"İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A'rÂf uzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henuz cennete giremedikleri halde (girmeyi) umarak cennet ehline: 'SelÂm size!' diye seslenirler."(A'rÂf, 7/46) Bu ayet-i kerimede belirtilen, simalarından tanıyacak kimselerden kasıt kimlerdir

"İki taraf arasında bir perde, A’rÂf uzerinde de cennetlik ve cehennemliklerin her birini simalarından tanıyacak kimseler vardır ki onlar, henuz cennete girmemiş, fakat girmeyi şiddetle arzular olarak cennetliklere 'selamun aleykum' diye seslenirler." (Araf, 7/46)

A’rÂf: Arf’in coğuludur. Yuksekce olan her şeye arf denilir. Meşhur goruşe gore a’rÂf, cennet ile cehennem arasındaki surun yuksek tepeleri, demektir. Hasan el-Basrî (r.h) demiştir ki: "A’rÂf, marifet kelimesinden olup cennetliklerle cehennemlikleri simalarından tanıyan kimseler." demektir.

Hasılı a’rÂf hakkında iki goruş vardır:

Birincisi Ebû Huzeyfe ve diğer bazı zevattan rivÂyet edildiği uzere bunlar, amelde kusur etmiş ve mizanda iyilikleri ile kotulukleri eşit gelmiş, Allah’ı bir tanıyan kimselerdir ki cennet ile cehennem arasında bir sure kalırlar. Sonra Hak TeÂla, haklarında bir hukum verir. İkincisi: Bunlar peygamberler (a.s.), şehitler, hayırlılar, Âlimler gibi yuksek dereceli zatlardır.

Âyetin sonundaki "lem yedhulûhÂ" (henuz cennete girmemiş olanlar) birinci goruşe gore, a’rÂf ehlini tavsif eder: Yani cennetlikler cennete girmiş, bunlar girmemişlerdir. Fakat arzu ve umid ederler. Onlara ozenirler de “Selam ve selamet size” derler. İkinciye gore ise, o sırada cennet ehlinin halidir. Yani henuz cennete girmemiş ve girmek umidinde bulunmuş oldukları sıradadır ki a’rÂf ehli, onları selamete ereceklerine dair mujdelerler.

“Âraf’la ilgili izaha gecmeden once, A'rÂf sûresinde gecen “a'rÂf” ve “a'rÂf ehli” hakkındaki Âyet meÂllerini verelim. Cennetliklerle cehennemliklerin durumu ve aralarındaki konuşmaların zikredildiği Âyetlerden sonra “a'rÂf”la ilgili şu Âyetler yer almaktadır:


“Cennet ile cehennemin arasında bir sur vardır. Orada bulunan a’rÂf ehli kimseler, cennet ve cehennem ehlinin hepsini yuzlerinden tanır. Onlar cennet ehline, ‘Size selÂm olsun’ diye seslenirler. Kendileri cennete girmemiş, fakat girme iştiyakı icindedirler."

“Gozleri cehennem ehline cevrildiğinde ise, ‘Ey Rabbimiz! Bizi zÂlimler topluluğu ile beraber bulundurma.' derler.”

“A’rÂf ehli, yuzlerinden tanıdıkları cehennemliklere seslenirler ve derler ki: ‘Ne dunyadaki taraftarlarınızın cokluğu, ne servetiniz, ne de buyukluk taslamanız size bir fayda vermedi.'"

"Allah onları rahmetine eriştirmez diye yemin ederek kucumsediğiniz kimseler şu cennet ehli olan zayıf ve fakir mu’minler miydi? Siz de ey mu’minler girin cennete. Size ne bir korku vardır, ne de mahzun olursunuz.' ” 1


Evet, “a'rÂf”, “arf” kelimesinin cem’idir. Atın yelesine ve horozun ibiğine “arf” denmektedir. Tefsirlerimizde Âraf hakkında pek cok izahlar bulunmaktadır. Ancak bunların icinde mufessirlerin coğunun ittifak ettiği goruş, “A'rÂf”ın cennetle cehennem arasında bir perde, yuksek bir sur ve tepeler mÂnÂsına geldiğidir." İbni Abbas ise, “Sırat Koprusu uzerinde bulunan şerefelerdir.” demektedir. Hasan-ı Basrî Hazretleri ise şoyle demektedir:

