-i Kubra''(Buyuk Bedir) olarak adlandırılmıştır.
Uhud Savaşı: (625) Muşriklerin Oc Alma Duygusu;

Bedir Savaşının uzerinden 13 ay gecmesine rağmen muşriklerin oc alma duygusu ve ateşi bir turlu sonmuyordu. Medine'de her gecen gun kok salmaya başlayan İslam cemaati burada yerleşik Yahudi kabilelerini cileden cıkarıyordu.

Resulullah (s.a.v) Uhud'da, vadinin ağzındaki Şib mevkiine kadar yoluna devam ederek Uhud Dağını arkasına aldı. Ordusunu savaş duzenine soktuktan sonra ''kendilerine emredinceye kadar savaşmalarını yasakladı.'' 50 kişiden oluşan bir okcu grubu secti, Ayneyn tepesindeki bir gecide onları yerleştirerek onlara şu talimatı verdi: '' Duşmanı yendiğimizi gorseniz bile, size benden herhangi bir talimat gelmedikce burayı terk etmeyin. Yırtıcı kuşların askeri penceleyip gagaladığını gorseniz dahi buradan ayrılmayın.''
Uhud savaşının başında Muslumanlar galip iken Hz. Muhammed'in yerleştirdiği okcuların yerlerinden ayrılması ile savaş Musluman ordusunun aleyhine donmuştu. Okcuların Peygamber Efendimizin talimatına uymaması nedeni ile savaş yenilgi ile sonuclanmıştır.

HENDEK SAVASI

Hz. Peygamber (s.a.s)'in musriklerle yaptigi buyuk ve en onemli savaslarindan birisi. Uhud savasindan iki yil sonra, Hicret'in besinci yilinin sevval ayinda (23 subat 627) Medine'nin kuzeyinde cereyan etmistir.

Kureys musrikleri Uhud savasinda basarili olmuslardi ama muslumanlarin gucunu kiramamislardi. Tam tersine muslumanlar Medine'deki birlik ve beraberliklerini saglamlastirmis, askeri bakimdan daha guclu bir duruma gelmislerdi. Medine'de surekli problem cikaran Yahudi Benu Nadir kabilesi surulmus; doguda Zatu'r-Rika, kuzeyde Dumetu'l-Cendele yapilan seferler kesin zaferle sonuclanmis, muslumanlarin gucu ve etkinligi gun gectikce daha da buyumustu. Bunun sonucu olarak Mekke musriklerinin Misir, Suriye ve Irak yonundeki kervan yollari tamamen kapatilmisti.

Muslumanlarin bolgeye hakim bir guc olmaya baslamasi IslÂma katilanlarin sayisini hizla artirmis, gecen zaman, muslumanlarin sosyal hayatlarini duzenleme ve yerlestirme yolunda onemli adimlar atmasina firsat tanimisti. IslÂm'in bu gozle gorulur guclenisi karsisinda muslumanlarin baslica dusmanlarindan olan yahudiler, dusmanca faaliyetlerine hiz verdiler. Ozellikle Medine'den surulen Benu Nadir kabilesi butun cevrede IslÂm aleyhinde surekli propaganda yapiyor, IslÂm'in guclenmesini onlemek icin muslumanlara kesin bir darbe vurmanin yollarini ariyordu. Bu calismalari sonucsuz kalmamis, yahudiler aralarinda gorus birligi saglanarak Kureys ve diger musrik kabilelerle birlesmenin yollari aranmaya baslamisti.

Yahudilerden olusan bir heyet Mekke'ye gelerek kiskirtici calismalardan sonra Kureys'e ortak dusmanlari olan muslumanlara birlikte saldirmayi Rasûl AleyhisselÂm'i ve IslÂm'i ortadan kaldirmayi teklif ettiler. Ticaret yollarinin kesilmesiyle ekonomik bir cikmaza dusen ve iclerinde hala Bedir'in acisini tasiyan musrikler bu teklifi olumlu karsiladi (Taberî, Tarihu't-Taberi, Misir,1961, II, 564-5). Yahudi heyeti ve Kureys'ten secilen elli adam KÂbe ortusunun altina girip goguslerini kÂbe duvarina dayayarak tek baslarina kalincaya kadar muslumanlarla savasmaya yemin ettiler. Artik tek dusunceleri vardi. Bu savasi mutlaka basarmak ve Islam'i ebediyyen yok etmek (Ibnu'l-HisÂm, es-Siretu'n-Nebeviyye, Beyrut, 14I7/1987, II, 254, 255).

