Yazan: Tolga CELEBİ
MUKADDİME
Bu calışmamızda, kalbin manevi hallerinden bahsedeceğiz. Yazımıza başlamadan once, kalbin iki anlamından bahsedelim. Birinci anlamı; her canlıda bulunan ve bedene kan pompalayan organdır. Bu organ; cismani kalptir. İnsanlarda, hayvanlarda hatta olulerde bile bulunur. İkinci alamı ise bizim inceleyeceğimiz manevi, ruhani kalptir.
Mehmet Ildırar, Semerkand Dergisinin137. Sayısında yayınlanan bir yazısında kalple ilgili şunları soyluyor:
Her yerimizi susledik, elbiselerle, kozmetikle, takılarla... İyi guzel ama kalbimizi ihmal ettik, kalbimizi viran ettik, yıkıp doktuk, copluk ettik. Kalp, guzel ahlÂkın, sevginin, insanlığın mezarı oldu.
Oysa kalp bu halde olunca istendiği kadar suslensin, beden mamur olmaz, gercekte guzelleşmez. Rabbimiz kalbimize, onun guzelliğine onem verir. Zikirle mamur olmuş kalp sahibinin bedenini de ihya eder. Kalbi, bedeni, aklı fikriyle kulunu korumasına alır, onu sever, kendisini sevdirir. Bir kulun dileyeceği bundan daha guzel bir şey de olmaz.
Kalbin arınması gereken hastalıklarla ilgili İmam Gazalî hazretleri şoyle buyurmuştur: “Ey aziz kişi, bil ki bedenin her bir parcası kendisine verilen işi yapmak icindir. İşini yapmaması, yapamaması onu hasta eder. İşini yarım yapmak, doğru yapmamak da rahatsızlığa yol acar.
Bunlardan biri olan kalp, vucudun en onemli organıdır. Onun işi Allah’ı bilmek, O’nu sevmek, insanı ibadete, kulluğa sevk etmektir.
Kalp sevgi icin yaratılmıştır. Bedenin bir organı olarak vucuda kan pompalamakla beraber, icinden nuranî bir bağla Allah’ın “emir” ve “letaif” Âlemine bağlıdır. Bilgi, ilim, marifetullah onunla bilinir. Marifetullah dort şeyi bilmekle olur: Dunyayı bilmekle, ahireti bilmekle, nefsi bilmekle, Allah’ı bilmekle...
Butun bu bilgi insanı kulluğa goturur, Rabbine ibadet eden bir insan yapar. Allah’ın zikrinden gafil olmamak, Allah’tan bir nefes ayrılmamak lazım gelir.
Allah Teal hazretleri “Cinleri ve insanları ancak bana kulluk etmeleri icin yarattım.” (Zariat, 56) buyurmaktadır. Yuce bir iş icin yaratıldık. Bu işi yapmanın ucreti ebedi bir odul. İşi nasıl yapacağımızın rehberi de Kur’an ve Rasûlullah S.A.V. Efendimiz ’in işleri ve sozleri. Bunlara ittiba etmeden, uymadan kulluk olmaz. Gorevimizi başarıyla tamamlayabilmemiz icin en buyuk desteğimiz, yardımcımız ise Allah’ın izniyle kalbimizdir.
Ahmet B. Hanbel’in Musned isimli eserinde gecen bir hadis, yukarıda yazdıklarımızı guzel şekilde ozetliyor:
“Kulun imanı istikamet bulmaz, ta ki kalbi doğrulmadıkca; Kalbi istikamet bulmaz, ta ki dili doğrulmadıkca.” (Ahmet. B. Hanbel- Musned-C.3 S.198)
KALBİN ACAYİP HALLERİ
Buyuk İslam Âlimi İmÂm Gazali Hazretleri, yazmış olduğu İhy Ulûmi’d-Din adlı eserinin ucuncu cildinde kalbin manevi hallerini detaylı bir şekilde acıklıyor:
İnsanoğlu ancak kalbiyle Allah'ın mÂrifetine hazırlanabilir. Kalbin dışında herhangi bir azasıyla mÂrifete hazırlanamaz.
O halde Allah'ı bilen, Allah'a yaklaştıran, Allah icin calışan ve Allah icin gayrette bulunan, Allah nezdindeki sırları keşfeden kalptir. Diğer azalar ise kalbin yardımcılarıdır.
Kalp, Allah C.C. Hazretlerinin nazargÂhıdır. İnsanoğlu kalbini temizlediği zaman felaha kavuşur, kalbini kirlettiği ve gaflete daldırdığı zaman şekavete sapar ve rahmetten mahrum olur.
Hakikatte Allah'a itaat eden kalptir. İbadetlerden gelen nurlarını azalar uzerine sacan kalptir. Allah'a karşı inat ve isyan bayrağını acan kalpten başka hangi aza olabilir?
Zahirin guzellikleri ve cirkinlikleri ancak ve ancak kalbin karanlık ve nurlu olmasından ileri gelir. Zira her kalp, icindekini dışarıya sızdırır. Kalp, oyle bir şeydir ki insanoğlu onu tanıdığı zaman, muhakkak nefsini tanımıştır. Nefsini tanıdığı zaman muhakkak rabbini tanımıştır.
