EN BUYUK GUNAH (ŞİRK)

Allah seni merhametinden esirgemesin. Bilesin ki, Allah'a ortak koşmak, kişinin Allah'a karşı işlediği en buyuk gunahtır. Yuce Allah şoyle buyurmaktadır:
«Allah kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz. Bundan başkasını dilediğine bağışlar.» (Nisa 48)
BuhÂrî ve Muslim'deki bir rivayete gore de Peygamber (s.a.v)'e en buyuk gunÂhın hangisi olduğu sorulmuş ve o da şu karşılığı vermiştir:
«Seni yaratan Allah olduğu halde, O'na eş koşmandır.» (BuhÂrî, Tefsir sûre II /1, V/17,RıkÂk 51; Muslim, İmÂn 141)
Yuce Allah da: «Bile bile Allah'a eş koşmayın.» (Bakara 22) buyurmaktadır. Yine şoyle buyurmaktadır:
«Allah'ın yolundan saptırmak icin O'na eşler koşar. De ki: İnkÂrınla az bir muddet zevklen, şuphesiz sen cehennemliksin.» (Zumer 8)
Her kim Allah Azze ve Celle'ye, O'na hÂs olan İlÂhlık ve Rablıkta yaratıklarından birini eş koşarsa, kÂfirdir, İslÂm ummeti bu konuda icm etmiştir. ZÂtından dolayı ibadeti hak eden sadece Allah'tır. Kalblerin İlÂh tanıyıp yoneldiği, sıkıntı anlarında tapılan O'dur. O'ndan başkası, kuldur ve dolayısıyla O'na muhtactır, O'nun hÂkimiyeti karşısında hicbir guce sahip olmayan kul, nasıl ilÂh olabilir. Allah şoyle buyurmaktadır:
«Tuttular kullarından O'na bir cuz (cocuk) isnat ettiler, gercekten insan cok nankor, acık bir kufurbazdır.» (Zuhruf 15)
«Goklerde ve yerde olan her şey Rahmana baş eğmiş kul olarak gelecektir.» (Meryem 93)
«Mesih de, gozde melekler de Allah'a kul olmaktan asla cekinmezler.» (Nisa 172)
«Allah'ın yanında başkasını tanrı kılmayın; doğrusu sizi O'nun azabı ile acıkca uyarıyorum.» (ZÂriyÂt 51)
«De ki: Dini Allah'a hÂlis kılarak O'na kulluk etmekle emrolundum.» (Zumer 11)
ZÂtından dolayı tapılmayı hak eden, Allah'tır. O şoyle buyurmaktadır: «Hamd, Âlemlerin Rabbı Allah'adır.» «Hamd» kelimesinin başına genellik ifade eden elif-lÂm getirilmiştir. Yani, ovgunun hepsi Allah'a mahsustur. Sonra mahsus kılma ifadesiyle: «Ancak Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz» buyurmaktadır. Bu, «Hamd, Âlemlerin Rabbı Allah'adır» sozu icin bir acıklama olup Allah'tan başka tapılan olmadığına ve buna O'ndan başka kimsenin hak kazanmadığına işaret etmektedir. «Ancak Sana kulluk ederiz» sozu sevgi, korku, umit, emir ve nehiy gibi, ulûhiyyetinin gerektirdiği şekilde O'na kulluk etmeye işaret etmektedir. «Yalnız Senden yardım dileriz» sozu de, O'na tevekkul, işleri O'na havale etme ve O'na teslim olma gibi Rubûbiyyetinin gerektirdiği şeylere işaret ediyor. Cunku Rab - Subhanehu ve TeÂl - mÂlik olandır. Ayrıca rubûbiyet, (yetiştirip eğitme) ve «islÂh etme» anlamını da taşır. Malik ise, mulkunde dilediği şekilde tasarrufta bulunandır.
Yuce Allah şoyle buyurmaktadır:
«Mulk (hukumranlık) elinde olan Allah yucedir ve O herşeye Kadirdir.» (Mulk 1)
Kul, rubûbiyet sırrından mulk ve tedbirin tamamının Allah'ın elinde olduğunu kavrarsa, yarar-zarar, hareket-sukûn, kısma ve bol bol verme, alcaltma-yuceltme gibi butun her şeyin Allah'ın elinde olduğunu; yapıcısının, yaratıcısının, kendisini sıkıntıya sokanın ve sıkıntıdan kurtaranın, yucelten ve alcaltanın Allah TeÂl olduğunu da kavrar. Bunu kavramak, kÂinata egemen olan kanunların sırrıdır. Rubûbiyet sıfatını bilmektir. Birincisi de, ulûhiyet sıfatını bilmek ve teklifi kanunların sırrının anlaşılmasıdır.
