Bu genel azaba muhatap olmamak icin,

bir şeyler yapılmas gerektiğinden hareketle, bizim yaptığımız

bir uyarı bir ikazdan ibarettir. Bu uyarı nedeni ile umarız ki, Rabbimiz bizi kendisine karşı acılmış savaşta, seyirci kalmış kabul etmez ve dolayısıyla da umumi azaptan kurtuluruz.



İsyan, kufur ve zulum aşikÂr işlenir ve bu duruma insanlar ses cıkarmazlarsa, işe o zaman buyuk bel ve musibeti bekleyin. Hem de oyle bir bel ve musibet ki, geldiği zaman ayırt etmeksizin herkesin canını yakan bir bel olur.
Nicin herkesin canını yakan bir belÂ? Bu belÂda herhangi bir sucu olmayan masumların ne kabahati var denilebilir. Oyle ya! Kendi gunahtan uzak duran, elinden geldiğince Rabbinin emir ve yasaklarına uymaya calışan bir mu'minin ne sucu olabilir ki, bu umumi musibetten o da payına duşeni alsın.
Bir gunah, bir isyan, bir şirk, bir kufur, ferdî olarak işlendiğinde onun cezası da ferdî olur. Herkesin sorumluluğu kendisinedir. Ancak burada bahsedilen buyuk bel ve musibette bir farklılık bulunmaktadır. O da şudur ki, kufur ve isyan alenî işlenir de gercek iman sahipleri buna seyirci kalır, ses cıkarmazlarsa, işte bahsi gecen zaman, o zamandır. Kişi ya da kişiler Allah'a savaş acar da, aynı yerde yaşayan mu'minler, bize ne derlerse, işte umumi belÂya davetiye cıkarmak buna derler. Boyle bir zamanda inananı da, inanmayanı da olacakları beklesin.
Bu yaşadığımız yer ve zaman, bahsi gecen yer ve zamandır. Bu yuce kitabımız Kur'an–ı Kerîm'de şoyle acıklanmaktadır:
"Bir de oyle bir fitneden sakının ki o, icinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allah'ın azabı şiddetlidir." (1)
Bu genel azaba muhatap olmamak icin bir şeyler yapılması gerektiğinden hareketle, bizim yaptığımız bir uyarı ve bir ikazdan ibarettir. Bu uyarı nedeni ile umarız ki, Rabbimiz bizi kendisine karşı acılmış savaşta, seyirci kalmış kabul etmez ve dolayısıyla da umumi azaptan kurtuluruz.
Oyle enteresan ve garipliklerle dolu bir dunyada yaşıyoruz ki, bazen farkında olmadan, zahiren duşmanlık olarak gozuken olayların perde arkalarında nice hikmetler bulunuyor. MevlÂ'ya savaş acanlara karşı, mu'minler de MevlÂ'larının yanında yerlerini alırlar. Bu durum, MevlÂ'ya savaş acanların hic de tasvip ettikleri bir iş değildir. MevlÂ'nın yanında yer alanlara karşı her fırsatta kin ve garezlerini kusarlar. Bilmezler ki, mu'minler, kendilerine cephe almaları neticesinde neler kazandılar.
Mu'minlerin bu tepkisi yuzunden, gelecek olan buyuk azap ertelenmiştir. Umulur ki, bu yazımız boyle bir gorevi yerine getirsin ve gelecek buyuk azaptan Rabbimiz bizi ve tum inananları korusun.