İnsan kalbini tanımadığı zaman, kendi nefsini tanımamıştır. Kendi nefsini tanımadığı zaman da rabbini tanımamıştır. Kalbini bilmeyen de kalbinin gayrisini haydi haydi bilemez.
Zira insanların coğu, kalplerini ve nefislerini bilmemekte, kalpleri ve nefisleri arasında perdeler gerilmiş bulunmaktadır.
Tirmizî’de gecen bir hadiste; Peygamber S.A.V Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:
“Ey kalpleri evirip ceviren Allah! Benim kalbimi dinin uzerinde sabit kıl!”
Bunun uzerine AshÂb-ı KirÂm Hz. Peygamber'e şoyle sordular:
“Ey Allah'ın Rasûlu! Sen korkar mısın?”
“Bana teminat veren ne vardır? Kalp RahmÂn'ın (kudret) parmaklarından ikisi arasındadır. Onu dilediği gibi evirip cevirir.”
Ayrıca; En’Âm suresi 125. Ayette şoyle buyrulmaktadır:
“Allah kime hidayet etmeyi dilerse, onun goğsunu İslÂm'a acar, gonlune genişlik verir. Kimi de sapıklıkta bırakmak isterse, onun kalbini oyle daraltır, sıkıştırır ki goğe cıkıyormuş gibi dar ve tıkanık yapar.”
BuhÂrî ve Muslim'de gecen bir hadiste; Ebu Hureyre R.A. Hazretleri, Peygamber S.A.V. Efendimizin şoyle buyurduğunu rivayet eder:
"Allah TeÂlÂ, koruyucu meleklere 'Benim kulum herhangi bir gunahı işlemeye kast ve teşebbus ederse, onu yazmayın. Eğer onu bilfiil işlerse, o zaman bir gunah olarak yazın. Eğer kulum bir sevabı işlemeyi kast ve teşebbus ettiği halde bilfiil işlememişse, onu bir hasene (bir sevap) olarak yazın. Eğer bilfiil işlerse, o vakit on sevap yazın' buyurur.
Bu hadîs, kalp amelinin ve gunahı işleme teşebbus ve kasdinin bağışlandığına delildir. Başka bir lÂfızda şoyle gelmiştir:
"Kim herhangi bir sevabı işlemeyi kastederse, fakat buna rağmen işlemezse, ona bir sevap yazılır, kim herhangi bir sevabı işlemeyi kastederse ve bilfiil işlerse, ona yedi yuz katına kadar sevap yazılır. Kim bir gunah işlemeyi kastederse ve bilfiil işlerse, ona yedi yuz katına kadar gunah yazılır. Kim bir gunah işlemeyi kasteder ve bilfiil yapmazsa o gunah defterine yazılmaz. Eğer işlerse o zaman yazılır." (BuhÂrî, Muslim)
Kalbi karartan gunahlardır. Gunahlar kalbi kararttığına gore gunaha sebep olacak şeylerden de kacmak gerekir. Mesela uyku mubahtır. Ancak cok uyumak kalbe kasvet verip gunah işlemeye zemin hazırlar.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
"Uc şey kalbe kasvet verir: Yemeği, uykuyu ve rahat olmayı sevmek." (Deylemi)
Gunah işleyince, hemen tovbe ve istiğfar etmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
"Paslanan her şeyin bir cilası vardır. Kalbin cilası "Estağfirullah" demektir." (Deylemi)
Olumu cok hatırlamak da, oruc tutmak da kalblerin pasını siler. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
"Her ay 3 gun oruc tutanın kalbinin pası temizlenir." (Nesai)
Diğer bir hadiste, kalbin paslanabileceği şoyle acıklanmıştır:
"Su değdiği, [rutubette kaldığı] zaman demirin paslandığı gibi, kalbler de [gunah yuzunden] paslanır."
Orada bulunanlar, "Kalblerin cilası nedir ya Rasûlullah" dediler.
Peygamber S.A.V. Efendimiz buyurdu ki: "Olumu cok hatırlamak ve Kur'an-ı kerim okumaktır.(Beyheki)
Muminin kalbi temizdir. Fasıkların kalbi kirlidir, karadır. KÂfirlerin kalbi ise simsiyahtır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Muminin kalbi temizdir, orada parlayan bir ışık vardır. KÂfirin kalbi simsiyahtır ve terstir." (Taberani)
MUHURLENEN, PASLANAN, GAFİL KALPLERİN DURUMU
Rauf PEHLİVAN, yazmış olduğu 'Namaz Beni Neden Terk etti?' isimli eserinde; kalbin manevi hallerini detaylı olarak acıklıyor.
Manevi kalp; ilahi vahyin muhatabı olan kalptir. Bu; imanın, inancsızlığın, şuurun, sezginin, duşunce gucunun kaynağı, idrak ve aklın menbaı ve hayatın merkezidir. Bu; takvanın sevginin ve ofkenin membaıdır.
Allah Resulu S.A.V ,Efendimiz soyle buyuruyor:
"Kalp, hukumdardır, organlarda onun askerleridir. Hukumdar iyi olursa, askerleri de iyi olur. Hukumdar kotu olursa, askerleri de kotu olur, kulaklar hukumdarın dinleme cihazı, gozler nobetcileri, dil tercumanı, eller kanadı, ayaklar postacısı, ciğer rahmeti, dalak gulmesidir." (Muttaki, 1/215)
Vucut, besin yetersizliğinden dolayı hasta olduğu gibi, kalpde iman ve ibadet yetersizliğinden dolayı hasta olur. Bu hastalık, kalbin gorevini hakkıyla yapmasına engel olur.