Emir, nehiy, sevgi, korku ve umidi gerceği uzere yerine getirmek ulûhiyeti bilmekle olur. Tevekkul, tefviz ve teslim olmayı gerceği uzere yerine getirmek de, ancak rubûbiyeti bildikten sonra olur. Bu, Allah'ın kÂinatta cereyan eden tasarruf ve idaresini tanımaktır. Nitekim Allah Azze ve Celle şoyle buyurmaktadır:
«Bir şeyin olmasını istediğimiz zaman ona sozumuz sadece: 'ol' dememizdir ve hemen olur» (Nahl 40) Kul bu sahneyi hakkıyla kavrar ve bunu kavrarken onda birincisini kavramaktan alıkoymayacak şekilde başarılı olursa, kulluğunun bilincine varır, Bu iki sahne, dinin uzerinde kurulu bulunduğu temel taşlardır. Rahmet, lutuf, kerem ve guzellik sahnelerinin hepsi rubûbiyet sahnesinin kapsamı icindedir.
Bu nedenledir ki, «ancak Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz» Âyetinin, Kur'Ân'ın sırlarının hepsini topladığı soylenir. Cunku Âyetin oncesi, belirttiğimiz gibi emir, nehiy, sevgi, korku ve umide uygun olarak Allah'a kulluk yapmayı gerektirir. İkinci kısmı ise, işleri Allah'a havale ederek, O'na teslim olarak ve kendi isteklerinden vazgecerek O'na kulluk etmeyi gerektirir ki, kullukların hepsi buna girer.
Kişi bu sahne ile birinci sahneyi yitirdiğinde her şeyin Allah tarafından yapıldığını ve her nefis ne kazanır ve ne gibi bir tasarrufta bulunursa hepsinin Allah tarafından olduğunu gormeye başlar. Meydana gelen her şeye hukum ve kaderi iradesinin yerine getirilmesi şeklinde inanır. Boylece, gozlemlerinde temyiz ve tefriki yitirir; emir, nehiy ve Peygamberin getirdiği talimatı işlevsiz kılar; okun yaydan cıkışı gibi İslÂmdan cıkar.
Ancak bu muşahedenin, etkinliğinden ve iki muşahedeyi bağdaştırma hususundaki basiret gucunun zayıflığından dolayı kişinin beyninde sarsıntı meydana gelmiş ve aklını yitirmişse, mazurdur; eksik biridir. Ancak iki muşahedenin; şer'i durum ve iradî -kevni durum muşahedelerini bağdaştırabilen bunun dışındadır. Saliklerden bir coğu ilÂhî tebligat konusundaki bilgilerinin yetersizliğinden dolayı bu muşahedeye varınca ayakları kaymıştır. Cunku Allah'a kendi istedikleri şekilde ibadet ettiler, Hak - Azze ve Celle'-nin- isteğini bir tarafa bırakıp kendi isteklerine kapıldılar. Cunku Allah, kendi istediği ve sevdiği şeye uyan kişiyi mustağni kılar. Allah'ın kendilerinden istediği şekilde ibadet etseydiler, onların başına o tur felÂketler gelmezdi. Kul, kulluğunun farkında olup daima MevlÂsının emrine karşı uyanık olursa, ne ibadete dalıp mabudunu unutur, ne de mabuduna dalıp ibadetinden vazgecer. Aksine, onun iki gozu olur. Biriyle mabuduna onu goruyormuş gibi bakar. Nitekim Resûlullah'a ihsanın ne olduğu sorulduğunda şoyle buyurmuştur :
«Allah'a O'nu goruyormuş gibi ibadet etmendir, sen O'nu gormuyorsan, O seni gorur» (BuhÂrî, Tefsir sûre 31/2, îmÂn 37; Muslim, îmÂn 57; Ebû DÂvûd, Sunnet 16; Tirmizî, îmÂn 4).
Diğer gozuyle de MevlÂsının sevdiği ve razı olduğu şer'i yola kavuşturması icin efendisinin emrine bakar.
Bu anlattıklarımız anlaşıldıysa şirk, eğer kufre goturen şirk ise, ona kail olan tekfir edilir.





Sırat-ı Mustakim - İbn Teymiyye

__________________