http://www.gimdes.org/wp-content/upl...n_Firmalar.pdf
Yapacağınız alışverişlerinizde bu listeye gore almaya gayret edelim arkadaşlar.Başka firmalardanda helal belgesi alan firmalar olabilir o veren firmaların guvenilirlik derecelerini bilmiyorum arkadaşlar.
Girdiğimiz sitelerde okuduğumuz yazıları yazan kişilerin Ehli sunnet itikadı olup olmadığına onem verelim arkadaşlar.İtikad konusu cok onemlidir.Ehli-sunnet itikadı ile ilgili kitaplar okuyalım tavsiye kitabım.
http://arifankitapevi.com/itikat-Ris...543fe37a50667a
cok faydasını goreceksiniz.
YEDİKLERİMİZİN MANEVİ TESİRLERİ
Manevi sağlığımız onemsiz mi?
Gunumuzde, ozellikle de ulkemizde, oyle bir hayatla karşı karşıyayız ki haram nerde başlıyor helal nerde bitiyor, fark edemiyoruz. Her şey birbirine karıştı...
Durum hemen her alanda boylesine karışık olsa da yediğimiz gıdalar konusu, daha da icinden cıkılmaz bir hal aldı. Helal haram bir yana, yediklerimizin sağlığımıza olumsuz etkileri, artık su goturmez bir gercek olarak karşımızda duruyor.
Nedense halk olarak, beden sağlığımıza karşı az da olsa duyarlılık gostersek de manevi sağlığımıza ozen gosterenimiz azdan da az.
Oysa helal veya haram yemenin, insan uzerinde; beden sağlık acısından olduğu kadar, manevi sağlığımız acısından da ciddi etkileri var.
İslami hassasiyeti zayıf olanlarımız, bir şeyleri ayırt etmenin derdinde değiller maalesef. Durum boyle olunca da Allah korkusu, ibadet arzusu, kapıları calmaz oluyor. Hayat bir işkenceden ote gidemiyor ki mutluluk sahillerine ulaşabilsin. Yazık ediyoruz kendimize, hem de cok yazık!...
Dinini yaşama gayretinde olanların da buyuk bir kısmı, bu konudaki incelikleri es gecip kabaca ibadetlerini yerine getirme derdinde. Oysa faydalı ve guzel olan hicbir şey, nasıl emek ve dikkat vermeksizin meydana gelmiyorsa insanın amel ve ibadetleri de dikkatle ele alınmazsa manevi bir fayda vermez. Doyuma ulaştıran, kalbe huzur veren bir kulluk ortaya cıkmaz.
İnsanı cehennemden kurtaracak, cennetin o kudsi yamaclarına ulaştıracak yol; Allah’ın koyduğu sınırları iyice gozetmekten geciyor.
Diğer bir kısım musluman da dininde daha hassas ve kulluğu tamamlayıcı unsurlar olan; manevi-kalbi eğitim, nefsin hevasına uymama ve zahidane bir hayata ulaşma yolunda gayret ediyor. Elbette, herkes gucu ve imkÂnları nispetinde dinini yaşamaya calışıyor.
Bizim bu farklılıkları ortaya koyuş gayemiz, ayırımcılık yapmak veya toplumun bir kesimini farklı bir konuma oturtmak değil; icinde bulunduğumuz hali algılamamıza yardımcı olmaktır. Zira halimizi ve derecemizi tespit edemezsek, gideceğimiz yonu de almamız gereken mesafeyi de tespit edemeyiz.
Asıl konumuza donecek olursak, yediğimiz şeylerin, uzerimizdeki manevi tesirlerinin farkına varmamız gerekiyor. Yediklerimiz ve ictiklerimiz, uzerlerinde taşıdıkları nur veya zulmetle; duygu ve duşuncelerimize tesir etmekte, hayra veya şerre yonelmemizde ciddi tesirlerde bulunmaktadır.