Sağlıklı kalpten iman, namaz ve guzel ameller cıkar. Hasta olan kalpten ise kufur, nifak ve gunah cıkar.
Hasta kalpler icin; Allah C.C. Hazretleri Yunus Sûresinin 57. ayetinde soyle buyuruyor:
"Ey insanlar! Size Rabbinizden bir oğut, kalplerde olan hastalıklara şifa ve inananlara bir yol gosterici ve rahmet gelmiştir."
Bu ayet ile bizi yoktan var eden Yuce yaratıcımız; ihtiyacımız olan şifanın Kur'an da bulunduğunu bildiriyor.
İnsanın işlediği gunahlar, kalbini kirletir ve paslatır. Konuyla ilgili olarak Allah Resulu S.A.V Efendimiz soyle buyuruyor:
“Kul bir gunah işlediği zaman kalbine siyah bir nokta duşer. Eğer tovbe edip gunah işlemekten vazgecer ve Allah'tan affını dilerse o nokta silinir, kalp yine parlar. Eğer gunah işlemeye devam ederse, o nokta kalbini kaplayıncaya kadar artar." (Tirmizi, 5/434)
Kalbin paslanması ile ilgili başka bir hadis şoyledir:
"Kalplerde demirlerin paslandığı gibi paslanır." Ashap: "Onların cilası nedir?" diye sordular. Allah Resulu S.A.V. Efendimiz buyurdu ki: "Kur'an okumak, Allah'ı cokca zikretmek, (namaz kılmak) ve olumu devamlı hatırlamaktır." (Irakî, 1/281)
İslam; Kur’an’dan, imandan, namazdan ve butun ibadetlerden gafil olan kalbe gafil kalp diyor.
"İnsanların hesap verme gunu yaklaştı. Onlarsa, hala gaflet icinde Kur'an'a yuz ceviriyorlar. Rableri tarafından kendilerine gelen her yeni uyarıyı, hep alay ederek dinliyorlar. Onların kalpleri hep eğlencededir." (Enbiya, 1-3)
Kalbin gaflet hali devam edip gunahlara, haramlara iyice dalarsa; Kur’an’dan ve namazdan iyice uzaklaşırsa kalbi cehalet kaplar. Bunlara cahil kalp denir.
"Hayır, onların kalpleri bu hususta cehalet icindedir. Ayrıca onların bundan ote bir takım kotu işleri vardır ki, onlar bu işleri yapar dururlar." (Muminun, 63)
Hastalanan, kirlenen, paslanan, katılaşan, sapan, gaflete ve cehalete dalan, perdelenen kalp sonunda hakka karşı korleşir. Kalbin korluğu basiret ve bilincin yok olması demektir. Artık bu kalp Kur’an-ı goremez, namazı ve diğer ibadetleri goremez.
"Yeryuzunde dolaşmıyorlar mı ki olanları akıl edecek kalpleri, işitecek kulakları olsun. Gercek şudur ki, gozler kor olmaz, fakat asıl goğuslerin icindeki kalpler kor olur." (Hac, 46)
Allah C.C. Hazretleri; bizleri Kur’an’ı okuyan, okuduğunu kalbi ile idrak eden ve anlayan, anladığı ile amel eden kullarından eylesin.
La ilahe illallah kelimesini cok soylemek, kalbi temizlemekte cok tesirlidir. Her gun, belli miktar okumak iyi olur. Abdestli ve abdestsiz soylenebilir. (Kayyum-i Rabbani, Cilt 1, Madde 14)
Rabbimizin gazabını sondurmek icin (La ilahe illallah Muhammed’un Rasûlullah) guzel kelimesinden daha faydalı bir şey yoktur. Bu guzel kelime, Cehenneme goturen gazabı sondurunce, daha kucuk olan başka gazaplarını elbette sondurur. Bu guzel kelime, Kıyamet icin ayrılmış olan 99 rahmet hazinesinin anahtarıdır. Kufur karanlıklarını, şirk pisliklerini temizlemek icin, bu guzel kelimeden daha kuvvetli, hicbir yardımcı yoktur. Bir kimse, bu kelimeye inanınca, imanın zerresi hasıl olur. (Kayyum-i Rabbani, Cilt 2, Madde 37)
KALB İLE İLGİLİ BAZI AYETLERİN TEFSİRİ
Konuyla ilgili olarak, Enfal Suresinin 2. ayetinin tefsirini de sizlerle paylaşmak istiyorum. Bahsi gecen ayet İbn-i Kesir Tefsirinde şoyle acıklanmaktadır:
Mu'minler ancak onlardır ki; Allah anıldığı zaman kalbleri urperir, Allah'ın Âyetleri kendilerine okunduğu zaman imanları artar ve Rablarına tevekkul ederler. (Enfal, 2)
Ali İbn Ebu Talha'nın İbn AbbÂs'dan rivayetine gore o, “Mu'minler ancak onlardır ki; Allah anıldığı zaman kalbleri urperir.” Âyeti hakkında şoyle demiştir: Allah'ın farzlarının yerine getirilmesi sırasında Allah'ı zikretmekten munafıkların kalblerine hic bir şey girmez. Onlar, Allah'ın hic bir Âyetine îmÂn etmezler, tevekkul etmezler, yanlarında kimse olmadığı zaman, yalnız iken namaz kılmazlar, mallarının zekÂtını vermezler. Allah TeÂlÂ, onların mu'minler olmadıklarını haber verip sonra gercek mu'minleri şoyle niteler: “Mu'minler, ancak onlardır ki; Allah anıldığı zaman kalbleri urperir, (Allah'ın farzlarını yerine getirirler.) Allah'ın Âyetleri kendilerine okunduğu zaman îmÂnları artar ve Rablarına tevekkul ederler.” O'ndan başkasından hic bir şey ummazlar. Suddî ve bircokları da boyle soyler. Allah anıldığı zaman kalbleri urperen, yani korkan, Allah'ın emirlerini yapan, yasaklarını terk edenler; işte bunlar, gercek mu'minlerdir ve gercek mu'minin sıfatı budur.
