[CENTER][IMG]http://img33.**************/img33/48/dsc03507t.jpg[/IMG] -->Vucut geliştirmeye başladıktan sonra en erken ne zaman supplement kullanılmalıdır? Yeni başlayanlarda suplament kullanımı ozellikle ilk 3 ay gerekli değildir. Sebebi yeni başlayanların gerek kas tonusu gerek ise bu kaslara yapılan baskılar suplament kullanımı icin yetersiz olup ilerki donemlerde gerekli ise kullanımı onerilir.. Kişi spora başlamıştır gunluk yediği yemeklerden (sabah,oğlen,akşam) almış olduğu kalori yapacağı hafif egzersiz icin yeterlidir.. Ama alırsam ne olur derseniz vucut sistemi onceliği sindirim sisteminde parcalanan hucre zarından gecip enerji santraline duşen besinlere yer verir yani yediğimiz yeni başlayan bir kişide doğal yoldan uretilen enerji yeterlidir vucut haricen alınan suplamenti ikinci planda yada yedek olarak tuttuğundan antreman sonunda Alınmış olan gereksiz suplamentin atımı icin uğraşır. burada paramızı cope atmış oluyoruz yani suplament vucut tarafından tercih edilmeyip oncelik besine veriliyor aldığımız suplament vucutte vucut tarafından atılmaya calışılıyor.. Buna ben boşa atılan para derim.. İleriki zamanlarda 3. aydan sonra artık standart proğramlar aşılmış adeleler gelişimini tamamlamış hoca calışkan bolge ile tembel bolgeyi tespit etmiş calışkan bolgeyi yerinde tutarken tembel bolgeyi tamamlayıcı proğram yazmış kısacası size biraz yuklenmeye başlamıştır.. Eğerki Bu yuklenmelerde yediğinizin yetersiz olduğunu duşunuyorsanız once hocanızın vereceği suplamentleri kullanın. Coğu yeni başlayanlarında yapmış olduğu hata direk suplament kullanmaktır gerek ucuz oluşu gerek ise kişiye guc vermesi kişileri yanılgı ve hataya surukler hatadır cunku kişi sadece cretine kullanarak performansını arttırır fakat karşılığı (amino asit) olmadığı icin vucutta yıkımlar kacınılmaz olur en yakın şubeden yıkım yaparak hareket halindeki bolgeye takviye yapar vucut haliyle cretinin ve antremanın etkisi ile şişen kolumuzdan zevk alsakta yaptığımız tek taraflı hamle yanlıştır. kullanılan yada kullanacağınız herşey vucut sistemi antreman şiddeti suplamentlerin birbirine olan dayanışması cok onemlidir -->CLA nedir? CLA Konjuge linoleik asit insan ve hayvanlar icin esansiyel bir yağ asidi olan linoleik asidin pozisyonel ve yapısal olarak bir veya birden fazla konjuge cift bağa sahip olan oktadekanoik yağ asit izomer grupları icin kullanılan bir terimdir. Yapılan araştırmalar CLA' nın; vucuttaki kas ve yağ dengesini etkilediğini, depolanmış yağların azaltılmasında ve yağsız kasların arttırılmasında cok onemli bir rol oynadığını gostermiştir. CLA doğal olarak sut, peynir, biftek, kuzu ve hindi etine ilave olarak coğu işlenmiş gıda da bulunur. İşlenmiş gıdalara en iyi ornek yuksek oranda CLA iceren Wiz peyniridir (Cheez Wiz). Fakat CLA’ nın aşağıda bahsedilen faydalarını gormek icin bu gıdalardan onemli miktarlarda tuketmeniz gerekmektedir. Bu gıdaları cok miktarda tuketmek hem pratik değildir, hem de aynı zamanda aldığınız yuksek kalori ve proteinden dolayı negatif etkilerle vucudunuzu cezalandırmak anlamına da gelmektedir. Bu nedenle, gerekli CLA’ yı elde etmek icin daha ekonomik ve etkili yollar araştırılmıştır. Duzenli CLA alımı yağların vucutta depolanmasına yardım eden lipoprotein-lipaz enziminin calışmasına engel olur ve dolayısıyla vucutta depolanan yağ miktarını azaltır, ayrıca daha onceden depolanmış yağları serbest bırakarak kan akışına donmesini sağlar. Kan akışına geri donen yağlar kaslarda enerji kaynağı olarak kullanılır. Bu nedenle CLA alımının bir egzersiz programı ile desteklenmesi kan akışına geri donen yağların yakılmasını kolaylaştıracaktır. Vucuttaki 1 gr yağ, 1 gr kastan iki kat daha fazla yer kaplar. Zayıflamak icin yapılan duşuk kalorili bir diyet programı vucuttaki yağ miktarı ile beraber kas miktarını da duşurmektedir. Diyet bırakıldıktan sonra kaybolan kasların yeri yağ ile doldurulacağından, vucut tekrar kilo almaya başlar. Bu nedenle az yağlı bir diyet programı eşliğinde CLA alımı vucuttaki yağ miktarını azaltırken kas miktarını korur ve boylece diyet bırakıldıktan sonra formunuzu korumanıza yardım eder. CLA herhangi bir diyet, kilo verme veya egzersiz programından sonra kullanılırsa jo-jo etkisi denen yeniden hızla kilo alma probleminin giderilmesinde de yardımcı olur. Vucut geliştirme calışması yapanlar da formlarını korumak ve yağsız kas miktarını arttırmak icin CLA kullanabilirler. Beslenme uzmanları Amerika’ da obezitenin (Aşırı şişmanlık) devamlı olarak artmasını, son 30 yıldır CLA oranı duşuk veya hic CLA icermeyen gıdalardaki tuketimin artmasına bağlamaktadırlar. Ozellikle besi hayvanlarının meralarda beslenmek yerine suni yem ile beslenmeleri sonucu bu hayvanlardan elde edilen urunlerin icerdikleri CLA miktarında % 65 oranında duşme gorulmuştur. Araştırmalar CLA’ nın sadece vucuttaki yağları azaltırken kas miktarını arttıran veya koruyan bir yağ asidi değil, aynı zamanda dikkate değer bir şekilde antikatabolik, antioksidan, bağışıklık sistemi guclendiricisi, kolesterol duşurucu ve kanser onleyici etkileri olduğunu da gostermiştir. CLA goğus kanseri, prostat kanseri ve damar sertliği riskini de azaltabilmektedir. Ayrıca şeker hastalarının kan şekerini kontrol altına almalarına da yardımcı olabilir. Kanserle ilgili araştırmalarda son 30 yılda dunyanın bircok yerinde oldukca onemli maddi harcamalar yapılmış ve kayda değer ilerlemeler olmasına rağmen barsak, meme, prostat, akciğer, pankreas ve bobreklerde metastaz devre ve hastalığın yayılmasının ilerlemesiyle bu hastalıklardan kaynaklanan olum oranlarında azalmalar olmamıştır. Coğu kanser vakaları hem genetik faktorlerden hem de cevre faktorlerden kaynaklanmaktadır. Kanser olumlerinin yaklaşık olarak %35’lik kısmının diyet kaynaklı olduğu yapılan epidemiyolojik calışmalarda belirlenmiştir. Tuketilen gıdalar ya kanseri onleyici ya da kanser oluşumuna sebep olan bileşenleri icerebilir. Bugune kadar bircok izomeri olduğu tespit edilen CLA 1980 yıllarında ABD’de Wisconsin Universitesi’nden Michael Pariza ve arkadaşları hamburger etinden elde ettikleri maddenin kanser oluşumunu engellediğini bulmuşlardır. Bu maddenin daha sonra conjugated octadecadienoic acid olduğu belirlenmiş ve kısaca CLA olarak adlandırılmıştır. CLA 8 geometrik izomerden oluşmakla birlikte en yaygın olarak hayvansal dokularda bulunan izomerlerinin cis-9, trans-11 CLA ve