Whey ve soya proteinleri “hızlı” yani kana suratle karışan proteinlerdir. Bunun anlamı whey ve soya proteinlerinin alımından 30 dakika sonra kanda gorulmeye başladığı, 45 – 120 dakikaları arasında kanda cok yoğun olarak gorulmeleri ve takriben 3 saat sonra hemen hemen tamamen vucudumuzu terk ettiğidir. Serbest proteinler ( yani proteinleri oluşturan yapı taşları) hatta daha hızlıdırlar. Yani 15 dakika icinde kana karışarak en yoğun bicimde gorulur ve 90 dakika sonra vucudumuzu terk ederler. Protein hidrolisatlarda (yani enzimler tarafından on sindirimden gecirilen proteinler) cok hızlıdırlar. Yani zaman olarak amino asitlerle aynı surelerde etki ederler. %94 protein ihtiva eden yuksek değerli Whey protein isolatelerde cok hızlıdırlar. Yani zaman olarak amino asitlerle aynı surelerde etki ederler. Bu whey protein isolateler (WPI) uretim tekniği acısından kısa zincirli bioaktif peptidler icermeleri sebebiyle cabuk emilirler. %90 ve daha az oranlarda protein iceren WPI’ler bu bioaktif peptidleriicermezler ve emilme hızları acısından Whey Protein Concentrate (WPC) ile kıyaslanabilirler. Butun diğer proteinler yavaş yani kana cabuk ve yoğun karışmayan proteinlerdir. Bu proteinler takriben bir saat icinde kanda kendilerini gosterirler ve kandaki amino asit miktarı uzun bir sure zarfında kanda kaldıktan sonra yine takriben 6 – 8 saat sonra tukenir. Rand et al’in Meta analizine gore normal bir calışma aktivitesine sahip bir yetişkin gunde 0,8 gr / vucut ağırlığı (ornek 100 kg ağırlığındaki bir insan icin 100 x 0,8 gr) proteinle protein ihtiyacını gidermiş olur. Sporcuları protein ihtiyacları uzun yıllar boyunca tartışma konusu olmuştur. Bunun sebebi genellikle kısa sureler icinde yapılan araştırmalara dayanmaktadır. Bunun sonucunda 2,77 gr protein / vucut ağırlığı / gun (ornek 100 kg ağırlığındaki bir insan icin 100 x 0,8 gr) gibi yuksek bir protein tedarikinin mukavemet sporcularında 1,2 gr protein / vucut ağırlığı / gun alımına kıyasla daha iyi bir azot tedarikine ulaşıldığı ispatlanmıştır. Buna karşın saf kas gelişimi (Lean Body Mass) acısından kayda değer bir fark tespit edilmemiştir. Aynı zamanda sporcuların yuksek dozda protein alımına kendilerini alıştırdıkları ve vucutlarının bu proteini daha ziyade kas yapımında değil enerji olarak değerlendirdiği gorulmuştur. Bu ve benzeri sorular ideal protein tuketim miktarı hakkındaki soruyu cevapsız bırakmıştır. Gerek yuksek doz gerekse dengeli bir protein beslenmesi tercih edilebilir. Falvo et al, Vukovich et al ve Burke et al’in son uzun zaman araştırmaları mukavemet sporcularında yuksek dozda protein tuketiminin daha fazla kas gelişimine sebep olduğunu ortaya koymuştur. (zaten sporcular bunun cok onceden farkına varmışlardı) Gunluk protein ihtiyacı sorusu gibi proteinlerin sindirilme hızları da yani whey protein isolate ve soya proteininmi yoksa yavaş sindirilen orneğin caseininmi vucudun genel protein dengesi icin daha iyi olduğudur. Eski araştırmalar whey proteinin farklı casein oranlarında kullanılması halinde kanda bulunan amino asit ve L-Leucine değerlerini karşılaştırırlardı. Daha sonraki araştırmalar serbest amino asitlerle whey proteini ve caseini karşılaştırarak bunun otesinde serbest amino asitlerle whey proteinin 3 saat icinde bir kerede veya birkac seferde alınması arasındaki farkı karşılaştırırdı. Bugunku bilgi seviyemize gore gerek sindirim hızı gerekse amino asitlerin iceriği yani kalitesi vucudumuzun net protein oranına doğrudan etki eder. Ayrıca cabuk sindirilebilen yani cabuk emilen, iceriğinde yuksek oranlarda EEA, BCAA ve her şeyden