Bircok Nur talebesinin sıkca dile getirdiği yanılgılardan biri de, Bediuzzaman Hazretleri’nin en buyuk muctehid ve en buyuk muceddid olduğudur. Bediuzzaman Hazretleri cok buyuk bir alim, cok değerli bir Muslumandır ve gectiğimiz yuzyılın yani Hicri 1300’un muceddidir. Ama ahir zamanın en buyuk muctehidi ve muceddidi sıfatlarını taşımamaktadır.
Hz. Mehdi (a.s.)’ın onemli ozelliklerinden biri, devrinde mezheplerin kalkacak olmasıdır
Hz. Mehdi (a.s.) gelmiş gecmiş en buyuk muctehid olarak İslam ahlakını tum dunyaya hakim edecek bir şahıstır. En buyuk bir muctehid olduğuna gore de onun hicbir mezhebe ve mezhep imamına bağlı olmayacak bir şahıs olması gerekmektedir. Bu da onun tanınması icin onemli bir alametidir. Hz. Mehdi (a.s.)’ın “en buyuk muctehid ve en buyuk muceddid olmasının” en onemli alametlerinden biri, onun devrinde mezheplerin kalkması, Mehdi (a.s.)’ın mezhep imamlarının ictihatlarına değil, Kuran’a ve İslam’ın Peygamberimiz (s.a.v.) doneminde yaşanan haline uygun ictihatlarda bulunacak olmasıdır. Yani Mehdi (a.s.) doneminde mezhepler olmayacak, İslam Resulullah (s.a.v.) devrinde olduğu gibi yaşanacaktır.
Hz. Mehdi (a.s.), Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerinde acık bir şekilde bildirdiği gibi hicbir tarikata dolayısıyla da hicbir mezhebe ya da murşide bağlı olmayacaktır:
İmam Hasan şoyle buyurmaktadır:
Meryem’in oğlu İsa (a.s.)’ın onun arkasında namaz kılacağı Kaim (Hz. Mehdi (a.s.)) haric …. hepimizin boynunda biat sorumluluğu vardır. Yuce Allah, BOYNUNDA HİC BİR KİMSENİN BİAT SORUMLULUĞU OLMAMASI İCİN (HZ. MEHDİ (a.s.)’IN) DOĞUMUNU GİZLEYECEK VE GİZLİ OLMASINI EMREDECEKTİR. (Mucem-ul Ehadis-i İmam Mehdi Cilt:3 Sayfa:165)
Hz. Peygamber (s.a.v.) en başta İslam’ı nasıl ayakta tuttuysa, Hz. Mehdi (a.s.) da en sonunda aynı şekilde İslam’ı ayakta tutacaktır. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 27)
“Futuhat-ul Mekkiye” isimli eserinde Muhyiddin Arabi el Endulusi Hazretleri şoyle bildirmektedir:
... (Mehdi (a.s.)) Dini, Peygamber (s.a.v.)’in zamanında olduğu gibi aynen uygulayacak. YERYUZUNDE MEZHEPLERİ KALDIRACAK. Halis hakiki dinden BAŞKA HİCBİR MEZHEP KALMAYACAK. (Muhammed B. Resul El Huseyin El Berzenci, Kıyamet Alametleri, s.186-187)
Hadislerden ve İslam alimlerinin acıklamalarından net olarak gorulduğu gibi Mehdi (a.s.)’ın en onemli alametlerinden biri, dini Peygamberimiz (s.a.v.) donemindeki gibi yaşayacak olması ve mezhepleri kaldıracak olmasıdır. Yani Hz. Mehdi (a.s.) geldiğinde 1400 yıldır İslam dinine dahil edilmiş tum bidatleri, yanlış uygulamaları, mezhepler arası farklılıkları kaldıracaktır. Bu sebepledir ki Bediuzzaman Hazretleri Hz. Mehdi (a.s.)’ın en buyuk muctehid ve en buyuk muceddid olacağını soylemiştir. Ancak Ustadımız hayatı boyunca İmam Şafii Hazretleri’ne tabi olmuştur ve Şafii mezhebine gore amel etmiştir.