Azabın gelme sebebi
Son gunlerde ulkemizde gundeme oturan meselelerden biri, yeni ceza yasasında tartışılan zina konusu… Zina suc olsun mu, olmasın mı? Kamuoyu ikiye ayrıldı; bir kısmı gecmişte suctu, şimdi de suc olsun derken, karşı taraf, malûm cevreler, "Hayır! Cağdaş dunyada zina suc sayılmaz." diyorlar. Zinanın suc sayılmayacağını savunan cevreler, "zina suc sayılmaz" derken, İslÂm dinine karşı kalplerindeki kini de kusmaktan geri durmuyorlar. Zinanın gerek ferdî hayatta, gerekse toplum hayatında meydana getireceği tahrifat, aklî ve ilmî delillerle ortaya konmasına rağmen hatta bu delillere zinanın suc olmaması gerektiğini kabul edenler de katılmasına rağmen konu gelip İslÂm inancına dayanınca kıyameti koparıyorlar.
"Doğru; ama bu İslÂm dininin bir prensibidir."
"Madem oyle, ferdin ve toplumun menfaatine de olsa İslÂm dininin kabul ettiği ve İslÂmî diye adlandırılacak bir prensibi kabul edemeyiz."
Siz kabul etmeseniz de, etmesiniz de Âlemlerin Rabbi, zina konusunda tartışılmayacak kadar acık ve net emrini bildirmiştir:
"Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayÂsızlıktır ve cok kotu bir yoldur." (2)
Âyet–i kerîmede dikkat ceken husus şudur: "Sakın zina yapmayın" denilmiyor, "Zinaya yaklaşmayın." buyruluyor. Bu emirden cıkarılacak birkac ders vardır ki, zÂhiren de beyan olunduğu uzere; zinanın ne kadar kotu bir şey olduğunun altı ciziliyor.
Bir diğer husus da, zina o kadar kotu bir iştir ki, onu yapmanız kesinlikle yasaktır, bu işin vebali, sorumluluğu ve cezası cok buyuktur. İşte bunun icindir ki, sakın zinaya yaklaşmayın. Zina ile sonuclanacak yollar bile size yasak edildi, zinaya goturecek yollar yasak kapsamına alındı.
Bir başka ifade ile; zinanın genellikle bir anda gercekleşmeyeceğidir. Kademe kademe yapılacak hareketler, insanı zinaya goturur de sonra nefsin ağır basar ve zinadan kurtulamazsın.
İslÂm inancına gore; zina yapan kadın ve erkeğin durumu hicbir tereddude mahal bırakmayacak kadar acıktır. Mevzuumuz olmadığı icin burada sadece bir Âyet–i kerîme ile, zina yapan erkek ve kadın eğer evli değilse, onlara uygulanacak cezanın ne olacağını acıklayacağız:
"Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yuz sopa vurun; Allah'a ve Âhiret gunune inanıyorsanız, Allah'ın dininde (hukumleri uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın. Mu'minlerden bir grup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun." (3)
MevlÂ'mızın emri bu kadar acık ve net iken kalkar da, "Hayır, zina suc değildir." der, zina yapmayı, ozgurluk ve insan hakları ile anlatmaya calışırsan, işte o zaman Allah'a savaş acmış olursun. Kim de Allah'a savaş acmış ise, onun sonu daima husran olmuştur.

Aramızda salihler
varken de azap bize
ulaşacak mı?
Bu soru bundan yıllarca once KÂinatın Efendisi'ne soruldu. Allah'a acılan savaş neticesinde mu'minlerin başına gelecekleri de KÂinatın Efendisi haber vermiştir.
İmam Malik Rahimehullah'a ulaştığına gore; "Ummu Seleme Radıyallahu AnhÂ, Efendimize şoyle sormuştur:
"Ey Allah'ın Resûlu! Aramızda salihler mevcut iken bizler helÂk mi olacağız?" AleyhissalÂtu VesselÂm:
"Evet," buyurmuşlardır, pislik (zina) artarsa!" (4)
Yukarıdaki Âyet–i kerîmelere ve bu hadis–i şerife dayanarak, cok rahatlıkla diyebiliriz ki, evet helÂk zamanı yaklaşmıştır. Her yerde, goz onunde, sokak aralarında… Evlerimizin koşelerine koyduğumuz televizyonlarda Âdeta her an zina işlenip duruyor. KÂinatın Efendisi'nin anlatımı ile, bu kadar pislik artmasına rağmen, buna ciddi bir ses cıkmıyor. Mu'minler dunyalık derdine duşmuş, zinaya karşı seyirci olmaktan ote bir şey yapmamaktadırlar. İşte hadis–i şerifin bildirdiği zamanda aramızdaki salihler bu duruma seyirci kalırsa, helÂk olacağımız zamanı bekleyelim.
Zinanın uzerinde bu kadar onemle durulmasın bircok sebebinin olduğunu yazmıştık. Bu sebeplerden birini ve en onemlisini Hz. Ebû Hureyre Radıyallahu Anh anlatıyor:
"Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdular ki:
"Kişi zina edince iman ondan cıkar ve başının ustunde bir bulut gibi asılı durur. Zinadan cıkınca, iman adama geri doner." (5)
Allah muhafaza etsin, zina yapan mu'min, o anda mu'min olma vasfını yitiriyor. Bir insanın, İslÂmiyet'i tercih etmesi sebebiyle erdiği o buyuk devletten, onu aşağı indiren sebep ne kotu bir sebeptir.
KÂinatın Efendisi'nin pislik olarak nitelendirdiği zinayı, yapmayı bırakın bir yana, suc olmaktan cıkarmak, buna sessiz kalmak, başa gelecek azaba hızla davetiye cıkarmak demektir.