Yahudiler Kureys'le anlastiktan sonra Necid'e giderek Benu Suleym ve Gatafan kabilelerini de bu ittifaka dahil etmeye calistilar. Gatafan kabilesini Hayber'in bir yillik hurmasinin yarisi karsiliginda muslumanlara karsi savasmaya razi ettiler. Arkasindan diger Arap kabilelerini dolasarak putperestligin Islam'dan ustun oldugunu, fakat muslumanlarla savasilmadigi takdirde putperestligin sonunun yaklastigi propagandasiyla savasa kiskirttilar. Bu calismalari sonunda Fezare, Suleym, Sa'd ve Esedogullari kabileleri de ittifaka dahil oldu (Taberî, a.g.e., II, 566).

Savas hazirliklarina baslayan Kureys, ucyuz at, bin besyuz devenin bulundugu dortbin kisilik bir ordu donatti. Buna Yahudi ve diger Arap kabilelerinin kuvvetleri de eklenince yaklasik onbin kisilik bir ordu meydana geldi. Bu buyuk ordu IslÂm'a son ve oldurucu darbeyi vurmÂk, Allah'in nurunu bogmak niyet ve umuduyla Medine'ye yoneldi. Arap yarimadasi belki de o gune kadar boyle buyuk bir orduya sahit olmamisti (Ibn Hisam, es-Siretit'n-Nebeviyye, Misir, 1375/1955, II, 214, 216, 22I):

RÂsulullah (s.a.s) muttefiklerin girisimini haber alir almaz derhal bir savas meclisi topladi. Mecliste dusmana karsi ne gibi tedbirler alinmasi, nasil bir savas taktigi izlenmesi gerektigi konusunda istisare edildi. AshÂbin cogunlugu Medine'yi icerden savunmanin uygun olacagi gorusunde idi. Bu gorus benimsendikten sonra Selman-i Farisî hazretleri, "bizde bir sehir ustun kuwetlerle kusatildigi zÂman daima cevresine bir hendek kazilir ve sehir bu sekilde savunulur" seklinde gorus bildirince Rasûl aleyhisselam bunu uygun gorerek savunma planinin bu dogrultuda hazirlanmasini emretti. Vakidî'nin Hendek Savasi sirasinda Rasûlullah'in Kureys lideri Ebû Sufyan'a yazdigim soyledigi bir mektuba gore ise, sehrin cevresine hendek kazilmasini dogrudan dogruya sani yuce Allah, Rasûlune ilham etmistir. Dusmanin gelecegi yone kazilacak hendekle sehrin korumasi esas olmakla birlikte SelmÂn-i Farisî'nin teklifi icinde Medine'yi cevreleyen binalar arasina kapatmak da vardi, zaten sehrin diger tarafi dag ve hurmaliklarla cevrili idi (Ibn Hisam, a.g.e., II, 255).

Rasûlullah, vakit kaybetmeden, ileri gelen sahabîlerle birlikte kesfe cikarak hendek kazilmasi gereken yerleri tesbit etti. Dusmanin saldirisina acik bulunan yerlerin tesbitinden sonra butun muslumanlar toplanarak hendek kazma calismalarina basladilar. Medine'deki butun araclar toplandigi halde yine de bircok musluman aracsiz kalmisti. Bunun uzerine Rasûlullah, muslumanlarla anlasmali bulunan Benu Kurayza kabilesinden odunc aletler aldirdi.