“... EvvelÂ: BEN ŞAFİÎ’YİM...” (Emirdağ Lahikası, s. 38)
“... Hem HUSUSÎ ŞAFİÎCE İBADETİME...” (Buyuk Tarihce-i Hayat, s. 202)
“... Yalnız bu kadar var. BEN ŞAFİÎYİM...” (Buyuk Tarihce-i Hayat, s. 206)
Hatta bizzat en yakın talebeleri de Ustadımız Bediuzzaman Said Nursi Hazretleri’nin Şafii olduğunu risalelerde belirtmişlerdir:
“...Ustadımızın ... ihtiyarlığında pek cok yardıma, hizmete, sohbete muhtac olduğu bir vakitte bunun devam etmesi icin, bir nevi hastalık hÂleti verilmiş. Beş dakika konuşsa, şiddetli bir hararet başlıyor, sesi cıkmıyor. HATT ŞÂFİÎ MEZHEBİNDE OLDUĞU İCİN, NAMAZDA FATİHA’YI KENDİSİ İŞİTECEK DERECEDE OKUMASI LÂZIM GELİRKEN ...” (Emirdağ Lahikası, s. 443)
“... hatt camiime ve ibadetime tecavuz edildi. ŞÂFİÎLERCE, TESBİHAT İCİNDE KELİME-İ TEVHİDİN TEKRARI SUNNET İKEN, BANA TERK ETTİRİLMEYE CALIŞILDI...” (Mektubat, Sayfa 346)
Eğer bir insan “Ben Şafiiyim” diyorsa o zaman “İmam Şafii Hazretleri’ne bağlı” anlamına gelir ve İmam Şafii Hazretleri’nin ictihatlarıyla İslam dinini yaşıyor demektir. Yani “Ben Hanefiyim, ben Malikiyim, ben Hanbeliyim ya da ben Şafiiyim” diyen bir kişinin aynı zamanda kendisinin muctehid olması, dolayısıyla da Mehdi olması gibi bir durum soz konusu olamaz. Cunku bir mezhebe bağlanarak, İmam Ebu Hanife Hazretleri’ni, İmam bin Malik Enes Hazretleri’ni, İmam Ahmed bin Hanbel Hazretleri’ni ya da imam Şafi Hazretleri’ni muctehid kabul etmiş ve ona bağlanmıştır.
Ustelik, bilindiği uzere İslam akaidine gore, mutlak bir muctehid, başka bir muctehide uyamaz ve onu taklit edemez:
“Mutlak muctehidin, başka bir muctehidi taklit etmesi caiz değildir. Kendi ictihadına uyması lazımdır...” (Hulasat-ut-tahkik)
Eğer Ustadımız en buyuk muctehid ve en buyuk muceddid ise neden hayatı boyunca İmam Şafii’ye tabi olarak yaşamış ve Şafii mezhebine gore amel etmiştir?
Mutlak muctehidin bir diğer muctehide uyması caiz olmadığına gore, Ustadımız’ın İmam Şafii’ye uymuş olmasının acıklaması nedir?
Ustadımız Şafii mezhebine tabi olarak yaşamıştır cunku kendisi en buyuk muctehid ve en buyuk muceddid değildir, dolayısıyla ahir zamanın buyuk mehdisi de değildir.
Ayrıca Bediuzzaman Hazretleri 23. Mektupta, Hz. Mehdi (a.s.)’ın dort buyuk mezhep imamından fazilet bakımından daha ustun olduğunu şoyle ifade eder:
Hem tarîkat şahlarının bir kısmı muctehidlerdendir; onun icin umum muctehidîn aktabdan daha efdaldir denilmez. Fakat Eimme-i Erbaa (dort mezhep imamı), sahabeden ve Mehdi’den sonra en efdallerdir denilir. (Mektubat 23. Mektup, sf. 280)
Ustadımız’ın bu acıklamasına gore, Mehdi (a.s.) İmam Ebu Hanife’den, İmam Şafii’den, İmam Maliki’den, İmam Hanbeli’den manen daha ustundur. Mehdi (a.s.) mezhep imamlarından manen ustun olduğuna gore ve bazı kardeşlerimiz Ustadımız’ın Mehdi olduğunu iddia ettiğine gore, neden kendileri hala mezhep imamlarına uyuyor ve mezhep imamlarına gore amel etmektedirler?
Madem bu kardeşlerimiz, Bediuzzaman Hazretleri’nin en buyuk muctehid ve en buyuk muceddid olduğunu duşunuyorlar, o zaman Hanefi olan bir Nur talebesi neden hala İmam Hanefi’nin, Şafii olan hala İmam Şafii’nin, Maliki olan hala İmam Maliki’nin, Hanbeli olan da hala İmam Hanbeli’nin ictihatlarına gore dini yaşıyorlar?
Bediuzzaman Hazretleri’nin en buyuk muctehid olduğu iddiası doğru olsa, bu durumda Nur talebesi kardeşlerimizin Hanefi, Hanbeli, Maliki veya Şafii mezhebine uymamaları gerekirdi. Demek ki kardeşlerimiz hala mezhep imamlarına gore amel ettiğine gore, Bediuzzaman Hazretleri’nin ahir zamanın buyuk mehdisi olmadığını, en buyuk muctehid ve en buyuk muceddid sıfatlarını taşımadığını kendileri de cok iyi bilmektedirler. Ustadımız Hicri 13. yuzyılın muceddidir ve son bin yılın en kıymetli alimlerinden biridir, ancak ahir zamanın buyuk mehdisi değildir.