trans-10, cis-12 CLA olduğu ve şimdiye kadar bu ikisinin biyolojik ozelliklere sahip olduğu bildirilmektedir. Bitkilerdeki CLA oluşumu ısı etkisi altında ve et ve sutteki CLA oluşumu ise rumendeki uzun zincirli yağ asitlerinin mikrobiyel enzimatik reaksiyonların etkisi altındadır. Rumende meydana gelen indirgenme reaksiyonlarında linoleik asit once cis-9, trans-11 izomerine, daha sonra vaccenic aside (C:18.1 trans-11) ve sonunda stearik aside (C18:0) donuşturulmektedir. Ruminantlarda yemlerle alınan doymamış yağ asitleri rumendeki bakteriler vasıtasıyla hidrojenizasyonla doyurulmakta, dolayısıyla sut yağı ve et yağlarında cis ve trans yağ asidi izomerleri gorulmektedir. Ruminantların dokularında %4-11 oranında trans formda yağ asitleri bulunabilmektedir. Ruminant hayvanlardan elde edilen etteki CLA tamamıyla rumen biyohidrojenizasyonundan kacan CLA veya stearoyl CoA reduktaz enziminin emilen vaccenic asit uzerine etkimesi sonucu (cis-9, trans-11 CLA) oluşmaktadır. Bu nedenle ruminant hayvanlar ve bu hayvanların urunleri CLA bakımından en zengin kaynakları oluşturmaktadır. Rasyonda bulunan CLA’nın en yaygın izomeri cis-9, trans -11 izomeridir. Sut urunlerinin CLA iceriği her gram yağ icin yaklaşık olarak 3 ile 9 mg arasında değiştiği ve total CLA’nın %70-90’ı ise cis-9, trans-11 izomerinden oluştuğu bildirilmektedir. İnsan vucudu CLA uretemediğinden yalnızca ihtiyacını gunluk olarak tuketmiş olduğu sığır ve koyun eti ile sut urunlerinden sağlayabilir. CLA’ nın Antikanserojenik Ozellikleri Hem ciğ hem de ızgarada pişirilmiş sığır etinin mutagenesisini inhibe eden bir bileşiğin bulunmasıyla antikanserojenik CLA’ya olan ilginin artması Pariza ve Hargraves (1985)’in gozlemlerinden sonra oluşmuştur. Bundan sonraki calışmada antikanserojenik ozelliğe sahip linoleik asidin 4 izomeri tanımlanmış, saflaştırılmış ve epidemiyolojik calışmalarda kullanılmıştır. İzomerlerin coğu hayvan turlerinde tumor gelişimini baskıladığı ve coğu kanserli hucrelerin yayılımını inhibe ettiği gorulmuştur. Esasen cis–9, trans–11 izomerine dayanan CLA ile zenginleştirilmiş sığır sutunun insanlarda meme kanseri hucrelerinin gelişimini engellediği ve vucudun savunma sisteminde superoksit dismertaz, katalaz ve glutathione peroksidaz gibi antioksidantları da arttırdığı bildirilmektedir. Ip ve ark (1991; 1994)’nın ratlar uzerinde yaptıkları calışmada ise rat memesindeki tumor gelişiminde CLA’ nın onemli bir antikanserojenik etki gosterdiği ve CLA iceren gıdalarla beslenen ratlarda meme tumorlerinin tekrarlanma oranlarında onemli bir azalma olduğunu bildirmişlerdir. Knekt ve ark. (1996), Finlandiya’da 25 yıl boyunca suren epidemiyolojik calışmalarında insanlarda sut tuketimlerinin artmasıyla meme kanseri vakalarının azaldığı yani sut tuketimi ile meme kanseri sıklığı arasında ters bir ilişkini olduğunu belirtmişlerdir. Obezite uzerindeki etkisi Norvec’te, İskandinavya Klinik Araştırmalar Enstitusu’nde Kjeller tarafından yapılan araştırmalarda, CLA’nın insanların vucut yağında azalmalara neden olduğu belirlenmiştir. Bir calışmada haftada 3 defa 90 dakikalık ağır egzersizlerin yapıldığı sağlıklı yaşam merkezinden yaşları 18–30 arasında olan ve aynı diyetle beslenen 20 katılımcı secilmiştir. Kızıl otesi ışın kullanılarak olculen vucut yağları calışma boyunca CLA alan grupta plasebo grubuna kıyasla azalmalar olduğu; yine buna benzer başka bir calışmada ise CLA kullanan obezite bayanlarda 4 haftalık periyotta bel hatlarında ozellikle karın bolgesinde 2.54 cm’lik bir azalma olduğu belirlenmiştir. Fareler uzerinde yapılan bir calışmada ise %0.5 duzeyinde CLA iceren diyet tukettiklerinde vucut yağında %60’lık bir azalma olduğu bildirilmiştir. Bağışıklık sistemi uzerindeki etkisi Delta-6-desaturaz enzimi ile CLA gama linoleik aside donuşmektedir. Gama linoleik asit sutte, siyah kuş uzumunde ve akşam cuha ciceğinde yuksek duzeyde bulunmaktadır. Yapılan bir calışmada kuş uzumu tohumu yağından elde edilen GLA’ nın yaşlı insanlarda immun sistemi fonksiyonlarında uyarıcı bir etkiye neden olduğu bildirilmektedir. Ozellikle 65 yaşından daha fazla yaşlı olan ve 2 ay boyunca gunde 4.5 g siyah kuş uzumu yağı alan 29 denekte kontrol grubuna (soya yağı) kıyasla %28 daha fazla bir bağışıklık sağlandığı ve yaşlı insanlarda bağışıklık duşuşune neden olan prostaglandin PGE–2 uretiminde ani bir duşuşe neden olduğu bildirilmektedir. Prostaglandin PGE–2 T hucrelerinin fonksiyonlarını engelleyerek yaşlı insanlarda bağışıklık duşuşune neden olmaktadır. Cook ve ark. (1993), kemiriciler ve civcivlerde yapılan endotoksin (lipopolisakkarit= LPS) enjeksiyonu sonucunda diyetle alınan CLA’nın bağışıklık sistemine bağlı olarak meydana gelen buyume baskılanmasını onlediği gorulmuştur. Aynı araştırıcılar CLA ile beslenen civcivlerin endotoksin ile enjekte edildikten sonra buyume grafiklerinde onemli kayıpların olmadığını; aksine kontrol grubunun endotoksin enjeksiyonundan sonra canlı ağırlık kayıplarının meydana geldiğini bildirmişlerdir. Benzer bir calışmada ise Miller ve ark. (1994) farelerde CLA’nın endotoksine bağlı olarak meydana gelen buyume baskılanmasını onleme kapasitesini araştırmışlar ve calışma sonucunda kontrol grubuyla karşılaştırıldığında %0.5 CLA iceren diyetle beslenen farelerde endotoksine bağlı gelişen aneroksiyanın azaldığını gozlemlemişlerdir. Kalp-damar hastalıkları uzerindeki etkileri Besinlerle alınan doymuş yağ asitleri ve kolesterol kalp hastalıkları etiyolojisinde onemli bir rol oynamaktadır. İnsan diyetlerindeki toplam enerjinin %30’dan fazlası yağlardan gelmesi ve ozellikle doymuş yağ miktarının fazla olması kalp hastalıklarına yakalanma riskini artırmaktadır. Besinlerle alınan kolesterol bağırsaklardan emilmekte, karaciğerde sentezlenen kolesterol ile birlikte dolaşıma gecmektedir. Cok duşuk yoğunluktaki proteinlerde (VLDL) karaciğerde sentezlenmekte, VLDL dolaşımda LDL’lere donuşmektedir. LDL’nin yoğunluğunun duşuk olması taşıdığı kolesterolun fazlasının atardamarın cidarına bırakmasına neden olmaktadır. HDL yuksek yoğunlukta olması ve daha fazla kolesterol tutma yeteneğine sahip olması damarlarda kolesterolu bırakmasını engellemektedir. Tereyağlı, zeytinyağlı ve yağsız diyetlerden eşit miktarlarda verilen 5 erkek ve 5 kadın uzerinde yapılan calışmada aclık kan plazmasında insulin, yağ asidi ve kolesterol konsantrasyonlarında onemli bir farklılık gorulmezken, %72 