Basta Rasûl aleyhisselam olmak uzere butun muslumanlar canla basla calisiyorlardi. Mevsim kis oldugu icin calismak oldukca guc ve yorucuydu. Buna ragmen muslumanlar buyuk bir coskuyla calisiyor, hep bir agizdan "bizler omrumuz oldukca Muhammed'le birlikte savasa devam etmek uzere bey'Ât etmisizdir" anlaminda misralar okuyorlardi. Hendek kazarken Hz. Peygamberin bircok mucizesinin geldigini yine IslÂm tarihcileri nakletmektedirler (Ibn Hisam, a. g. e., II, 217, 219).

Rasûlullah da coskuyla calisan arkadaslari ile birlikte toprak kaziyor, tasiyor, onlarla bir agizdan su anlamdaki beyitleri okuyordu: "Allah'in lutfu ve hidayeti olmasaydi biz ne hidayete erer, ne sadakalar verir, ne de ibadet ederdik. Ya Rab! Bizi huzur ve sukuna erdir. Dusmanla karsilasirsak bize sebat ve metanet ver. Bize saldiranlar fitne cikararak fesat pesinde kosuyorlar. Biz ise onlara karsi koyuyoruz." Munafiklar ise bu isi agirdan aliyor ve cesitli bahanelerle calismamak istiyorlardi (Ibn Hisam a.g.e., II, 216; Taberî, a.g.e., II, 566, 567).

Bu sekilde iki hafta boyunca suren gayret sonunda Medine cevresinin gerekli yerleri hendeklerle kusatilmis, hendeklerden cikan topraklar ic tarafa yigilarak siperler olusturulmustu.

Hendek kazma calismalari biter bitmez Rasûl aleyhisselam savasabilecek durumdaki butun muslumanlari topladi. Musluman mucahitlerin sayisi ucbindi ve otuz alti da at vardi. Musluman savascilar gruplar halinde siperler gerisine yerlestirildi. Bu sirada Ebû Sufyan komutasindaki ordu Medine'nin Batisindan, Necid kabileleri de Dogudan Medine onlerine geldiler.

Kureys ordusu Medine'nin kuzeyinden dolasarak Uhud dagi civarina geldi. Ortaligi bos gorunce evvelce Uhud savasinda aldiklari mevkiye dogru yaklastilar. Burada diger kuvvetlerle birleserek Uhud-Medine yolu uzerinde ilerlemeye basladilar. Bir muddet sonra Rasûlullah'in hendekler gerisinde gorulen cadirlari karsisina geldiler ve onun karsisinda yer aldilar (Taberî, a.g.e., II, 57I).

Musrikler cevrede muslumanlari gormeyince hizla Medine uzerine atildilar. Fakat muslumanlar tarafindan kazilan hendeklere gelir gelmez ne yapacaklarini sasirdilar. O zamanlar boylesi istihkamlar insa etmek Araplar tarafindan bilinmiyordu. Rasûlullah'in bu degisik savunma yontemi musrikleri hayret ve saskinlik icinde birakti. Icerlerinde bazilari atlarini hendekler boyu surerek bir gecit aradilar. Fakat hendek gayet derin kazilmis oldugu icin gecmeyi basaramadilar. Bu arada hendek gerisinde siperlenen muslumanlar dusmani ok ve tas yagmuruna tuttular. Dusman suvarileri de bu sekilde karsilik vermek zorunda kaldilar. Musrikler bir aya yakin bir sure hendek gerisinde kaldilar. Iki taraf arasinda herhangi bir savas olmadi. Bir kaci mubareze ve karsilikli ok atmaktan baska ciddi bir hareket olmadi (Taberî, a.g.e., II, 572).

Muslumanlar arada sirada taarruz eden dusmani bu sekilde karsilayarak savunma suresini uzatiyorlardi. Fakat bu sirada muslumanlarla anlasma icindeki Benu Kurayza kabilesinin anlasmayi bozarak geceleyin Medine uzerinde baskin yapmak icin hazirlandiklari soylentisi yayildi. Bu haber muttelik ordulara gore oldukca zayif olan muslumanlar arasinda buyuk bir endiseye neden oldu. Rasûl aleyhisselam durumun acikliga kavusturulmasi icin Kurayza kabilesine birisini gonderdi. Benu Kurayza kabilesinin reisi Kaab b. Esed'in Benu NÂdir kabilesi reisi Nayy b. Ahtab tarafindan kandirilmis oldugu ve Kurayzalilarin gercekten anlasmayi bozmus olduklari anlasildi. Kurayza kabilesi ile Evs kabilesi arasinda dostluk bulundugu icin Evs'in lideri Sa'd b. Muaz ve bazi Evs ileri gelenleri ozel olarak Benu Kurayza kabilesine gonderildi ise de olumlu bir sonuc alinamadi.