once LLeucine (yani yuksek kaliteli protein) ihtiva eden proteinleri uzun sure duzenli olarak ve kucuk miktarlarda almak en faydalı olan tuketim şeklidir. Bu durumda protein sentezi en hızlı şekilde gercekleşir ve protein azalması casein tuketilmesi durumundakine eşittir. Bu da sonucta en iyi net protein oranını teşkil eder. BCAA’lar ve ozellikle L-Leucine burada cok onemli bir rol oynamaktadır. BCAA’lar sindirim sisteminde emilmez ve karaciğerde tekrar modife edilerek doğrudan kas protein sentezine katılmak uzere kana karışırlar. Bunun yanı sıra L-Leucine yuksek dozda protein alan organizmamız icin protein sentezini destekleyen bir uyarıcıdır. (Daha sonra bu konuya detaylı gireceğiz) Biraz evvelki goruş ayriyeten karbon hidrat ve yağ alınmadığı varsayılarak yapılan protein tedariki icin gecerlidir. İlave enerji kaynaklarının tuketilmesi halinde bile whey protein ve soya proteini gibi hızlı proteinler caseinden ustundurler. İlave enerji kaynaklarının protein sentezi uzerinde belirgin bir etkisi tespit edilmemiş olmakla birlikte (anlaşılan gercekten protein kalitesinin onemi buyuk) proteinin sindirim sisteminde emilmesi oranı ilave karbon hidrat ve yağ tuketimi uzerine duşmuştur. Casein’de bu duşuş cok az olmuştur. Bu konuya da daha sonra değineceğiz. Kuvvet antrenmanının hızlı ve yavaş proteinlerle amino asitlerin kinetiğini nasıl etkilediği bilgisi yeni bulgular arasındadır. Bunun sonucunda antrenman icin protein yani amino asitlerin en ideal ne zaman alınması gerektiğini oğrenebiliriz. Soz konusu araştırmalarda butun vucut protein sentezi (WBPS) ve kas protein sentezi (MPS) gozlemlenmiştir. Bu araştırmaların sonucunda kuvvet antrenmanının butun vucut protein sentezini desteklediği ve bu etkinin antrenman sonrasında zamanla sona erdiği goulmuştur. Kandaki amino asit konsantrasyonu antrenmandan hemen sonra veya kısa sure sonra amino asit tuketilmesini veya amino asit enjekte edilmesini muteakip antrenman oncesi ve antrenmandan saatler sonra aynı seviyede kalmıştır ama kas hucrelerine giden kan miktarında normale kıyasla %645 -/+ %5 oranında artış gorulmuştur. Bunun sonucunda antrenmandan sonra kas hucrelerine giden amino asit miktarı normale kıyasla %30 – 100 oranında artmıştır. Her ne kadar yaşlı ve kuvvet sporuna yeni başlayan sporcular uzerinde yapılsa da antrenmandan hemen sonraki sure diliminin ne kadar onemli olduğunu Estmark et al araştırması gostermektedir. Sadece 10 gr protein artı 7 gr karbon hidrat artı 3 gr yağ tuketimi yaşlı beylerin dinamik guclerinin %46, isokinetik kuvvetlerinin %15 artmasına yol acmıştır. Aynı malzemelerin antrenmandan 2 saat sonra tuketilmesi halinde ise dinamik kuvvetin sadece %36 arttığı gorulmuştur. 10 gr protein artı 8 gr karbon hidrat artı 3 gr yağın antrenmandan hemen sonra ve 3 saat sonra tuketimini ongoren Levenhagen et al araştırması da cok ilginc sonuclar vermiştir. Burada on bacak kaslarındaki protein sentezi gıdaların erken alındığı durumlarda 3 saat sonra alınmasına kıyasla 3 kat daha fazlaydı. Butun vucudun protein sentezi katkıların erken alındığı hallerde 3 saat sonra alınmasına kıyasla daha yuksekti. Buna ilaveten glutaminin kandaki plasma konsantrasyonu katkıların erken alındığı hallerde daha yuksekti. Kasların glikoz alımı katkıların erken alındığı hallerde gec alınmasına kıyasla 3,5 kat daha fazladır. Yani dinlenmiş durumda alınması ile antrenmandan 3 saat sonra alınması arasında bir fark yoktur. Anlaşılan karbon hidratların antrenmandan hemen sonra tuketilmesi amino asitlere kıyasla cok daha onemli. Son alınan sonuc sadece mukavemet sporcuları icin değil aynı zamanda da kuvvet sporcuları icin de onemlidir. 