Bu nedenle bazı Nur talebesi kardeşlerimizin Bediuzzaman Said Nursi Hazretleri’ne duydukları sevgi adına boyle mantık dışı acıklamalara girmemeleri cok onemlidir. Bediuzzaman Hazretleri Hz. Mehdi (a.s.)’ı kapsamlı olarak anlatmıştır. Bu anlatımları cok net ve acıktır. Bediuzzaman Hazretleri teville, carpıtmalarla yorumlanacak şekilde değil, aksine cok duz ve acık olarak okunup anlaşılacak şekilde bir tanım yapmıştır. Unutulmamalıdır ki Mehdilik bir kaderdir. Allah kimin Hz. Mehdi (a.s.) olacağını sonsuz gecmişte belirlemiştir. O kişi vakti geldiğinde yine Allah’ın kendisine oğrettiği şekilde gorevini ifa edecektir. Bu kişi Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerinde detaylarıyla tarif ettiği ozelliklere tam sahip bir kişi olacaktır. Ve bu, hicbir zaman Bediuzzaman Hazretleri’nin değerini azaltacak bir durum olmayacaktır.
Hz. Mehdi (a.s.) Hicbir Mezhebe Bağlı Olmayacaktır
Hz. Mehdi (a.s.) hicbir mezhebe bağlı olmayacaktır ve butun mezhepleri kaldıracaktır. Dinin aynen Resulullah (s.a.v) zamanındaki gibi yaşanmasına vesile olacaktır. Bediuzzaman Said Nursi Hazretleri ise Şafi mezhebine bağlı idi. Ayrıca Hz. Mehdi (a.s.) dunyada adaleti uygulayan konumuna gelecektir. Bediuzzaman ise boyle bir konuma gelmemiştir. Buradan Hz. Mehdi (a.s.)’ın Bediuzzaman Said Nursi’den sonra gelecek bir şahıs olduğunu anlıyoruz.
Bediuzzaman Said Nursi, derin bilgiler iceren beş bin sayfalık Risale-i Nur Kulliyatı ile milyonlarca insanın hidayetine vesile olmuş buyuk bir mutefekkirdir. Hicri 13. asrın muceddidi olan Bediuzzaman, eserleriyle Muslumanlara ışık tutmuş, Kuran ahlakını en guzel şekilde yaşamış ve mucadelesiyle ornek bir kişilik olmuştur. Yaşadığı donem, meydana gelen dunya savaşları nedeniyle, belki de tarihin en zor, en sıkıntılı yılları olmuştur. Osmanlı imparatorluğu’nun dağılma yıllarından vefatı olan 1960 yılına kadar, yaşanan maddi, manevi cok buyuk zorluklar zamanında, sarsılmaz bir fikri mucadele veren Bediuzzaman, değerli fikirleriyle, milletimize zararı olacak ideolojilere bir set olmaya calışmış ve iman hakikatlerinin tebliği ile Muslumanların manevi yonden diri kalmalarına vesile olmuştur. (Allah ondan razı olsun)
Ustadımız, risalelerinde Hz. Mehdi (as)’ın altı onemli vasfını şu şekilde acıklar:
Ahir zamanın en buyuk fesadı zamanında, elbette EN BUYUK BİR MUCTEHİD hem EN BUYUK BİR MUCEDDİD hem HAKİM hem MEHDİ hem murşid hem kutb-u azam olarak BİR ZAT-I NURANİYİ GONDERECEK ve o zat da, ehli beyt-i Nebevi'den olacaktır. (Mektubat, s. 411-412)
Mehmet Ali Kaya ise bu konuda şoyle bir yanlış yorum yapmıştır:
Bediuzzaman Said Nursi ve Kuran tefsiri olan Risale-i Nur, bu zamanın muceddidi ve ahir zamanın da en son ve en buyuk mehdisidir. Bediuzzaman, bu altı vasfı uzerinde bulunduran bir zat-ı nuranidir ve Ehl-i Beyt-i Nebevi'dendir. (Asırların Rehberleri Mucedditler, sf. 209; sf. 271
Ustadımız Hicri 13. yuzyılın muceddididir ancak Mehdi (a.s.) tum İslam aleminin mutabakatıyla en buyuk muceddid olacaktır. Ustadımız doneminde tum İslam alemi, tum mezhepler, tum cemaatler onu en buyuk muceddid olarak kabul etmemişlerdir. Ustadımız Mehdi (a.s.)’ın “hem hakim hem Mehdi hem murşid” olacağını soylemektedir. Tum hayatını Allah rızası icin mahkum olarak geciren canımız Ustadımız hicbir zaman Hakim konumunda olmamıştır. Hakim konumunda olmayan birinin tum dunyanın kurtuluşuna vesile olacak Mehdi olması mumkun değildir. Bediuzzaman Hazretleri’nin halis talebeleri de murşitlerinin sozlerini gayet iyi anlamışlar ve Ustadımızın risalelerinde Hicri 1400’de zuhur edeceğini soylediği en buyuk muceddid olan Hz. Mehdi (a.s.)’ın Bediuzzaman Hazretleri olmadığına kesin kanaat getirmişlerdir.
