Rabbimiz’in kurduğu bu sem takviminde 12 aydan bazıları diğerlerine, bÂzılarına bir lûtuf olarak, ikrÂm-ı ilÂhî olarak ustun kılınmıştır. Receb ayı da onlardan biridir. Allah nasîb ederse pazar gecesi Receb ayının 1’ine, pazartesi gunu de, gun olarak birinci gune girmiş oluyoruz.
RegÂib, “şehrullÂh; AllÂh’ın ayı” olarak isimlendi.
RegÂib, rağbet edilen şeylerdir. İnşÃ‚allah CenÂb-ı Hak okunan bu Âyete bir rağbetimiz artar -inşÃ‚allah-. CenÂb-ı Hak… Bakara’dan okundu, 186. Âyet. Burada CenÂb-ı Hak:
“Kullarım Ben’i sorduğu zaman, (Rasûlullah Efendimiz’e, soyle onlara) Ben cok yakınım. Bana du ettikleri vakit de du edenin dileğinin karşılığını veririm. O hÂlde kullarım da Ben’im dÂvetime uysunlar, Bana inansınlar ki doğruyu bulalar.”
Demek ki burada CenÂb-ı Hak bir îman istiyor, sarsılmaz… O Mekke devrindeki o ilk muslumanlar gibi. Oyle bir îmÂn-ı kÂmil istiyor.
Demek ki:
“Bana du ettikleri vakit onların duÂlarını kabul ederim.” buyuruyor.
CenÂb-ı Hak; “Ben onlara cok yakınım.” diyor.
CenÂb-ı Hak, zaman-mekÂndan mustağnî. Zaman-mekÂn, butun mahlûkÂta Âit. CenÂb-ı Hak, butun ne kadar mevcudat varsa; insan, hayvan, ağac, bitki, vs. melek, vs. cin, hepsinin aynı zamanda yanında. MÂzî, muzÂrî, hÂl, hepsi duzlenmiş durumda. İdrak otesi. İlÂhî azamet tecellîleri, ilÂhî kudret akışları…
Her zaman CenÂb-ı Hak bizim, butun mahlûkÂtın yanında.
وَهُوَ مَعَكُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْ
“…Nereye gitseniz, O sizinle beraberdir…” (el-Hadîd, 4) buyuruyor.
Demek ki kul, ilÂhî huzurda olduğunun bir idrÂki icinde yaşayacak. En zoru da bu…
Bu, zihnin verebileceği bir bilgi değil bu. Zihnen bu bilgiyi almak mumkun değil. Kitaplardan vesÂireden bu bilgi elde edilmez. Bu bilgi, kendimizin kendimize vereceği bir, ancak elde edebiliriz.
Bu da 258 yerde “takv” geciyor Kur’Ân-ı Kerîm’de. TakvÂ, CenÂb-ı Hakk’a yakınlık olcusudur. NefsÂnî arzuları bertaraf etme, rûhÂnî istîdatları inkişÃ‚f ettirme, kendimizi ilÂhî kameranın, ilÂhî muşÃ‚hedenin altında olduğumuzun kalben idrak ve şuur hÂline gelebilmesi.
Bu ancak buyuk bir kalbin mesÂisi sayesinde, zihnin mesÂisi değil, kalbin mesÂisi sayesinde.
“…Ben cok yakınım…” (el-Bakara, 186) buyuruyor.
“…Nereye gitseniz sizinle beraberdir…” (el-Hadîd, 4) buyuruyor.
CenÂb-ı Hak insana lûtuflarını bildiriyor:
“…Goklerde ve yerde ne varsa insana ÂmÂde kıldım. Duşunen bir toplum icin…” (el-CÂsiye, 13) buyuruyor.
“…Nîmetlerimi sayamazsınız.” (Bkz. İbrahim, 34) buyuruyor.
Bizi insan olarak halketti. En buyuk peygambere ummet kıldı. Bir bedelini odeyebilmek mumkun değil.