civarında oleik asidi iceren zeytin yağ ile beslemede daha duşuk trigliserol ve daha yuksek HDL konsantrasyonu tespit edilmiştir. Yağlı gruplarda sindirim sisteminin daha gec boşalması yağsız gruplara gore yemek sonrası kan glikoz duzeyinin duşuk cıkmasına neden olmuştur. Hayvanlar uzerinde yapılan birkac calışmada, CLA’ nın kardiovaskuler hastalıkların oluşum riskini azalttığını ve plazmadaki toplam kolesterol miktarını, trigliserol ve LDL kolesterol oranını duşurduğu bildirilmektedir. Tum bunların yanında CLA ile beslenen tavşanların aortlarında daha az arterisklerotik plakların oluştuğunu belirtmişlerdir (Lee ve ark., 1994). Kısaca, CLA ve omega yağ asitleri kotu kolesterolu duşurup iyi kolesterolu artırmaktadır. Kalp krizinde etken bir rol oynayan trigliserit seviyesini azaltmaktadır. Kanın akışkanlığını sağlayarak kalp tarafından kolayca pompalanmasını yardımcı olmakta boylece damar tıkanıklığı (tromboz) ya da damarlara yağ birikimini (arteroskelerosis) onlemektedir. Cla’nın temel olarak sağladığı faydalar; —Metabolizmanızı hızlandırabilir: Ozellikle hipotiroidi gibi metabolizmanızın yavaşlamasına neden olan bir rahatsızlığınız varsa, CLA desteğinden bu sorununuzu cozmede yararlanabilirsiniz. —Vucut yağınızın azalmasını sağlayabilir: Yapılan calışmalarda CLA desteğinin yağların kullanılmasını sağlayıp depolanmalarını onleyerek vucut yağını azaltmaya yardımcı olabilir. —Kas gucunuzun gelişimini destekler: Metabolizmanızın hızlanması ve kas gucunuzun artmasıyla daha cok yağ yakarsınız. —Kolestrol ve trigliserit seviyelerinizi duşurebilir: CLA desteğinin HDL’ i (iyi kolesterol) yukseltip, LDL’ i (kotu kolesterol) duşurduğunu gosteren bulgular var. —Bağışıklık sisteminizi guclendirir: Guclu bir bağışıklık sistemiyle enfeksiyonlara daha az yakalanırsınız. —Vucudunuz serbest radikallere karşı daha kolay savaşır ve boylece tumor oluşumunu destekleyen etkenleri vucudunuzdan daha kolay uzaklaştırırsınız. —Osteoporozdan korunmanızı sağlar: Ozellikle menapoz doneminden sonra oluşan kemik mineral dokusundaki azalmayı CLA desteğinin geciktirebileceği ileri surulmektedir. —Hucrelerde insulinin kullanılmasını kolaylaştırır: CLA şeker hastalarında ve şişmanlarda sık gorulen insulin azaltmada ve yuksek insulin duzeylerini dengelemede etkili olabilir. Şekerin hucre icine girip kullanılmasını sağlayarak kan şekerinin ayarlanmasını kolaylaştırabilir. -->Arginin nedir? Beyaz, kristal yapıda, suda cok kolay eriyen esansiyel bir aminoasid olan L-Arginine Monohydrochloride'nin spermatogenezde etkili olduğu ilk defa 1944 yılında Holt ve Albanase tarafından ileriye surulmuş , daha sonra ceşitli otorler oligospermili kimselerde Arginin kullanarak oldukca iyi sonuc aldıklarını bildirmişlerdir. Literaturlerde Arginin'in spermatogenezin gelişiminde gerekli olduğu belirtilmektedir. Zira Arginin, nukleoproteinlerin yapısına girmekte ve spermatozoidlerde onemli bir nukleoprotein komponenti olarak bulunmaktadır. Spermatogenezin hem mitoz hem meyoz bolunmesi sırasında cok miktarda nukleoproteine ihtiyacı vardır.Diğer taraftan Arginin, Arginin Fosforikasit şeklinde, Adenozin Trifosfat'ın yeniden sentezinde rol oynayarak normal sperm motilitesi icin enerji maddesi sağlanmasında yardımcı olmaktadır.Ayrıca Arginin, Kallikrein-kinin sisteminin yapısını oluşturan peptidlerin en onemli komponenti olması nedeniyle de sperm motilitesinde onemli rol oynamaktadır. Spermatogenez uzerinde cok değişik etkenler rol oynamaktadır. Ancak butun bu faktorleri ortaya cıkarmak ve ozellikle spermatogenez uzerinde ters etki yapan nedenleri bulmak cok zor ve coğu zaman olanak dışı olduğundan, tedavi buyuk bir sorun olmaya devam etmektedir. Sebebi saptanamayan infertilite vakalarında spermatogenezi aktive etmek icin de cok ceşitli ilaclar; * Gonadodrofik Hormonlar * Mesterolon ve diğer androjenler * Klomifen Sitrat * A,E,B ve C gibi ilac ve vitaminler uygulanmakta, ancak bunlardan alınan sonuclarda coğu zaman yetersiz kalmaktadır. Yukarıdaki ilaclara ek olarak, son yıllarda birde L-Arginine Monohydrochloride yaygın olarak kullanılmaya başlanmış ve insanlarda yapılan Arginin uygulamalarından oldukca olumlu sonuclar alındığına dair yayınlar yapılmaya başlanmıştır. Schachter ve arkadaşları, 178 oligopermili insanda 2 ila 3 ay sureli Arginin uygulamak suretiyle 111 vakada (%62,3) spermatozoid sayı ve motilitesinde onemli derecede artış olduğunu gormuşlerdir. 21 vakada (%12,3) ise hafif bir artış olmuştur. Arginin'in spermatogenezi inhibisyon yapan maddelerin etkisinden de onemli derecede koruduğu anlaşılmıştır. Yapılan deneylerde, spermatogenez inhibisyona uğratılmış ve gunde 8 gr. dozda uygulanan Arginin tedavisiyle spermatogenezin buyuk olcude aktive edildiği gorulmuştur. Son yıllarda yapılan calışmalar, bugune değin sadece erkek infertilitesi tedavisinde kullanılan L-ARGININE'nin, ereksiyon problemlerinin giderilmesi ve Interstitial Cystitis tedavisi konusunda da faydalı olabileceğini gostermektedir. Bilindiği uzere Arginin, vucutta Nitrik Oksit (NO) yapımına yol acmaktadır. Nitrik Oksit ise ozellikle 1993 yılından bu yana onemi iyice kavranmış olan bir molekuldur. Ve calışmalar, ozellikle NO'in kalp-damar sisteminde damar acıcı gorevi yapması nedeniyle kalp-damar hastalıklarının iyileştirilmesi, damar sertliğini gidererek kan akışını hızlandırması nedeni ile Impotence problemlerinin cozumune yardımcı olması ve son olarak Interstitial Cystitis tedavisindeki rolu uzerine yoğunlaştırılmıştır. Bu konularda yapılan calışmalar henuz tam anlamı ile yeterli olmamakla birlikte, uygulamalarda onemli olcude yararlı sonuclar alındığı bildirilmektedir.Gelişmeler buyuk bir ilgi ile izlenmektedir. Sihirli molekul olarak kabul edilen Nitrik Oksit(NO)'in işlevlerini keşfeden bilim adamları, peş peşe tıp odulleri almaktadır. Molekulun; * Kalp - Damar sistemine etkileri, * Sinir Sistemine etkileri * Tumor ve yabancı hucrelere etkileri, * Ozgul olmayan bağışık yanıt ve mikroplara karşı etkileri, bugun tum dunyada konuşulup, tartışılmaktadır. Arginine, nitrik oksit adı verilen kan dolaşımını, bağışıklık fonksiyonlarını, sinir hucrelerini, seksuel fonsiyonları duzenlemek gibi mukemmel etkilere sahip olan bir bileşiğin duzenini sağlar. Travma, yara tedavilerinde ve guclu bir bağışıklık sistemi icin Arginine'e ihtiyac duyulur. Vucut kendi ihtiyacı olan Arginine'i uretemediği icin Arginine, nitrik