Zekat Kimlere Verilir, Zekat Verilecek Yerler Nerelerdir?
İslam dini koyduğu hukumlerle insanların dunya ve ahret mutluluğunu temel alır. Zekat gorunuşte Muslumanların ellerindeki paranın azalmasını hedefler. Gercekte ise temizlenmesine ve artmasına vesile olur. Zaten zekat kelime olarak ‘temizlenme; artma’ anlamlarına gelmektedir. İlkbaharda ağacların budanması gibi. Gercekten budanan ağactan gorunuşte bir şeyler azalır. Ama budanan ağac, ilkbaharda budanmayan ağaclara gore daha cok canlanır, gelişir, meyve verir. Zekat da malı mulku bereketlendirir. Zekat veren bir Musluman vermeyene gore daha cok zenginleşir. Materyalist birisi zekat veren kişinin ne kadar zarar ettiğini duşunurken akıllı bir mumin zekat veren bir kişinin bundan dunyada iken bile cok kazanclı cıktığından zerre kadar şuphe etmez. Ayrıca zekat veren bir mumin parasının kirli tarafını da uzerinden atmış olur. Cunku insan kul hakkına ne kadar dikkat etse de kazandığı parada başkalarının da hakkı vardır. İcerisinde yaşadığımız toplumda insanlar birbirinin işlerini yapmaktadırlar. Uretilen malın veya yapılan hizmetin karşılığı saptanırken ufak tefek haksızlıklar ve hak gecmeler olabilir. Ayrıca Allah’a, dolayısıyla topluma ait olan havanın, suyun, guneşin, pek cok hizmetin, nimetin hakkı her zaman uzerimizdedir. Yuce Allah zekatla bu tur gizli hakları uzerimizden almakta, bizleri temizlemektedir. Zekat Allah’ın zengin kulları uzerinde bulunan bir hakkıdır. Bunu emrettiği icin O’na şukretmek gerekir. Bir de zekat veren birisi berekete bizzat şahit olur, nedensiz olarak yani yuce Allah’ın fazl u ikramıyla parasının, sermayesinin arttığına bizzat şahit olur. İmanı artar. Materyalist duşunmekten kurtulur.

İnsan nefsi imtihan icin cok cimri yaratılmıştır. Onun icin namazda zorlanmayan nefis, iş zekata gelince itiraz edebiliyor. Devede kulak misali olan zekattan kacabiliyor. Hem de ne kacış… Bu sefer namazı da terk edebiliyor. Yuce Allah beş vakit namazı aşağı yukarı hicretten iki yıl once farz kılmıştı. Zekat emri ise hicretten iki yıl sonradır. Dinin emirleri yavaş yavaş, Muslumanları alıştıra alıştıra, tabiri caizse urkutmeden geliyordu. Demek ki zekat vermek nefse beş vakit namaz kılmaya gore daha zor geliyor ki, yuce Allah beş vakit namaz kılma emrinden aşağı yukarı dort yıl sonra zekatı emretmişti. Yine de gerek peygamberimiz (s.a.s) doneminde gerekse ondan sonra halifeler doneminde namaz kıldıkları halde zekat vermek istemeyen Muslumanlar olmuştur. Hz. Ebubekir (r.a) zekat icin dinden donen bu Muslumanlarla savaşmıştı. Onların coğunu oldurmuştu. Bazılarına tovbe nasip olarak hak yoluna girdiler. Cunku zekat vermemek cok buyuk gunahlardandır. Zekat emrini inkar ise dinden cıkmaktır.

