Doğru/guzel Soz Surekli Meyve Veren Ağaca Benzer


“Ey inananlar! Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve her zaman hakkı ve doğruyu konuşun. (O zaman) Allah işlerinizi değerli kılar ve gunahlarınızı affeder. Kim Allah’a ve Rasulune itaat ederse buyuk bir zafere erişmiş olur”. (33/70-71). Varoluşun temelinde soz vardır. Bu soz Tanrı’nın “ol” sozudur. Yasin suresinin 82. ayetinde, Allah “bir şeyi yaratmak istediği zaman ona ‘ol’ der, o da olur” buyrulmaktadır.

Buradan hareketle sozun her zaman varlıktan, hatta eylemden once olduğunu, olması gerektiğini anlıyoruz. İnsanoğlu kelimelerle, kavramlarla duşunur. Hatta insanın butun dunyasının temelinde, kendi urettiği kelimelere, kavramlara dayalı “ozel-zihinde yaratılan dunya”nın yattığını soylemek bile mumkundur. Cunku, Tanrı’yı bile, zihninde var olanlardan hareketle anlamaya calışır insan…
Allah, vahiy gondererek, oncelikle insanın duşunce dunyasını aydınlatmayı hedef edinmiştir. Vahiy, bu yuzden butun insanlığı “kopkoyu karanlıklardan aydınlığa” cıkarsın diye gelmiştir. Kur’an, sozlerin en guzelidir. Kur’an Allah kelamıdır; Allah’ın sozudur. Kur’an, yazılı bir metin olarak Allah katından indirilmemiştir. Allah’ın mesajlarını/vahyi alan Hz. Muhammed, onu vahiy katiplerine yazdırmıştır. Boylece soz/hitap yazıya gecmiş olmaktadır. Bu “soz”, insanın dunyasını ışıtan, insan olmanın yol haritasını insana sunan ve insanca yaşamanın, insan olmanın temel ilkelerini kazandıran bir sozdur. Yuce Allah şoyle buyurur: “Bu, Rablerinin izniyle butun insanlığı kopkoyu karanlıklardan aydınlığa, O yuceler yucesinin, O her ovguye layık olanın yoluna cıkarasın diye sana indirdiğimiz bir vahiy, bir ilahi kelamdır” (14/1). İnsanoğlu yazıyı icat etmeden once, sozu hafızasında saklıyordu. Soz, hafızadan hafızaya aktarılarak, aynı zamanda surekli yenilenerek varlığını ve etki gucunu koruyabiliyordu.
Yazı, sozun daha az değişerek, daha cok etkin olmasına imkan sağladı. Bu sebepten, yazının icadı, insanlık tarihinin en onemli donum noktalarından birisidir. Yazı, insanlığın tecrubesinin, duşunduklerinin, hissettiklerinin kayıt altına alınarak korunmasını ve bir birikim oluşturulmasını sağladı. Ancak, yazı sozun gucunu azaltmadı; tam tersine sozun daha da etkin olmasına imkan sağladı. Okuyan, sağlıklı bir birikime kavuşan insanların sozleri daha tesirli olur. Soz ve yazı, birbirinin alternatifi değildir. İyi yazan bir insan, aynı zamanda iyi de konuşursa, fikirlerinin etkisi ikiye katlanmış olur. İyi yazan insanlar, her zaman iyi konuşan kimseler olmadıkları gibi; bazen hic yazmaksızın sadece konuşan, ama iyi konuşan insanlar da vardır. Soylenilen hicbir soz, boşa gitmez; mutlaka hedefine ulaşır. Sozun gucu, soyleyen insanın bilgi birikimine ve soylediklerine inanmasına bağlıdır. “Soz sihirdir”; gercekten de insanları bir şekilde mutlaka etkiler.