1 gr glycogen başına kaslarımızda 2,7 gr su depolandığı bilinen bir gercektir. Hucre hidrasyonunun kas protein sentezi icin onemli bir duzenleyici olduğu da bilinir. Bu etkinin yukarıda bahse konu olumlu protein sentezine katkıda bulunmuş olabileceği de akla gelmektedir. Protein ve amino asitlerin antrenmandan once alınması neredeyse antrenmandan sonra alınması kadar onemlidir. Normalde yani antrenmandan once katkı maddesi alınmaması ve antrenmandan sonra alınması durumunda antrenman boyunca net protein bilancomuz olumsuzdur.Antrenman sebebiyle artan protein kaybı sonucunda Protein sentezi de antrenmandan sonra hızla yukselmek uzere dinlenmiş haldeki protein sentezi seviyesinin bile gerisine duşmektedir. Tipton et al araştırması antrenmandan once (Pre- supplementing) katkı maddesi alımasının bu durumu tersine cevirebildiğini ve hatta kanın kas hucrelerine ulaşması bazında ilginc avantajları olduğunu gostermiştir. Bu araştırmada 6 gr esansiyel amino asitle 35 gr şeker karışımı antrenman oncesi (Pre-Training Supplement) ve antrenman sonrası (Post Supplementing) alınarak kullanılmıştır. Bacak kaslarına giden kan miktarı Pre-Takviyesiyle %325 oranında Post-Takviyesiyle ise sadece %201 oranında artmıştır. Bunun sonucunda kana giden Phenylalanin (bu amino asit Trigger olarak olculmuştur) miktarında Pre-Takviyesiyle %650 oranında Post-Takviyesiyle ise %250 oranında artmıştır. Bacak kaslarının Phenylalanin emilimi Post-Takviyesine kıyasla Pre-Takviyesinde % 160 daha yuksek olmuştur. Protein bilancosu Pre-Takviyesinde daha antrenman esnasında artmış Post-Takviyesinde ancak antrenmandan sonra artmaya başlamıştır. Tipton araştırması genellikle yanlış değerlendirilerek sporculara antrenman oncesi katkı maddesi alınması tavsiye edilmektedir. Bu esasen yanlış değildir ama doğru olduğunu soylemek de mumkun değil. Bu konu hakkında yapılan Meta Analizi protein sentezinin yoğun bir antrenman programında başta cok yoğun daha sonra biraz daha yavaş olmak uzere duzenli olarak 48 saat surduğunu bu esnada protein kaybının cok olduğunu gostermektedir. Vucut protein dengesinin olumsuza donmemesi icin bu sure zarfında ve antrenmanı takip eden iki saat icinde gıda ve ozel proteinler alınmalıdır. her şeyden once protein ve karbon hidrat antrenmandan sonra da en az iki saat boyunca tuketilmelidir cunku bu sure icinde beslenme sistemimizde anabol bir etki oluşacaktır. Bu sureden sonra (ki bu sure anabol pencere olarak da tanımlanmaktadır) normal beslenmeye gecilebilir. Ancak iyi bir protein beslenmesinin kuvvet ve kas gelişimini olumlu etkileyeceğini unutmamak gerekir. Kısacası Pre-Takviye yontemi bir alternatif olmayıp sadece vucudun antrenmandan sonra değil once ve antrenman suresince de ozumlemenin desteklenmesi icin bir imkandır. Hatta 3 saat boyunca (ki Tipton testlerinin sonucları antrenman bir saat ve antrenman sonrası iki saat olmak uzere toplam 3 saat boyunca bir anlam ifade eder) vucut ozumlemesi anabol etkiye kıyasla daha iyidir. Ayrıca antrenman oncesi takviye alınması suretiyle daha yoğun bir antrenman programı takip edilmesi mumkundur fakat esas bu durumda antrenman sonrası takviyenin onemi azalacağına daha da artmaktadır. Gun boyunca hangi proteinin hangi miktarda ve ne zaman alınması gerektiği sorusu herhalde artık cevaplandırılmıştır. Bircok araştırma esansiyel amino asitlerin (EEA) hucre dışı konsantrasyonunun protein sentezini yonlendirdiğini gostermiştir. Temel olarak duşuk bir EEA konsantrasyonu kas protein sentezinin olamayacağını