Dunyevî işlerde bile, bulunduğumuz işin bir bedelini odemenin bir gayreti icindeyiz. Demek ki bir sonsuzluk Âlemine gireceğiz. En buyuk lezzet, CenÂb-ı Hakk’a yaklaşabilme.
اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ
(“…Kalpler ancak AllÂh’ın zikriyle huzur bulur.” [er-Ra‘d, 28])
Demek ki bu zor işi, bunu ancak kalp becerebilir. CenÂb-ı Hakk’ın verdiği istîdat kadar kalbi inkişÃ‚f ettirebilme.
Ondan sonra Fussilet Sûresi’nden okundu, 30. Âyetin aşağısından. Orada da:
“Rabbim Allah’tır deyip…” (Fussilet, 30) Yani Allah rızÂsı icinde, Allah rızÂsının istikÂmetinde bulunanlar icin, istikÂmette olanlar icin…
Sonra, ikincisi, istikÂmette olan. İstikÂmet nedir, istikÂmet? Rasûlullah Efendimiz’e CenÂb-ı Hak YÂsîn Sûresi’nde:
“Sen sırÂt-ı mustakîm uzerindesin.” buyuruyor. Yani her hÂlimizi; ibadet, muÂmelÂt, muÂşeret, hak-hukuk, Allah Rasûlu’nun hÂliyle mîzÂn etme durumundayız kendimizi.
Hayatı o tarz uzere olanların uzerine melekler iner buyuruyor CenÂb-ı Hak. İnsanın başından gececek cok zor anlar vardır. Orada:
“…Korkmayın, uzulmeyin, AllÂh’ın size vaad ettiği Cennetlerle sevinin, derler.” (Fussilet, 30)
Birincisi:
Dunyanın son faslı, olum Ânı, son nefes, orada iniyor:
“…Korkmayın, uzulmeyin, AllÂh’ın size vaad ettiği Cennetlerle sevinin, derler.” (Fussilet, 30)
En zor an, o. Ruh, bedeni terk ediyor yavaş yavaş. Artık bedenin fonksiyonu bitiyor. Beden artık tekrar geldiği yere donuyor, toprağa donecek.
İkincisi:
Kabre giriş. Yalnızlık… Butun dunyadaki ne var ne yok, varlık, akraba, dost, evlÂt, hepsine buyuk vedÂ. Başka bir Âleme giriyor kabirde. KirÂmen KÂtibîn, Munker Nekir vs. bircok hÂdiselerle karşılaşacak. Garip bir yolculuk.
“…Orada melekler iner:
«Korkmayın, uzulmeyin, AllÂh’ın size vaad ettiği Cennetlerle sevinin.» derler.” (Fussilet, 30)
Ucuncusu:
Mezarlardan kalkış. Buyuk bir infilÂk, butun kÂinÂtın infilÂkı. Mezardan kalkış Ânı. Hatt o zaman bedenlere tekrar girilme. Dunyadaki kalbin nasıl, yureğin nasılsa o şekilde bir beden sana bicilecek. O şekilde bir bedene girebilme. O da cok zor bir an. Yani bir kabir dunyasından bir Âhiret dunyasına geciş.
“…Orada da melekler:
«Korkmayın, uzulmeyin, AllÂh’ın size vaad ettiği Cennetlerle sevinin.» derler.” (Fussilet, 30)
Yine melekler derler ki:
“Biz dunya hayatında sizinle beraberdik…” (Bkz. Fussilet, 31) derler. Yine beraberiz bundan sonraki safhalarda derler. CenÂb-ı Hakk’ın rahmetini bildirirler. (Bkz. Fussilet, 32)
Ondan sonra iki tane fÂrik meziyet bildirir CenÂb-ı Hak:
Biri, “kimin sozu daha guzeldir”… (Bkz. Fussilet, 33) Kimin sozu daha guzeldir? Kim oluyor bu? Kimler bunlar? Amel-i sÂlih sahibi olanlar. Kur’Ân ile, Sunnet ile AllÂh’a davet edenler kulları. Sozleri amel-i sÂlih, amel-i sÂlih soz kalpten gelir, zihinden gelmez. İn’ikÂs eder. Kur’Ân ve Sunnet’le AllÂh’a davet eden, “Ondan kimin sozu daha guzeldir?” buyuruyor. (Bkz. Fussilet, 33)
Demek ki biz insanlar arasından cıkan hayırlı bir ummetiz Kur’Ânî ifÂdeyle. MÂrufu emreder, munkerden nehyederler buyruluyor. (Bkz. Âl-i İmrÂn, 110)
Demek ki kendimizi inşÃ‚ edeceğiz, emr-i bi’l-mÂrûf, nehy-i ani’l-munker’de bulunacağız.