Kuran-ı Kerim’de zekat kelimesi 31 yerde gecmekte, yuce Allah (c.c.) ilgili yerlerde zekat vermemizi emretmektedir. Ayrıca sadaka kelimesi ile ya doğrudan ya da dolaylı olarak zekat kastedilmiş olarak yuze yakın ayet vardır. Bir insan uzerine zekat farz olmasa bile yuce Allah’ın bunca ihtarına bakarak, utanıp sıkılarak yine de zekat niyetiyle her ay az cok bir şeyler vermeye calışmalıdır. Cunku zekat buyuk bir ibadettir. Kuran-ı Kerim’de coğu kez namazla birlikte gecmektedir. Yuce Allah’ın (c.c.) her bir emrinde, hele boyle Kuran-ı Kerim’de yuze yakın yerde emredilen bir farzda kulun dunya ve ahret hayatına yardım olacak pek cok hayırlar, nimetler vardır. Memur ve işci kesiminden bazıları, evi barkı olup da aldıkları aylıklarla ve birikimleri ile zekat icin ongorulen zenginlik sınırına ulaştıkları veya aştıkları zaman genellikle uzerlerine zekat duşup duşmediğini sorarlar. Onlara once, şayet uzerlerine zekat duşseydi bundan dolayı uzulup uzulmeyeceklerini sorarım. Maalesef olaya nefis ayağı ile bakanlar derhal bakışlarını benden cekip bir şeyler mırıldanırlar. Amaclarının zaten zekat vermemek olduğunu bu davranışları ile hemen sezerim. Maksatları şupheli durumlardan kurtulmak icin bir fetva ve gunahları uzerine yığacakları bir gunah kecisi bulmaktır.

İnsanlara pek cok konuda sohbetler etmişimdir. Bazen bakarsınız bir iki insan ertesi sohbete gelmezler. Uzun yıllardan sonra şunu anladım ki, zekat sohbeti kadar insanları uzaklaştıran ve sohbeti terk ettiren başka bir konu yoktur. Gercekten namazında niyazında insanların buyuk coğunluğu uzerlerine zekat farz olduğu halde bundan oyle bir kacıyorlar ki, bunun sohbetini yapan kişinin yuzunu bile bir daha gormek istemiyorlar. Herhalde oyle sanıyorlar ki, bu kişi servet duşmanıdır veya kandırarak kendisinden zekat alacaktır. Onun icin ben de şimdilerde sohbetlerimde zekat konusunu ya hic acmıyorum veya uzerinde fazla durmuyorum. Cunku insanları urkutmek ve kacırmak pek hoşuma gitmiyor. Bu iş, yani insanları zekat vermeye ozendirme oyle sohbetlerle halledilecek bir konu değildir. Cimrilik nefsin adeta kalbinde bulunan bir hastalık olduğu icin oyle Gripin turu ilaclarla tedavi edilemiyor.

Zekat hakkında bugun toplumumuzda cok buyuk bir bilgi eksikliği ve yanlışlığı bulunmaktadır. Bazıları bu yuzden zekat vermemektedirler. Bunlardan birisi zekatla verginin karıştırılmasıdır. Bazı Muslumanlar peygamberimiz (s.a.s) ve dort halife zamanında zekatı devlet topluyordu, şimdi de devlet vergi topluyor diye duşunerek zekatla vergiyi birbirine karıştırmaktadırlar. Elbette devlet topladığı vergiyi millete hizmet olarak yansıtmaktadır. Ama bu ceşit para toplayış İslam devletlerinde de vardı. Bu para tıpkı bugunku devletlerin kamu hizmeti icin topladıkları verginin işlevini gorurdu. Buna ‘harac’ adı verilirdi. Zekat ise ister ferdi verilsin isterse İslam devletleri tarafından halktan toplansın belli amaclarda kullanılırdı. Zekat en başta yoksullara vermek ve dağıtmak amacıyla toplanırdı. Bunun dışında zekat en cok Allah yolunda cihatta kullanılırdı. Zekatın kimlere verileceği ayetle sabittir (bk. Tovbe suresi, 60). Zekat farzdır, Allah’ın emridir, bir ibadettir; vergi ise bir vatandaşlık gorevidir. Bunlar, birbirinden ayrı konulardır.

