değerli kardeşim! Peygamber Efendimizin (a.s.m.) getirdiği esas, kaide ve prensipler hayatın butun safhalarını icine alır. İbadetten muamelÂta, ahlÂktan insanın şahsî yaşayışına ve cemiyetin butun unsurlarına kadar...
Peygamberimizin yaşayışı en guzel bir ornek ve mu'minler icin en acık bir misaldir. Bu hususu Rabbimiz Kur'Ân-ı Kerimde şoyle belirtir : «Gercekten Allah'ı, Âhiret gununu arzulayanlar ve Allah'ı cok zikredenler icin, size Allah'ın Resulunde (takip edeceğiniz)
pek guzel bir ornek vardır.» 1
Peygamberimizin birtakım sunnetleri vardır ki, bunlar, onun fıtrî muameleleri şeklindedir. Giyinip kuşanması, yeyip icmesi, vucudunun bakımı ve temizliği bu kabildendir. Bunların bircoğu muaşeret kaideleri sınıfına girmektedir. Mu'minler ise, bu sunnetlere uymak-
la hareketlerini nurlandırmış olurlar.
İşte bu fıtrî sunnetlerden bir kısmını Hz. Âişe validemiz Resul-i Ekrem Efendimizden şoyle rivayet etmektedir :
«On şey fıtrattandır (yaratılıştan olması gereken Âdetlerdendir) : bıyığı kısaltmak, sakalı bırakmak, misvak kullanmak, buruna su cekmek, tırnakları kesmek, parmak aralarını yıkamak, koltuk altını temizlemek, etek tıraşı olmak, istinca ve istibra.» 2
Her insanın belli zamanlarda yapması gereken bu fıtrî sunnetler hem bir temizlik vasıtasıdır, hem de Peygamber Âdetidir. İnsan bu vazifeleri yerine getirmekle hem bedenî vazifelerini yapmış, hem de sunnete uymakla manevî mukÂfata kavuşmuş olur.
Bahsi gecen sunnetler icinde sakal bırakmak ve bıyıkları kısaltmak dış gorunuş itibarıyla ayrı bir hususiyet taşımaktadır. Sevgili Peygamberimiz «Sakalı bırakın ve bıyıklarınızı kısaltın» derken «Muşriklere muhalefet edin» 3 buyurmakla da hikmet cihetini belirtmektedirler. Cunku muşrikler sakallarını kesip bıyıklarını alabildiğine uzatırlardı.
İslÂm Âlimleri sakalı bırakma olcusu olarak bir tutamdan fazlasının kesilmesini ifade ederler. Hz. Omer, sakalını uzatmış birini gorerek bir tutamdan fazlasını kesmesini soylemiştir. Ebû Hureyre gibi buyuk bir Sahabî de (r.a.) sakalını tutar, bir tutamdan fazlasını keserdi. Abdullah bin Omer'in de aynı şekilde hareket ettiği rivayet edilmektedir.
Fıkıh kitaplarımızda ifade edildiği gibi, sakalın kÂmil mÂnÂdaki şekli «arız» denilen yuzun iki tarafı ile cenede bırakılmasıdır. Şayet sadece cenede sakal bırakılsa sunnet yerine gelmiş olmaz.
Sakal bırakmakta ve diğer sunnetleri işlemekte mu'minin esas niyeti Peygamberimize uymak ve onu taklit etmektir. Bir Muslumanm gayesi, mumkun olduğu ol-
cude sunnet-i seniyyeye her yonuyle uymaktır. Fakat buna muvaffak olmak ancak «ehass-ı havas» denilen bazı mumtaz şahsiyetlere mahsustur. Yalnızca muctehid ve velî mertebesine varan zatlar bu sınıfa girer. Fakat herkes sunnetin tamamını yapamasa da, taraftar
olmak, kabul etmek ve hÂlis bir niyetle de yapmaya gayret gostermek mecburiyetindedir. Ancak bu niyet ve kararlılık icinde olmakla beraber, daha başka maslahatlar icabı olarak bazı sunnetleri yapmayanları ve yapamayanları cok buyuk bir gunaha girmiş gibi suclamaya ve tahkir etmeye, kucuk gormeye de hakkımız yoktur.
Sakal meselesine de bu olcu icinde bakmak lÂzımdır. Sakal bırakmak Peygamberimizin hem fiilî ve hem de kavlî bir sunnetidir. Mu'min bu sunneti işlemekle, Âdetini ibadete cevirir ve buyuk sevaba kavuşur. Sakal bırakmayanların mes'uliyet altına girdiklerini soyleyen
muctehidler varsa da, bazı Âlimler sakalı kesmenin tenzihen mekruh olduğunu ve hatt son devir İslÂm Âlimlerinin bazıları da mubah olduğunu belirtmişlerdir.
Asrımızın buyuk Âlimi Bediuzzaman, «Bazı Âlimler 'Sakalı tıraş etmek caiz değildir' demişler. Muradları, 'Sakalı bıraktıktan sonra tıraş etmek haramdır' demektir. Yoksa hic bırakmayan, bir sunneti terk etmiş olur» 4 demektedir.
Bu durumda, sakalı bıraktıktan sonra kesenler, Hanefî, Hanbelî ve Maliki Âlimlerince mes'ul duruma duşerlerse de, Şafiî Âlimlerince —Gazali, İbni Hacer, Remli, Rafiî ve Nevevî—ye gore tenzihi bir mekruh işlemiş olmaktadırlar. Bu meselede Şafiî mezhebine uyan kimseler,bir mes'uliyet altına girmezler. 5
Bu sunneti işlemeye taraftar olmak, işleyenleri tebrik etmek, onlara hurmet etmek İslÂmî bir davranış olduğu gibi, bırakamayanları veya bir mazeretinden dolayı terk edenleri de hor gorup kucuk duşurucu konuşmak, buyuk bir İslÂmî eksiklikmiş gibi değerlendirmek de normal bir
hareket değildir. Hele bu meseleden dolayı Muslumanlar arasındaki birlik ve kardeşlik bağlarına zarar vermek, şuurlu Muslumanın yapacağı işlerden değildir.
Sakal bırakan kimselerin, sunnete gore bakımını yapmaları, sunnete hurmetin ifadesi olur. Bıyık meselesinde ise dinî olcu, kılların ust dudağı kaplamaması, bıyığın herkesin kendi kaşının kılları uzunduğunda olması ve dudak hizasını gecmemesidir. "Bıyıkları kısaltın" hadisine uyan Âlimler bıyıklarını ciltleri gorunecek kadar kısaltmışlardır.

Kaynaklar:
1. Ahzab suresi, 21. ayet
2. Muslim, Tahare : 56; Neseî, Zinet: 1.
3. Buhari, Libas: 64.
4. Emirdağ Lahikası, s. 48:49.
5. Mezahibu'l-Erbaa,2 :44-45; İÂnetu'l-TÂlibîn, 2 : 340.


Kaynak: Mehmed Paksu, Helal Haram, Nesil yayınları, İstanbul, 1998, ss. 157-160
__________________