oksit adı verilen kan dolaşımını, bağışıklık fonksiyonlarını, sinir hucrelerini, seksuel fonsiyonları duzenlemek gibi mukemmel etkilere sahip olan bir bileşiğin duzenini sağlar. Travma, yara tedavilerinde ve guclu bir bağışıklık sistemi icin Arginine'e ihtiyac duyulur. Vucut kendi ihtiyacı olan Arginine'i uretemediği İcin takviyesi gereklidir. Proteinin diğer yapı taşlarında olduğu gibi Arginine de vucuttaki kas ve yağsız dokuların gelişmesini sağlar. Vucut tarafından ornithine adı verilen diğer amino asite de cevrilebilir. Ornithine buyume hormonu ve insulin benzeri buyume faktoru gibi doğal anabolik hormonların salınımını duzenler. Yapılan araştırmaya gore her gun alınan 17 gr'lık bir Arginine ihtiva eden toniğin, yağsız kas dokusunu koruduğu ispatlanmıştır. Arginine'in growth hormone (buyume hormonu) duzeyini arttırdığı bilinmektedir. Arginine, gunumuzde seksuel guclendirici olarak da un yapmıştır. Ornithine 80'li yıllarda Arginine'le birlikte guclu bir growth hormone salgılayıcısı olarak kabul edilmektedir. Lysine vucut tarafindan yağ asitlerinin enerji kaynağı olarak kullanılmak uzere kas hucrelerine taşınmasında anahtar rol oynayan Carnitine'in oluşturulmasında kullanılmaktadır. Bağışıklık sistemi Vucudumuzun savunma sisteminin ana bileşiklerinden olan doğal koruyucu hucreler, arginine takviyesi sayesinde aktivitelerini yukseltirler. Arginine, lysine ile birlikte alınırsa ozellikle enfeksiyonlara karşı bağışıklık sisteminin gucunu arttırır. Seksuel Rahatsızlıklar Nitric oxide bir erkeğin ereksiyon sağlamasına ve bunu devam ettirmesine yardımcı olan bir maddedir. Gunde 2.8 gr arginine alımının ereksiyon sorunun tedavisine yardımcı olan bileşiğin yeterli miktarda uretilmesini sağlamaktadır. Uygun dozda alındığında arginine, sperm miktarını ve sperm aktivitesini de arttırır. -->Tribulus Terrestris nedir? Tribulus Terrestris, cinsel gucu ve fertiliteyi arttırmak amacıyla tarih boyunca kullanılan bitkiler arasında ilk sıralarda gelmiştir. Eski Hint tıbbı olan Ayurveda kaynaklarında hem erkekler, hem de kadınlar icin Tribulus Terrestris iceren receteler mevcuttur. Eski Yunan ve geleneksel Cin tıbbında da yeri olan Tribulus Terrestris, Avrupa’da canlandırıcı, guclendirici, libido ve fertiliteyi arttırıcı bir tonik olarak kullanılagelmiştir. Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar Tribulus Terrestris’in geleneksel kullanımda bilinen yararlarını doğrulayıcı sonuclar vermektedir. Orta yaşla birlikte bozulmaya başlayan hormon dengesi cinsel istek ve performansta duşuş, yorgunluk, gucsuzluk, genel olarak hayata karşı heyecan ve istek kaybı, depresyon gibi belirtilerle kendini gosterir. Araştırmalar Tribulus Terrestris’in iceriğinde bulunan ve saponinler adı verilen bitkisel bileşiklerin cinsel hormon sistemini duzenleyen Luteinizing Hormon (LH) uretimini arttırarak testesteron ve bununla ilişkili hormonların normal seviyelerde dengelenmesine yardımcı olduğunu gostermektedir. Tribulus Terrestris hormonal dengesizlikten kaynaklanan libido kaybı, infertilite, erkeklerde ereksiyon problemleri, kadınlarda menapoz belirtileri, kronik yorgunluk, halsizlik ve depresyon gibi sorunların giderilmesinde yardımcı olabilir. Cinsel hormonların kas gucu, kas gelişimi ve fiziksel dayanıklılık ile olan ilişkisi nedeniyle Tribulus Terrestrissporcular tarafından da performans arttırıcı olarak kullanılmaktadır. Soğuk savaş yıllarında doğu bloku ulkelerinde sporculara verilen ve Doğu Almanya, Sovyetler Birliği, Bulgaristan gibi ulkelerin uluslararası yarışmalarda aldığı iyi derecelerin nedenlerinden biri sayılan Tribulus Terrestrisson yıllarda Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ulkelerinde de en populer spor takviyelerinden biridir Steroid kullanan bircok vucut geliştiricinin doğal LH ve testesteron uretimleri bozulmaktadır. Tribulus Terrestris, steroid kullanarak vucut dengesini bozmuş olan bu sporcuların doğal dengelerini yeniden kazanmalarına yardımcı olabilir. Araştırmalarda herhangi bir yan etkisi gorulmemiştir. Yalnız hamilelerde, prostat rahatsızlığı olanlarda ve başka rahatsızlığı olan hastalarda kullanılması tavsiye edilmemektedir. 6 haftalık kullanımdan sonra 6 haftalık bir ara verilmesi ve kullanımın bu şekilde devam ettirilmesi tavsiye edilmektedir. Gonullu denekler uzeninde yapılan bir araştırmada, iktidarsızlık sorunu olan (bu sorun coğunlukla duşuk testesteron seviyesine bağlı olarak gercekleşir) 200 erkeğe Tribulus Terrestris verilmiştir. Deney sonucunda iktidarsızlık sorunu olan hastaların buyuk bir oranında LH ve testesteron seviyelerinin yukseldiği ve sperm uretimi ve hareketliliğinin arttığı gorulmuştur. Demir perde ulkelerinde yıllarca doğal steroid olarak kullanılmıştır. Prostat sorunu olan hastalarda kullanılmamalıdır. -->Glukosamin (Glucosamine) nedir? Eklemler sayesinde vucudun her parcası rahatlıkla hareket eder. Dizler, parmaklar, eller, kollar, bacaklar, omuzlar ve boyun eklemler sayesinde hareket edebilir. İnsan vucudunda 200'den fazla eklem vardır ve bircoğu istenilen şekilde hareket olanağı sağlar. İlerleyen yaş işe birlikte er veya gec fiziksel hareketlerde zayıflama ve yaşam kalitesinde azalma problemi ile karşı karşıya kalınacaktır. Eklemler etrafında bulunan dokuların hasar gormesi sonucu kireclenme gorulur Artrit, birbirinden farklı 200’den farklı fazla hastalığı icine alan genel bir terimdir. En sık gorulen arterit turleri, osteoartrit (kireclenme) ve Romatoid arterittir (eklem iltihabıyla ortaya cıkar). Bu iki hastalık birbirinden farklı olmasına karşın, ikisi de bağ dokunun, ozellikle de kıkırdak dokunun (kıkırdak doku, eklemlerin yuzeyini kaplayan bir dokudur) yıkımı ile karakterizedir. Kıkırdak aşınınca, kemiklerin uc kısımları korumasız kalır sonuc olarak eklemlerde ağrı, şişlik ve sertlik ortaya cıkar. Son zamanlarda arterite care olarak unlenen Glukosamin, kıkırdağı oluşturan bileşenlerden biridir ve vucuttaki bağ dokusunun uretimini uyarır. İnsanlar yaşlandıkca, yeterli miktarda Glukosamin uretemezler. Sonuc olarak, kıkırdak suyu tutamaz ve amortisor olarak iş goremez. Ceşitli calışmalar, Glukosamin tamamlayıcılarının sadece artrit ağrılarını gidermekle kalmayıp, hastalığın ilerlemesini durdurabildiğini de gostermiştir. Glukosamin, zamanla kıkırdak kaybını restore ederek arteritin altında yatan nedenin ustesinden gelecektir. Anti-iltihapsal ilaclar, glukosaminden