Zekat hakkında en cok muhatap olduğumuz sorulardan birisi de sahip olunan birden fazla evin, dukkanın, arsanın, arabanın zekatının olup olmadığıdır. Ticaret niyetiyle alınmadıktan sonra bunlardan ne kadar mala sahip olunsa da bunların zekatı yoktur. Ayrıca iş yerindeki demirbaş eşyaların da zekatı yoktur. Bu durum, İslam dininin servet sahiplerine duşman olmadığını acıkca gostermektedir. Servet sahibinin parayı biriktirmeyip hemen yatırım yapmasına da bir teşviktir. Yalnız işyerindeki ticari eşya zekata tabidir.

İslam dinine gore bir insan asli ihtiyaclarını (ev, ev eşyaları…) karşıladıktan sonra 80 gram altına veya o değerde paraya, ticari mala sahip olduğu zaman zengin sayılmaktadır. Buna nisap miktarı denir. Bu, zekat vermeye mukellef olmaktadır. Nisap miktarına ulaşan ve gecen paranın zekata tabi olması icin uzerinden bir yıl gecmesi gerekir.

Zekat hakkında karşılaştığımız sorulardan birisi de evi barkı olmayan ve kirada kalan bir kişinin ev almak icin biriktirdiği parasına zekatın duşup duşmediğidir. Âlimler bu konuda ruhsat ve takva olculerine gore hareket etmektedirler. Bunlardan ruhsatla hareket edenler, şayet bu kişi halen kirada ise (babasının evinde veya ucretsiz bir evde kalmıyorsa) asli ihtiyacları tamamlanmadığı icin zekat vermeyebilir duşuncesindedir. Takva acısından meseleye bakanlar ise, paranın uzerinden bir yıl gecince zekat duşeceği, dolayısıyla boyle bir kişi zekatını verirse daha doğru olacağı goruşundedir. Biz de bu sonuncu goruşle hareket ettik. Şukur, vicdanımız daha rahat etti. Zekatla paranın eksilmediğine, bilakis Allah’ın fazl u ikramı ile onu kat kat bereketlendirdiğine de şahit olduk.

Son yıllarda insanlar bankalardan uzun yıllar geriye donuk odemesi olan ve yıllık veya aylık vadelerle odemek şartıyla borc para alıyorlar veya kredi cekiyorlar. Bunun İslam’a uygun olup olmadığını burada tartışmıyoruz. Bu başka bir konudur. Bu insanların bu yolla borclandıktan sonra uzerlerine zekatın duşup duşmediğini konu ediniyoruz. Yuce Allah (c.c.), borclunun once borcunu odemesini irade buyurmuştur. Bu yuzden borclu kişi, zekat verilenler grubuna bile sokulmuştur. Ama tabii bu, gercek borclu icin gecerlidir. Yani bu borclu asli ihtiyacları dışında elinde avucunda bir şeyi kalmamış kişidir. Bu gun insanlar bankalara borclanırken veya kredi cekerken beri tarafta belli bir birikim veya bir servet sahibi olmaktadırlar. Bunların İslam’ın tanımladığı borclu kimselerle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Geri odemesi uzun yılları alan vadeli kredi borcluları odeyecekleri bir yıllık vadeyi gercek borc sayarlar ve mevcut zekata tabi birikimlerinden duşerler, kalan paranın da zekatı odenir. Bir yıldan sonra odemesi olan borclar, gercek borc değildir, ayrıca alacaklının da alma hususunda borcluyu sıkıştırdığı bir borc değildir. Bundan dolayı mevcut zekat birikimini etkilememektedir. Cunku zekat uzerinden bir yıl gecmiş mevcut birikimin uzerine duşmektedir.

Zekatların kimlere verileceğini acıklayan ilgili ayet şoyledir: ‘Sadakalar ancak (1)fakirler, (2)miskinler (cok fakirler), (3)zekat toplama gorevlileri, (4)kalpleri İslam’a ısındırılmak isteneler, (5)koleler, (6)borclular, (7)Allah yolundakiler ve (8)yolda kalanlar icindir. Allah tarafından kesin olarak boyle farz buyruldu. Allah bilendir, hikmet sahibidir ( Tovbe suresi, 60).’

