ALDANANLAR...


KÂfirlerin Aldanması

Onlar, aldanma konusunda iki kısımdır: Dunya hayatının aldattığı kÂfirler ve Allah hakkında pek cok şeyin kendilerini aldattıkları. Dunya hayatının aldattıkları diyor ki:

"Peşin olan, veresiyeden hayırlıdır. Dunyanın zevk ve lezzetleri icin kesinlik soz konusudur fakat, Âhiretin zevk ve lezzetleri hususunda şuphe mevcuttur. Kesin olan, şupheli şeyden dolayı terk edilmez."

Bu, gecersiz bir kıyastır ve mel'ûn İblisin, 'hayırlı oluş'un sebepte olduğunu zannederek "ben ondan (Âdem) daha hayırlıyım"(SÂd 38/76.) sozunde yaptığı kıyasa benzemektedir.

Bu aldanmanın tedavisi, iki yoldan birisiyle olabilir: Ya tasdikle -ki bu, imandır- veya aklî delille... Tasdikle tedavisi kişinin, Allah'ın,

"Allah'ın katında olan daha hayırlı ve devamlıdır" (Kasas 28/60.) ve "Dunya hayatı aldatıcı şeylerin gecici zevklerinden başka bir şey değildir"(Al-i imrÂn 3/185; Hadîd 57/20.) Âyetlerini ve peygamberlerin bildirdiklerini doğru kabul etmekle olur.

Aklî delile gelince, bu yaptığı kıyaslamanın bozuk olan yonunu bilmektir. Onun "dunya peşin, Âhiret veresiyedir" sozu, doğrudur. "Peşin olan veresiyeden hayırlıdır" değerlendirmesi ise yanıldığı noktadır. İşin aslı hic de oyle değildir. Eğer peşin olan, miktar ve hedeflenen acısından veresiye gibi ise elbette peşin daha iyidir. Fakat peşin olan veresiyeden daha az ise, tabiî ki veresiye daha hayırlıdır.

Bilindiği gibi Âhiret ebedîdir. Dunya ise sonlu ve gecicidir. Onların "Dunya icin kesinlik, Âhiretin varlığı icin ise şuphe soz konusudur."
sozleri, temelinden gecersizdir. Bilakis burada inananlar icin hicbir şuphe mevcut değildir.

Âhiretin varlığının kesinliği iki yoldan anlaşılır: Birincisi, kişi nasıl tedavi olmak icin işinin ehli olan bir doktoru taklit ediyorsa, aynı şekilde peygamberleri ve Âlimleri doğrulayıp dediklerine iman etmesidir. İkincisi ise, peygamberler icin vahiy, veliler icin de ilham yolu.

Sakın zannetme ki Hz. Peygamber'in (s.a.v.) dunya ve Âhiretle ilgili durumlar hakkındaki bilgisi, Cebrail (a.s.)'ı taklitten kaynaklanmaktadır. Cunku taklit, kesin bir bilgi kaynağı değildir ve de Hz. Peygamber (s.a.v.) boyle bir şeyden uzaktır. Tam aksine, eşyanın perdesi kendisi icin kaldırılmış ve O da, nasıl ki beden gozuyle dış dunyayı gormuşse, eşyanın hakikatini de basiret nuruyla muşahede etmiştir.

Mu'minler eğer yanlış sozler ve inanışlarla Allah'ın emirlerini yani sÂlih amelleri ihmal eder ve onları basit arzularla bulandırırlarsa, aynı aldanma noktasında kÂfirlerle ortak olurlar. Zaten dunya hayatı, kÂfir-mu'min herkes icin bir aldanma sebebidir.

KÂfirlerin Allah hakkında aldandıkları yone gelince, onların kendileriyle ilgili olarak soyledikleri şu sozlerini ele alabiliriz: "Eğer Allah bizi tekrar diriltilecek olursa, zaten biz buna başkalarından daha cok hak sahibiyiz." Nitekim Allah TeÂl onların durumundan şoyle bahsediyor:

"(Derler ki Bunun hicbir zaman son bulacağını zannetmiyorum; kıyametin kopacağını da zannetmiyorum. Eğer Rabbimin huzuruna goturulecek olursam kesinlikle bundan daha hayırlı bir sonucla karşılaşırım."(Kehf 18/35-36.)