İnsanın maneviyatına dair delillerin de yine maneviyat ilmiyle elde edilebileceği hakikatini hatırlayalım. Bu yuzden, ‘kulluk sanatı’ demek olan tasavvuf ilmi, manevi aletleri kullanarak, dindeki uygulamaları, manevi tahkike (ic gozlem ve araştırma) dayandırır. Dinin emir ve tavsiyelerinin batınî yonlerini ele alır. Bu tavsiyeleri goz ardı edenlerin duştuğu durumları, kendine ait bir uslupla ortaya koyar.
Yine, manevi hayatımıza olumlu katkıları olan, ilahi emirleri, Sunneti Seniyyeleri; Evliyaullah’ın ornek tecrubeleri gozler onune serer. Biz bu yazımızda, Evliyaullah’ın, ilim, irfan ve tecrubeye dayalı tahkiklerini bir araya getirerek; helal ve haram yemenin insanın maneviyatı uzerindeki tesirini ortaya koymaya calışacağız.
Şeytan’ın arkadaşlığı
Oncelikle hadisi şeriflerde işaret edilen hususlara dikkat cekmekte fayda var. İnsanın kanını donduracak bir bilgiyi Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in mubarek sozlerinden dinleyelim:
“Şuphesiz şeytan! İnsanoğlunun icinde, kanın damarlarda dolaşması gibi dolaşır; durur.” (Buharî, Ahkam, 21; Ebu Davud, Savm, 78; İbn Mace, Sıyam, 65.)
Şeytanın insan damarlarındaki dolaşmasını engelleyen veya azaltan tedbirleri de yine hadisi şeriflerden oğreniyoruz:
“Kişi evine girerken ve yemek yerken Besmele cekerse, şeytan, askerlerine; ‘Burada ne geceleyebilir ne de yemek yiyebilirsiniz.’ der. Eğer o kimse eve girerken Besmele cekmezse, şeytan onlara; ‘Geceyi gecirecek bir yer buldunuz.’ der. O şahıs yemek yerken Besmele cekmezse şeytan yine askerlerine; ‘Hem barınacak yer hem de yiyecek yemek buldunuz.’ der.” (Muslim, Eşribe, 103)
Evet, ne muthiş bir olay! Değil mi? Biz kalp gozlerimiz kapalı, onumuze gelen ne varsa silip supururken, baş duşmanımız olan Şeytan, yediklerimiz vasıtasıyla, kanımızda, icimizde dolaşıyor! Yine hadisi şeriflerden ve Evliyaullahın tavsiyelerinden anlıyoruz ki Sunnet’e ve tasavvufun adaplarına her uyuşumuzda, Şeytan’ın kalbe ve akla mudahale yollarından birini engelliyoruz.
Daha dostunu duşmanını tanıyamayan, nasıl olacak da duşmanına galip gelecek?...
Bu noktada, ayeti kerimeyi hatırımıza getirelim: “Şeytan, kime yakın bir arkadaş olursa, ne kotu bir arkadaştır o!” (Nisa, 38)
Evet, Şeytan’ın, onu azdırmak icin fırsat kolladığını bilen bir mumin, nasıl onunla yan yana gelmeyi kabullenir? İnsan, bile bile duşmanıyla aynı evde oturup aynı sofrayı paylaşabilir mi?
Anlaşılacağı uzere, aklın ve duyularımızın algılayamayacağı gaybi konularda, dinin emir ve tavsiyelerine uymak, insanı farkında olmadığı turlu tehlikelerden korumaktadır.
Haram ve helal lokma farkı
Haram ve helal lokma arasında, adeta ak ile kara kadar farklılık vardır. Mevlana (kuddise sirruhu), meselenin bam teline dokunarak konuyu şoyle izah eder:
“İnsandaki nûru, kemali artıran şey, helÂl kazanc ile elde edilen lokmadır. Haram lokma ise kandilimize konulunca kandili sonduren yağa benzer. Sen onun adına yağ bile deme su de. Cunku gonlumuzdeki kandilimizi nûrumuzu sonduruyor.