Nitekim Allah TeÂlÂ, başka Âyetlerde şoyle buyurur : “Onlar ki, fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı anarlar ve hemen gunÂhlarının bağışlanmasını dilerler. GunÂhları, Allah'tan başka kim bağışlar? Hem onlar, yaptıklarında bile bile ısrar da etmezler.” (Âl-i İmrÂn, 135), “Kim de Rabbinin makamından korkup ta nefsini kotu heveslerden alıkoyduysa, şuphesiz ki onun varacağı yer cennettir.” (NÂziÂt, 40-41). Bu sebepledir ki SufyÂn es-Sevrî, Mu'minler ancak onlardır ki; Allah anıldığı zaman kalbleri urperir.” Âyeti hakkında Suddî'nin şoyle dediğini işitmiş : “O, oyle bir kişidir ki haksızlık etmek ister —veya bir gunÂha niyetlenir demiştir— kendisine Allah'tan kork denilir de kalbi urperir, titrer.
Yine Sevrî'nin Abdullah İbn Osman kanalıyla... Ummu DerdÂ'-dan rivayetinde o, “Mu'minler ancak onlardır ki; Allah anıldığı zaman kalbleri urperir.” Âyeti hakkında: Kalbdeki korku, kuru hurma dalını tutuşturup yakmak gibidir. Sen onun urpertisini hissetmez misin? demişti. Karşısındaki: Evet, hissederim, dedi. Ummu Derd : İşte bu hissi duyduğun zaman, Allah'a du et. Zîr du bunu giderir, dedi.
Allah TeÂlÂ'nın : “Allah'ın Âyetleri kendilerine okunduğu zaman îmÂnları artar.» sozu, şu Âyeti gibidir : «Bir sûre indirilince onlardan kimi; bu, hanginizin îmÂnını artırdı? der. îmÂn etmiş olanlara gelince, onların îmÂnını artırmıştır. Ve onlar birbirleriyle mujdeleşirler.” (Tevbe, 124) BuhÂrî ve başka imamlar, îmÂnın kalblerde derece derece ve birbirinden farklı olduğuna, îmÂnın fazlalık kabul edeceğine bu ve benzeri Âyetleri delil getirmişlerdir. Nitekim ummetin cumhurunun mezhebi de budur.
“Ve Rablarına tevekkul ederler.» Allah'ın dışında hic kimseden bir şey ummazlar. Ancak O'na yonelirler, ancak O'nun katına sığınırlar. İhtiyaclarını ancak O'ndan isterler ve ancak O'na rağbet ederler. Bilirler ki Allah'ın dilediği olur, dilemediği şey olmaz. Mulkunde yegÂne tasarruf sahibidir. Tekdir, ortağı yoktur. Hukmunu geciktirebilecek kimse de yoktur. O, hesabı cabuk olandır. Bu sebepledir ki Saîd İbn Cubeyr: Allah'a tevekkul îmÂnın aslıdır, temelidir, demiştir.
Bakara Suresinin 7. ayeti, kalbin muhurlenmesi konusuna değinmektedir. İbn-i Kesir tefsirinden nakil ile:
Allah onların kalplerini ve kulaklarını muhurlemiştir. Gozlerinin uzerinde bir perde vardır ve onlar icin buyuk bir azÂb vardır. (Bakara, 7)
Suddî der ki; Allah onların kalplerini ve kulaklarını muhurlemiştir yani damgalamıştır. KatÂde de bu Âyet konusunda der ki: “ŞeytÂn onları doğru yoldan cıkarttı ve onlar da şeytÂna itaat ettiler. Bunun uzerine Allah onların kalplerine, kulaklarına ve gozlerine perde koydu. Onlar hidÂyeti gormezler, duymazlar, anlamazlar ve duşunmezler.”
İbn Cureyc der ki: “MucÂhid bu Âyet hakkında şoyle dedi. Bildirildi ki gunahlar her noktadan kalbin cevresini sarar ve nihayet onun uzerine uşuşur ve işte bu, kalbin muhurlenmesidir.”