Bu aldanmanın sebebi, İblis mel'ûnun mantık yoluyla yaptığı hatalı kıyasa dayanmasıdır. Şoyle ki onlar bazen, Allah'ın dunyada kendilerine verdiği nimetlere bakıp Âhiret nimetlerini buna kıyas ediyor; bazen de Allah'ın dunyada
kendilerine hemen azap gondermediğine bakıp Âhiret azabını buna kıyas ediyorlar. Şu Âyette buyurulduğu gibi:

"Allah soylediklerimizden dolayı bize azap etse ya!"(MucÂdele 58/8.) diyorlar.

Onlar bazen de mu'minlere bakıp onların fakir olduklarını gorunce kucumseyerek diyorlar ki:

"Aramızdan, Allah'ın kendilerine lutuf ve ihsanda bulunduğu kimseler bunlar mı!"(En'Âm 6/53.)

"Bu iş iyi bir şey olsaydı onlar bizi gecemezlerdi."(Ahkaf 46/11.)

Onların tasavvurlarında duzenledikleri kıyas şoyle: "Allah bize dunya nimetlerini ihsan etmiştir. Her ihsan eden sever; her seven de ihsanda bulunur." İşin doğrusu boyle değildir. Tam aksine Allah ihsan eder fakat sevmeyebilir. Hatta belki de ihsan, bu iyiliğe muhatap olanın yavaş yavaş helakine sebep dahi olabilir. İşte bu, Allah hakkındaki gururun zirvesidir. Bununla ilgili olarak Hz. Peygamber (s.a.v.) şoyle buyurmuştur:

"Sizden birisi sevdiği icin hastasını nasıl ki bazı yiyecek ve iceceklerden uzak tutuyorsa, Allah da mu'min kulunu aynı şekilde dunyaya karşı muhafaza eder."(Tirmizî, Tıb, 1; Ahmed, Musned, 5/428; HÂkim, Mus-tedrek, 4/230; TaberÂnî, el-Mu'cemu'l-Kebîr, 4/252; Beyhakî, Şu'abu'l-îmÂn, 7/321.)

Bunun icin basiret sahipleri, dunya kendilerine yoneldiğinde uzulur; başlarına fakirlik gelince sevinir ve 'İyi insanların alÂmetlerine merhaba!' derlerdi. Âyetlerde şoyle buyurulur:

"İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde, 'Rabbim bana ikram etti' der.'"(Fecr 89/15.)

"Zannederler mi ki Biz kendilerine mal ve oğullar vermekle, iyilikleri kendilerine cabucak ulaştırıyoruz? Hayır, onlar farkında değiller.,(Mu'minûn 23/55-56.)

"Âyetlerimizi yalanlayanları, Biz, bilmeyecekleri yonden derece derece helÂka yaklaştıracağız. Ben onlara muhlet veririm. Muhakkak ki Benim tuzağım pek cetindir."(Â'rÂf 7/182-183; Kalem 68/44-45.)

"Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında, (vermiş olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp) uzerlerine her şeyin kapılarını actık. Nihayet kendilerine verilenler sebebiyle şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık, birdenbire butun umitlerini kaybettiler."(En'Âm 6/44.)

Aldanarak boyle bir inanca saplanan kişi, Allah'a inanmamış demektir. Bu aldanmanın kaynağı, Allah ve sıfatları hakkındaki bilgisizliktir. Cunku Allah'ı tanıyan, O'nun imtihanından kendisini guvende hissedemez. Gercekten onlar, Allah kendilerine nice mal-mulk verdiği halde, Firavun, HÂmÂn ve Nemrud'un başlarına nelerin geldiğine de hic bakmıyorlar! Halbuki Allah TeÂl şu ayetlerde azabından sakındırmaktadır:

"Allah'ın azabına uğramayacaklarından emin mi oldular? Ziyana uğrayan topluluktan başkası Allah'ın azabından emin olamaz."(Â'rÂf 7/99.)

"Onlar tuzak kurdular ve Allah onların tuzaklarını başlarına gecirdi. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır."(Âl-i imrÂn 3/54.)

"Sen kÂfirlere muhlet ver; onları biraz kendi hallerine bırak!"(TÂrik 86/17.)

Allah kime bir nimet verirse o, bunun bir felaket olmasından korksun!

ALDANANLAR
İmam GAZALİ
Gazali Risaleleri
__________________