“Ustad, İmam Şafii Hazretleri’nin sevap alması icin en buyuk muctehidlik gorevini yerine getirmedi” iddiası vicdana uygun bir yorum değildir
İslam dininin en guzel ve mukemmel hali, Kuran’da bildirildiği şekilde İslam’ın Peygamberimiz (s.a.v.)’in uyguladığı halidir. Peygamberimiz (s.a.v.)’in ardından ceşitli hususlarda Muslumanlar arasında goruş farklılıkları olmuş ve Sunni Muslumanlar dort buyuk mezhep imamının ictihatlarına gore dini yaşamaya başlamıştır. Muslumanların mezhep imamlarına uymaları ve onların hukumlerine gore hareket etmeleri şarttır. Ancak mezhepler arasındaki goruş ve uygulama farklılıklarının Mehdi (a.s.) vesilesiyle ortadan kalkacağı da Peygamberimiz (s.a.v.)’in bir mujdesidir. Allah’ın izniyle Hz. Mehdi (a.s.) mezhep imamlarının birbirinden farklı ictihatlarını ortadan kaldıracak, tum İslam aleminin tam ve mukemmel şekilde Kuran’a ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in sunnetine uymasına vesile olacaktır. Hz. Mehdi (a.s.)’ın mezhepler arasındaki farklılıkları ortadan kaldıracak, hicbir mezhep bırakmayacak olması İslam alemi icin bir nimettir.
Bazı Nur talebesi kardeşlerimizin “Ustad bunu yapabilirdi, ama İmam Şafi Hazretleri’nin sevap alması icin yapmadı” demesi ise vicdana uygun değildir. Bediuzzaman Hazretleri Allah’ı cok seven, Allah’tan cok korkan ve Muslumanlara cok duşkun mubarek bir insandı.
“Farklı ictihatları ve yorumları kaldırarak Muslumanların dini mukemmel yaşamasını sağlayabilecekken bunu yapmadı” demek Ustadımız’a saygı duyan bir insana yakışmaz. Ustadımız boyle bir vasfa sahip olmuş olsa -hic kimseden cekinmeden- Allah’ın emri olan bu gorevi mutlaka yerine getirirdi.
Aşağıdaki tabloda 4 mezhepteki bazı helal ve haram farklılıkları gorulmektedir. Orneğin Hanbeli mezhebine gore abdesti belli bir sıraya gore almayan kişi farza uymamaktadır, Hanefi mezhebine gore bunu yaptığında bir mahsur olmamaktadır. Ya da Şafii mezhebine gore namazda Fatiha suresini okumayan bir kişinin namazı gecerli değildir. Hanefi mezhebine gore ise gecerlidir. İşte bazı Nur talebesi kardeşlerimizin iddiasına gore Ustadımız bu farklı goruşleri kaldırma imkanı olmasına rağmen bunu yapmamıştır. Bir insanın en buyuk muctehid olmasına rağmen gorevini ve sorumluluğunu yerine getirmemesi mumkun değildir. Ustadımız’ın boyle onemli bir gorevi olmasına rağmen yapmadığını soylemek ise Ustadımız’a karşı cok ağır bir ithamdır. Ustadımız mezhepleri kaldırmamıştır, cunku en buyuk muctehid ve ahir zamanın buyuk mehdisi değildir.
Şu anda tum Muslumanlar mezheplere uymakla yukumludur, ama Allah’ın izniyle Mehdi (a.s.) tum mezhepleri kaldıracak ve Muslumanların dini Peygamberimiz (s.a.v.) donemindeki haliyle yaşamalarına vesile olacaktır. Bu alenen gercekleşmedikce, tum Muslumanlar Mehdi (a.s.)’ın bu vasfına bizzat şahit olmadıkca, ceşitli teviller one surerek bir kimsenin “en buyuk muctehid” olduğunu iddia etmenin bir manası yoktur.
__________________
Bediuzzaman Hazretleri Hicri 13.
Dini Bilgiler0 Mesaj
●37 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Bediuzzaman Hazretleri Hicri 13.