daha hızlı bir şekilde etki etseler dahi, uzun surede, glukosamin onlardan daha etkilidir; cunku anti-iltihapsal ilacların etkisi yine hızla ortadan kalkarken glukosaminin etkisi devam eder. Glukosamin, yine kıkırdakta bulunan chondroitin ve doğal bir hormon olan pregnenolone adlı iki tamamlayıcıyla birlikte daha iyi calışır. Bu uc tamamlayıcının birlikte alınması, sadece artrit ağrısı gidermekle kalmaz, yeni kıkırdak uretimini uyarır. Glukosamin sulfat (GS) formu osteoartrit (kireclenme) (OA) icin uzerinde en cok klinik araştırma yapılan ve OA icin faydalı etkisi kanıtlanan tek formdur. Glukosamin, kıkırdaklarda bulunan ve glikosaminoglikon’ lar (glycosaminoglycans-GAG) olarak bilinen ozel molekullerin uretiminde vucudumuzun gereksinim duyduğu bir maddedir ve kollajen uretimini stimule eder. Bu nedenle eklem kıkırdağının miktarını ve hareket kabiliyetini arttırabilir, ağrıyı azaltabilir. Gunluk yiyeceklerimizde onemli miktarda bulunmaz. Bu yuzden ek gıda olarak karides ve istiridye gibi kabuklu deniz urunlerinin kabuklarından uretilir. Glukosamin (Glucosamine Sulfate); ceşitli formlarda kullanıma hazır bir ek gıdadır. Molekul yapısı basittir. En yaygın formları; glukosamin sulfat, glukosamin hidroklorid ve N-Asetil-Glukosamin: NAG Glukosamin Sulfat (GS), sodyum klorur (NaCl) ve potasyum klorur (KCl) olarak bilinen iki mineral tuzundan birisi ile stabilize edilir. Her ikisi de GS’ yi stabilize etmek (kararlı hale getirmek) icin etkili olmasına rağmen, KCl’ nin stabilizator olarak kullanımı daha yaygındır (Glukosamin potasyum sulfat). Bunun nedeni gunluk yiyecek kulturumuzde NaCl’ nin (Sofra tuzu) yeterince zaten alınması, fakat KCl’ nin yeterli miktarda alınmamasıdır. Glukosamin (GS) tırnak, tendon (kasların kemiklere yapışmasını sağlayan yapılar), deri, goz, kemik ve ligament (Bağ; kemikleri ve başka organları birbirine rapteden bağ) oluşumunda onemli rol oynar. Glukosamin’ in eklemlerdeki en onemli fizyolojik fonksiyonu kıkırdak bileşiklerinin oluşumunu sağlamak, bunun yanında da kıkırdağa sulfur (kukurt) girişini sağlamaktır. Ozet olarak kıkırdağın sadece oluşumunda değil beslenmesinde de onemli bir rol oynar. İcindeki bileşiklerin osteoartirit etkilerini ve kıkırdak yapısını guclendirdiğini ceşitli calışmalar gostermiştir. Tendonlar, bağlar, omurlar arası diskler, eklemler arası yastıklar, hucre zarları ve kartilaj gibi vucutta ceşitli tiplerde bulunan; bağ dokusunun doğal bileşeni olan glucosamine, incinme ve dejeneratif osteartiritin sebep olduğu hasarı tamir edici ozelliği ile eklemleri destekler. İzole edilerek saflaştırılmış olduğundan romatizma tedavisinde guvenli ve etkilidir. Araştırmalar glucosamine’in vucut tarafından emiliminin diğer ‘’eklem iyileştiriciler’’ den daha etkili olduğunu gostermektedir. Molekullerinin kucukluğu nedeniyle sadece kondroitin sulfatın %13 luk absorbsiyon oranına kıyasla glucosamine sulfat %98 oranında bir absorbsiyona uğramaktadır. İşte bu nedenle glucosamine sulfat’ın neden daha iyi calıştığını anlamak mumkundur. İlave sinovyal sıvının uretimini stimule ederek yapılan calışmalar glucosamine sulfat’ın eklemlerde daha rahat bir vucut devinimine yardımcı olduğunu gostermektedir. Son calışmalar kıkırdak icin hazır absorbe inşa bloku olarak glucosamine sulfat’ın insanlarda kıkırdağın yeniden inşa edici olarak calıştığını gostermiştir. Romatoid artirt’te, osteoartirit veya incinmelerin sebep olduğu eklem hasarlarında, eklem fonksiyonlarının geliştirilmesinde, kartilaj onarımının stimule edilmesinde beslenme desteği olarak yardımcıdır. Glukosamin iceriğinde ki E vitaminin yararı antioksidan ve membran dengeleyici aktivitesidir. E vitamininin kıkırdak yıkımını baskılama ve yeni kıkırdak bileşenlerinin oluşumunu uyarma yeteneği vardır. Yetersiz C vitamini alınması yaşlılar arasında yaygındır; bu da kıkırdak sentezinde değişikliklere ve kıkırdak onarımında zayıflamaya neden olur. Birkac araştırmada, E vitamini gibi C vitamininin de kıkırdak oluşumunu koruduğu guclendirdiği saptanmıştır. Araştırma kıkırdak hucresinde C vitaminin fazla olmasının onemini, daha doğrusu gerekliliğini, ortaya koymuştur. Kobaylar uzerinde yapılan bir deneysel osteoartrit araştırmasında, yuksek dozda C vitamini uygulaması surdurulen hayvanlarda, kıkırdak aşınmasının cok daha az olduğu saptanmıştır. C ve E vitaminlerinin sinerjik etkileri anlaşılmaktadır. Boylece, C ve E vitaminlerinin her ikisinin de eklem kıkırdaklarını kapsayan karmaşık yapı icindeki sulfatlı proteoglikanların dengesini guclendirdiği anlaşılmaktadır. Osteoartrit tedavisinde bu vitaminlerin gerek yalnız gerek diğer tedavi yolları ile birlikte dikkatli kullanılması, kıkırdak aşınmasını geciktirerek hastalara buyuk yarar sağlayabilir. Uyarı: Glukosamin, nadiren bulantı ya da mide yanması yapabilir. Ancak yemeklerle birlikte alınırsa boyle bir ihtimalle karşılaşma ihtimali azalır Notr.Joanne Jordan’a gore, insanlar yeterli miktarda selenyum alırlarsa diz ya da diğer eklemlerde gorulen osteoartritin onlenmesi ya da geciktirilmesi mumkun olabilir. Osteoartrit gelişmiş ulkelerde ozellikle erişkin donem icinde onemli bir sorun, cunku yurume sırasında ağrılara ve sonucunda hareket kısıtlanmasına yol acabiliyor. -->Ginseng Nedir? Ginseng, batıda ilk olarak 1970’li yıllarda, Rus atletlerinin rekabet guclerini korumak icin bu bitkiyi kullandıklarının bildirilmesiyle populer bir hale gelmeye başladı. Rus bilim insanları, Ginseng’in rekabete dayanan sporlarda başarı kazanmak icin gerekli ozellikler olan guc, dayanıklılık ve konsantrastonu artırabileceğini iddia ediyorlardı. Rus atletlerinin uluslar arası her yarışmada iyi performans gostermeleri ve genellikle batılı atletlere cok buyuk farklar atıyor olmaları gerceği, Ginseng’in ununu daha da pekiştirmişti. Ginseng, sağlık ve esenlik artırıcı olarak tasarlanmış, guclendirici bir bitkidir. Bitki dilinde, Ginseng diğer şifalı bitkiler icinde en etkili adaptojendir. (vucudun en iyi performansla calışmasını ve stresten kaynaklanan hastalıkların etkilerine karşı durmasını sağlayan bitkileri tanımlayan bir terimdir). Cok sayıda calışma, Ginseng’in enerjiyi ve uyanıklılığı artırabildiğini, bağışıklık fonksiyonlarını guclendirebildiğini ve stresin azaltılmasına yardımcı olabildiğini gosteriyor. Bunun yanı sıra hayvanlardaki kanseroz tumorlerin gelişimini de baskılayabilir. Zengin bir fitoostrojen