Kur'Ân dusmanin gelisini ve durumun vehametini soyle dile getirir:

"Onlar size yukarinizdan ve asaginizdan gelmislerdi. Gozler donmus, yurekler agizlara gelmisti. Allah icin cesitli tahminlerde bulunuyordunuz" (el-Ahzab, 33/1I). Rasûlullah zaman gecirmeden ortaya cikan yeni duruma uygun tertibati aldi. Muslumanlara hitaben, "emin olunki bunun sonu hayirlidir. Muslumanlarin yegane koruyucusu Allah'tir" buyurarak muslumanlara guven verdi. Sehir icinde ve savunma hatti cercevesinde guvenlik onlemleri bir kat daha artirildi. Geceleri dusmanin ani bir baskin yapmasini onlemek amaciyla devriye kollari cikarilmaya baslandi.

Gece basar basmaz butun devriye gorevlileri gorev yerlerine dagiliyor, Rasûlullah ise savunma hattinin en zayif noktasinda bekliyordu. Geceleri cok soguk oldugu icin savasin zorluklari kendisini daha agir bicimde hissettiriyordu. Bununla birlikte Muslumanlar inancla ve sabirla gorevlerini yerine getiriyorlardi.

Bu arada munafiklar da bos durmuyor bir takim tesvikler ve aldatici sozlerle imani zayif kimseleri kandirmaya calisiyorlardi. Nitekim Kur'Ân bu duruma "Iki yuzluler ve kalplerinde hastalik olanlar" Allah ve Rasûlu size sadece kuru vaadlerde bulundu" diyorlardi (el-Ahzab, 33/12). Ayetiyle isaret etmektedir.

Kusatma onbes gunden fazla surdugu halde musrikler hicbir sonuc alma basarisini gosteremediler. Muhasaranin devami sabahlara kadar siperlerde bekleyen muslumanlari oldukca kotu etkiliyordu. Sehrin disariyla butun baglarinin kestirilmis olmasi yiyecek sikintisinin baslanmasina neden oldu. Munafiklar bundan da guc alarak yersiz konusmalarini cogalttilar. Eskiden beri meydan savaslarina alismis olan muslumanlar dusman karsisind hicbir sey yapmadan beklemekten sikilmaya baslamislardi. Mevsimin siddeti bu durumu daha da etkiliyordu. Ozellikle geceleri cikan sogukta devriye gorevini yapanlar fazlasiyla muzdarip olmaya basladilar. Hatta hayvanlarina yedirecek birsey bulamaz hale geldiler. Muslumanlarin direnci yavas yavas kirilmaya yuz tutmustu. Kur'Ânin deyimiyle "Iste orada mu'minler denenmis ve cok siddetli sarsintiya ugramislardi" (el-Ahzab, 33/11).

Durumun vehameti karsisinda Hz. Peygamber, Musriklerin birligini bozabilmek icin bir ara Gatafanlilarin reisleri Uyeyne b. Hisn b. Huzeyfe ve el-Haris b. Avf b. Ebi harise el-Murriye haber gondererek donup gitmeleri karsiliginda Medine hurmalarinin ucte birini onlara vermek uzere anlasmak istediyse de (hatta anlasma metni bile hazirlanirken) Sa'd b. Mu'az ve Sa'd b. UbÂde ile istisaresi sonucu bu fikirden vazgecti (Ibn Hisam, a.g.e., II, 223; Taberî, a.g.e., II, 572-3).

