Hıristiyan Batı Âlemi, tarih boyunca İslamiyetin amansız bir duşmanı olmuş; bu duşmanlığın sonucunda Muslumanlar akıl almaz vahşetlere, katliamlara maruz kalmışlardır. Şimdi bu vahşetler icin ozur dileyip, dost olmak istediklerini soyluyorlarsa da samimi olmadıklarını bazı davranışları gostermektedir. Gecmişi incelemiş, Hıristiyanların haleti ruhiyesini bilen herkes bu davranışlarının, bir taktik, yeni bir saldırı metodu olduğunu hemen anlar.
Cunku bunlar, zamana zemine gore yeni stratejiler geliştirirler. Mesela, gecmişte musteşrik faaliyetleri cok yoğundu. Musteşrikler, doğunun kulturune, diline, dinine vakıf kimselerdi. Yaptıkları cevirilerde, incelemelerde, konferanslarda tespit ettikleri hassas meseleleri kendi menfaatleri doğrultusunda yanlış yorumlayıp, Muslumanları İslamiyetten uzaklaştırmak istediler.

Dikkat edilirse son yıllarda musteşrik faaliyetleri neredeyse kalmadı denecek kadar azaldı. Cunku, artık buna luzum kalmadı. İceride yetiştirdikleri, satın aldıkları kimseler musteşrikleri aratmıyorlar. Hatta bunlar icimizden birileri olduğu icin, etkiledikleri saha daha da genişledi. Daha cok taraftar buldular.
Kendilerine cok taraftar bulmaları da, birkac yıllık calışmanın urunu zannedilmesin. Bu 150-200 yıllık bir calışmanın meyvesidir. MeselÂ, İngiliz casusu, Hempher hatıratında yapılan calışmalarının ne kadar uzun vadede olduğunu bakınız nasıl anlatıyor:

“İstanbul’da Basra’da uzun seneler, Musluman kılığında, Muslumanları dinlerinden dondurmek, en azından saptırmak icin yıllarca canla başla calışmama rağmen gozle gorulur bir netice alamamıştım. Bir ara umitsizliğe kapılıp, Londra’ya dondum. Hariciye Nezaretindeki amirime, ‘Ben bu işte başarılı olamadım, beni bu gorevden alın!’ dedim. Hariciye Nezaretindeki amirim bana şoyle dedi: ‘Sen boyle birkac senede netice alacağını mı zannediyordun. Bu ektiğimiz tohumların meyvelerini ne sen goreceksin ne de ben. Ne de bizim cocuklarımız. Bunların meyveleri ancak 150-200 yıl sonra alınacak!..”

Hempher, 1730’lu yıllarda bu faaliyeti gosteriyordu. Gercekten de ikiyuzyıl sonra, 1900’lu yıllarda meyvelerini toplamaya başladılar.
Şimdi bir Musluman Hıristiyan olur mu, konusuna gelelim: İslam tarihi boyunca, dinini bilen samimi bir Muslumanın din değiştirip Hıristiyan olduğu gorulmemiştir. Butun baskılara, her turlu dunyalık vaadlere rağmen bunun mumkun olmadığını goren, Hıristiyan Âlemi taktik değiştirdi. İslam dunyasında “Dininden haberi olmayan, dinini yaşamayan, sadece ismi Musluman bir halk” meydana getirmek icin yoğun faaliyete girişti.

Bugun artık bu calışmanın meyvelerini tek tuk de olsa almaya başladılar. Turklerden de ceşitli vaadlerle, Noel ayinlerine katılan, bir muddet sonra da Hıristiyan olanlar ortaya cıkmaya başladı. Bu kimseler, aslında Musluman iken Hıristiyan olmuş değillerdir. Zaten Musluman değillerdi. Cunku “Dinini bilmeyenin dini olmaz” Sozu meşhurdur.

Şimdi buna ağırlık veriyorlar. Yaptıkları, “Hıristiyanlık da bir dindir, onlar da Cennete gidecek. Bunun icin bunları duşman bilmemek gerekir. Gecmişteki olanları bir tarafa atıp, bunlarla dost, kardeş olmalıyız” gibi yoğun propaganda ile Hıristiyanlığı sevdirme cabasına girdiler.

Bu propagandaların tesirinde kalan kimseler, “Madem ki, onlar da Cennete girecek ha Musluman olmuşsun ha Hıristiyan ne farkeder” duşuncesine kapıldılar. Hıristiyanlığın belli başlı bir kuralı da olmadığından, “Haftada bir kiliseye gider ayine katılır” sonra da her istediğimi yaparım. İckimi de icer, zinamı da yapar, istediğim gibi yaşarım” anlayışı Hıristiyanlığı cazip hale getirdi. 150-200 yıllık calışma planının hedefi de buydu zaten. Nihai hedefleri ise, dunyanın tamamını Hıristiyan yapmak! Onların bir hesabı varsa, tabii ki ALLAHu teÂlÂnın da bir hesabı var!


__________________