A'meş dedi ki: MucÂhid bize eliyle gosterdi ve şoyle dedi: Onlar kalbin avuc ici gibi olduğunu goruyorlar, kul gunah işlediği zaman kalbe eklenir ve başparmağını gostererek şoylece dedi. Bir daha gunah işlerse ona eklenir ve Obur parmağını gosterdi. Bir daha gunah işlerse ona eklenir ve diğer parmağını gostererek işte boyle dedi. Neticede butun parmaklarını ust uste ekledi, sonra onun uzerine bir damga ile damga basılır dedi.”
İbn Cerîr der ki: “Rasûlullah S.A.V. şoyle haber verdi: “
Gunahlar ardarda gelince kalbi kapatır. Gunah onu kapatınca Allah tarafından muhurleme ve damgalama gelir. Bu takdirde îmÂn kalbe girecek yol bulamadığı gibi kufurden kurtaracak bir kurtarıcı da bulamaz. İşte bu Allah TeÂlÂ'nın «Allah onların kalblerini ve kulaklarını muhurlemiştir.» Âyetindeki muhur ve damga gibidir. Gozlerin idrÂk ettiği şekilde eşyada ve kaplarda bulunan damga ve muhrun benzeridir ki; o kalbin icinde bulunan şeye ulaşmak icin ancak muhru veya damgayı koparmak veya cıkarmak icÂb eder. Allah'ın, kalblerini muhurlemekle nitelendirdiği kişilerin kalbine imÂn bu muhur bozulmadan ulaşmaz. Ancak damga bozulup bağ koparılınca ulaşır. İyi bil ki; «Allah onların kalblerini ve kulaklarını muhurlemiştir.» kavlinde durmak ve «Gozlerinin uzerinde bir perde vardır.« cumlesini de tam okumak gerekir. Cunku damga kalp ve kulakta olur, perde ise gozde olur. Nitekim Suddî tefsirinde Ebu MÂlik'ten... O da Resûlullah'ın ashabından bir guruptan nakletti ki, «Allah onların kalblerini ve kulaklarım muhurlemiştir» Âyeti Allah'ın sozunu onlar dinlemez ve anlamazlar demektir. «Gozlerinin uzerinde bir perde vardır.» Yani gozlerinin uzeri ortuludur, gerceği goremezler, ona erişemezler demektir.
BEDİUZZAMAN HAZRETLERİ’NİN KALP HAKKINDAKİ GORUŞLERİ
Ustad Bediuzzaman Hazretleri, İşaratu'l-İ'cÂz isimli eserinin 46 ve 62 sayfalarında kalbin nurlanmasından şoyle bahsetmektedir:
Hidayet imanın kendisidir. Bediuzzaman'ın ifadesi ile "HidÂyet buyuk bir nimettir, vicdanî bir lezzettir ve ruhun cennetidir."
İman, Saadettin-i Taftazaniye gore "CenÂb-ı Hakk'ın istediği kulunun, cuz-i ihtiyarının sarfından sonra ilk ettiği nurdur." Bu nur vicdanı ışıklandırdığı gibi, insanın tum kÂinat ile bir unsiyet peyda etmesine, kalbinde buyuk bir kuvve-i maneviyenin husule gelmesine sebeptir. İman ile kÂinatın yaratıcısına dayanan ve guvenen bir insan o kuvvet ile her musibete, her hÂdiseye karşı mukavemet edebilir. Bu imanın verdiği genişlik ile gecmiş ve gelecek zamanlarla alakadar olmaya başlar. Yine iman nuru ile saadet-i ebediyeden bir parıltı vicdanını ve kalbini aydınlatır. Boylece insan o iman ile vicdanındaki butun emel ve istidatlarının tohumları neşv-u nemaya başlar ve ebed memleketine doğru harekete gecer.
HOCAMIN DİLİNDEN KALP VE KALBİN DURUMU
Hocam Abdullatif Topcu Efendi Hazretleri, kalbin durumu ile ilgili şoyle buyurmuştur:
İnsanlar ileriyi gormelidir. En ileriyi gorende Allah’ın huzurunda hesap verdiğini goren kişidir. Allah bizi hesaba cekecek. Bir gun mutfakta fayansın uzerinde gayet kucuk bir sinek gordum. Birde hareketli. Ey Allah’ım dedim; ben bu paltonun icinde uşurken bu sinek nasıl yaşıyor. Onunda kalbi var, damarları var, organları var. Birde ucmayı da biliyor. Onu hangi universitede oğrenmiş acaba. İşte Allah dostları cevresindeki her şey de Allah’ın kuvvetini, gucunu gorur. Kalp gozu kapalı ise kafasındaki gozde kapalıdır. Allah’ın yarattıklarını, Allah’ın gucunu, kudretini, kuvvetini goremez. Ama kalp gozu acıksa diğer gozu de acıktır.”
Musluman eliyle kotuluğe dur der. Yapamazsa diliyle engel olur. Onu da yapamazsa kalbiyle buğz eder. Ama imanın en zayıf derecesi budur. İnsan kotuluğe kalbinde buğz etmezse o kalp oludur. Bir Musluman kotuluğe “dur, hayır” der. Ama olu kalp basar gecer.