sinyalize eder cunku vucutta yeteri miktarda amino asit yoktur. Ancak yuksek bir EEA konsantrasyonu da kendiliğinden kas protein sentezini ateşler demek değildir. Orneğin vucuda EEA enjekte edilmesi halinde EEA konsantrasyonu ve buna bağlı olarak protein sentezi ilk başta belirgin bir şekilde artar ama 2 saat sonra ilk başlangıc noktasına geri duşer. Başka araştırmalar hucre dışı EEA konsantrasyonunun yoğunluğunun değil daha cok duzenli olarak arttırılmasının protein sentezini iki saate kadar uzatabildiğini gostermiştir. Anlaşılan EEA konsantrasyonunu minimum miktarda tutarak arttırmak sonra tekrar arttırmak uzere duşurmek en doğrusu. Bu iniş cıkışlara ancak hızlı proteinler veya serbest amino asitlerle ulaşılabilir. Casein turu yavaş bir protein de EEA konsantrasyonunu ihtiyacımız olan en duşuk seviyede tutabilir ama bunu normal bir beslenme de yapabilir. Bu bağlamda Paddon Jones et al araştırmaları 15 gr serbest EEA artı 30 gr Maltodextrin karışımının oğunler arasında (oğunler dengeli olmalıdır)alınması halinde kandaki azot miktarını hic takviye alınmamasına kıyasla %25 oranının arttırabildiğini gostermiştir. Bu bilgiler yepyeni bir protein kalitesi tarifi yapmamızı gerektiriyor.Biyolojik değer (BV),Chemical Score,Protein Effiecency Ration (PER),Protein digestibility corrected amino acid score(PDCAAS)gibi standart kalite kriterleri kuvvet sporcusu icin pek onemli değildir. Kuvvet sporcuları icin onemli olan yuksek EEA ihtivası ve dağılımı(burada L-Leucine ihtivası onemlidir)ile esansiyel olmayan amino asitlerin orneğin arginin ve glutamin onemlidir. Değişik protein ceşitleriyle serbest amino asitlerin karışımı veya her ikisinin birbirleriyle karışımları ile bu tip EEA acısından zengin ve aynı zamanda dengeli takviye karışımları elde edilebilir. Ancak bu tip karışımları elde etmek icin biraz da bilgi gerekmektedir aksi takdirde kas protein sentezini değil organizmanın kendi protein sentezini destekleyen bir karışım elde ederiz. Bu yeni bulgular genellikle yuksek fiyatları veya olumsuz haber meraklılarının propagandaları sonucu geri plana duşen serbest EEA karışımlarını yeniden gundeme getirdi. Bu urunler sporcular arasında cok sevilmelerine rağmen coğunlukla yanlış kullanıldı (infuzyon şeklinde orneğin) veya protein lobileri tarafından kas ve guc yapımı icin yetersiz olduğu şeklinde algılanması sağlandı. Bugunku bulgular ve dramatik bir bicimde duşen fiyatlar bu tip urunleri kısa surede tekrar gundeme getirecektir. Protein ve amino asitlerin karbon hidrat ve / veya yağlarla kombinasyonları da yakından araştırılmaktadır. Bu araştırmalarda kalorisi az diyetlerde yuksek yağ oranlarının kandaki azot dengesini yuksek bir karbon hidrat seviyesine oranla daha olumlu etkilediği gorulmuştur. Bir karenz diyetinden normal beslenmeye gecer gecmez aldığımız gıdalarda daha cok karbon hidrat mı yoksa yağmı bulunduğu bir rol oynamaz. Her iki durumda da protein sentezi sırasında yağda ve karbon hidratlarda gozle gorulur bir değişikliğe rastlanmazken protein azalması duşer. Buna rağmen yuksek seviyeli antrenmanlarda karbon hidratların yağlardan cok daha onemli olduğunu unutmamak gerekir.Jacobs el al kandaki Glikojen eksikliğinin gerek yavaş gerekse hızlı işleyen kas hucrelerinde bir kas yorulmasına sebep olduğunu tespit etmiştir. Bu durum yoğun calışan atletlerde kas kaybına ve yeni spora başlayan genclerde kas oluşmamasına yol acabileceğinden dolayı cok ciddiye alınmalıdır Kopman et al karbon hidratların (0,3 gr / 1 kg x vucut ağırlığı / saat), Karbon hidrat artı hızlı proteinlerin (0,2 gr / 1 kg x vucut ağırlığı / saat) ve karbon hidrat artı hızlı protein artı L-Leucine’in ( 0,1 gr / 1 kg x vucut ağırlığı / saat) etkisini protein sentezi, plasmaensulin, ve amino asit reoksidasyonu bağlamında gozlemlemiştir. Sadece karbon hidrat alınması durumunda net protein bilancosu olumsuz cıkmıştır. Buna karşın amino asit oksidasyonu ve protein azalması yuksek olmuştur. Protein sentezleme oranı değişmemiş ve plasmaensulin normal cıkmıştır. Karbon hidrat artı protein takviyesinde net protein bilancosu olumlu cıkmıştır. Buna karşın amino asit oksidasyonu ve protein azalması duşuk, protein sentezlemesi olumlu ve plasma ensulini sırf karbon hidrat alınan opsiyona kıyasla dikkate değer derecede artmıştır. (halbuki cok daha az karbon hidrat tuketilmiştir) Karbon hidrat artı hızlı protein artı L-Leucine beslenmesinde ise butund eğerler diğerlerine oranla belirgin bir şekilde iyi sonuc vermiştir. Halbuki burada 0,2 ve 0,3 gr yerine sadece 0,1 gr takviye kullanılmıştı. Bu araştırma Leucine’nin duşuk protein oksidasyonunun yanında ensulin salgılanması, protein bilancosu ve protein sentezlemesi uzerindeki olumlu etkisini daha once belgeleyen diğer araştırmaları da teyit etmektedir. Yuksek ensulin değerlerinin protein veya amino asitleri, karbon hidrat ve creatinin vucutta depolanmasına benzer şekilde depolayıp depolamadığı sorusu yeni yapılan Biolo et al araştırmasına rağmen evet şeklinde cevaplandırmak gerekir. Biolo et al ensulinin vucudun dinlenme anında protein sentezini olumlu etkilediğini fakat bunu bir muddet sonra antrenman esnasında sabit tutamadığını tespit etmiştir. Fakat bu araştırmada antrenmandan sonra deneklere amino asit veya protein katkısı verilmemiştir. Bu sebeple muhtemelen kanlarındaki amino asit oranı cok duşuktu. Bu şekilde ensulin etkisinden verim alınamamış oldu. Hiller el at orneğin Hypinsulemia’nın (yani plasmada yoğun miktarda ensulin bulunması) buna paralel olara amino asitlerin kanda yuksek miktarda bulunması durumunda protein sentezinin “greatly” arttığını tespit etmiştir. Ivy et al karbon hidrat ve protein kombinasyonlarının ensulin reaksiyonunu protein veya karbon hidratın tek başına yapacağından daha belirgin bir şekilde arttırdığını ispat edebilmiştir. Bu ensulin etkisi sporcular tarafından arzu edilen proteinin kas kutlesi şeklinde muhafaza edilmesi bakımından creatine ve karbon hidrat kadar takdir edilir. Normal beslenme yoluyla alınan protein ve amino asit tuketiminin sonucları ile katkı maddesi kullanılması arasındaki fark karşılaştırılmıştır. Paddon - Jones et al daha once de bahsettiğimiz araştırmalarında toplamda 180 kaloriye eşdeğer 30 gr Maltodextrin artı 15 gr esansiyel amino asitlerden (EEA) oluşan bir katkı maddesine ilaveten 15 gr esansiyel olmayan amino asit artı 850 kalori iceren bir oğun yemeğin etkisini anabol etkileri acısından gozlemlemişlerdir. Burada suplement katkısının etkisi normal oğune kıyasla cok daha fazla olmuştur. Bilim adamları gıdaların icerisinde gizli bir takım maddelerin amino asitlerin anabol etkisini azalttığından şuphe ediyorlar. Bunun gıda maddelerinden EEA’ların daha yavaş emilmesinden kaynaklanabileceği mantıklıdır. Ancak EEA’ların kana yavaş karışması demek bunların bağırsak, ciğer vs. tarafından daha yuksek miktarda emilmeleri demektir ki bunun sonucnda kas dokusu icin geriye pek az EEA kalır. Her hal ve akarda cabuk emilen EEA’lar kas dokusunda daha fazla bulunmakta ve protein sentezlemesini desteklemektedir. Bu araştırmadan olayın kalori boyutuyla da ilgili bilgi edinebiliriz. Anlaşılan protein-amino asit karışımları proteini kas proteini şeklinde