Ne cemiyet hayatında
ne de zamanda
hayır kalmadı
İbn Omer Radıyallahu Anhum anlatıyor:
"Bir gun Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanımıza gelip şoyle buyurdu:
"Ey muhacirler! Beş şey vardır, onlarla imtihan olacağınız zaman artık cemiyette hicbir hayır kalmamıştır. Onların siz hayatta iken zuhurundan Allah'a sığınırım. Bu beş şey şunlardır:
1) Zina: Bir millette zina ortaya cıkar ve alenî işlenecek bir hÂle gelirse, mutlaka o millette taun hastalığı yaygınlaşır ve onlardan once gelip gecmiş milletlerde gorulmeyen hastalıklar yayılır.
2) Olcu–tartıda hile: Olcu ve tartıyı eksik yapan her millet, mutlaka kıtlık, gecim sıkıntısı ve sultanın zulmune uğrar.
3) ZekÂt vermemek: Hangi millet mallarının zekÂtını vermezse, mutlaka gokten yağmur kesilir. Hayvanlar da olmasaydı, tek damla yağmur duşmezdi.
4) Ahdin bozulması: Hangi millet, Allah ve Resûlu'nun ahdini yani duşmanla yaptığı anlaşmayı bozarsa, Allah TeÂla o millete, kendilerinden olmayan bir duşmanı musallat eder ve ellerindeki servetlerin bir kısmını onlar alır.
5) Kitabullah'la hukmetmeyi terk: Hangi milletin imamları, Kitabullah'la ameli terk ederek Allah'ın indirdiği hukumlerden işlerine gelenleri secerlerse, Allah onları kendi aralarında savaştırır." (6)



Bir ramazan akşamı
Bir ramazan akşamı, iftara cok az bir zaman var. İstanbul'un muhafazakÂrlığı ile bilinen bir semtindeyiz. Arkadaşımla birlikte yolcu taşıma aracından indik. Aractan inmemizle tam karşımızda genc bir delikanlı ile aynı yaşta bir kız. Bu kız ve erkek, o kadar birbirlerine yakın ve oyle bir hareket icindeler ki, o hareketleri bir erkek ile kadın ancak yatak odalarında yapabilirler.
Bu manzara karşında sessiz kalamazdık… Hızlı adımlarla bu iki gencin yanına vardım. Kendilerinden o kadar gecmişlerdi ki, ben ne zaman onları elimle durttum, o zaman kendilerine geldiler. Genc delikanlıyı yakasından tutarak bir anda şiddetle cektim ve:
"Sende hic utanma diye bir duygu yok mu? Ramazan gunu, iftara kalmış birkac dakika, şehrin en kalabalık yerinde, boyle rezilce hareket etmeye utanmıyor musunuz?"
Genc bana tepkide gecikmedi:
"Cek elini yakamdan! Seni ne ilgilendirir. İster …….. yaparım, kim karışır?!"
Bu soz ile birlikte bir kargaşa yaşanır, cevrede olanlar araya girer, bizi ayırırlar. Ayırırlar ayırmasına; ama asıl dehşetli olay ondan sonra yaşanır. Bizi ayıranlardan biri bana doner:
"Sana ne kardeşim, Âlemin hareketlerinden! Sen yoluna gitsene." Bir başkası da:
"Toplumun namus bekciliğine soyunmak sana mı kaldı!"
"Yirmi birinci yuzyıla girdik, senin kafan geride kalmış!"
–…..
Yaklaşık olarak beş altı kişiden bu ve benzer sesler cıkmıştı. Ben şaşkındım, yanımdaki arkadaş da bir şey yapamamıştı. Toplum bana tepki koymuştu. Pisliği yapan delikanlı, onu bu pislikten kurtarmaya calışan ise biz… Cemiyet benim yanımda yer alacağına pis iş yapanın yanında yer almıştı. Ne yapacağımı bilemez bir durumda bulunuyordum. Elimde bulunan birkac kitap ve evrak yere duştu. Onları topladım ve bana karşı gelen insanlara donerek:
"Siz şimdi bu rezillikten yana tavır koydunuz. Siz haklısınız, kabahatli olan benim. Şu ramazan akşamında başınıza gelecek belÂya davetiye cıkardınız…"
Allah şahittir ki, bu anlattığım olay, kelimesi kelimesine aynen yaşanmıştır.



VAAD OLUNAN AZAPTAN KURTULMAK
İCİN NELER YAPILMALI?

Burada anlatmak istediğimiz; toplumda yayılan bu pisliğe karşı şiddetle muamele etmek değildir. Şiddetin cozum olmadığı, şiddetle bir noktaya varılamayacağı da acıktır.
Bizim tepkiden kastımız, toplumun duzen ve yapısını bozmadan, ozellikle de bilgi ve iletişim cağının gelişmiş imkÂnları ile, yapılan işin yanlış olduğunu ortaya koymaktır.
Zinanın ne kadar pis ve cemiyet hayatını tehdit eden aşağılık bir davranış olduğunu, bilgimiz dÂhilinde insanlara anlatmalıyız.
Etkili ve yetkili makamlara zinanın suc olmasının ne kadar gerekli olduğunu iletmeli ve bu konuda gayret sarf edenlere yazılı ve sozlu olarak destek vermeliyiz.
Ozellikle basında zinayı teşvik eden yayınlar protesto edilmeli, bu konuda cevremizi uyarmalıyız.
Zinayı tervic eden firmaların urunlerinden uzak durmalıyız. Velev ki bize uygun urun uretseler bile. Zinaya ortulu destek verdikleri icin o firmaların urunlerini boykot etmeliyiz.
__________________