Diger yandan dusman ordusu baskisini giderek arttiriyordu. Degisik yonlerden pespese saldirilarda bulunuluyor, hendegi asamayarak caresiz geri donuyordu. Muhasaranin olaganustu siddet kazandigi bir sirada musrikler ne pahasina olursa olsun hendegi asmaya karar verdiler. Savasciliktaki buyuk ustaligi ve Kahramanligiyla sohret kazanmis olan Amr b. Abdived ile Ikrime b. Ebû Cehl, Nevfel b. Abdullah, Dirar b. Hattab, Hubeyre b. Ebî Vehb hendegi gecmek uzere ileriye gonderildi. Ebû Sufyan ve Halid b. Velid de onun arkasindan genel bir saldiri icin kuvvetlerini ileriye dogru hareket ettirdiler. Amr ve yanindakiler binbir guclukle de olsa hendegi asmayi basardilar.

Amr b. Abdived atini ileriye surerek muslumanlari kendisiyle savasacak bir savasci taleb etti. Amr bircok savaslarda bulunmus, yigitlik ve gozupekligi sayesinde bircok birlikleri dagitmis gayet usta bir silahsor, cevik bir suvari oldugundan, onunla dovusmeye kimse cesaret edemezdi. Nitekim muslumanlardan da kimse onun istegine cevap veremedi.

Bu durumu goren Hz. Ali, Amr'a karsi cikmak icin izin istedi. Fakat Rasûlullah izin vermedi. Amr tekrar ileriye atilarak muslumanlara hitaben; "Icinizden kahramanlik meydanina cikacak kimse yok mu? Hani olenlerinizin gidecegini soylediginiz Cennet?" diye bagirdi. Muslumanlardan yine ses cikmayinca Hz. Ali ikinci defa izin istedi. Rasulullah kendi zirhini cikarip Ali'ye giydirdi, beline zulfikÂr'i takti ve ellerini acarak "Ya Rabb amcam Ubeyd Bedirde; Hamza Uhudda sehid oldular bu Ali ise kardesimdir ve amcamin ogludur. Onu koru, beni kimsesiz birakma. Sen Varislerin en hayirlisisin" diye dua ederek ugurladi.

Amr'in karsisina cikan Hz. Ali kendisini tanitti. Amr, Ali'nin gencligini ve babasiyla olan dostlugunu ileri surerek onunla savasmak istemedi. Hz. Ali ise kendisiyle savasmayi ve onu oldurmeyi arzuladigini bildirdi. Kendisinin savasa cikanlarin uc tekliflerinden birini kabul ettigini duydugunu; eger oyleyse, uc teklifi oldugunu soyledi. Ya musluman olmasini, ya savasi birakip gitmesini, yada kendisiyle dovusmesini teklif etti. Ilk ikisini reddeden Amr dovusmeyi secti.

Ilk saldiri Amr'dan geldi. Vurdugu kilic darbesi Ali'nin kalkanini parcalayarak basindan yaralanmasina neden oldu. Sira kendisine geldiginde Ali indirdigi darbe ile Amr'i cansiz yere yuvarladi. Muslumanlar sevincle tekbir getirirken musrikler buyuk bir hayal kirikligina ugradilar.

Hz. Ali Amr'in isini bitirince Dirar ile Hubeyre Ali'nin uzerine yuruduler. Dirar Hz. Ali'nin yuzune bakar bakmaz donup kacmaya basladi. Sonradan Dirar, "olum melegi surete burunmus bana gorunmustu," diyecektir, bu kacis hakkinda. Carpismaya yeltenen Hubeyre de Ali'nin bir kilic vurusu ile zirhi delinince kurtulusu kacmakta buldu, (Ibn Hisam, a.g.e., II. 224-225).

Hz. Omer, kacan kardesi Dirar'in pesinden, Zubeyr b. Avvam da Hubeyr'in arkasindan kostular. Bu sirada Nevfel b. Abdullah hendege dusmus, yaralanmisti. Muslumanlar onu tasa tuttular. Fakat Ali onlari durdurdu, hendege inerek boynu kirilmis Nevfel'in kafasini ucurdu.

Bu kotu sonuc karsisinda Ebû Sufyan caresiz ordugahina dondu.