“Ahirette cennetliklerle cehennemlikleri sîmalarından tanıyan birtakım insanlar vardır.” deyince, etrafında bulunanlar, “Bunlar sevap ve gunahları eşit olan kimselerdir.” derler. Ellerini dizlerine vuran Hasan-ı Basrî, “Bu kimseler, Allah’ın, cennet ve cehennem ehlini birbirinden ayırmak icin tayin ettiği insanlardır. Vallahi, bilmem, ama bunlardan bazıları şimdi beraberimizdedir.” cevabını verir.2

A'raftakilere, “a'rÂf” denmesinin sebebi ise, onların, insanları amellerine gore tanımalarıdır. Yine tefsirlerimizde izah edildiğine gore, Cenab-ı Hak, Mizanda sevap ve gunahları tartıp, cennetlik ve cehennemlikleri ayırd ettiği zaman, sevap ve gunahı eşit gelenleri bir muddet bekletecektir. Sırat Koprusunun yanında bulunan bu kimseler, cennetlik ve cehennemlikleri tanıyacaklar. Cennet ehlini gordukleri zaman, “Allah’ın selÂmı sizin uzerinize olsun.” diyecekler, sol taraflarına baktıkları zaman da cehennem ehlini gorecekler, bulundukları yerde Allah’a sığınarak, “YÂ Rabbi, bizi bu zÂlim topluluktan kılma.” diye dua edecekler. Cennetlikler ve cehennemlikler gittikten sonra Cenab-ı Hak onları rahmetiyle bağışlayıp cennete koyacaktır.3

Nitekim, Peygamberimize (asm) A'rÂf ehlinin kimler olduğu sorulduğunda şoyle buyurmuştur:


“Cenab-ı Hak kullarını ayırıp bitirdikten sonra en son kalan kullarına da, ‘Sevaplarınız sizi cehennemden kurtardı, fakat cenneti hak edemediniz. Sizi ben rahmetimle cehennemden Âzad ediyorum. İstediğiniz cennete giriniz.’ buyuracak.”4

Ayrıca, a'rÂf ehlinin bazı rivayetlerde insan olmayıp meleklerden bir sınıf olduğu da bildirilmektedir. Butun bu izahlar ve acıklamalar, Âyetlerin mefhum ve meÂline uygundur.

Fakat İbrahim Hakkı Hazretleri, MÂrifetnÂme’nin 21. sayfasında, dinî mukellefiyetlerden muaf tutulan delilerin ve kÂfir cocuklarının a'rÂf ehli olduğunu, cennetlikleri gordukleri zaman, o nimetlere kavuşamadıkları icin mahzun olduklarını, cehennemliklere baktıkları zaman da kendi hallerine şukrettiklerini ve bu halde ebedî olarak orada kalacaklarını bildirmektedir. Bir mÂn buyuğu olan İbrahim Hakkı Hazretlerinin acıklaması da meselenin değişik bir cihetten izahıdır. Bununla beraber, “a'rÂf” ve a'raf ehli ile verilen butun izahlar Âyetin bir tefsiri mesabesindedir. Esas mahiyetini ancak Allah TeÂl bilir.

KÂfir cocuklarının ve hicbir dini duymayanların hesaptan sonra toprak olacakları meselesine gelince, Nebe’ suresinin son Âyetinde gectiği gibi, kÂfirler, hayvanların toprak olduklarını gorunce, kendilerinin de hayvan olarak yaratılmaları temennisinde bulunacaklar ve hayıflanacaklar. VÂkıa suresinin 17. Âyetinde gecen “genc hizmetciler”in bir mÂnÂsının da bir sevap ve gunahı bulunmayan kÂfir cocuklarının olduğu ve bunların cennet ehline hizmetcilik yapacakları bildirilmektedir.5

Bu durumda, kÂfir cocuklarının toprak olmayacakları, toprak olacakların sadece hayvanlardan ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Yine bu hususta İbrahim Hakkı Hazretlerinin izahını kendisine has bir acıklama olarak kabul edebiliriz.




Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
________________

__________________