Bugun kole sınıfı mevcut değildir. Kalpleri İslam’a ısındırılacak olanlar maddesi peygamberimiz (s.a.s) doneminde işlemekteydi. Bazı zengin ama kalben biraz İslam’dan uzak olduğu duşunulen, ozellikle kabilesinin ileri gelen ve pek cok kişiye etkili olan, yani nufuzlu kişilere zekat verilmekteydi. Hz. Omer (r.a) doneminde bu kişilere artık zekat verilmez oldu. Hz. Omer (r.a), İslam dininin artık yaygınlaşıp geliştiğini ve guclendiğini ileri surerek bu kişilerin aldığı zekatları iptal etti. Bugun bu zekat maddesi gecerli olabilir mi? Hıristiyan misyonerler, bazı ulkelerde Musluman oğrencilere bu zekat maddesine benzer bir yolla burs veriyorlar ve onları kendi dinlerine kazanmaya calışıyorlar. Ayrıca dunyadaki pek cok ulkede pek cok farklı ideoloji benzer bir yolla hareket ediyor ve kalplere bu yolla girmeye calışıyorlar. İnsanoğlu her ne kadar bencil, cimri gibi kotu vasıflara sahipse de kendisine yardım edenlere karşı biraz da vefalıdır. Onları kolay kolay unutamayacağı gibi yardım yapış nedenlerinden de etkilenir. Dolayısıyla zekatlar oğrenci burslarında kullanıldığında en azından bu maddeden yararlanılmış olunur. Şayet ilgili oğrenciler fakir aileden geliyorlarsa zekatın verildiği birinci madde de devreye girmiş olur. Bir de bu oğrenciler namazında niyazında ve İslami bir şuura sahipse ‘Allah yolundaki’ maddesi de bunları kapsamı icerisine alır. Bu son maddeye giren oğrenciler genellikle bir İslami hizmeti olan cemaatlerde bulunabilir. Kısacası zekat verirken bunu burs yolu ile bazı ozelliklere sahip oğrencilere tahsis etmek, ilgili ayetin zekat verilebilecek kişilerin birden fazla maddesine uygun duşmektedir.

Bir oğrenciye birden bir yılın zekatını vermektense onu aylara bolup vermek daha yararlıdır. İmam-ı Rabbani Hazretleri (k.s) boyle bir durumu mahsuller icin onermiştir. Mahsulun bir kısmının zekat niyetiyle ayrılıp bir kenarda tutulması ve her ay azar azar ihtiyac sahiplerine verilmesine ve bir senede bitirilmesine ruhsat vermektedir. Para da zekat niyetiyle boyle bir maksat icin ayrıldığında bu durum gercekleşmektedir. Cunku oğrenci icin cok para zarar getirebilir. Aklını başından celeceği, hepsini bir anda harcayıp daha sonraki aylarda sıkıntı cekeceği bir gercektir. Onun ihtiyacları doğrultusunda her ay azar azar verilmesi, hepsinin birden verilmesinden daha iyidir. Zekatın bir fakire toplu olarak verilmesi ise azar azar verilmesinden daha hayırlıdır. Cunku boyle bir kişi bunu sermaye edinerek kendisi de zenginleşme yoluna girebilir. İslam dininin hedefi her Musluman’ı zekat verecek seviyeye ulaştırmak, zengin etmektir. Zira zekat ancak zengin kimselere farzdır, Allah’ın emrettiği bir ibadettir.