Ertesi gunu Benu Kurayza Kabilesi de dusman ordusuna katildi. Muttefikler boylece kuvvet kazaninca bir kat daha cesaretlenerek saldirilarini siklastirmaya, tazyiklerini arttirmaya basladilar. Ok ve tas muharebeleri aksama kadar surup gitti. Karanlik basinca musrikler ordugahlarina cekildiler. Genel bir saldiri dusuncesi muslumanlar arasindaki endiseyi bir kat daha artirdi.

Bu arada savasin yonunu degistirecek onemli bir olay oldu. Dusman saflarinda iken musluman olan Nuaym b. Mes'ud es-Sakafî gizlice Rasulullah'in ordusuna katildi. Durumun kotulugunu goren Nuaym, muttefiklerle Benu Kurayza Kabilesinin arasini bozmak icin iyi bir vesile oldu. Hz. Peygamber ona Benu Kurayza ile musriklerin arasini acmasi icin talimat verdi. IslÂma girdigi bilinmedigi icin rahatca Benu Kurayza lideri Kaab b. Esed'in yanina gitti. Kaab'in yaninda daha baska Yahudi liderleri de bulunuyordu. Onlara yahudilere bir iyilik etmek istegimi soyleyerek Kureys ve Gatafan kabilelerinin artik savastan usandigindan soz etti "hatta daha fazla zahmet cekecek olurlarsa sizi birakip gidecekler. O zaman siz IslÂm ordusuna karsi koyamazsiniz. Bu tehlikeyi onlemek icin Kureys ve Gatafan kabileleri ileri gelenlerinden birkac kisiyi rehin alin" dedi. Yahudiler bu haberden son derece memnun oldu.

Nuaym, oradan Ebû Sufyan'in ordugahina geldi. Ona Kurayzalilarin anlasmayi bozduklarindan dolayi pismanlik duyduklarini ve anlasmayi gizlice yenilediklerini, hatta suclarini affettirmek icin Kureys ve Gatafan liderlerinden birkac kisiyi rehin alarak muslumanlara teslim etmeyi dusunduklerini soyledi. Bu haber Ebû Sufyan'i vesveseye dusurdu. Derhal kurayza liderine Ikrime b. Ebî Cehl ve Benî Gatafanli bir grupla haber gondererek muhasaranin cok uzadigini, askerin acliktan sikayet ettigini bu nedenle ertesi gunu genel bir saldiri ile bu duruma bir son verilmesi gerektigi arzusunda oldugunu soyledi. Buna karsilik Kurayzalilar, Kureys ve Gatafan ileri gelenlerinden birkac kisi rehin verilmedikce kendilerine guvenemeyeceklerini bildirdiler. Kureys ve Gatafan liderleri bu haberi isitince Nuaym'in sozune hak vererek rehin vermekten imtina ettiler. Kurayza kabîlesi ise onlarin tavrinin Nuaym'i dogruladigini gorunce muttefiklerden ayrilarak onlari kendi baslarina biraktilar, (Ibn Hisam, a.g.e. II. 23I) (Taberî, a.g.e. II 578-9).

Kusatma yine suruyordu, ama eski siddetini kaybetmisti. Rasûlullah (s.a.s) bu gunlerde, bugun Ahzab Mescidinin bulundugu yerde ayakta durup ellerini yukariya kaldirarak musrik kabileleri aleyhinde ucgun boyunca dua ettiler. Ucuncu gun ogle ile ikindi namazi arasinda duasinin kabul edildigi kendisine vahyedildi. Ashab bunu Rasûlullah'in yuzunde dalgalanan sevincten anladi. Cebrail (a.s.) "sevininiz, Allah onlara bir ruzgar saldi."diyerek Allah'in musrikleri kasirga ile perisan edecegini haber vermisti. Allah Rasûlu hemen iki dizi uzerine cokup ellerini kaldirdi. gozlerini yere indirdi. ve "bana ve ashabima acidigin icin sana sukranlarimi sunarim Allah'im" dedi. Sonrada haberi ashÂbina o mujdeledi.