Bilgi, aşk, muhabbet, merhamet, helÂl lokmadan doğar, meydan gelir. Yediğin bir lokmadan haset, hile doğarsa, bilgisizlik, gaflet meydana gelirse sen o yediğin lokmanın haram lokma olduğunu bil. Hic buğday ekenin arpa bictiğini gordun mu? Hic atın eşek yavrusu doğurduğu gorulmuş mudur?
Yediğimiz ictiğimiz şeyler, aynen tohum gibidir. Duşuncelerimiz de ondan meydana gelir. Ağzımıza aldığımız helÂl lokmadan, Allah’a hizmet ve oteki Âleme gitme arzusu doğar. Haram lokmadan ise kin, haset, gaflet, bilgisizlik, hile ve cahillik doğar.” (Mesnevi, c.1. s.1642)
AbdulkÂdir GeylÂni Hazretleri de Sohbetler’inde; “Ey oğul, haram lokma kalbi oldurur. HelÂl yemek ise onu ihy eder. Lokma vardır kalbini nûrlandırır. Lokma vardır onu karartır. Lokma vardır sadece seni dunya işi ile iştigal eder bir hale getirir. Lokma vardır seni manaya yonlendirir…”
“Dort şey vardır ki kalbin kurtuluşu huzuru onların vasıtasıyla olur. Bunların en onemlisi ve birinci şartı yediğine ictiğine cok dikkat etmek helÂl lokma yemektir. Yiyip ictiklerin hep helÂl olsun. İlac niyetine bile haram edilen şeylerden yeme. Sonra sende mizac değişikliği olur.” Demektedir.
Evet, insanın en zor değişen ozelliği, huyunun suyunun değişmesidir. Fakat goruyoruz ki madden veya manen pis olan bir gıda, mizacımızı dahi değiştirebilmektedir. Farkında olmadan tuketiverdiğimiz şeyler, kim bilir bizden hangi guzel fıtri, insani duyguları alıp goturuyor!...
Kaybettiğimiz insani ozellikler
Helalinden bile olsa karnı tıka-basa doldurmak da ayrı bir bedeni ve manevi hastalık vesilesidir. Bu konudaki olcuyu de yine Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’den alıyoruz: “İnsan, karnından daha kotu bir kabı doldurmamıştır. Belini doğrultacak bir kac lokma yeterlidir, mutlaka bundan fazla yemesi gerekirse midesini uce bolsun; ucte birini yemek, ucte birini su, ucte birini de rahatca nefes almak icin (boş bıraksın).” (Tirmizi)
Hazreti Omer (radıyallÂhu anhu) da bu hususta şu tavsiyelerde bulunur: “Karnınızı tıka-basa yiyecek ve icecekle doldurmaktan sakınınız. Bu, vucuda zarar verir, hastalığa sebep olur ve kişiyi namaza karşı tembel yapar. Yeme-icmede orta yolu tÂkip ediniz! Boyle davranmanız, vucûd icin daha faydalı ve israftan da uzaklaştırıcıdır.” (Ali el-Muttakî, Kenz, XV, 433/41713)
Ehl-i sunnetin amelde dort hak mezhebinden olan ŞÃ‚fi mezhebinin kurucusu ve evliyÂnın buyuklerinden İmÂm-ı ŞÃ‚fiî (rahmetullahi aleyh) de az yer, az uyurdu. “On altı senedir, doyasıya yemek yemedim.” Demiştir. Sebebi sorulunca da “Cok yemek bedene ağırlık verir, kalbi zayıflatır, anlayışı, idrÂki azaltır, cok uyku getirir ve boylece insanı ibÂdetten alı kor. Kulluğun başı az yemektir.” buyurmuştu.
Şam´da yetişen buyuk velîlerden Ebû SuleymÂn DÂrÂnî (rahmetullahi aleyh) nefsin isteklerine karşı cıkar, cok riyÂzet ve mucÂhedede bulunurdu. Aclık cekmek husûsunda meşhur oldu. Bu sebeple ‘BundÂrul CÂiîn’ (aclık cekenlerin reisi) adıyla anıldı.
