Aile icinde olcu: 'Akla kapı ac, iradeyi elden alma!'
Ahmet Şahin
Beyinin son donemlerdeki davranışlarından rahatsızlık duyan hanımefendi sorusunu şoyle sormuş. Diyor ki:

- Beyimin baştan boyle alışkanlıkları yoktu, son donemlerde olmaması gereken alışkanlıklar kazanıyor, tasvip etmeyeceğimiz halleri soz konusu oluyor. Ben de tepki gosteriyorum, 'Bunlar sana yakışmıyor.' diyorum, tepkime daha sert tepki ile karşılık veriyor, benden daha da uzaklaşıyor. Susuyorum, vicdanım rahat etmiyor, bir şeyler soylemeden ben de rahat edemiyorum. Doğrusu nasıl davranacağımı bilemez oldum. Ne turlu muhatap olmamı tavsiye edersiniz beyimin bu yanlışlarına karşı?.
Ben bu soruya buyuklerin tavsiye ettiği bir olcu ile cevap vermek istiyorum:
'- Akla kapı ac, iradeyi elden alma!' olcusu bu.
Nicin buyuklerin bu olcu sozuyle cevap vermek istiyorum? Cunku bu soz anahtar gibidir. Vicdanlardaki kilitlenmeyi acabilecek ozelliğe sahiptir. Zorlandığınız yerlerde cevrenize bu anlayışla muhatap olur, bir cıkış yolunu bu anlayışla bulabilirsiniz...
Diyelim ki, beyinizi ya da hanımınızı, oğlunuzu, kızınızı olmasını istediğiniz cizgide bulmuyor; ama istediğiniz cizgiye de getirmeyi istiyorsunuz! Boyle bir cırpınışınız soz konusu... Bunun icin tepki gosteriyorsunuz, sevdiğiniz sizden uzaklaşıyor, durum daha da kotuye gidiyor... Susuyorsunuz vicdanınız rahat etmiyor, razı olamıyorsunuz. Oyle ise care nedir?
Hemen ifade edelim care, duşunduğunuz doğruları muhatabın vicdanına duyurmak, bildiğiniz gercekleri dile getirmek. Ama nasıl anlatacak, nasıl ifade edeceksiniz ki, yara yapmadan tedavi etmiş, tahrip etmeden tamirde bulunmuş olasınız? 'Ben gorevimi yaptım gerisi Allah'ın takdirine kalmış.' diyebilesiniz?..
İşte burada buyuklerin anahtar sozu imdadımıza yetişiyor. Muceddidu'z-zamanı dinliyoruz. Bize şoyle hatırlatmada bulunuyor:
- Akla kapı ac, iradeyi elden alma!
Evet, muhatabın aklına, mantığına kapı ac, muhakemesine, muhasebesine doğruları aktar, kanaatini acıkla. Vicdanına hitap et. Ama sesini yukseltip de duşunmesini onleyecek ofkeye sebep olmadan, dayatma ve diretmeye gitmeden soyle bunları... Yani "Aklına kapı acarak, iradesini elinden almayarak, 'Benim bildiğim doğru budur, yine de sen bilirsin...' diyerek onun vicdanına havale ederek yap bu hatırlatmaları. Bundan sonra da 'Ben bana duşeni yapıyorum, gerisi Rabb'imin hikmetine kalmıştır' diyerek yuku uzerinden at, rahat et... Evet rahat et... Cunku uzerine aldığın bu yuk ağır gelebilir, altında ezilebilirsin.
Şunu unutma ki, kimse kimseyi zorla istediği cizgiye getiremez, dilediği doğruyu benimsetemez. Hidayet ve istikamet, kulun once kendi iradesini kullanmasına, Rabb'imizin de o kulu buna layık gormesine bağlıdır. Orasını hikmet sahibi Rabb'imize bırakarak de ki:
- Rabbim, ben aciz bir kulum, istikamet duzeltmek benim haddim değildir. Benim gorevim, akla kapı acmak, iradeyi elden almamaktır. Bundan sonrası Sana aittir!..
Tıpkı Allah'ın sevgili kulu Rabia'nın dediği gibi...
Gecenin karanlığında evine giren hırsız alıp goturecek bir şey bulamaz. Cıkıp gitmek uzere iken kıldığı namazı bitiren Rabia, hırsıza tevazu ile seslenir:
-Ey Allah'ın kulu, kusura bakma, evimizde sana yarayacak bir şey yoktur. Ne olur kapının yanındaki ibrikten bir abdest al, iki rekat namaz kıl da, Rabia'nın evinden busbutun eli boş cıkma!..
Rabia'nın akla kapı acıp iradeyi elden bırakmayan bu sızlanan sesi, etkisini gosterir, hırsız yanındaki ibrikten titreyen elleriyle abdestini alıp namaza durur ve secdeye gider.
İşte bu sırada ellerini acan Rabia:
- Rabb'im der, ben bana duşeni yaptım bundan sonrası Sana aittir!.
Evet, aile icinde siz size duşeni akla kapı acıp, iradeyi elden almayan yumuşaklıkta ve ihlasta yapın. Sonra da ellerinizi acıp iltica edin:
- Rabb'im, ben bir aciz kul olarak bana duşeni yapıyorum, bundan sonrası Sana aittir! Kalbine, gonlune doğruları Sen ilham eyle!..
Vakti zamanı gelince irade kullanılacak, İlahi takdir de yerini bulacaktır.
Yeter ki siz tevekkul ve teslimiyetinizi tuketmeyin...
__________________