Beklenen ruzgar birkac gun sonra geldi. Bu soguk, dondurucu bir ruzgardi. Tozlari, topraklari musriklerin gozlerini dolduruyordu. Ruzgar, onlari kendi baslarinin derdine dusurmus, cekilmek, zorunda birakmistir. Cadirlarin bezlerini, derilerini yirtiyor, direklerini sokuyor, sergileri kumlara gomuyor, yakilan atesleri, asiklari sonduruyor, develeri, atlari birbirine karistiriyor, hic kimse kimsenin yanina gidemiyor. Musrikler ordugahlarindan devamli tekbir sesleri, silah sakirtilari duyuyorlardi. Kalplerine buyuk bir korku dusmus, amansiz bir panige kapilmislardi. Kur'an sonradan bu olayi mu'minlere soyle hatirlatmaktadir: "Ey mu'minler. Allah'in size olan nimetini anin. Hani uzerinize ordular gelmisti. Biz de onlarin uzerine ruzgar ve gormediginiz ordular gondermistik. Allah yaptiklarinizi goruyordu. "(ef-AhzÂb. 33/9)" "Allah kÂfirleri ofkeleri ile geri cevirdi. Hicbirsey elde edemediler. Savasta iman edenlere Allah'in yardimi kÂfi geldi. Allah gucludur, herseye galiptir" (el-AhzÂb; 33/25).

Gece boyunca devam eden firtina, sabahleyin biraz sukûnet buldu. Allah Rasûlu, Huzeyfe b. Yeman'i dusman ordusu hakkinda bilgi almasi icin gonderdi. Huzeyfe, dusman ordusunun perisan halini gorerek geri dondu. Hz. Peygamber bundan son derece memnun oldu ve sonucu beklemeye basladi. (Ibn HisÂm, a.g.e. II. 231-2).

Ebû Sufyan ansizin ugradigi bu buyuk felÂket uzerine Kurayza kabilesinin ordudan ayrildigi ve orduda ihtalÂf ciktigi bahanesiyle kusatmayi sona erdirerek geri cekilme emrini verdi. Amr Ibnû'l-Âs ile Halid b. Velid ikiyuz suvari ile musriklerin geri cekilisini denetlediler. Musrikler basansizliklarindan dogan umutsuzluk ve sikinti icerisinde hizla ricat etmeye basladilar.

Kureys ordusu Mekkeye, Gatafan kabileleri Necid'e dogru yol alirken muslumanlar savunma hattindan cikarak dusman ordugahina vardilar. Dusmanin telas ve heyacan icinde geri cekilirken birakmis olduklari erzak ve zahirelere ve Ebû Sufyan'in yahudi reislerinden Hayg'a gonderdigi yirmi deveye el koydular. Develer kurban edildi, hurma dolu sepetler bosaltildi ve muslumanlara dagitildi. Bu ganimet vasitasiyla muhasaranin ortaya cikardigi kitlik ortadan kalkmisti. Rasûlullah (s.a.s.) muslumanlara hitab ederek, "Ey IslÂm mucahidleri! Emin olunuz ki bu muzafferiyet sizin icin olumsuz bir basaiidir. Bundan boyle Kureys kabilesi size degil, siz Kureys'e taarruz edeceksiniz" buyurdu. Rasûlullah'da bu sozleriyle musriklerin butun gucunun tukendigini, artik muslumanlarin zafer yollarinin acildigini da mujdelemis oluyordu.

O gun ogleye dogru Hz. Peygamber, aldigi ilÂhi bir emir geregi muslumanlara derhal bir ilan yaptirarak bu savasta musriklerle bir olup, kendilerini arkadan vuran Benu Kurayzaya karsi savasmak uzere su emri verdi: "Kim dinler ve itaat ediyorsa, ikindi namazini Benû Kurayza onlerinden baska yerde kilmasin" Bu emri alan muslumanlar derhal hareket ederek bu yahudi belasini da ortadan kaldirdilar, (bk. Benû Kurayza Savasi). (Ibn Hisam, a.g.e. II. 233-34).



Kaynak İslamTarihi

___________________

__________________