Allah C.C. Hazretleri şoyle buyurdu: “Onların gozleri vardır gormez, kulakları vardır duymaz, kalpleri vardır ama anlayamazlar. Ben Azimuşşan onları azabıma yazdım.” Peki, Allah C.C. Hazretleri veli kulları icin ne buyurmuş: “Ben veli kullarımdan korkuyu ve kederi kaldırdım.”
Teheccut Namazı; cok onemlidir ve mutlaka her musluman tarafından kılınmalıdır. Teheccut vakti; gecenin kalbidir. Yasin Kuran ’ın kalbidir. Birde insanın kalbi Allah’a donerse; bu uc kalbin bir arada olması cok iyi olur. Teheccut namazını Yasin ile kılmak cok daha iyi olur. Teheccute mutlaka kalkın. Teheccut maddi ve manevi dertleri giderir. Kalbin manevi hastalıklarını giderir.
KALBİN TEMİZLENMESİ NURLANMASI NASIL OLUR?
Gavs-i Sani Hazretleri K.S. kalp temizliğinin zikir ile yapılacağını aşağıdaki gibi acıklıyor:
Kalbi temizlemek lazım. Kalbi temiz tutmak lazım. Kalbin temizliği zikirle olur. Başka turlu olmaz… Olmaz…
”Zikre devam ediniz, virde onem veriniz. Cunku kalbin tek ilacı zikirdir.”
”Yuce Allah’ı zikre devam ediniz. Zikir cekerken uyanık olunuz. Allah zikrini kalbinizin icine yerleştiriniz. Zikir kalbe yerleşince siz istemeseniz de kalp Yuce Allah’ı zikreder. Midenizi duşunun; o,siz istemesiniz de kendi işini gorur. Siz uyurken bile işine devam eder. İcine zikir yerleşen kalp de boyledir.”
”Bir insan yemek yemese ac kalır, halsiz duşer, kalbin gıdası da zikirdir ve cekilmeyince o kalb olur.”
”Kalbin gıdası zikirdir. Gunahlar ise, şeytanın gıdasıdır. Kalbini diriltmek ve beslemek isteyen kimse Yuce Allah’ın zikrini cok yapmalıdır. Gunah işleyenler, kalplerini zayıflatıp şeytanı kuvvetlendirmiş olurlar. Şeytanı kuvvetli olanın dini zayıf olur. Onun icin haramlardan uzak durmalıdır.”
”Zikir kalbin gıdasıdır; gıdasını almayan kalp zayıflar, sonra olur. Kalp ancak zikir ile beslenir, kuvvetlenir, tatlanır, manen hayat bulur. Haramlar ve işlenen gunahlar ise, şeytanın gıdasıdır. İşlenen gunahlar, insanın kalbini zayıflatır; onun duşmanı olan nefsi ve şeytanı kuvvetlendirir. Bu nedenle, insanın icinde kalp, nefis ve şeytan devamlı mucadele hÂlindedir. Rabbul-Alemin: Dikkat edin, uyanık olun; kalpler ancak Allahın zikriyle huzur bulur, buyurmuştur.” (Ra’d 28)
Seyyid Abdulhakîm Arvasi HHhazretleri buyuruyor ki:
Zikretmekle kalb temizlenir, Allah'ın sevgisi elde edilir, ibadetin tadı duyulur, iman kuvvetlenir, namaz kılmak hevesi artar, dinimizin emir ve yasaklarına kolayca uyulur. Taklitcilikten kurtulup, vicdaniliğe kavuşulur. Kur’an-ı kerimdeki, (Allahu teÂlÂyı cok zikredin!) emri bunu gostermektedir. (Cuma10) [Saadeti Ebediyye]
Akıllı kimse kalbini ihmal etmez. Hic kimse kalbinin terbiyesini kucumseyemez. Bu iş, insanın en birinci işidir. Her mumin, Yuce Allah ile hukukunu ve dostluğunu kontrol etmelidir. Kalbinin katılığına uzulmeli, ağlamalı, bir caresine bakmalıdır. Karnı acıkan bir Musluman, aclığını gidermeden nasıl rahat edemiyorsa, kalbinin ihtiyac ve hastalıkları icin de aynı cabayı gostermelidir. Yoksa derdi hic bitmez. Kalbinin ilacına yonelen kimse, ciddi olmalıdır, ilacına ve doktoruna sımsıkı sarılmalıdır.
Yahya B. Muaz (Rahmetullahi Aleyh) kalbi şoyle anlatır: “Kalp icli bir et parcasıdır. İci yaratılış cevheri ile doludur. Cevresi teklik bahcesi ile kuşatılmıştır. Altı nurani bir meydandır. Allah-u Zulcelal ona her an ve her dem, rahmet ve şefkatle nazar eder. Bu halinde o kalp, Allah ve onun zikrinden alıkoyan şeyler arasında doner durur. Bir yandan Allah-u Zulcelal’in şefkat ve merhamet bakışı, bir yandan da onu ayırmak isteyen masiva.
Bir buyuk zata şoyle sormuşlar: “Bir kalp bozulduktan sonra, o eski haline nasıl getirilebilir?” Şu cevabı vermiş: “ Hakkın saltanatını oraya kurmakla.” Bunun nasıl olabileceği sorulduğunda ise şoyle demiş: “Hakkın zatından gayrı ne varsa oradan cıkıp gidinceye kadar. Sonra, Hak Saltanatı kurulur.”