kaynağı olan Ginseng, pek cok kadın tarafından ateş basması gibi menapoz belirtilerine karşıda kullanılmaktadır. Ginseng’in botanik ismi olan "Panax", Yunanca "tam iyileşme” anlamına gelen “panacea” kelimesinden turetilmiştir. Ginseng, fiziksel aktiviteleri ve vucut direncini artıran bir bitkidir ve fiziksel ve mental (zihinsel) dayanıklılığı artırır. Ginseng’in uzun bir sureden beri, ozellikle erkeklerin uretkenliğini, erkeklik hormonu (testesteron) ve sperm miktarını, cinsel gucunu ve dolaşım sistemlerini (ozellikle prostat buyumesine karşı) olumlu bir şekilde etkilediği de bilinmektedir. Ayrıca o, erkeklerde aşırı stres ve yorgunluktan kaynaklanan performans duşukluğunu de giderebilmektedir. Ginseng’in kadınlar uzerindeki beynin hafıza (bellek) merkezlerini uyarıcı etkisinin bulunması ise yenidir. M.S 1. yuzyıla ait bir Cin metnine gore; Ginseng, zihni guclendirici, irfan ve bilgeliği artırıcı bir şifalı bitki olarak tanımlanmakta ve duzenli kullanımının yaşam suresini artıracağı belirtilmektedir. Kırmızı Kore Ginseng ise Uzakdoğu ulkelerinde 2000 yıldan fazla bir suredir kullanılmakta olan geleneksel şifalı bitkiler icerisinde en yaygın olanıdır. Ayrıca Uzakdoğu insanları arasında gizemli bir bitki olarak buyuk bir un ve şohrete sahiptir. Coğu insan Ginseng’in kuvvet verici bir tonik ve ceşitli hastalıklara karşı bir koruyucu olduğuna inanmaktadır. Cin kaynakları; Kırmızı Kore Ginseng’inin kalp, akciğer, sindirim sistemi organları ve bobrekler uzerinde oldukca etkili bir tonik etkisine sahip olduğunu yazmaktadır. O aynı zamanda ruhsal duzeni sağlayıcı, korkuları giderici, zihni acıcı, anlayış yeteneğini ve yaşam suresini artırıcı bir şifalı bitki olarak da belirtilmektedir. Gunumuzde, Kırmızı Kore Ginseng’i sadece Uzakdoğu ulkelerinde kullanılmamakta, aynı zamanda tum dunyada yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Kırmızı Kore Ginseng’i, diğer ginsenglerden ozellikle farklıdır. Kırmızı Kore Ginseng’inin uretimi 6 yıl surmekte ve diğer ginsengler 8–9 ceşit faydalı madde icerirken, Kırmızı Kore Ginseng’i 22 ceşit faydalı madde (ginsenosides) icermektedir. Aynı zamanda Kırmızı Kore Ginseng’i, yaşlanma etkilerini geciktirici anti-oksidant maddeler ve diğer herhangi bir ginseng turunde bulunmayan insulin benzeri maddeler de icermektedir. Son yirmi yılda bilim adamlarınca Kırmızı Kore Ginseng’inin insan vucudu uzerindeki etkileriyle ilgili araştırmalar, onun vucut uzerinde bir kac değişik şekilde etki yaptığını bilimsel olarak ortaya koymuştur. Yapılan bu araştırmalara gore; a) Kırmızı Kore Ginseng’ inin Karaciğer Uzerindeki Etkileri: Kırmızı Kore Ginseng; karaciğeri, alkol tuketiminin, toksik ve ceşitli hastalıkların etkisinden korumaktadır. Deney ve araştırmalar; Kırmızı Kore Ginseng’inin vucudun protein, nukleik asit sentezi, karbonhidrat ve yağ metabolizmasını uyardığını gostermiştir. O aynı zamanda vucut tarafından uretilen veya dışardan alınan toksik maddelerin yanmasını ve onların vucuttan atılmasını da hızlandırmaktadır. Bu yuzden Kırmızı Kore Ginseng’i, karaciğer sağlığını korumakta ve karaciğer hucrelerinin yenilenmesini kolaylaştırmaktadır. b) Kırmızı Kore Ginseng’ inin Stres Uzerindeki Etkileri: Araştırmalar, Kırmızı Kore Ginseng’inin stresi azaltıcı ve hatta yok edici etkileri olduğunu ortaya koymuştur. O, fiziksel stresi (radyasyon, soğuk ve sıcaktan kaynaklanan), kimyasal stresi (bazı kimyasal maddelerin ve alkol alımından kaynaklanan) ve biyolojik stresi (virus veya bakterilerden kaynaklanan) gidermektedir. O, zihni guclendirmekte, radyasyon veya radyasyon (ışın) tedavisinin yol actığı hucre tahribatını azaltabilmektedir. Bu yuzden radyasyon (ışın) tedavisi goren hastalar icin de oldukca faydalı olabilir. c) Kırmızı Kore Ginseng’ inin Diğer Etkileri: Stres, depresyon veya diğer sert ve olumsuz koşullar altındaki vucut metabolizmasını koruyan bir tonik etkiye sahiptir. Şeker hastalığının iyileşmesine yardımcı olabilir ve kandaki şeker, lipit ve kolesterol seviyesini duşurur. Tumor. Anemiye (kansızlık) karşı iyi gelir ve ozellikle kanser hastalarında gorulen kandaki bazı eksiklikleri giderebilir. Bağışıklık sistemini guclendirir ve kalp-damar sistemi uzerinde olumlu etkisi vardır Ginseng adıyla satılan ve Panax Ginseng bitkisinin uzak veya yakın akrabaları olan başka bitki turleri de vardır (Amerikan ginsengi, Tienchi ginseng, Sibirya ginsengi gibi). Ancak hem geleneksel kullanımla hem de bilimsel araştırmalarla etkinliği kanıtlanmış olan ve en yaygın olarak kullanılan tur Kore Ginsengi yani Panax Ginseng'dir. Yan Etkiler ve Toksisitesi; Hayvanlardaki toksisite calışmaları Sibirya Ginsenginin toksik olmadığını gostermiştir. İnsanlardaki calışmalarda Sibirya Ginsengi iyi tolere edilmiştir ve tavsiye edilen dozlarda kullanıldığında herhangi bir yan etki beklenmez. Bununla beraber yuksek dozlardaki yan etkiler uykusuzluk, sinirlilik, anksiyete ve melankoli olarak kaydedilmiştir. Kullanım suresi; Sağlıklı kişiler icin tavsiye edilen kullanım suresi 6-8 haftadır, sonrasında 2 haftalık bir ara verilir. Bu kur ihtiyac olduğu surece tekrar edilebilir (veya gunde 1-3 kez 60 gun surekli kullanılıp 2-3 hafta ara verilerek kurler uygulanabilir). Akut infeksiyonlar sırasında guclu antimikrobiyal terapi ile kombine olmadığı surece kullanımına ara verilmesi, etkinliğinin arttırılması acısından tavsiye edilir. Spesifik bir hastalığa karşı ise surekli kullanım tercih edilebilir. İlac Etkileşimleri; Drog yuksek tansiyonlu hastalarda ve Digoxin iceren kalp ilacı kullanan hastalarda kullanılmamalıdır. Yan Etkiler ve Toksisitesi; Hayvanlardaki toksisite calışmaları Sibirya Ginsenginin toksik olmadığını gostermiştir. İnsanlardaki calışmalarda Sibirya Ginsengi iyi tolere edilmiştir ve tavsiye edilen dozlarda kullanıldığında herhangi bir yan etki beklenmez. Bununla beraber yuksek dozlardaki yan etkiler uykusuzluk, sinirlilik, anksiyete ve melankoli olarak kaydedilmiştir. Kullanım şekli; Calışmalarda kullanılan yetişkin dozları gunluk 1-4 g’dır, bu 2-8 ml/gun 1:2 ekstreye eşdeğerdir. Sağlıklı bireylerde idame dozları duşuk olmalıdır ancak hastalıkların tedavisi ve sporcu antrenmanları icin daha yuksek dozlar tercih edilebilir. -->Vucut geliştirme yapmıyorum.Supplement kullanmamda sakınca var mıdır? --> C- Supplementler yani sporcu besinleri adı ustunde sporcuların doğal yollardan karşılayamadıkları ekstra besin ihtiyaclarını karşılamak icindir.Buna rağmen kullanmanız bobrek,karaciğer vb.. hayati organlarda farklı rahatsızlıklara yol acarak sağlığınızı riske atacağı icin kullanmamalısınız. -->Sporcularin Supplement Almalari Icin 10 Neden? 