CenÂb-ı Hak buyuruyor ki:
"AllÂh'ın hurmetli kıldığı şeylere tazim gosteren kimse icin, bu yaptığı Rabbi katında daha hayırlıdır" (Hac, 30).
AllÂh'ın hurmetli kıldığı; hurmet gosterilmesini emrettiği şeylerin başında Kur'Ân-ı Kerim gelir. Kur'Ân-ı Kerim'e hurmet, oncelikle onun AllÂh katından gonderildiğine iman, onu itina, kalbî rikkat ve hurmetle okumak, mumkun olduğu kadar ezberlemeye calışmak, ezberlediğimiz Âyet ve sûreleri hÂfızamızda muhafazaya gayret etmek ve ahkÂmıyla amel edip ahlÂkı ile ahlÂklanmaktır.
Gunumuzde, icinde bulunduğumuz cemiyette Kur'Ân-ı Kerim ve ona hurmetle ilgili cok onemli iki konu tartışılmaktadır. Bunlar, hanımların aybaşı hallerinde de Kur'Ân-ı Kerim okuyabilmeleri ve abdestsiz iken de Kur'Ân'a dokunmak!..
Biz de bu konulara mumkun mertebe ışık tutmaya calıştık.

Aybaşı HÂlinde Kur'Ân-ı Kerim Okumak:

İslam fıkhında, "buyuk abdestsizlik" hÂli dediğimiz "cunupluk", "Âdet" ve "lohusalık" hallerinde Kur'Ân-ı Kerim okumak kesin olarak yasaktır. Buyuk bir gunah ve haramdır. Bu hususta mûteber mezhepler arasında ittifak vardır.
Hanefî, Şafiî ve Hanbelî mezhepleri, Âdetli kadının Kur'Ân-ı Kerim okumasının haram olduğu goruşunde muttefiktirler. (el-Mevsûatu'l-Fıkhıyye, Kuveyt, 18, 321) Bu hususta Rasûlullah
-sallallÂhu aleyhi ve sellem-'den rivayet edilen şu hadis gÂyet acıktır:
"Ne hayızlı kadın, ne de cunup kimse Kur'Ân'dan hicbir şey okuyamaz." (Tirmîzî, TahÂret, 98, 131)
Sadece Malikî mezhebinde zayıf bir goruş, Âdetli kadınların Kur'Ân-ı Kerim okumasında, "mutlak haramlık yoktur" demektedir. İmam MÂlik'ten rivÂyet edildiği soylenen1 bu goruşe gore, Âdet doneminin uzun surmesi hÂlinde, unutma soz konusu olabileceğinden Âdetli kadının Kur'Ân-ı Kerim'i "ezberinden okuması"na cevaz verilmiştir. (İbn-i KudÂme, el-Muğnî, 1, 193)
Burada ezberden okuma ifadesini, "diliyle telaffuz etme" değil, "kalbinden gecirme" olarak anlamak doğru olsa gerektir. Zira maksat "unutmamak" olduğuna gore, bir kimse dudaklarını oynatmaksızın ve okuma sayılabilecek bir fiil icine girmeksizin "unutmama yonunde zihninden tekrar yapabilir". Boylelikle gÂyet acık bir şekilde ifÂde edilen nebevî hadîse de ters duşulmemiş olur.
Ayrıca Rasûlullah -sallallÂhu aleyhi ve sellem- devamlı abdestli olmaya calışmışlar veya abdest uzerine abdest almışlardır. Bu konuda:
"Kim abdestli olduğu halde abdest tazelerse AllÂh TeÂl bu sebeple kendisine on hasene (sevab) yazar." buyurmuşlardır. (Tirmîzî, Taharet, 44)
Diğer bir hadis-i şerifte de:

"İstikÂmet uzere olunuz. -Gerci bunu hakkıyla yerine getiremezsiniz- Hayırlı işler yapınız. En hayırlı amelleriniz ise namazdır. DÂim abdestli olmaya ancak hakîkî mu'min dikkat eder." buyurulmuştur. (İbn-i MÂce, Taharet, 4; Muvatta, Taharet, 278)
CÂlib-i dikkattir ki, bu son hadis-i şerif,
İmam-ı MÂlik'in Muvatt adlı hadis kitabından alınmıştır. Bu da İmam-ı MÂlik hazretlerinin iddia edilen goruşten ne kadar uzak olduğunu gosterir.
Uc hak mezhebin tamamen reddettiği, bir mezhebin ancak zarûret miktarınca icinden okumaya izin verdiği bir hususta, kendi mezhebini bırakıp başka mezhebin zayıf bir goruşunu almak uygun mudur? Bu iş, kişilerin ihtiyÂrına bırakılmış secimlik bir mesele midir?!. Dinî hayat, bir defa laubÂliliğe konu edildi mi, ta'zim duygusu kalkar ve neticesinde feyz ve rûhÂniyet zÂil olur.
Bugun ulkemizde yaygın olan mezhep, Hanefî mezhebidir. Binaenaleyh bir zarûret olmadıkca, bu mezhebin hukumlerinin hilÂfına hareket etmek bu mezhebi benimsemiş bir musluman icin doğru değildir.
HÂfızlık veya Kur'Ân-ı Kerim hocalığı yapmak, bu meselede mecbûrî bir sebep kabul edilemez. Zira Kur'Ân-ı Kerim'in hıfzı icin feyz-i ilÂhî, yani ruhÂniyet zarûrîdir ki, Kur'Ân kalblerle mezc olsun.
Artık tıbben de bilinmektedir ki, Âdet doneminde kadınlar fizyolojik ve psikolojik olarak kendilerini rahat hissetmezler. AllÂh TeÂlÂ, lutfu ve merhameti gereği kadını bu doneminde en muhim dinî mukellefiyetler olan namaz ve oructan bile muÂf tutmuştur. HÂfızlık gibi ciddî bir gayret ve ruhÂniyet isteyen bir mukellefiyeti bu donemde mecbûrî tutmak nasıl izah edilebilir?
Sonra hanım kızlarımızın bu donemlerinde yapabilecekleri başka meşguliyetleri yok mudur ki, bu mesele uzerinde ısrar edilmektedir. Onlara bu muayyen vakitlerinde abdest mecburiyeti olmayan diğer dersler (Arapca, siyer, ilmihal, peygamberler tarihi vb.) gosterilebilir.
Sonuc olarak "ilÂhî emirlere aykırı ibÂdet ifa edilemez." Başka bir ifadeyle şer'î bir gayeye gayr-ı şer'î bir metodla gidilemez.
Buraya kadar anlattığımız hususlar buyuk abdestsizlik hÂlinde Kur'Ân-ı Kerim okumakla ilgiliydi. Kucuk abdestsiz halde, Kur'Ân-ı Kerim okumak ise caiz olmakla beraber edebe uygun değildir.

Abdestsizlik Halinde
Kur'Ân-ı Kerim'e El Surmek:
Diğer bir mevzû da, abdestsiz olarak
Kur'Ân-ı Kerim'e el surme meselesidir. Abdest bir temizlik hÂli olduğuna gore, temiz olmayan bir kimsenin Kur'Ân-ı Kerim'e dokunmasından bahsediyoruz demektir. Kur'Ân-ı Kerim bu hususta acık ve kesin olarak şoyle buyurmaktadır:
"Ona tam bir sûrette temizlenmiş olanlardan başkası el suremez." (VÂkıÂ, 79)
Âyette "surmesin" şeklinde bir yasak yerine, "suremez" şeklindeki nefiy ifadesi, bu husustaki yasağın ne miktarda şiddetli olduğunu gostermektedir.
Abdestsizlik hÂli burada hem kucuk, hem de buyuk abdestsizlik hÂlini, hem de Âdet ve lohusalık hÂlini ifade etmektedir. Bu konuda dort mezhebin goruşu de, abdestsiz Mushaf'a el surmenin haram olduğu yonundedir. (el-Mevsûatu'l-Fıkhıyye, Kuveyt, 18, 322) Hadis-i şerifte de:
"Mushaf'a temiz olan dışında hicbir kimse dokunmasın!.." buyurulmuştur. (Hakim el-Mustedrek, K.ZekÂt, 1, 395)
Bu mesele hakkında da zaman zaman bazı kimseler, "Kur'Ân-ı Kerim'e abdestsiz el surulebileceğini" soylemektedirler. Gerekce olarak da bu hususta Kur'Ân-ı Kerim'de bir delil bulunmadığını, hadislerde de doyurucu cevap bulunmadığını, dile getirmektedirler.
Maalesef olcusuzce hareket eden bu kimselere verilecek en guzel cevap, Kur'Ân-ı Kerim'e karşı edebi muhafaza etmektir. Kur'Ân-ı Kerim, kÂinÂtın HÂlık'ının bir emÂnetidir.
Kur'Ân-ı Kerim başımızın tacı, gonlumuzun ilacı, gozumuzun nurudur. Ona karşı takınılacak hicbir edep fazlalık olmaz. O her şeyden fazla tazime lÂyıktır. Zira Kur'Ân-ı Kerim'e hurmet, onun sahibine hurmettir.
Cenab-ı Hak şoyle buyurur:
"Bu boyledir, kim AllÂh'ın nişÃ‚nelerine, hurmetli kıldığı alÂmetlere saygı gosterirse, şuphesiz o saygı duyma, kalblerin takvÂsındandır" (Hac, 32)
Bu Âyet acıkca ifÂde ediyor ki, AllÂh'ın hurmet gosterilmesini emrettiği şeylere karşı hurmetkÂr olmak takv işidir. Bunu da ancak kulluk şuuru yerinde olan kimseler yapabilirler.
Rabbim, bizleri Kitabı'nın feyz ve rûhÂniyetinden, Peygamberi'nin mubÂrek saÂdet yolundan ayırmasın!

Dipnot: 1) Mağrib ulemÂsının ileri gelenlerinden, mÂlikî hadis Âlimi el-Hasen b. Es-Sıddîk el-GımÂrî, gectiğimiz yaz, Turkiye'ye bir ziyarette bulunmuştu. Kendisine "hayızlı kadının Kur'an okuyabileceğine" dair İmam-ı MÂlik'ten nakledilen bu fetvayı sormuştuk. O da, İmam-ı MÂlik'ten rivayet edilen bu goruşun aslının olmadığını, MÂlikî mezhebinde bu goruşle amel edilmediğini soylemiştir.

__________________