ebubekir sifil...
Kur'an'da Sahabe'den ovguyle bahseden ayetlerin "mukayyed" olduğunu soyleyebilmek icin, ilgili ayetleri takyid edici ozellikte, delalet ve subutu kat'î delile ihtiyac bulunduğu acıktır. Yoksa Kur'an'ın umum ifadelerini keyfimize gore takyid edebileceğimizi soylemiş oluruz ki, boyle bir davranışın adı "Kur'an'a teslim olmak" değil, "kendi zihnî kurgularımızı ve onceden/Kur'an dışında oluşmuş kabul ve redlerimizi Kur'an'a tasdik ettirmek"tir.
Zira "… o gun ki Allah Peygamber(in)i ve onun maiyetinde iman edenleri utandırmayacak. Onların nurları onlerinden ve sağlarından sur'atle iner/parıldar…" (66/et-Tahrim, 8) ayeti ve benzer muhtevadaki diğer ayetler Sahabe'nin uhrevî durumunu acık bir şekilde haber vermekle, boyle bir takyid ihtimalini re'sen ortadan kaldırmaktadır.
Bu noktada Sahabe arasında munafıklar bulunduğunu ileri surerek, munafıklarla ilgili ayetleri, bahsi gecen takyidin delili olarak takdim etmek de doğru ve gercekci değildir.
"Hem cevrenizdeki bedevîlerden munafıklar, hem de Medine halkından munafıklığa calışanlar var. Sen onları bilmezsin; onları biz biliriz…" (9/et-Tevbe, 101) ayetinde Sahabe'denmiş gibi gorunen, ancak gercekte munafık olan bir takım kimselerin mevcudiyeti haber veriliyor, ustelik de bunların Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından bilinmediği belirtiliyor. Bu doğru.
Ancak bu ayeti ileri surerek Ummet tarafından, hatta bizzat Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından mu'min ve sahabî olarak bilindiği halde gercekte munafık olan kimseler bulunduğunu ve devr-i saadette olsun daha sonraki donemlerde olsun bunların, diledikleri gibi icra-i faaliyet ettiklerini soylemek cehalettir.
Her şeyden once bu ayette anlatılan munafıkların, Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından bilinmediği halde başkaları tarafından bilinebileceğini soylemek mumkun değildir. Oyleyse bu noktada soylenenler, spekulasyon olmaktan ote bir değer ifade etmeyecektir…
Esasen "Yoksa kalplerinde bir hastalık bulunanlar Allah'ın, kinlerini asla meydana cıkarmayacağını mı sandılar? Dileseydik sana onları elbette gosterirdik de sen onları yuzlerinden tanırdın. Andolsun ki sen onları konuşma tarzlarından tanırsın…" (49/Muhammed, 29-30) ayeti ve munafıkların ahval ve ozelliklerinden bahseden başka pek cok ayet (bilhassa 9/et-Tevbe ayetleri), onların Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından tanınmadığını/bilinmediğini soylemenin mumkun olmadığını ortaya koymaktadır.
Munafıkları –gerek Allah Teala'nın bildirmesiyle, gerekse Nebevî fetanet ve firasetiyle– tanıyan/bilen Hz. Peygamber (s.a.v)'in, onları Sahabe'ye (en azından belli kimselere) bildirmesinin dinî, idarî, toplumsal ve stratejik acıdan onemi uzerinde ayrıca durmaya gerek yoktur.
Nitekim boyle de olmuş ve Efendimiz, donemindeki munafıkların adını Sahabe'den Huzeyfe b. el-YemÂn (r.a)'a bildirmiştir. (el-BuhÂrî, Muslim…)
Hatta Hz. Omer (r.a)'in, bir cenaze olduğunda Huzeyfe b. el-YemÂn (r.a)'ı takip ettiği, onun katılmadığı cenaze namazlarına katılmadığı nakledilmiştir. (İbn Abdilberr, "el-İstî'Âb", I, 335.)
Hz. Peygamber (s.a.v)'in irtihalinden sonra Sahabe arasında cıkan malum olayları, Havaric, Mu'tezile ve Şia'nın tarih icinde ortaya attığı iddiaları esas alarak yorumlamaktan ibaret bir yaklaşımla "Sahabe"yi hedef tahtasına oturtmaya calışan cağdaş ehl-i bid'atın, bu noktada Kur'an ayetleri uzerinden maksada vasıl olamayacağı aşikÂr
__________________
sahabe ve nifak!!!
Dini Bilgiler0 Mesaj
●30 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- sahabe ve nifak!!!