1- Sporcular (ağırlık sporcuları) en duşuk faaliyetlerde de besin borclanmasına girebilirler: Performans sporcuları ust seviyede faaliyetlerine gore vucutlarında ceşitli besin eksiklikleri ile karşılaşabilirler. Beslenme suplementleri boyle borclanmaya karşı etkili bir koruma sağlar. 2- Modern beslenme gerekli miktarda butun beslenme maddelerini vermeyi garanti edemeyebilir: Zamanımızda butun gerekli beslenme maddelerinin arzu edilen miktarda normal beslenmeyle alınabilmesine inanmak hemen hemen bir hayaldir. Mikroplar (Pestizidler) ve hormonların modern ulkelerde ve doğal endustrileşmiş ulkelerde besin hazırlama teknikleri besinlerin besleyici değerini duşurmektedir. Bu hakikat hareketsiz insanlarda (Ozellikle şehirli insanlar) cok zararlı sonuclara yol acar, sporcularda da antrenman ve musabakalarda bedensel sınırlarına *****urebilir ve bu feci sonuclar ortaya cıkarabilir. 3- Sporcular az hareket eden insanlardan daha fazla yuksek besleyici madde ihtiyacı duyar: Modern beslenme sadece uygun olmayan besin maddelerini sağlamakla kalmaz. Sporcular ve diğer kurala uygun antrenmanlı sporcular ekseriya besleyici maddelere daha yuksek oranda ihtiyac duyarlar. Cunku bedensel dış yuklenme artmıştır.Şayet gunluk onerilen beslenme optimum alınsa bile muhtemelen yeterli olmayabilir.Cunku kurallı antrenman yapanların besin ihtiyacı resmi gunluk oneriler ile hemen hemen daima sağlanamaz. 4-Spor disiplinine uygun beslenmede suplement kullanımı secilmiş bir metottur: Farklı spor disiplinlerinde farklı beslenme ihtiyacları ortaya cıkar. Orneğin yuksek kuvvet kullanan sporcular daha cok protein, buna karşılık dayanıklılık sporcuları ise daha cok karbonhidrat tuketirler. Bircok durumda suplementlerin alımı sadece sağlık icin değil aynı zamanda performansı yukseltmek icin sporculara yuksek besleyici madde sağlar. Daha fazla enerji ve dayanıklılık, yağların yakımı etkisi ile daha az yağlı vucut, yuksek testestoron etkisi veya diğer besinlerin etkisi ile daha fazla kas kutlesi sağlarlar. 5- Suplementlerin bir cok onemli maddeleri normal beslenmede yetersizdir: Suplementler alımı ile normal beslenmede alınamayan bazı maddeler vucuda alınabilir. Suplementler bağışıklığı kuvvetlendirme, vucuda uygun yağ yakma metabolizmasının uyarılması,testestoron uretiminin yukselmesi gibi cok yonlu faydaları vardır. Sağlıklı beslenme, daha fazla yağ yakımını artırma ve doğal kas kutlesini buyutmek icin gerekli gorulurler. 6-Suplementler besin maddelerini ve kalorileri yuksek miktarda almaksızın belirli besleyici maddelerini yuksek miktarda verebilirler: Bazı durumlarda belirli besleyici maddelerin uygunsuz veya optimal olmayan miktarda alımı olabilir.Bunların sağlanması icin cok miktarda besin ve kalori alımı gerekebilir.Orneğin vucuda yeterli miktarda pyruvat alımı icin teorikte gunde 8 kırmızı elma yenmelidir. 7-Belirli besleyici maddeler suplement şeklinde alım ile en iyi şekilde emilir: Bazı calışmalara gore Folik asit, vitamin K gibi ozel besinler vucutta az değerlendirilebilirler. Şayet bunlar normal besin kaynakları yerine suplementlerle alınırlarsa arzu edilen şekilde daha iyi emilirler. 8- Suplementler kalorisi azaltılmış beslenmede depolar icin koruyucu bir fonksiyona sahiptirler: Sporcularda kalorisi azaltılmış diyet yapılır. Bu mumkundur. Fakat vucut bu esnada bazı besleyici maddeleri sağlayamaz ve performans duşer. Suplementler faydalı beslenme maddeleri ile vucuttaki borclanmaya karşı korurlar.Gerekli besleyiciler suplement şeklinde alındığı sırada gerekli olan kaloriler alınır ve diyet tahribatları ortaya cıkmaz. 9- Suplementler psikolojik ve fizyolojik olarak sigorta polisleridir: Optimal beslenmeye rağmen vucudun gerekli olan besinleri yeterli oranda alıp alamaması ile performans sporcularının ihtiyacının karşılanması hicbir zaman kesin olamaz.Testlerde suplementler bakım tedbirleri ve sigorta polisleri olarak bulundu. Bazıları bedensel guc verirken bazıları ise psikolojik ve motivasyonel etki sağlarlar.Guvenli antrenman ve beslenme teknik olarak beraberdirler. Antrenmanı ve beslenmesi iyi olan sporcular kendine daha fazla guvenirler. 10- Suplementler performansı yukselten etkiye sahiptirler: Bunların alımı ile besin borclanmasından kurtulunur. Suplementler alınırsa performans sporunda faaliyet daha yuksek seviyede yapılabilir. --> Glutamine Nedir? GLUTAMINE Aminoasit "glutamine" in ayrica takviye olarak alinmasi son yillarda son derece populerlesmistir. Glutamine, aminoasitlerin anasi olarak adlandiriliyor. Teknik acidan bakildiginda beslenme uzmanlari, glutamine´i bir esansiyel aminoasit olarak kabul etmiyor. Zira pek cok diger aminoasitten sentez edilebiliyor. Ama, hastalik ve mesel agirlik calismasi gibi baski durumunda, vucudun bunu karsilayacak duzeyde yeterli uretimde bulunamadagi ve arastirmalarin, glutamine takviyesinin adale kaybini onledigini gosterdigi bildiriliyor. Glutamine, vucutta nitrojenin tasinmasina da yardimci oluyor. Ayrica glutamine´in adalenin glikojen depolama yeterligine de yardimci oldugu biliniyor. GH salgisini arttirdigi da soylenmekte; agiz yoluyla ekstra olarak 2 gram seklinde alinmasinin GH duzeyini arttirdigi rapor ediliyor. Glutamine, adale dokusunda oldukca bol olarak bulunuyor. Bagirsaklar, bagisiklik sistemi vb. diyet yoluyla yeterli glutamine almadigi zaman, ihtiyac adale dousundan calinmak suretiyle karsilaniyor. Bu da katabolizm yani adale yikimi demek. Adaledeki glutamine duzeyi dustugu zaman, hucre hacminin dusmesi soz konusudur. Bu dogrultuda glutamine takviyesi her ne kadar onemli gorunse de, agiz yoluyla alinan buyuk dozda glutamine´in yuzde 50 il 85´inin kan akisina erisemedigi bildiriliyor. Bundan dolayi, mega dozlarlar yukleme yapmak yerine, gunde 2 il 3 gram aliminin daha uygun olacagi belirtiliyor.Adaledeki glutamine duzeyinin korunmasi icin manganez adli mineralin onem tasidigi soyleniyor. Son arastirmalar, glycine adli aminoasidin glutamine ile birlikte oldugu zaman, hucrenin hacim kazanmasini tesvik ettigini gostermektedir. Ayrica kan sekeri konsantrasyonunun surdurulmesi icin adaleden glutamine saliverildigi de soylenmekte. Bunlarla beraber, optimum adale metaboluzmasi icin gerekli olan glutamine miktarinin henuz bilinmedigi vurgulanmaktadir. Yine de gunde 10 grama kadar ilave glutamine takviyesinin, vucutcular icin faydali olabilecegi de soylenmektedir. Glutamine gibi tefamlarin bes il yedi gun boyunca ensulin salgisini saglayan bazi karbonhidratlar ile birlikte alinmasinin, adale hucresi hacmini arttirabilecegi bildirilmektedir. -->Kreatin nedir? Kreatin; vucudumuzda sentezlenen doğal bir maddedir. Karaciğer,pankreas ve bobreklerde uretilir. Methionin,glisin ve arginin aminoasitlerinden meydana gelir. 