muhafaza etmekte normal gıdalara kıyasla daha etkili. Gıda takviyesi karışımlarının bir diğer avantajı ureticilerinin – gıda takviyesi ureticilerin gerekli know how’a sahip olmaları şartıyla – proteinin yapısını, molekuler ağırlıklarını ve amino asit bileşimlerini kontrol edebilmeleridir. Bu tip urunler değişik proteinlerden orneğin peptidlerden, serbest amino asitlerden oluşabilir veya orneğin beta ecdysteron, 3-OMethylDChiro_Inositol karıştırılarak proteinlerin anabol etkisi arttırılabilir. Uretici iyi bir urune sahip olmak istiyorsa (ki maalesef coğunlukla bundan bahsetmek mumkun değildir. Genellikle konu hakkında bilgi sahibi olmayan birisi icin ucuz bir urun iyi gibi gorunebilmektedir. Paketlerin uzerinde Hydrolysat, Peptid, Isoate vs. gibi iceriklerden bahsedilir fakat gercekte urunun icinde bu maddelerden cok az miktarda bulunmaktadır. Bu konuda teknolojik imkanlar neredeyse sınırsızdır. Proteinlerin seciminden başlayarak, hidrolisatlar, protein fraksiyonları, secilmiş bioaktif peptidler, beta ecdysteron, pinitoli enzimler gibi ilave katkılar vs. urunun amino asit bilancosuna ve molekuler ağırlığına ciddi etki yaparlar (molekuler ağırlık proteinlerin hızı veya yavaş olarak adlandırılmalarında onemli bir etkendir) bu şekilde urun mumkun olan en yuksek anabol etkiyi elde etmek uzere bir anlamda dizayn edilebilir. AnaXProtein Complex ve Whey Protein Isolate Complex adlı urunlerimizde Aralık 2006 itibariyle elde mevcut butun teknolojik imkanlar kullanılmıştır. Şu anda bahse konu urunlerdeki EEA ve BCAA miktarlarını arttırmanın urunlerin anabol etkilerini srttırıp arttırmayacağını bilmediğimiz icin 2007 yılı icinde bu yonde araştırmalar ve deneyler planlanmaktadır. Her bir protein ve amino asit katkısının protein sentezlemesi uzerindeki etkileri araştırılmıştır. Daha once bahsettiğimiz bircok araştırmadan anlaşılacağı uzere esansiyel amino asitlerin (EEA) miktarının arttırılması kas protein sentezlemesini desteklemektedir. Araştırma 6 gr esansiyel amino asitin 70 kg vucut ağırlığına sahip bir sporcuya 3 gr alınmasına kıyasla iki misli etki yaptığını fakat alınan esansiyel amino asit miktarının arttırılması durumunda bu sefer esansiyel amino asitn etkisi zamanla azalmaktadır. Buna rağmen esansiyel amino asitlerin ağız yoluyla alınması durumunda gercekci sonuclar elde edebilmek icin Bornsheim et al in infuzyon araştırması ile Tipton et al in araştırmalarını kyaslamak gerekir. Esansiyel amino asitlerin ağız yoluyla alınması durumunda (proteinlerin ceşidine ve hızına gore de değişmektedir) bağırsak ve ciğer tarafından emilme oranları % 20 - 90 arasında değişmektedir. Sadece arta kalan miktar kas dokusuna ulaşmaktadır. Tipton ve meslektaşları ağız yoluyla alınan 40 gr EEA’nın, 20 gr EEA artı 20 gr NEEA alınmasına kıyasla daha fazla anabol bir etki yapmadığını gormuşlerdir. Demek ki EEA’ları ağız yoluyla almak en uygun yol değildir. Dangin ve meslektaşları 22 gr whey protein artı 33 gr casein ile 33 gr whey proteini tum vucut protein bilancosu bağlamında incelemişlerdir. Araştırma sonucları 33 gr whey proteinin 70 kg vucut ağırlığına sahip bir sporcuda en olumlu etkiyi yaptığını gostermiştir. 100 kg vuut ağırlığında bir sporcu icin bu miktar 50 gr whey proteindir. Bu bolumde değindiğimiz araştırmalar en fazla etkiyi elde etmek icin kullanılması gereken en uygun protein miktarını nihai olarak tespit etmemiz icin yeterli değildir. Burada sozkonusu olan beta ecdysteron, creatine, enzimler, EEA ve Leucine ilavelerinin ne kadar sıklıkla alınması gerektiği sorusunun cevaplandırılmasıdır. __________________