Cağımızda yasal yollarla kurulup Muslumanlar adına zekatları kabul eden, alan bazı yardım kuruluşları vardır. Onlar bankalar aracılığı ile halktan topladığı yardımları fakirlere bizzat dağıtmaktadırlar. İnsanların cağımızda fakirleri bulması, onlara yardım etmesi bir meseledir. Coğu kişinin buna ayıracağı vakti bile yoktur. Hele buyuk şehirlerde bu problem daha bir artmaktadır. Maalesef bazı kotu niyetli insanlar, dindar kişilerin yardım, merhamet duygularını ihtiyac sahibi olmadıkları halde kotuye kullanabilmektedirler. Ayrıca bir kişinin ihtiyac sahibi kişiye yardımı coğu kez yetersiz ve etkisiz kalmaktadır. Ama ilgili yardım kuruluşlarının işi bu olduğu icin kolay kolay aldatılamazlar. Onlar ihtiyac sahibi insanları daha iyi tespit ettikleri gibi esaslı yollarla ve tatmin edici bir bicimde yardım edebilmektedirler. Bir de toplanan para bir rahmet icerir. Bu rahmetten hisse almak da var. Kısacası Muslumanların kurduğu bu yardım kuruluşları yolu ile zekat vermek veya bu zekatlarda az cok bir hissemizin olması da guzel bir şeydir. Hele bu yardım kuruluşlarından bazıları bu yardımları dunyadaki tum Muslumanları hedefleyerek ve İslami bir şuurla yapmaktadırlar. Bu hayırlardan uzak kalmamak gerekir. Bu sayede uzerimizdeki bazı ağırlıklar da kalkar. Ayrıca bu yardım kuruluşlarına az veya cok yapılacak yardımlarda bankaların yasayla arada komisyon alamamaları da guzel bir kolaylıktır. Hele bunun icin bankaya bile gitmeden bilgisayar uzerinden hesabınızdan ucretsiz bir yolla bu yardım kuruluşlarına ulaşmak ve yardımı gercekleştirmek cağımızın bizlere sunduğu buyuk nimetlerden birisidir. Bu da zekatı vermede yararlanabilecek etkili ve kolay yollardan birisidir.

Zekat verilirken insanların yakınlarını tercih etmeleri cok yerindedir. Cunku zekat verme İslami tebliğ anlamına da gelmektedir. Zekat İslam’ın beş şartından birisidir. Yakınları İslam’a davet etmek ise uzerimize farzdır. Bu sozle olmaktan ziyade yaşantıyla, halle olmalıdır. Zaten insanlar pek soze bakmazlar, yaşantıya ve hale bakarlar. Zekat ise bu konuda cok buyuk bir etkiye sahiptir. Aslında zekat verecek insanların once yakınlarını veya yakınları olan oğrencileri hedeflemeleri hem kendileri icin hem de İslam’a hizmet acısından cok yararlıdır. Bunu insanlara onerdiğimizde şeytanların insanları hep aynı yolla bundan onları engellediğini gormekteyiz: ‘Sadaka gizili verilir. Allah sadakanın gizli verileninden razıdır. Sağ elin verdiğini sol elin duymasın.’ Halbuki zekat farzdır. Farzlar aleni (acık) olmalıdır. Elbette ‘acık’ derken bunu ulu orta yapmayı kastetmiyoruz. İnsanların onurları ile oynamak doğru değildir. Bu konuda, yani kime zekat verdiğimiz konusunda kendimizi gizleyebiliriz, fakat zekat verdiğimizi saklamanın bir anlamı yoktur. İnsan nafile sadakasını elbette gizli vermelidir, bunu saklamalıdır da. Bu tıpkı nafile namazlardaki gibi olmalıdır. Ama zekatta bu gizlenme doğru değildir. Zekatı kimlere verdiğimizi bir sır gibi saklamalıyız ama yeri geldiğinde, sohbet sırasında insanları bir farza teşvik etmek gayesiyle zekat verdiğimizi, daha doğrusu yuce Allah’ın bu ibadeti bize nasip ettiğini, hatta zekatın miktarını da soyleyebiliriz. Nasıl farz namaz cemaatle kılındığında ferdi olarak kılınanına gore 27 derece daha cok faziletli ise zekatın da verildiği (yeri geldiğinde) acıklanırsa boyle faziletlidir. Bunun icin zekatta once yakınlardan başlanırsa daha faziletli olur. Cunku bu sayede cevremizde İslam’ın bir farzı yuceltilmiş olunur, ayrıca başkalarına da ornek ve teşvik unsuru olur. Zaten insanlar birbirlerinden gorerek zekat vermeye başlıyorlar veya zekattan uzaklaşıyorlar. Ayrıca zekat veren Musluman’ın toplumda bu yonu ile tanınması ona buyuk bir şeref ve itibar kazandıracaktır ki, bu da İslam’ın gelişmesine ve ilerlemesine buyuk bir vesile olacaktır. İnsanlar soyut şeylerden değil somut olanlardan etkilenirler. Hele bu somut değerler bir kişide vasıf haline gelirse bu kişi başkaları icin olumlu ornek olur. Zekatını veren Musluman ise boyle cok değerli bir şahsiyet olur. Onun varlığı, duruşu, imajı İslam icin bir tebliğdir ve irşattır. Bunun icin konuşmasına bile gerek yoktur. Zekatını vermeyen veya bu konuda kendisini gizleyen zengin bir Musluman ise kalplere kuşku tohumları atar. İnsanların hakkında dedikodu yapmalarına neden olur. Toplumda pek sevilmez. Ayrıca İslami bir misyona da sahip olamaz. Onun icin insanların durup durduğu yerde olmasa da yeri gelince verdikleri zekatı acıklamaları (kime verdiklerini, tabii bu bir şahıssa gizlemeleri) ve bu sayede diğer Musluman kardeşlerini de bu ibadete teşvik etmeleri guzel bir şeydir.