70 kg.lık bir insanda yaklaşık olarak 100-120 gr kreatin bulunur. Bunun %95’i kaslardadır. Normal tempodaki bir insanın gunluk kreatin ihtiyacı 2 gr dır (Kaslarda 1 gr kreatin mevcuttur. İyi bir beslenmeyle 1 gr kreatin dışarıdan alınır. Et ve et urunlerinde ozellikle ringa balığında bulunur. ). Ancak egzersizler sırasında bu ihtiyac artar. *Kreatin ne işe yarar? -Adenozin trifosfat (ATP) kasların kasılması esnasında ilk tuketilen enerji kaynağıdır. ATP depoları 5-10 saniyelik egzersizden sonra tukenmektedir ve bundan sonraki tuketilecek enerji depoları keratinfosfat şeklinde depolanmaktadır. Bu depolar da sonraki 5-15 saniye icerisinde tuketilmektedir. -Kreatin;karaciğer,pankreas ve bobrekte uretilip,kaslara geldiği vakit, buralarda fosfat ile birleşir ve kreatinfosfata donuşur. Kreatinfosfat;kaslardaki enerji kaynağı olan ATP yi parcalar ve sonucta ADP ve enerji acığa cıkar. Bu olaydan sonra kreatinfosfat yapısındaki fosforu ADP ye aktarır ve tekrar ATP şekillendirir. Yani kreatin deposu ne kadar buyukse ATP uretimi o kadar hızlı ve uzun olacaktır. -Total kreatinin maksimum miktarda depolanması antremanda daha fazla yukle calışmayı sağlayabilir ve iyileşme surecini kısaltabilir. Erişkinlerde kreatinin bazal gucu arttıran temel etkisi buna bağlanabilir. Başka calışmalarda serbest kreatinin kas kutlesini ve gucunu arttıran protein sentezini stimule ettiğini soylemektedir. Sonucta ortaya cıkacak olan kilo artışı coğu zaman kullanan kişi tarafından istenen bir yan etkidir. -Kreatinin ergojenik değerini inceleyen calışmaların coğunda kas gucu/kuvvette, sprint performansında ve tekrarlanan maksimal kas kontraksiyonlarındaki performansta belirgin artışlar bulunmuştur. Egzersiz kapasitesindeki artış, TCr (total kreatin) ve PCr (kreatinfosfat) artışına, dolayısı ileATP’nin resentezinin hızlanmasına ve metabolik yeterliliğinartmasına bağlanmıştır. -Sporcuların kas PCr depolarının dolu olması da, aynen kas glikojen depolarının dolu olması gibi musabaka esnasında kullanılan ATP’nin hızla yeniden sentezlenmesine olanak sağlamakta, sporcunun daha gec yorulmasına ve setler arası daha cabuk toparlanmasına yardımcı olmaktadır. -Kısaca kreatin;gucteki devamlılığı sağlar. Bunun yanı sıra yorulan adalelerin cabuk toparlanmasına olanak verir. -->Kreatin turleri nelerdir? Creatine Monohydrate En genel form budur. Yararı uzerinde en cok araştırma yapılmış olanıdır. Suya bağlanmış creatine molekullerinden oluşur. Her ne kadar yeni creatine urunleri piyasaya cıkmış olsa da hala daha en cok kullanılan turdur. Micronized Creatine Creatine Monohydrate'ın daha kucuk molekullere ayrılması (mikronize edilmesi) ile imal edilmştir. Bunun sonucu creatine'in yuzey alanı artmıştır boylece vucut tarafından emilimi kolaylaşmış ve mide ağrısı sorunu yaratma ihtimali duşurulmuştur. Ayrıca su toplama etkisi de daha azdır ve daha etkili bir form olduğu duşunulmektedir. Creatine Phosphate Creatine'in etkinleşmesi icin vucutta fosfata bağlanması gerekir. Creatine fosfatın mantığı da bundan ileri gelmektedir. Ote yandan pratikte creatine monohydrate kadar bile etkili olmadığı gorulmuştur ve de daha pahalıdır. Creatine Citrate Creatine'in emilimi artırmak icin ozel molekullere bağlanmış formudur. 1gramında 400mg efektif creatine bulunur ve cok pahalıdır ancak sıvılara iyi karışır ve fazla mide sıkıntısı yaratmaz. Creatine Ethyl Ester (CEE) Creatine desteklerinin geleceği olarak gorulmektedir. CEE'nin normal creatine'e gore 10 kata kadar daha iyi emilime sahip olduğu iddia edilmektedir. Bunu hucreler arasında cok daha rahat hareket edebilmesine borcludur. CEE temel olarak monohydrate formuna ester bağlanmasından oluşmuştur. Ester sayesinde Creatine'in emilimi yukselmiştir. Ote yandan şu ana kadar CEE uzerinde hicbir bilimsel calışma yapılmamıştır. Kullananlardan elde edilen bilgiler daha hızlı emilim, daha az dozajla aynı etki ve su toplamama yonleri sayesinde CEE'nin ustun bir urun olduğunu gostermektedir. Kre-Alkalyn Kre-Alkalyn daha yuksek PH seviyelerinde işlenmiş Creatinedir. Bu yonuyle en hızlı emilen creatine ceşitlerinden biri olduğu iddia edilmektedir. Creatine creatinine'e parcalanmaktadır. Aynısı Kre-Alkalyn icin gecerli değildir boylece emilim yukseltilmiştir. Ustun yonleri; hızlı emilim, loading gerektirmemesi, vucutta su tutmaması ve hızlı sonuc alınmasıdır. Creatine Serum Uzerinde tartışma olan turlerdendir. Kimilerince cok iyi sonuc alındığı soylenmekte, kimilerince ise yararsız olduğu belirtilmektedir. Aslında bu urun bildiğimiz creatine'in suda cozulmuş, vitamin ve aminoacidlerle desteklenmiş halidir. Ancak araştırmalar gostermektedir ki suda bekleyen creatine zamanla creatinine'e donuşur yani bu urunun yararı yoktur. Efervesan Creatine Sodyum ve şeker ile kombine edilmiştir. Lezzet ve emilim acısından avantajlıdır ancak pahalı olduğu ve sodyum ile şeker barındırdığından cok da tercih edilmemektedir. -->Protein Tozu ceşitleri nelerdir? Protein Tozları : Piyasada pek cok ceşitleri değişik markalar altında satılan bu urunler, doğru kullanıldığı takdirde oldukca faydalı olabiliyor. Burada benim sizlere anlatacaklarım markalardan daha ziyade urun ceşitleri uzerine olacaktır. Protein tozları adı uzerinde yuksek oranda protein iceren toz şeklinde urunlerdir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken cok onemli bir husus var. Satılan her toz şeklindeki urun protein tozu değildir. Ozellikle eczanelerde satılan urunlerin buyuk bir kısmı gercek protein tozları değildir.Bunlar zayıflıktan dolayı kilo problemleri olan insanlar icin uretilen karbonhidrat ve basit şeker oranı yuksek olan urunlerdir. Protein oransal olarak %20 den fazla değildir. Bu tip urunler kas kutlesini geliştirmeye yonelik spor yapan profesyonel yada amator sporcular icin değildir. Gercek bir protein tozu minimu