Ebu’d Derda (ra) şoyle anlatıyor: “Allah-u Zulcelal’in bir ta
kım kulları vardır ki, onların kalbi Hak aşkı ile ucar. Onların bu ucuşuna, şimşeklerin hızı, bir misal dahi olamaz.”
Resulullah (sav) Efendimiz şoyle buyurmuştur: “Ebu Bekir sizi, kıldığı namaz ve tuttuğu orucla gecmedi. Onun kalbine şu mana yerleşmiştir. Allah azı, az olduğu icin reddetmez. Coğu da, cok olduğu icin kabul buyurmaz. O, ancak takva sahiplerinin yaptığını kabul buyurur.”
Bazı buyukler şoyle anlatırlar: “Kalbini her hangi bir makama bağlayanlar, doğruluktan yana nasipsizdirler. Asıl doğru, kalbini makamların sahibine verendir. Bu hal mucerret (saf; katıksız) olacak. Allah-u Zulcelal ile ikinci bir varlık bilinmeyecek.”
Sabit Nessac bir konuşmasında şoyle anlattı: “Ben, nice yıllar Kur’an okudum. Bu halimde Allah’tan da korkardım. Ama hicbir şey elde edemedim. Bu arada korkudan gecmeyi duşundum ve umitle okumaya başladım. Birkac yılım da boyle gecti. Fakat yine bir şeyin sahibi olamadım. Bunun uzerine, korkuyu da, umidi de bıraktım. Yalnız Allah icin okudum. İşte o zaman, her şeyi buldum. En buyuk azizliğe o zaman kavuştum. En buyuk mertebeleri o dem buldum.”
Nice buyukler, yaptıkları nefse karşı cetin mucadeleden sonra, şu kanaate varmışlardır; Bir kimse kendisini Allah-u Zulcelal’e ne kadar yakın hissediyorsa, ona o kadar yakındır.
Yahya b. Muaz (Rahmetullahi Aleyh) şoyle anlatıyor: “Kalbi dunyaya verirsen, ziyan olur. Ahirete atarsan erir. Mevla’ya teslim edersen, hoş olur.”
RisÂleonline isimli web sitesinde yayınlanan bir makalede, kalp temizliği aşağıdaki şekilde yapılmalıdır:
Kalb temizliği, kalbin manevi kirlerden ve hastalıklardan arınmış olması demektir. Bu temizliğin en buyuğu, kalbin kufur karanlıklarından temizlenerek, iman nuruyla aydınlanmış olmasıdır.
Sonra, Allah’a karşı ibadet ve kulluk şuuru taşımak, O’na asi olup nankorluk etmekten şiddetle sakınmak, Kısacası Rabbine karşı olan vazifelerinde titiz davranmaktır. Daha sonra, kalbin kotu duygu ve niyetlerden arınarak İslam ahlakının gerektirdiği guzel duygularla donanmasıdır. Bu duygulardan en muhim bazılarını alt alta sıralayalım.
1- Gurur, kibir ve kendini beğenmişlik duygularından arınmak, tevazu sahibi ve alcak gonullu olmak.
2- Hakperest ve başkalarının haklarına saygılı olup haksızlık ve yanlışlıktan taraf olmamak.
3- Şefkat ve acıma duygusuna sahip olup zalimlikten uzak olmak.
4- Gosterişi terk edip Allah rızasını her şeyin onunde gormek
.5- Bencillik ve cimrilik duygularını terk edip yardımseverlik ve comertlik duyguları taşımak.
6- Su-i zan ve kotuye yormayı terk edip, husnu zan ve hoşgoru sahibi olmak.
Başka bazı maddelerin de bunlara ilave edilmesi mumkundur. Biz ilk anda en cok hatıra gelmesi gerekenleri yazmaya calıştık. Ozetle, iman, ibadet ve guzel ahlakın ucunu birden taşımadıkca insanın kalbi temizlenmiş olmaz.
Benim kalbim temiz diyen kişiye, hayır senin kalbin temiz değil manasına gelecek bir tarzda konuşmak da doğru değildir. Bunun yerine ona şoyle bazı sorular sorulabilir:
1- Kalb temizliğinin olcusu nedir?
2- Kalbi yaratan Allah, bizden nasıl bir kalb temizliği beklemektedir?
3- Kişinin kendi kendini temize cıkarması, gercek durumu yansıtır mı?
4- Kişinin kendini bu şekilde ovmesi kalb temizliğine uygun bir davranış mıdır?
Allahu TeÂl Hazretleri insana, Allah’ı yuceltmeye ve onu sevmeye ve ona tapmaya yarayacak; beğenmek, takdir etmek, kusursuz bulmak, sevmek, tapmak gibi bazı guzel duygular vermiştir. Fakat insan nefsi bu kabiliyetlerini Allah’a yonlendirmesi gerektiği halde nefsine yonlendirir ve kendine tapmaya başlar. Kendinin cok değerli ve ustun bir insan olduğuna ve kusursuz, tertemiz olduğuna inanır. Eğer kendisine, ibadeti terk etmek ve buyuk gunahlara girmek gibi bazı onemli yanlışları gosterilirse, bu sefer kendini şoyle yuceltir:
“Sen benim dışarıdan boyle gorunduğume bakma. Benim kalbim temiz.” Yani her hÂlukÂrda kendini kusursuz gormeye şartlanmıştır.