Zekat kalben niyetle verilir. Cunku ibadetler icin bu farzdır. Zekat verilecek kişiye bunu belirtmeye, verilen paranın zekat olduğunu soylemeye gerek yoktur. Hediye, burs adı altında da zekat verilebilir. Zekat verirken insanların kalplerini incitmemek, onurlarına cok dikkat etmek gerekir. Bu konuda cok kucuk bir kusur yapılan ibadeti boşa cıkarabilir. Cunku bu bir alışveriş değil, bir ibadettir. Namazda olduğu gibi buyuk bir edep duygusuyla yapılmalı, bu ibadeti nasip eylediği icin Allah’a şukretmeli, vesile olan kişiye, yani zekatı alan kişiye de şukran duygusu duymalıdır. Mumkunse zekat verilecek kişinin ayağına bizzat gidilmeli veya zekat alacak kişi saygıyla davet edilmelidir.

Yardım kuruluşlarına verirken zekat olarak belirtmek, bankadaki gorevlinin veya kendimizin bilgisayar ekranındaki zekat kutucuğunu işaretlemek gerekir. Cunku yardım kuruluşları paranızı zekat verilecek yerlere kullanacaklardır. Onlar bunun dışında bazı yerlere de harcamalarda bulunabilirler. Bunu bilmeleri gerekmektedir. Ayrıca bu, onlara zekat icin vekalet verme anlamına gelmektedir.

İslami hizmeti olan cemaatler, kuruluşlar zekatları ceşitli yerlerde, işlerde kullanmak icin (Allah yolunda maddesinden yararlanmak icin, ki bu nazar-ı dikkati celbeden bir maddedir) zekatı hizmette aktif gorev alan fakir bir kişiye vermenizi tavsiye edebilirler. İlgili kişi de aldığı zekatı olduğu gibi Allah yolunda kullanılması icin genellikle cemaat yetkilisine hediye eder veya cemaat harcamalarında bizzat kendisi kullanır. Boylelikle zekatın verileceği yerlerden hem yoksul kişi maddesi hem de Allah yolundaki maddesi işlerlik kazanmış olur. Ayrıca bu arada zekatı toplayan memur maddesi de az cok hissesini almıştır. İşte bu da zekatı vermede başka bir yoldur.
Allah (c.c.), verdiğimiz, vereceğimiz zekatları kabul etsin ve rızasını nasip eylesin.
Muhsin İyi
__________________