Hele o soz, zamanı gelmiş bir fikri taşıyorsa, onun etki gucunun sınırlarını tahmin etmek asla mumkun olmaz. Zamanı gelmiş fikirler, filizlenmek icin toprağa duşmeyi bekleyen tohumlara benzerler; yeter ki, toprağı bulsunlar; hemen kok salar, filiz verir ve yurur giderler. Toprak hicbir zaman tohumu inkar etmez. Zamanı gelmiş fikir, tohumun catlamaya, filizlenmeye en uygun olan toprağa duşmesi anlamına gelmektedir. Sanki toprak, kucağını acmış tohumu beklemektedir. Tohum da, sanki toprağın kendisini beklediğinin farkındadır. Eskiler, “dil tohum atar” demişler. Doğrusu guzel soylemişler. Kur’an’da “guzel/doğru” sozle ilgili şoyle bir benzetme yer alır: “Allah’ın, guzel-doğru bir soz icin nasıl bir misal verdiğini gormuyor musunuz? Koku sapasağlam, dalları goğe doğru uzanan guzel-diri bir ağac gibidir o; Rabbinin izniyle her mevsim meyvesini verip durur.
Allah insanlara (işte boyle) misaller veriyor ki, (değişmeyen gerceği) duşunup kendilerine ders cıkartsınlar”. (14/24-25). Cirkin sozle ilgili benzetme de dikkat cekicidir: “Ve cirkin bir sozun durumu ise, koku toprağın ustune cıkarılmış, butunuyle kararsız, dayanıksız curuk bir ağacın durumuna benzer”. (14/26). Muhammed Esed, bu ayetleri şoyle yorumlar: “Kelime sozcuğu, geniş anlamıyla, duşunsel, kavramsal ifade, fikir, kaziye/onerme anlamına gelmektedir. Buna bağlı olarak, ‘guzel-doğru bir soz’ ifadesi, mahiyeti itibariyle doğru olan ve ahlaki anlamda iyi ve guzel olana cağırdığı icin, sonuna kadar yararlı ve kalıcı olan teklif, fikir, ya da oğreti anlamındadır; Allah’ın mesajlarının her biri, nihai amacı itibariyle ahlaken iyi ve doğru olan yonunde yapılmış cağrıdan ibaret olduğuna gore, ‘guzel-doğru soz’ terimi, aynı zamanda, Allah’ın mesajlarına da işaret etmektedir. Benzer şekilde 14/26. ayette sozu gecen ‘cirkin soz’ tabiri ise, ilahi mesajın gosterdiği yonun tersini işaret eden, yani mahiyeti itibariyle yanlış, ahlaken kotu ve buna bağlı olarak manevi planda yıkıma goturen her turlu duşunce, inanc ve oğreti anlamında kullanılmaktadır”. (Esed, Kur’an Mesajı, 506).
Bazen bir kelime, bir cumle insanın dunyasını değiştiriverir. Hele bu soz, zamanı gelmiş “guzel-doğru bir soz” ise, etki gucu gercekten sınırsızdır. Aslı toprak olan insan, izzetin gercek anlamda Yuce Yaratıcı’ya ait olduğunu bilirse, beyninin kıvrımları arasında dolaşan duşuncelerine, onların acık hali/tezahuru olan sozlerine cok dikkat etmesi gerektiğini de bilir. Hic kuşkusuz sozleri guzel kılan, onların arka planındaki inanc, duşunce ve insanın iyi niyetidir. Allah’ın seveceği, hoşlanacağı sozler, boş, anlamsız olanlar değil, anlamlı olan, değer ifade eden ve eylemle butunleşen sozlerdir. Cunku Allah, “yapmadığınız şeyi nicin soylersiniz?” diyerek insanı uyarmakta; konuşurken, doğru, anlamlı soz soylemesini istemektedir.


http://hasanonat.net/index.php?option=com_content&view=article&id=77:do ruguezel-soez-suerekli-meyve-veren-aaca-benzer&catid=36:makale&Itemid=54

__________________