Yemek yerken hızlı ve cok yememeyi tavsiye ederek şoyle buyurdu: “Karnını tıka-basa doyuran kimse altı şeye muptela olur. Birincisi; ibadetlerinden haz duymaz, ikincisi; hafızası zayıflamaya başlar. Ucuncusu; ibadetler ona ağır gelmeye başlar. Dorduncusu; başkalarına karşı şefkati azalır. Beşincisi; arzu ve istekleri coğalır. Altıncısı; ac olan muminler camiye giderken, cok yiyen kimse helÂya koşar."
Mısır’da yetişen buyuk velilerden Zunnûn-i Mısrî (rahmetullahi aleyh) de; “Ben hicbir zaman midemi doyurmadım. Cunku ne zaman midemi dolduracak olsam, ya gunaha duşerim veya gunah işleme arzusuna kapılırım? Buyurdu.
EvliyÂnın buyuklerinden, Muhammed BÂkîbillah (kuddise sirruhu) Hazretlerinin yemek yemede ihtiyÂtı o kadar coktu ki, yemek pişirenin abdestli, hatt huzur ve saf sÂhiplerinden olmasını, yemek pişirirken carşı, pazar ve duny kelÂmı soylenmemesini iyice tembih ederdi.
“Huzur ve ihtiyat sahibi olmayanın yemeklerinden, bir duman cıkar ki feyz kapısını kapatır ve feyzin gelmesine engel olur, feyze vesile olan temiz ruhlar, kalp aynasının karşılarında durmazlar” Buyurmuştur. Yani, yemeğin hazırlanması sırasında gaflet ve kızgınlık gibi hallerin yaşanması, yemeğe tesir eder ve zulmetlendirir. İşte, bu zulmet de rahmet meleklerinin kalbimize rahmet taşımasına engel olur.
Nasıl yemeli?
Helal yoldan kazanılmış olsa bile yemeği yemenin de maneviyatımıza tesir eden bazı incelikleri vardır. Bilelim ki; “Besmele ile başlanıp Hamdele ile bitirilen yemekler, bir şif kaynağı olurken; besmelesiz ve şukursuz yenilen gıdÂlar, gaflet sebebi olurlar. İşte, yeme-icmede manevi temizliğe gosterilen bu riÂyet, nîmetlerin bereketlenmesiyle birlikte, maddî-mÂnevî huzur ve sıhhate vesîle olmaktadır.”
Ayrıca, yemek boyunca; Allahu Teala’nın uzerimizdeki nimetlerini duşunmek, nimetin bizim onumuze gelinceye kadar, nice emekler ve şartlar altında oluştuğunu ve bunların hepsinin Allah’ın lutfuyla olduğunu tefekkur etmek gerekiyor. İnsan, asıl yemeği gondereni unutur mu hic!
Behlul-i DÂn (kuddise sirruhu) daha ileri duzeyde şoyle demiştir: “Allah ile ye, Allah ile uyu ve Allah ile konuş.” Bunun manası şudur; İnsan yemek yerken Allah'tan gafil olmamalı, Allah (celle celaluhu)’nun huzurunda bulunduğunu bir an dahi aklından ve kalbinden cıkarmamalıdır. Boyle davrandığı zaman, bu yedikleri, kişiye, ibadet icin buyuk bir kuvvet ve muhabbet vesilesi olur.
Dikkat edersek, yediğimiz her şey, niyetimize gore, tarlaya ekilen tohumun taşıdığı şifreler misali, neye kodlanırlarsa onu netice vermektedir. Hayra niyetle yenilen yemek; helalinden calışmaya, ibadet ve hizmet etmeye yoneltir. Boş bir nefsanî hırsla, gafletle yenilen yemek ise amacsızlığa, şerre meyletmeye, boş işlere ve nihayetinde, gunahlara meylettirir.
[Alıntıdır.Suleyman karakaş'ın yazısıdır.]
__________________
Helal urun belgesi olan firmaları.
Dini Bilgiler0 Mesaj
●24 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Helal urun belgesi olan firmaları.