İnsanın bu halini Ustad Bediuzzaman şoyle anlatır:
“Fıtratında tevdi edilen (yaratışında emanet bırakılan) ve Mabud-u Hakikî'nin (Hakiki ibadete layık olan Allah’ın) hamd ve tesbihi icin ona verilen cihazat ve istidadı (ruhundaki manevi cihaz ve kabiliyetleri), kendi nefsine sarfederek ‘HevÂsını ilah edineni gordun mu’ (ayetinin) sırrına mazhar olur. Kendini gorur, kendine guvenir, kendini beğenir.” (17 ve 26. Soz’un zeyli)
Allah’ın bizden istediği, nefsimizi avukat gibi savunmak değil, bunun tam aksini yapmaktır. Ayette şoyle emrediyor: “nefislerinizi temize cıkarmayın!” Yani bizlere duşen vazife, “benim kalbim temiz gibi” sozlerle nefsimizi temize cıkarmak değil, nefsimizin, goremediğimiz ve gormek istemediğimiz kusurlarını teşhis ederek, onlar icin istiğfar ve bağışlanma dilemek ve tedavi etmek icin careler aramaktır. Kulun kendi kendini temize cıkarması ahrette hicbir fayda vermez. Cunku orada insanlar, kendi lehlerindeki şehadetleriyle değil, defterlerinde yazılan amelleriyle muamele goreceklerdir. Onemli olan bu dunyada, kendini ve başkalarını nefsin hileleriyle kandırmak değil, orada temize cıkabilmektir.
Bakın Kur’an, hesap gunu defterlerinde yazılı olan amelleri gorduklerinde gunahkÂr kimselerin yaşayacakları şaşkınlıklarını nasıl tasvir ediyor! “Ve (mahşer gunu) kitap (amel defteri, ortaya) konulmuştur. Artık gunahkÂrları gorursun ki onda (yazılı) olanlardan korkarak: “Vay hÂlimize! Bu defter nasıl olmuş da kucuk buyuk hicbir şey bırakmadan hepsini sayıp dokmuş?” derler. Boylece yaptıklarını hazır olarak bulmuşlardır. Rabbin ise hic kimseye zulmetmez.” (Kehf, 49)
Allah C.C. Hazretlerini her an zikretmeliyiz. Allah dostu veli zatlar, kalbin bir an dahi Allah’tan uzak ve gaflette kalmasına izin vermezlerdi. Konuyla ilgili olarak Bakara Suresi 152. Ayette şoyle buyrulmuştur:
"Oyle ise siz Beni zikredin. Ben de sizi zikredeyim. ”
Bu ayetten de anlaşılacağı uzere zikir bir emirdir. Farzdır. Ben de sizi zikredeyim buyruğu bu emre verilen, O’nun cevabından ibarettir. Sen O’nu zikret, O da seni zikredecek, ne buyuk bir ikram ve mujde. Unutmayın Allah'ın sizi anması, sizin onu anmanızdan daha buyuk ve yucedir.
Zikrullah dil ile olur, sonra kalbe iner yerleşir, oradan da azalara yayılır. Vucud zikir olur, o zikredeni gorenin aklına Allah gelir. Zikreden zikrin anahtarı olur.
Allah Resulu S.A.V. Efendimiz buyurdu ki:
"İnsanlar arasında zikir anahtarları vardır. Onlarda Allah'ın zikrini gorduklerinde hemen zikrederler."(Taberani)
Allah’ı oyle zikret ki seni goren her şey coşkuyla Allah’ın zikrine koşsun, O’nu zikretsin. O’na şukretsin, nankorlerden olmasın. Zikretmemek buyuk nankorluktur. Hele O’nun seni zikredeceğini bile bile.
Ankebut Suresinin 45. Ayetinde şoyle buyrulmuştur: “Allah'ı zikretmek en buyuk ibadettir.” Bir kulun, Yaratıcısı olan Rahman’ı zikretmesinden daha faziletli bir şey yoktur.
Hocamın duası ile yazımızı sonlandıralım:
Allah bizleri; aşkından, zikrinden, şukrunden, muhabbetinden, Rızayı İlahisinden, Habibinin izinden, Habibinin sunnetinden, ahkÂm-ı Kur’aniye’den bir an Vahid dahi ayırmasın. Kalplerimizi nurlandırsın. Hem dil ile hem kalp ile zikretmenin manevi coşkusunu yaşamayı nasip etsin.
Selam ve dua ile
KAYNAKLAR
İmÂm Gazali, İhy Ulûmi’d-Din, Ucuncu Cilt, Bedir Yayın Evi
Rauf PEHLİVAN, Namaz Beni Neden Terk etti?
İbn-i Kesir Tefsiri
Bediuzzaman, İşaratu'l-İ'cÂz
Bediuzzaman, Sozler
Mehmet Ildırar, Semerkand Dergisi, 137.sayı
RisÂleonline, Makaleler
Saadeti Ebediyye
Kayyum-i Rabbani, Cilt 1, Madde 14 ve Cilt 2, Madde 3
__________________
Kalbin Manevi Halleri
Dini Bilgiler0 Mesaj
●34 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Kalbin Manevi Halleri