Diğer bir ahlÂka Âit:
“İyilikle kotuluk bir olmaz (buyuruyor CenÂb-ı Hak). Sen kotuluğu en guzel şekilde onle…” (Fussilet, 34) buyruluyor.
Demek ki vazifemiz, kotuluğu onlemek… Bana bunu yaptı, şunu yaptı, unutacaksın. Allah’tan af istiyor musun kıyÂmet gunu? “YÂ Rabbi, beni affeyle!” diyor musun? Sen de burada affetmenin şerefini elde edeceksin.
CenÂb-ı Hak soruyor:
“AllÂhʼın sizi affetmesini istemez misiniz?..” (en-Nûr, 22) buyuruyor.
DÂim kendimizi mîzÂn edeceğiz.
“…O sana o zaman candan dost olur duşman.” (Fussilet, 34) buyruluyor.
Fakat bu işin, bir zor iş olduğunu bildiriyor. TakvÂ, CenÂb-ı Hakk’a yaklaşmak, guzel ahlÂk, CenÂb-ı Hak’la beraber olabilmek, Kur’Ân’la beraber olabilmek, Hakk’ın davetcisi olabilmek… Zor bir iş bunlar ve sabır isteyen işlerdir buyuruyor CenÂb-ı Hak. (Bkz. Fussilet, 35) Fakat mukÂfÂtı da cok buyuk. Bunlar selÂmla karşılanacak.
Yine CenÂb-ı Hak… Tabi dÂim peşimizde şeytan var, iblis var. T bu iblis, son nefese kadar devam edecek. Şeytan sizi ifsÂd ettiği zaman “فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِ” CenÂb-ı Hakk’a sığının buyuruyor. (Bkz. Fussilet, 35) Hemen CenÂb-ı Hakk’ı hatırlayacağız, “اَسْتَغْفِرُ اللهَ الْعَظِيم” diyeceğiz, CenÂb-ı Hakk’a sığınacağız.
Şeytan musallat. Ondan kurtulmanın imkÂnı yok. Cunku imtihan olarak geldik dunyaya. Meleklerde boyle bir şey yok.
Ondan sonra, ucuncu; Kāf Sûresi’nden okundu:
Burada CenÂb-ı Hak “nefsin fısıldadıklarını biliriz” buyuruyor. (Kāf, 16) Bir biz biliyoruz nefsimizin soylediklerini bir de CenÂb-ı Hak biliyor, başka kimse bilmiyor. Yani sekiz bucuk milyar insanın icinden gecenleri, fısıldananları, şeytanın fısıldadıklarını, bir o biliyor, bir de CenÂb-ı Hak biliyor.
CenÂb-ı Hak:
وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
(“Biz ona şah damarından daha yakınız.” [Kāf, 16]) buyuruyor. Şah damarından daha yakınım buyuruyor.
Demek ki icimizi nasıl, niyetlerimizi nasıl temizleyeceğiz burada? En zoru da bu. Onun icin du edeceğiz; “Y Rabbi” amel-i sÂlihlerde bulunacağız, du edeceğiz. “Y Rabbi, hislerimizi rızÂ-yı şerîfinle te’lif eyle. Beni kurtar y Rabbi, hislerimizin şerrinden kurtar!” diye CenÂb-ı Hakk’a iltic edeceğiz.
وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
(“Biz ona şah damarından daha yakınız.” [Kāf, 16]) buyruluyor.
Ondan sonra gelen Âyetlerde CenÂb-ı Hak, bu, Cennet’in mu’minlere yaklaştırılacağını, CenÂb-ı Hak’la beraber olanlara, Allah’tan korkanlara, kalb-i munîb. Yani kalb-i munîb, o hakka teveccuh eden bir kalp, hakka doğru. Şer ve hayır o kalpte netleşmiş, dÂim hayra gidiyor. Ateşten kacar gibi şerden… Gozunun şerrinden, kulağının şerrinden, dilinin şerrinden, butun şerlerden kacıyor.
Zaten CenÂb-ı Hak bizi uc şeyle esas olarak Cennet’e davet ediyor.
Bir; kalb-i selîm: Rafine olmuş bir kalp, tertemiz. Nasıl cocuk doğduğu zaman tertemiz doğar, mÂsum. İbadetlerle, muÂmelÂtla, kalp o hÂle gelecek.
Kalb-i munîb: O hayır ve şer o kalpte netleşmiş, dÂim o kalp hayra doğru gidiyor, hayır arıyor. Şerden, ateşten kacar gibi kacıyor.
Nefs-i mutmainne: CenÂb-ı Hak’la huzur bulmuş bir nefs. Cercop olmuş altındaki her şey, yok olmuş, cakıl taşına donmuş. Butun dunyevî servetler, makam-mevkî vs… CenÂb-ı Hak’la beraber olmanın lezzetine kavuşmuş.
Orada devamlı imtihan var. رَاضِيَةً مَرْضِيَّةً (“…Sen Rabbinden rÂzı, O da senden rÂzı.” [el-Fecr, 28]) Allah’tan rÂzı oluyor değişen şartlar altında. Nicin, neden, vs. bu kalkıyor.
VelhÂsıl insan mukerrem olacak, muhteşem olan Cennet’e lÂyık hÂle gelecek. En nihÂyet, oyle bir diriliş, bir bitmeyen bir gun başlayacak, bir ebediyet gunu başlayacak. Tabi bu ebediyet gunune bir hazırlık burası…
Obur taraftan bakarken Âhirette; dunya nasıldı, zaman neydi, omur neydi? CenÂb-ı Hak buyuruyor ki oradaki hÂlimize:
اِلَّا عَشِيَّةً اَوْ ضُحٰیهَا
(“…Sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar.” [en-NÂziÂt, 46])
Sanki bir akşamın loş vakti, guneş batarken, bir de sabahın o karanlığın kalktığı vakit. O kadar, iki tane kısa vakitle CenÂb-ı Hak bildiriyor.
Şu dunyada omur istiyoruz. Aman omrum uzun olsun, on sene, yirmi sene, otuz sene fazla yaşayayım… KıyÂmet gunu onu biz duşunmeyeceğiz; “Aman keşke otuz sene fazla yaşasaydım”ı. Amellerim nasıl? Zerreler hesÂba gelecek…
VelhÂsıl CenÂb-ı Hak -elhamdulillÂh- bize yine buyuk bir lûtuf, lûtufları sonsuz. HidÂyetle gelmek. En zor ama, hidÂyetle olebilmek. Bir garanti yok. Sen hidÂyetle oleceksin diye bir garanti yok kimseye. Peygamberler ve peygamberlerin gosterdiği kişiler hÂric.
CenÂb-ı Hak:
وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ
“…Ancak muslumanlar olarak olun.” (Âl-i İmrÂn, 102) buyuruyor. Sakın ha başka turlu olmeyin, buyuruyor.
Demek ki butun hazırlık, son nefes hazırlığına olacak, ilÂhî yolculuğa olacak…
Osman Nuri Topbaş
__________________
Uc Aylarımız MubÂrek Olsun
Dini Bilgiler0 Mesaj
●34 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eðitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Uc Aylarımız MubÂrek Olsun