“Kamil” sıfatı, yetkin, eksiksiz, mukemmel anlamlarını taşır. “Kamil iman”
ise bir insanın ulaştığı imani olgunluğun ve derinliğin en ileri, en
mukemmel derecesini ifade eder. Peki bir insanın imanının olgunlaşması,
mukemmelleşmesi nasıl gercekleşir?

“Allah’a iman etmek”, kişinin Allah’ın herşeyin tek yaratıcısı, tek sahibi
ve tek hakimi olduğunu kavramasıdır. Her insanın O’na muhtac olduğunu bilip,
Allah’ın hicbir şeye ihtiyacı olmadığını ve her işi bir kader ile
yarattığını anlayarak hayatın her anında O’na teslim olmasıdır. “Allah’a
teslim olmak” ise, Allah’tan cok korkmakla ve O’na herşeyden ve herkesten
cok bağlanıp, O’nu cok sevmekle mumkun olur. Allah’a gercek anlamda teslim
olan bir insan, kendisine yalnızca Allah’ı dost ve veli edinir. Hayatı
boyunca karşısına cıkan her olayın Allah’ın izni ile gercekleştiğini ve tum
bunların ozel hikmetlerle yaratıldığını bilir. Bu nedenle de her ne olursa
olsun, teslimiyetli tavrından taviz vermez ve her zaman icin Allah’a karşı
boyun eğici, itaatli ve şukredici bir tavır icerisinde olur.

Kamil anlamda bir imana sahip olmak icin, Allah’ın Kendisini tanıttığı ve
kullarından istediklerini bildirdiği Kur’an’a eksiksizce uymak gerekir. Bu
nedenle mumin, hayatının sonuna kadar Allah’ın tum emir ve yasakları
konusunda son derece titiz davranır. Allah’ın beğendiği ahlÂk modelini de
hicbir taviz vermeden, olene dek sabırla uygular. “Kamil iman” sahibi bir
muminin guzel ahlÂkı yaşama konusunda gosterdiği bu sabır oldukca onemli ve
belirleyici bir ozelliktir. Cunku kamil iman sahibi bu vasfıyla, insanlar
arasında one cıkar. Daha once bahsettiğimiz gibi, Kur’an’da bu şekilde
Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla “yarışıp one gecenler”den (Fatır Suresi,
32) soz edilir. Ancak Kur’an’da “insanlardan kimi, Allah’a bir ucundan
ibadet eder...” (Hac Suresi, 11) ayetinde belirtildiği gibi, imanın
gereklerini yaşamayan kimselerden de bahsedilir.

Kamil imanın farkı da bu noktada ortaya cıkar. İmanı iclerine tam olarak
sindirememiş kişiler bir ucundan dine yonelirlerken, kamil iman sahipleri
Kur’an’ı hayatlarının her anında kendilerine vazgecilmez bir rehber
edinirler. Yine aynı şekilde bu samimiyetsiz kişilerin imanları belirli
şartlara bağlı iken, kamil iman sahipleri kayıtsız şartsız iman ederler.
Şartlı iman eden kişiler, ancak nimet icerisinde olduklarında ve tum olaylar
kendi istedikleri gibi geliştiğinde dine sadık kalır ve guzel ahlÂkı taklit
edebilirler. Ancak nimetlerde bir eksilme olduğunda ya da herhangi bir
zorlukla karşılaştıklarında kolaylıkla din ahlÂkından taviz verebilir ve
sadakatlerini bozabilirler. Kamil iman sahipleri ise, Allah’a olan
inanclarında ve sadakatlerinde guzel bir kararlılık gosterirler. Bunun
altında yatan asıl sebep, onların “kesin bir bilgiyle” iman ediyor
olmalarıdır. “Kesin bir bilgiyle iman etmek”, kişinin, Allah’ın ve ahiretin
varlığına, aklı, kalbi ve vicdanıyla kesin olarak kanaat getirmiş olmasıdır.
Kur’an’daki “Ve onlar, sana indirilene, senden once indirilenlere iman
ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar” (Bakara Suresi, 4)
ayetiyle de, iman edenlerin bu ozelliği vurgulanır.

Kamil imanın farklılığı, vicdanın tam olarak kullanılmasıyla kendini belli
eder. “Vicdan” her zaman Allah’ın emirleri doğrultusunda kişiyi surekli
olarak doğruya davet eden bir sestir. Kamil iman sahibi her durumda
vicdanının sesini dinler. Bu da onun daima Kur’an’a uygun ve Allah’ın hoşnut
olacağı ahlÂk ve tavırları ortaya koymasını sağlar.

Karşısına cıkan alternatifler arasından en doğrusunu, Allah’ın beğeneceğini
umduğu tavrı secer. Hicbir zaman icin daha azına razı olmaz. Guzel olan
tavrı uygularken onune cıkan zorluklar karşısında yılmaz. Nefsinin istek ve
tutkularına yenik duşerek doğru ve guzel olandan taviz vermez.

Bu konuyu gunluk hayattan bir ornek vererek acıklayabiliriz. Buyuk bir
fabrikada geniş capta bir yangın cıktığını duşunelim. Boyle bir durumda
fabrika sahibinin karşısına pek cok alternatif cıkar. Soz gelimi fabrikanın
yanmasını onlemek icin, iceride kalıp, işcileri de seferber ederek yangını
sondurmeye calışabilir. Veya canını kurtarmak icin, diğer calışanlara haber
dahi vermeden, bir an once fabrikayı terk edebilir, ya da yangın cıktığını
duyurarak tum fabrika calışanlarının hemen dışarı cıkmasını sağlayıp, bir
yandan da durumu itfaiyeye bildirerek yardım isteyebilir.

Bu alternatiflerin hepsi de bir dereceye kadar makul gorunebilir. İşte
vicdan, insana icinde bulunduğu şartlarda, bunlar arasından hangisinin
gercekten de en doğru ve en akılcı karar, “Allah’ın rızasını kazanmaya” en
uygun davranış şekli olduğunu gosterir. İşte, kamil iman da vicdanın
gosterdiği doğru tavır ve davranışı nefsine hicbir taviz vermeden, kayıtsız
şartsız ve icinde hicbir burkuntu ve pişmanlık duymadan uygulayan kişinin
imanıdır.

Gulay Pınarbaşı (milli gazete)
__________________